headerLogo2b-18pt-myriadpro

Kimler Cennete Gidebilir?

16 homepage 36 use with 45 lower rezTanrı’nın karakterini ve doğasını öğrenmenin kendi durumumuzu anlamamıza yardım edeceğini düşünüyorum. Eski Antlaşma’da Yeşaya peygamber Tanrı’yı şöyle tarif eder: “Yüce ve görkemli Olan, Sonsuzlukta yaşayan, adı Kutsal Olan diyor ki…” (Yeşaya 57:15). “Kutsal” olarak çevrilen kelime ‘ayrılmış’ veya ‘ayrı’ anlamına gelir. “Kutsal” olan, sıradan olandan ayrılır. Yaratıcı, yarattıklarından ayrıdır. Şayet cennet insanların Tanrı’nın huzurunda durduğu yer ise, o zaman ancak ‘herşeyden ayrı olan' Tanrı'ya kendi şartlarıyla yaklaşabiliriz. Bu şekilde, Tanrı’nın “iyi” tanımının bizimkinden farklı olabileceğini anlamaya başlarız. Nitekim, bizimkinden çok çok farklıdır!

Yeşaya, Tapınak’ta Tanrı’yı tahtında oturmuş olarak gördüğü görümünde, gördükleri karşısında şöyle karşılık verdi: “Vay başıma! Mahvoldum” dedim, “Çünkü dudakları kirli bir adamım, dudakları kirli bir halkın arasında yaşıyorum.” (Yeşaya 6:5). 

Kutsal Yazılar boyunca Tanrı’nın kendisini açıkladığı, yüceliğinin bir kısmını gösterdiği kişilerin Tanrı’nın varlığının muazzamlığı karşısında dizlerinin bağı çözüldüğü ve genellikle bu karşılaşmadan ötürü öleceğini düşündüğü görülür. Burada nedenini algılanmakta zorlandığımız bir durum vardır. Tanrı hem yarattıklarıyla ilişki kurmak ister hem de kendisine çok fazla yaklaşmaya çalıştığı takdirde insan mahvolur!

Öyleyse kimin cennete gideceği sorusuna cevap vermeden önce neyi anlamamız gerekir? Cennette sonsuzluğu birlikte geçirmeyi istediğimiz Tanrı’nın karakterini ve doğasını.

Tanrı Kutsal Kitap’ta Kendisini Nasıl Tanıtır? 

17 image5623 light 45 lower rezSadece tek bir ayete bakalım. “Mübarek ve tek Hükümdar, kralların Kralı, rablerin Rabbi, ölümsüzlüğün tek sahibi, yaklaşılmaz ışıkta yaşayan, hiçbir insanın görmediği ve göremeyeceği Tanrı, Mesih'i belirlenen zamanda ortaya çıkaracaktır. Onur ve kudret sonsuza dek O'nun olsun! Amin.” (1. Timoteos 6:15-16, İncil)

Tanrı’nın bulunduğu yerdeki ışık o kadar parlak ve pırıltılı ki, ölümlü gözlerin buna dayanmasına olanak yoktur. Bu, Tanrı’nın bulunduğu yer hakkında Kutsal Kitap’ta çok yaygın bir şekilde kullanılan bir tasvirdir. Cennet her zaman en pak ve en parlak ışığın olduğu yer olarak resmedilir. Cennetin ayrıntılarının verildiği İncil’in son iki bölümünde, cennette Güneş, Ay veya yıldızların ışığına gerek olmadığını görüyoruz. Tanrı, bu ışıkta oturan ve çevresi inanılmaz, yaklaşılmaz bir görkemle sarılmış bir şekilde resmedilir. 

Üzerinde biraz düşünün. Güneş, dünyadan 149 milyon km. uzaklıkta ortalama bir yıldız büyüklüğünde olduğu halde, kimsenin, Güneş’e sürekli olarak bakıp da gözlerinin zarar görmemesi mümkün değildir. Ölümlü insanın, Tanrı’nın ifade edilemez görkemine bakmakta çok daha zorlanacağı kesindir! Tanrı’nın huzuruna girebilecek kadar iyi olduğumuzu düşünebiliriz ama gerçekten öyle miyiz? Tanrı bizim belirlediğimiz standartlar ve yaşadığımız yaşamlar hakkındaki görüşü nedir?

