headerLogo2b-18pt-myriadpro

İsa’nın Şifa Veren Dokunuşu

İncil’i okuduğunuzda İsa’nın zamanının büyük bir kısmını insanları iyileştirmek için kullandığını göreceksiniz. Bunu yapmaktan zevk alıyordu. İsa’nın dünyaya gelme amacı insanları, üzerlerinde baskı yapan her şeyden kurtarmaktı. Bu, hastalıktan, Şeytan’a ait güçlerden ve ölüm korkusundan özgür olmayı içeriyordu. İnsanın bütün olarak iyi olması -varlığının her düzeyinde sağlıklı olması- Tanrı’nın nihai amacıdır. Bunu biliyor muydunuz? İlk olarak Tanrı bugün Kendisiyle ilişkinizi iyileştirmek istiyor. Sizden tek istediği işbirliği yapmanızdır.

İsa’nın dünyadaki göreviyle ilgili olarak söylediği ilk sözler kısa ama son derece güçlüydü. Bu sözler nasıl bir görevi olduğunu özetliyor:

“İsa, büyüdüğü Nasıra Kenti'ne geldiğinde her zamanki gibi Şabat Günü havraya gitti. Kutsal Yazılar'ı okumak üzere ayağa kalkınca O'na Peygamber Yeşaya'nın Kitabı verildi. Kitabı açarak şu sözlerin yazılı olduğu yeri buldu: ‘Rab'bin Ruhu üzerimdedir. Çünkü O beni yoksullara Müjde'yi iletmek için meshetti. Tutsaklara serbest bırakılacaklarını, körlere gözlerinin açılacağını duyurmak için, ezilenleri özgürlüğe kavuşturmak ve Rab'bin lütuf yılını ilan etmek için Beni gönderdi.’ Sonra kitabı kapattı, görevliye geri verip oturdu. Havradakilerin hepsi dikkatle O'na bakıyordu. İsa, “Dinlediğiniz bu Yazı bugün yerine gelmiştir” diye konuşmaya başladı.” (Luka 4:16-21, İncil)

İsa’nın özgür kılmak için geldiği tutsaklar, Roma’nın acımasız işgalci güçleri altında yaşayan İsrailliler değil, günaha tutsak olan insanlardı. İsa şöyle dedi, “‘Size doğrusunu söyleyeyim, günah işleyen herkes günahın kölesidir’ dedi.” (Yuhanna 8:34, İncil) 

Yani, günah işleyen herkes, kölenin efendisine bağlı olduğu gibi, günah işlemeye bağlıdır. Eğer günahkârsanız, yarın günah işlememe kararı alamazsınız. Günah işlemek dışında özgürce yapabildiğiniz bir şey yoktur. Bazı günler daha az günah işleyebilirsiniz ama günah işlemekten tamamıyla vazgeçmeniz mümkün değildir. Bu gerçekten de insanın yaşadığı en aşağılayıcı kölelik biçimidir. İsa dünyaya ne için geldiğini söylemişti? Tutsakları özgür kılmak için! İsa insanları eski bütünlüklerine kavuşturmak için geldi.

İncil’i okuduğunuzda ve İsa’nın yaşamını incelediğinizde İsa’nın yetkisinin insanları fiziksel olarak iyileştirmenin ötesine gittiğini görürsünüz. İsa'nın Duyguları adlı dizide birkaç yazıyı okuduğunuzda bunu fark edeceksiniz. O dizide İsa’yla ilgili 15 anlatımı okuduğunuzda, İsa’nın iyileştirdiği bedensel hastalıklar ve bunları iyileştirme biçiminden etkilenmemeniz mümkün değildir. Ama Tanrı’nın sizi daha fazla etkileyeceğine inanıyorum. Tanrı’nın İncil’de bizlere öğrettiği daha büyük bir ders var. Körleri iyileştiren, cüzzamlıları temiz kılan ve ölüleri diriltenin nihai amacı günaha olan tutsaklığımızdan bizleri kurtarmaktı.

İsa ve İki Kör Adam

“Eriha'dan ayrılırlarken büyük bir kalabalık İsa'nın ardından gitti. Yol kenarında oturan iki kör, İsa'nın oradan geçmekte olduğunu duyunca, "Ya Rab, ey Davut Oğlu, halimize acı!" diye bağırdılar. Kalabalık onları azarlayarak susturmak istediyse de onlar, "Ya Rab, ey Davut Oğlu, halimize acı!" diyerek daha çok bağırdılar. İsa durup onları çağırdı. "Sizin için ne yapmamı istiyorsunuz?" diye sordu. Onlar da, "Ya Rab, gözlerimiz açılsın" dediler. İsa onlara acıdı, gözlerine dokundu. O anda yeniden görmeye başladılar ve O'nun ardından gittiler.” (Matta 20:29-34, İncil)

Hayatınızın çoğunu, yolun kenarındaki kör adamlar gibi İsa’nın geçmediği yerlerde oturarak geçirdiğinizi söylesem doğruyu söylemiş olur muyum? Ya da geçtiyse de O’na pek dikkat etmediniz. Bu doğruysa umarım bu web sitesindeki yazılar ve videolar, sıcak bir yaz gününde serin ve tazeleyici bir esinti gibi size teşvik olur.

