headerLogo2b-18pt-myriadpro

Rab’bin Sofrası

Bugün hayatınızda Tanrı’dan bir kutsamaya ihtiyaç duyuyor musunuz? Bu yazıya uzun uzun ve dikkatli bir şekilde bakın. Ne anlama geldiklerini hemen anlayacak mısınız? Umarım, anlarsınız. Sizi ruhsal olarak zengin kılması için Tanrı’dan bir ilahi lokma isteyin. Başka bir şey göremeseniz de umarım Kuzu’yu boğazlanmış gibi görmenizi umarım. Yahya peygamber gördü.

“Yahya ertesi gün İsa’nın kendisine doğru geldiğini görünce şöyle dedi: “İşte, dünyanın günahını ortadan kaldıran Tanrı Kuzusu!” (Yuhanna 1:29, İncil) Bu ayetlere kulak verin:

“Askerler İsa'yı çarmıha gerdikten sonra giysilerini alıp her birine birer pay düşecek biçimde dört parçaya böldüler. Mintanını da aldılar. Mintan boydan boya tek parça dikişsiz bir dokumaydı. Birbirlerine, "Bunu yırtmayalım" dediler, "Kime düşecek diye kura çekelim." Bu olay, şu Kutsal Yazı yerine gelsin diye oldu: "Giysilerimi aralarında paylaştılar, Elbisem üzerine kura çektiler." Bunları askerler yaptı. İsa'nın çarmıhının yanında ise annesi, teyzesi, Klopas'ın karısı Meryem ve Mecdelli Meryem duruyordu.

İsa, annesiyle sevdiği öğrencinin yakınında durduğunu görünce annesine, "Anne, işte oğlun!" dedi. Sonra öğrenciye, "İşte, annen!" dedi. O andan itibaren bu öğrenci İsa'nın annesini kendi evine aldı. Daha sonra İsa, her şeyin artık tamamlandığını bilerek Kutsal Yazı yerine gelsin diye, "Susadım!" dedi. Orada ekşi şarap dolu bir kap vardı. Şaraba batırılmış bir süngeri mercanköşk dalına takarak O'nun ağzına uzattılar. İsa şarabı tadınca, "Tamamlandı!" dedi ve başını eğerek ruhunu teslim etti. Yahudi yetkililer Pilatus'tan çarmıha gerilenlerin bacaklarının kırılmasını ve cesetlerin kaldırılmasını istediler. Hazırlık Günü olduğundan, cesetlerin Şabat Günü çarmıhta kalmasını istemiyorlardı. Çünkü o Şabat Günü büyük bayramdı. Bunun üzerine askerler gidip birinci adamın, sonra da İsa'yla birlikte çarmıha gerilen öteki adamın bacaklarını kırdılar.

İsa'ya gelince O'nun ölmüş olduğunu gördüler. Bu yüzden bacaklarını kırmadılar. Ama askerlerden biri O'nun böğrünü mızrakla deldi. Böğründen hemen kan ve su aktı.” (Yuhanna 19:23-34, İncil)

Kan Dökmesi

Lütfen bu son cümlenin son altı sözcüğünü okuyun. “Böğründen hemen kan ve su aktı.” Kutsal Kitap’ı öylesine okumuş biri bile kan ve merhamet arasındaki bağlantıyı fark eder. Adem ve Havva kadar eski tapınanlar bile ‘kan dökülmeden bağışlama’ olmayacağını biliyorlardı.

“Kan dökülmeden bağışlama olmaz.” (İbraniler 9:22)

Bu İncil’den bir alıntıdır ama Eski Antlaşma’da Tanrı bu ilkeden hiçbir zaman uzaklaşmamıştır. Eski Antlaşma’yı okurken Habil’in, Kayin gibi Tanrı’ya toprağın ürünlerini getirmenin Tanrı için kabul edilmez olduğunu göreceksiniz. Kayin sebze yetiştiriyordu. Sıcak güneş altında insanların gördüğü en iyi mısır, patlıcan ve domatesleri yetiştirmek için çalışıyordu. O zaman dünyada sadece dört kişi olduğu için çiftçiler arasında ‘birincilik ödülü’ almak pek sorun değildi, ama ne demek istediğimi anlıyorsunuz. Kayin elinden geleni yaptı ve yaptığı şey için büyük uğraş verdi. Ellerinin gayreti kabul edilebilir miydi? Kabul edilmedi. Tanrı sunuyu reddetti. “Habil çoban oldu, Kayin ise çiftçi. Günler geçti. Bir gün Kayin toprağın ürünlerinden RAB’be sunu getirdi. Habil de sürüsünde ilk doğan hayvanlardan bazılarını, özellikle de yağlarını getirdi. RAB Habil’i ve sunusunu kabul etti. Kayin’le sunusunu ise reddetti.” (Yaratılış 4: 2-5, Eski Antlaşma)

Neden bir oğlun sunusu kabul edilirken diğerininki kabul edilmedi? Tanrı neden Kayin’in sunusuna hoşnut olarak bakmadı? Kayin, Tanrı’nın kendisine ve ailesine öğrettiği dört dersle işi olmasını istemiyordu.