“Çünkü benim düşüncelerim sizin düşünceleriniz değil, Sizin yollarınız benim yollarım değil” diyor RAB. “Çünkü gökler nasıl yeryüzünden yüksekse, yollarım da sizin yollarınızdan, düşüncelerim düşüncelerinizden yüksektir.” (Yeşaya 55: 8-9, Eski Antlaşma)

Cennete giriş için gerekli koşul kesin doğruluk ise ve insan bunu sağlamaktan acizse, o zaman Tanrı’nın bunu sağlaması gerekir. Vardığınız sonuç bu değil mi? Gerçekten de başka bir yol yok. Hiçbirimiz böyle bir standarda uyamayız, bir gün için bile. Kutsal Yazılar’da söylediği gibi hepimiz yetkinlik konusunda eksiğiz. “Çünkü herkes günah işledi ve Tanrı'nın yüceliğinden yoksun kaldı.” (Romalılar 3: 23, İncil)

Adem ile Havva

18 image6482 hide shame fear 45Kutsal Yazılar Tanrı’nın erkeği ve kadını günahsız ve masum olarak yarattığını öğretir. Hayatları Tanrı’ya itaatsizlikle lekelenmeden önceki sürenin ne kadar olduğundan söz etmez. Bir gün mü? Bir hafta mı? Muhtemelen fazla uzun değil. Fakat ne kadar uzun olursa olsun, tarifi mümkün olmayacak şekilde harika olduğu kesindir. Adem ile Havva, İblis’i dinlemeden önce, Tanrı’yla açık ve özgür bir iletişime sahipti. Ayartmaya teslim olduktan sonra, utançlarından ötürü ve cezayı hak ettiklerini hissettikleri için Tanrı’dan saklandılar. Benzer bir suçluluk duygusunun bizlerin de ölümden korkmasına neden olması mümkün mü acaba? Çünkü biz de bizi yargının beklediğini biliyoruz. Ben öyle olduğuna inanıyorum.

Bu web sitesinde okuyacağınız en önemli yazılardan biri Kurbanın Üzerindeki Sır Perdelerinin Kaldırılması başlıklı yazıdır. Bunu daha önce söylediğimi biliyorum ama sizi bu yazıyı okumaya şiddetle teşvik etmek istiyorum; Aden bahçesi hakkında bilmek isteyebileceğiniz her şeyi öğrenmenin bir yolu olarak. Tanrı’nın Adem ile Havva’ya öğrettiği dört dersin, cennete gitmek için bizlerin öğrenmek zorunda olduğumuz dört ders olduğunu keşfedeceksiniz. Nedir bunlar? Bugün güneş batmadan bu yazıyı okumanızı öneririm. Bekletilmeyecek kadar önemli bir konudur çünkü bu!

“Cennete gitmek gibi kaygım yok” diyorsunuz belki, “Ben de çoğu insan kadar iyi bir insanım. Aslında, bildiğim kadarıyla birçok insana göre daha iyiyim.” Bu doğru olabilir ama Tanrı’nın tüm kötülükleri yargılayacağını biliyor musunuz? Yetkin bir doğruluğa sahip Tanrı’nın bunu yapması şarttır. Tanrı adil olmazsa, Tanrı olamaz. Adalet Tanrı’nın doğasının bir parçasıdır. Tanrı’nın ahlaki yetkinliğinin bir parçasıdır adaletteki yetkinliği. Doğru ve yanlış arasındaki farkı umursamayan bir Tanrı, iyi ve hayranlık uyandıracak bir varlık olabilir mi? Sanmıyorum. Ahlaki kayıtsızlık, Tanrı’da bir mükemmeliyet değil, kusur olurdu. Tanrı’nın doğru ve yanlışla ilgili sorulara karşı kayıtsız olmamasının, ahlaki olarak mükemmel bir varlık olmasının nihai kanıtı, kendisini dünyayı yargılamaya adamış olmasıdır.