Kutsal Yazılar'da İsa'nın Eriha yolundan tekrar geçmesine ilişkin bir kayıt olmadığı için iki kör adamın İsa'ya bu şekilde seslenmeleri büyük akıllılıktı. Ya şimdi ya hiç. Bu kör adamlar İsa Mesih hakkında daha önce duymuşlardı. Şimdi ise O’nu görmek istiyorlardı. Yoksul oldukları halde bozukluk istemediler. Sadece merhamet için yalvardılar.

Hikayemizdeki kalabalığı düşündüğümde, şu anda yaşadığınız yeri düşünüyorum. Büyük olasılıkla çevrenizdeki hemen hemen herkes Müslüman. Benim yaşadığım yerde ise çevrem Katolikler’den oluşuyordu. Bütün akrabalarım Katolik'tir. Dolayısıyla siz ve ben muhtemelen çok farklı yetiştirildik. Benim yetiştirilme biçimim sizinkinden daha iyi değil, sadece farklı. Sizin tek bildiğiniz İslam. Ben ise her gün Katoliklik ve erdemleri üzerine vaaz dinlerdim. Aramızdaki fark, sizin için farklı inançları araştırmanın daha zor olduğudur.

Gerçek İsa

İnsan, İsa’yı izleyen kalabalığın kör adamların duygulu yalvarışlarından etkileneceğini düşünürdü. İki adam da görmeyi yürekten arzuluyordu. Yalvarışları herkesin yüreğini cız ettirmeliydi. Ama öyle olmadı. Herhalde siz bunu anlayabilirsiniz. İsa Mesih’e ilginizden söz ettiğinizde size karşı çıkacaklarının farkındasınızdır. Ama yine de buradasınız ve İsa’yı dinliyor, O’nun hakkında düşünüyorsunuz. Ben sonunda Katolikliği bıraktım. Gerçek İsa’yla ilgili şeyler duydum ve İncil’i okumaya başladım. Sizin tanıklığınız ne olacak? Bilmiyorum ama emin olduğum bir şey var. Tanrı’yı, altın ve saklı hazineler arayan adamların duyduğu türden bir arzuyla tanımak isterseniz O’nu bulursunuz. İşte Tanrı’nın vaadi:

“Beni arayacaksınız, bütün yüreğinizle arayınca beni bulacaksınız. Kendimi size buldurtacağım” diyor Tanrı.” (Yeremya 29:13-14, Eski Antlaşma)

İsa’nın döneminde Orta Doğu’da, göz hastalıkları, cüzam kadar iticiydi. Bu nedenle, kör adamın gözlerine dokunmanın özel bir önemi vardı. İsa, sadece onlarla konuşmakla kalmadı, onlara baskı altında oldukları noktada dokundu. İsa, kör adamların gözlerine dokunduğu gibi bizlere de canımızın yandığı noktalarda dokunabilir. Bu gerçekten kaçınmayın. İsa, canınızın acıdığı, yük taşıdığınız ya da baskı altında olduğunuz noktada size dokunabilir.

(1) Geleceğiniz hakkında kaygılanıyor musunuz? “Bütün kaygılarınızı O'na yükleyin, çünkü O sizi kayırır.” (1. Petrus 5:7, İncil)

(2) Günahkâr mısınız? Bizler günah karşısında ölelim, doğruluk uğruna yaşayalım diye, günahlarımızı çarmıhta kendi bedeninde yüklendi. O’nun yaralarıyla şifa buldunuz.” (1. Petrus 2:24, İncil)

İsa Mesih dünyaya geldi ve günahkârları günahın köle pazarından almak için gereken bedeli ödedi. Günaha köle olan kimdir? Günahkâr düşünceler ve eylemlerle ne kadar mücadele ettiğinizi en iyi siz biliyorsunuz. Günah korkunç bir angaryacıdır, yaşamımız üzerinde sıkı eli ölümlü insanın kıramayacağı kadar güçlüdür. Bunun doğru olduğunu kendi yaşamınızdan biliyorsunuz, değil mi?

İsa Mesih bu tutsaklığı kırmak için dünyaya geldi. Satıcıdan alınan şey, tamamıyla alan kişiye aittir, öyle değil mi? Yani, alıcı talep edilen ücretin hepsini ödediğinde böyledir. Alıcı o zaman, aldığı şeyi saklayabilir, atabilir, kullanabilir, vs. Başka hiçbir şey ya da hiç kimse sahibi olan kişinin rızası olmadan bunu kontrol edemez. Burada kullanılan dil kuşkusuz simgeseldir ama İsa’nın çarmıhta yaptığı budur. Bir ticaret ilişkisi yoktur. El değiştiren para yoktur. Fakat gerçek Hıristiyanlar Tanrı tarafından alınmış kişilerdir. Günahkârların kendilerini günahın kötü efendisinden alabilmek için ödeyebilecekleri bir bedel yoktur. Kendisini bağışlatamaz. Ama Tanrı bağışlatabilir.

İsa şöyle dedi, “Çünkü İnsanoğlu* bile hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye ve canını birçokları için fidye olarak vermeye geldi.” (Markos 10:45, İncil) [*Kutsal Yazılar’da İsa için kullanılan ünvanlardan biri]

İsa’nın dünyaya geliş amacının yeni bir din kurmak olduğunu düşünmüş olabilirsiniz. Size bu öğretilmiş olabilir. Ama kendisinden alıntı yapmak en doğru olacaktır. Şöyle dedi, “...canını birçokları için fidye olarak vermeye geldi.”

Acı İçinde İnsanlar

İncil’i okurken İsa’nın acı içinde insanlara dokunduğunu göreceksiniz. Bu ilahi dokunuşların etkisi farklı insanlar için farklı anlamlara sahipti. İsa ve cüzamlı adamın hikayesinden olduğu gibi bazıları için arındıran bir dokunuştu. Bu konuda İsa’nın Duyguları adlı dizide bir makale okuyabilirsiniz. Kişisel olarak ben İsa’nın benim aklımı ve bedenimi arıtmasının ve bana esenlik vermesinin yaşam değiştiren bir deneyim olduğunu söyleyebilirim. Beni içten iyileştirdi ve günahlarımın hasar vermiş olduğu Tanrı’yla ilişkimi eski gönencine kavuşturdu.

Başkaları için İsa’nın dokunuşu sessiz bir dokunuştu. Elçi Petrus’un kayınvalidesi ateşli bir şekilde yatarken. İsa ona dokundu ve ateş onu terk etti. “İsa Petrus'un evine geldiğinde onun kaynanasının ateşler içinde yattığını gördü. Eline dokununca kadının ateşi düştü. Kadın kalkıp İsa'ya hizmet etmeye başladı.” (Matta 8:14-15, İncil)

Yine bazıları için İsa’nın dokunuşu aydınlatıcı, güven verici ve özgür kılan bir dokunuştu. Her olayda, alıcı durumda ihtiyaç içinde olduklarını kabul edecek kadar alçakgönüllüydüler. Ve ihtiyaçlarını karşılayacak tek Kişi’nin İsa olduğunu anladılar.

İki kör adamla ilgili hikayedeki son sahne gerçekten de bakmaya değer. Sizin de hoşunuza gitti değil mi?

“İsa onlara acıdı, gözlerine dokundu. O anda yeniden görmeye başladılar ve O'nun ardından gittiler.”

En Net Görüşe Sahip Olanlar

Yırtık pırtık giysileriyle kötü kokan ama gözleri pırıl pırıl iki adam, Yeruşalim yolunda İsa’nın arkasında yürüyorlar - yo, hayır, sıçrayarak gidiyorlar. Hep kokusunu aldıkları ama hiç görmedikleri çiçeklere işaret ediyorlar. Hep hissettikleri ama hiç görmedikleri güneşe bakıyorlar. Çok ilginç. O gün yolda olan bütün insanlar arasında en net görüşe sahip olanlar onlar oldu - görmeden önce bile!

Kör adamlar kalabalık tarafından azarlandı ama onlardan korkmadılar. Ne harika, değil mi?!! Umarım siz de onların örneğini izlersiniz ve İsa sizin bulunduğunuz yoldan geçtiğinde ve yaklaştığında kimsenin sizi korkutmasına izin vermezsiniz. Kalabalık, güçlü bir şekilde düşüncelerini beyan etti, ama İsa durdu. Merhametle dolan gözlerle kör adamlara döndü. Ne yapmasını istediklerini sordu.

“Onlar da, "Ya Rab, gözlerimiz açılsın" dediler.”

Bu kör adamlar İsa Mesih’in kendilerini iyileştirebileceğine ilişkin çok sağlam bir inanca sahipti. İsteklerine karşılık vermek herhangi bir insan için olanaksız değil miydi? Öyleydi ama bu günden çok önce, İsa’nın sadece bir insan olmadığı sonucuna varmışlardı. İsa, bu taraflara daha önce gelmemişti ama onun hakkındaki haberleri duymuşlardı. Mesih’in nihayet geldiğine dair haberleri de almışlardı. Bu iki kör adam o anı değerlendirdi ve zaten hikayenin geri kalanını biliyorsunuz.

Hayatınızda yeni bir sayfa açmanın zamanı geldiğine inanıyorum. Bu sayfa, İsa’ya seslenmenizle başlayacak. Durup dinleyecek mi? Komşularınız ne diyecek? Kime ne? Kimin onayını istemelisiniz? Sonsuzluk açısından gerçekten önemli olan nedir? İsa’nın sizi dinliyor olmasının değeri nedir?

Yüreğinizin O’na aşağıdaki gibi bir dua yükseltmesine ne dersiniz?

“İsa, senin hakkında daha önce bir şeyler duydum. Görünen o ki, bunların büyük bir kısmı yanlış bilgi. Artık, kör adamlar gibi seni olduğun gibi görmek istiyorum. İncil’i okurken anlamama yardım et. Her sayfasında benimle konuş. Okumamı istediğin yazılara doğru beni yönlendir.”