Tanrı’nın onlara öğrettiği bu dört ders bizim de öğrenmemiz gereken derslerdir:

1) Suçlu bir günahkarın Tanrı’ya yaklaşması için uygun bir giyisiye ihtiyacı vardı.

2) Kendi elleriyle hazırladıkları incir yapraklarından önlükler Tanrı için kabul edilebilir değildi.

3) Örtüyü Tanrı’nın sağlaması gerekiyor.

4) Zorunlu olan bu örtü ancak ölümle sağlanabilirdi.

Habil’e gelince, Tanrı’ya yüreği ve arzularından daha fazlasını sunması gerektiğini biliyordu. Kan dökmesi gerektiğini biliyordu. Tapınma yeri olarak tarlasını, sunak olarak yeri kullandı ve Habil tarih boyunca sayısız insanın tekrarlayacağı şeyi ilk kez gerçekleştiren kişi oldu. Kan sunusu gerekiyordu. O da bunu yaptı. Neden Durdu?

Ne yaparsanız yapın lütfen, ‘Benim durumumda Tanrı, ne zaman istesem günahımı bağışlar’ demeyin. Bunu söylemek tarih konusunda cehaletinizi göstermek olacaktır. Sadece Hıristiyanlık değil, tarihin başlangıcı kadar eski bir zaman hakkında da. Habil’in ve anne babasının örneğini izleyenler Tanrı’nın sadık hizmetkarlarının uzun bir listesini oluşturuyorlar: İbrahim, Musa, Gidyon, Şimşon, Saul, Davut vs. Kan dökmenin günahların bağışlanması için gerekli olduğunu biliyorlardı. Süleyman biliyordu, peygamberler biliyordu. Ama sonra bu liste sona erdi ve kurbanlar durdu. Neden durduğunu biliyor musunuz?

Habil’in tarlada yapmaya çalıştığını, İsa çarmıhta tamamladı. Habil başladı, İsa tamamladı. İsa’nın kurban olarak ölümünden sonra kurbanlık sistemleri ve kan dökümü olmayacaktı. İsrail’de olmayacaktı. Türkiye’de olmayacaktı. Kanada’da olmayacaktı. Suudi Arabistan’da olmayacaktı. Gana’da olmayacaktı. Hiçbir yerde olmayacaktı. “Oysa Mesih, kendisini bir kez kurban ederek günahı ortadan kaldırmak için çağların sonunda ortaya çıkmıştır.” (İbraniler 9:26, İncil)

İncil’in son kısımlardan biri olan İbraniler Kitabı’nı okusanız İsa Mesih’le ilgili çizdiği resimden etkilenirdiniz. Burada İsa Mesih’in kesin üstünlüğünden söz eder - bu üstünlük, ne insandan ne de meleklerden meydan okuma kabul eder. Olduğu kişi olduğu için yaptığı çok daha anlamlıdır. Bunu ölüm tepesinde kendisini kurban olarak sunmasında görüyoruz. Günahımızın Tanrı’ya karşı oluşturduğu suçu kaldırdı, kendi bedeninde taşıdı sonra da üç gün sonra mezardın çıktı - tıpkı önceden bildirdiği gibi. Tanrı’nın hayatınızda büyük işler yapmasını istiyorsanız, öyle ki cennet Tanrı’dan size bir armağan olarak gelsin, o zaman İsa’ya ihtiyacınız var demektir. Şuna kulak verin:

“Tanrı'nın bu isteği uyarınca, İsa Mesih'in bedeninin ilk ve son kez sunulmasıyla kutsal kılındık. (İbraniler 10:10, İncil)

“Nitekim Mesih de bizleri Tanrı'ya ulaştırmak amacıyla doğru kişi olarak doğru olmayanlar için günah sunusu olarak ilk ve son kez öldü.” (1.Petrus 3:18, İncil)

Ödenmesi gereken ödendi. Yapılması gereken yapıldı. Masum kanı gerekiyordu. Masum kanı döküldü, ilk ve son kez döküldü. Bu dört sözcüğü yüreğinizin derinlerine gömün. İlk ve son kez.

Bir ilköğretim öğretmeni gibi davrandığımı düşünmeniz tehlikesini göze alarak, size basit bir soru sormama izin verin. Sunu ilk ve son kez sunulduysa, tekrar sunulmasına gerek var mı? Tabii ki yok. İş bizim için tamamlandı. İsa çarmıhta ne dedi? Daha önce ayetlerde okuyabilirsiniz: “Tamamlandı!” Sanki ölecekmiş gibi ‘Bittim ben,’ demiyor. Hayır, zaferli bir şekilde ilan ediyor, ‘İnsanlık için bağışlama sağlama işi tamamlandı!’ Ben bittim değil, tamamlandı diyor. Bugün bu konuda size söylüyor bu nedenle cümlesinin sonuna adınızı koyun, “Tamamlandı, _______!” Bugün bu sözleri yüreğinize fısıldadığını işitiyorsanız siz de geri fısıldayın, “Teşekkürler, Rab! Uğruna öldüğün günahkarlardan biri olduğuma inanıyorum.”

Bugün bu iman açıklamasını yapmaya hazır değilseniz sorun değil. İş arkadaşlarımdan birinin bana İsa’ya ihtiyacım olduğunu söylediği zamanı hatırlıyorum. Bunun çok saçma bir ifade olduğunu düşünmüştüm. Hatta ona gülmüştüm. Çok şükür, sonunda kendi başıma İncil’i okumam için beni ikna etti.

Sonra, bana İncil verilen o özel gün geldi. Ne zaman fırsat bulsam okuyordum. Bir ay boyunca Tanrı’dan bana yazılmış bu sevgi mektubunu okumak dışında hemen hemen başka hiçbir şey yapmadım. Bununla birlikte, Ağustos’ta uykumuzu mahvetmek konusunda kararlı olan sivrisineklerle birlikte aklıma gelen bir düşünceyi hatırlıyorum. Ahmak olma ve doğru olmayan bir şeye inanma. Kendime bunu söylüyordum. Bugün size verebileceğim en iyi öğüt bu. Başkalarının size İncil ve Hıristiyanlık hakkında söylediklerine inanacak kadar saf olmayın. Kendi kendinize inceleyin.

Bazılarınıza, İsa’nın ölmediğinin öğretildiğini biliyorum. Bunun kadar gerçekten uzak bir ifade olamaz. Tanrı, İsa’yı üçüncü gün ölümden dirilterek İsa’nın çarmıha gerilmesi olayına ilahi ünlem işaretini koymuştur. İsa bunu önceden bildirdi, nasıl öleceğini de söyledi. İsa’nın peygaberlik sözlerini dinleyin. Bu sözler bize İsa’nın isteyerek, bilerek ve zaferli bir şekilde öldüğünü anımsatıyor. Çarmıhta ölüm, dünyadaki görevinin nihai amacıydı:

“Bundan sonra İsa, kendisinin Yeruşalim'e gitmesi, ileri gelenler, başkahinler ve din bilginlerinin elinden çok acı çekmesi, öldürülmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini öğrencilerine anlatmaya başladı.” (Matta 26:21, İncil)

“Celile'de bir araya geldiklerinde İsa onlara, "İnsanoğlu, insanların eline teslim edilecek ve öldürülecek, ama üçüncü gün dirilecek" dedi.” (Matta 17:22-23, İncil)

“Canımı kimse benden alamaz; ben onu kendiliğimden veririm. Onu vermeye de tekrar geri almaya da yetkim var.” (Yuhanna 10:18, İncil)

NOT:

Hayatınızda herhangi bir zaman kendinizi Kurtarıcınız olarak İsa’yı adamayı düşünürseniz bunun Katolik gibi olmadığının farkında olmalısınız. Arkadaşlarınız ve akrabalarınız sizi onlara benzetirlerse hata yapmış olurlar. Neden mi? İncil’in öğretişlerine göre az Katolik gerçekten İsa’yı izleyen insanlardır. İşte bu nedenle yerel din önderleri, İrlanda, İtalya ya da başka Katolik ülkelerde İsa’nın bildirisinin yayılmasına büyük bir kuvvetle karşı koymaktadır. İncil’in okunmasını, öğretilmesini ve ilan edilmesini teşvik edeceklerini düşünürsünüz. Ama öyle değil. Böyle bir şey inançlarının hatalarını ortaya çıkarır. (Henüz farkında değilsiniz ama Katolikliğin öğretişleri Kutsal Kitap’ınkinden oldukça farklıdır.)

Lütfen beni yanlış anlamayın. Amacım, Katolik bireylerin samimiyetine, doğruluğuna veya dini adanmışlıklarına saldırmak değil. Çoğu Katoliğin güçlü inançlara sahip olduğu ve dini inançlarına derin bir bağlılık duydukları konusunda bir an bile kuşku etmem. Katolik akrabalarımın çoğu böyledir. İnançlarından ötürü onları küçümsediğimi bir an için bile düşünmeyin.