İbrahim Peygamber’le Aynı Fikirde Misiniz? 

19 image10555 rain judgment face 45Tanrı’nın doğru ve yanlışla ilgili konulara kayıtsız olmaması sizi şaşırtmamalıdır. İbrahim Peygamber de, “Bütün dünyayı yargılayan adil olmalı” demiştir. (Yaratılış 18: 25, Eski Antlaşma). Tanrı’nın ahlaki açıdan kayıtsız olması aslında Tanrı için bir kusur olurdu değil mi? Peki ama Tanrı’nın kutsallığının ve mükemmel doğruluğunun sizinle ve benimle ne ilgisi var? Çok ilgisi var. Öncelikle hak ettiğimiz felaketi mühürler. Kutsal Yazılar’a göre, Tanrı’nın mükemmel kutsallığı bizim doğamızdan çok çok üstündür; öyleyse hak ettiğimiz yargı nedir? Eski Antlaşma’da Peygamber Hezekiel bize Tanrı’nın şu sözlerini bildirmiştir: “Her yaşayan can benimdir. Babanın canı da, çocuğun canı da benimdir. Ölecek olan, günah işleyen candır.” (Hezekiel 18: 4) 

Bedenlerimizin gömüldüğü ve arkamızdan yas tutulduğu günler gelecek. Peki ya canlarımız? Canlarımız ölemez, çünkü onlar sonsuzdur. Tanrı burada, fiziksel ölümden değil, ruhsal ölümden söz etmektedir. Ruhsal ölümü deneyim etmek, Tanrı’dan ayrı düşmek demektir; bedenimizden değil, Yaratıcımız’dan. Bu ayrılık, günah işlediğimiz an gerçekleşti. O andan şimdiye dek Tanrı uzak ve bilinemez gibi durur. Ancak bunun nedeni Tanrı’nın uzak ve bilinemez olması değildir; nedeni, tamamıyla günahsız, kutsal ve doğru Tanrı’ya karşı günah işlemiş olmamızdır. “…doğrulukla fesadın ne ortaklığı, ışıkla karanlığın ne paydaşlığı olabilir?” (2. Korintliler 6:14, İncil)

“Ama hepimiz günah işlemiyor muyuz? Hepimiz hata yapmıyor muyuz?” diye sorabilirsiniz, “Şayet öyle ise, hiçbirimiz cennete gidemeyiz. Bana bunun doğru olmadığını söyleyin! Tanrı’dan sonsuza dek ayrı düşmeyeceğimizi söyleyin! Cehenneme gitmeyeceğimi söyleyin!” 

“Çünkü yeryüzünde hep iyilik yapan, hiç günah işlemeyen doğru insan yoktur.” (Vaiz 7: 20, Eski Antlaşma)

Kendimizi Başkalarıyla Kıyaslamak 

20 image9456 pride mirror 20 45Gerçekten de o kadar kötü müyüz? Kendimizi o kadar kötü görmediğimiz kesin. Fakat kendimizi kırık bir lens aracılığıyla bakarak gördüğümüzü unutmayalım. Oysa Tanrı bizleri olduğumuz gibi görür ve bizi kendisinde gördüğüyle kıyaslar! Cennet, insanlar için bir toplanma yeri olsaydı, kendimizden emin bir şekilde kendimizi komşularımızla kıyaslayıp onlara göre iyi olduğumuz sonucuna varırdık. Fakat cennet kesin olarak kutsal olan Tanrımız’ın varlığı ise, hiçbirimiz yeterince iyi değiliz.

Kutsal Kitap Tanrı’nın hepimizi, haklı olarak, reddedebileceğine işaret etse de, şimdi ve sonsuzluk boyunca O’nunla olabilmemiz için bir yol açtığını da ortaya koymaktadır. Tanrı kutsal ve adildir ama aynı zamanda eşit derecede lütufkardır: