headerLogo2b-18pt-myriadpro

Kimler Cennete Gidebilir?

Kutsal Yazılar Tanrı’nın ilkelerinin herhangi bir şekilde ihlal edilmesinin, aslında Tanrı’nın yasasının tümüne karşı işlenmiş bir suç olacağını öğretir. Bu gerçeğin etkisi, Tanrı için günahın ne kadar iğrenç bir şey olduğunu bizlere göstermek olmalı. Fakat bunları işitmek bazılarınızın bana kızmasına neden olabilir; bizleri alçakgönüllü kılmak yerine kızdırır. Ben bu gerçeği kabul etmeyi zorlaştıran şeyin, günaha karşı Tanrı’dan daha fazla hoşgörülü olmamız olduğuna inanıyorum.

Ayrıca, Tanrı’nın sahip olduğu hafızaya sahip değiliz! Çoğumuz geçmişteki günahlarla aramızda oluşan uzaklık ve geçen zaman sayesinde bir ölçüde huzur hissediyoruz. Günahlarımızdan ne kadar uzak olursak, hayatlarımızı o kadar az etkilediklerini hissediyoruz ve kendimizi daha az suçlu hissediyoruz. Yaptığım yanlışların yarısını dahi hatırlıyor muyum? Gerçek şu ki, Tanrı huzurunda işlediğim suçların çoğunu gayet sessiz sedasız bir şekilde unuttum. 

26 image7230 mind memory think 45Bir gazetede Jill Price adında bir kadın hakkında çıkan haberi okudum. Kadının, doktorların ‘süper otobiyografik hafıza’ adını verdikleri sıradışı bir durumu vardı. On dört yaşından beri yaşamının her gününün detaylarını canlı bir şekilde hatırlayabiliyordu. Kaliforniya Üniversitesi’ndeki uzmanlar, bu becerisini doğrulamak için altı yıl boyunca onunla ilgili çalışmalar yaptılar. Hep iyi bir hafızanız olmasını istediyseniz, belki bunu yeniden düşünmek isteyebilirsiniz. Jill bunu hem bir bereket hem de lanet olarak görüyor. Zor zamanlarda kendisini teselli eden sıcak anıları var; fakat aynı zamanda işin bir de karanlık yönü var. Her kötü kararı, her hakareti ve acı veren her mahcubiyeti hatırlıyor. “Geçen yıllar boyunca,” diyor Jill, “anılar beni yiyip bitirdi.” Anıların kendisini felç ettiğini ve rahatsız ettiğini hissediyor. Nadiren huzurlu bir şekilde uyuyabiliyor.

Hepimiz özümüzde iyi insanlar olduğumuzu düşünmek isteriz. Fakat buna inanmamızı sağlayan şey, geçmişteki kararlarımızın, eylemlerimizin ve düşüncelerimizin çoğunu unutmamızdır. Bunları mükemmel bir şekilde hatırlasaydık ne olurdu? Tanrı hatırlıyor. Nitekim, O’nunla ilişkimizi mahveden, işlediğimiz ilk günahı da hatırlıyor. 

Şöyle Düşünün

Tanrı’nın yasası, sonsuzluğa kadar dokunmuş, dikişsiz bir giysi gibidir ve küçücük bir yırtıkla mahvolabilir. Uyumu, tek bir uyumsuz notayla bozulabilecek bir senfoni gibidir. Ya da tek bir halkayı kırdığımızda bütünlüğü bozulan harika bir altın zinciri düşünün. 

27 image5381 crowd people face spot 45Düşünün bir kere. Bir insanın cüzamlı sayılması için ne kadar cüzamlı olması gerekir? Bir kısmı bile cüzamlı olsa, ona cüzamlı denilir. Ne demek istediğimi anlıyor musunuz? İnsanın artık doğru, salih biri olarak sayılmaması için ne kadar yanlış, günahlı eylemde bulunması gerekir? Tek bir kötü, günahlı eylem yeterlidir. Tanrı, kısmi itaat değil, kusursuz itaat ister.

Bu Haksızlık!

“Çünkü Yasa'nın her dediğini yerine getirse de tek konuda ondan sapan kişi bütün Yasa'ya karşı suçlu olur.” (Yakup 2:10). Bu haksızlık! Bu şekilde tepki vermeden önce, Tanrı’nın bu ayette söylediği şeyi anladığımızdan emin olmalıyız. Tanrı bize, ilahi yasalarından birini ihlal etmekle suçlandığımızda, sayıları ne kadar çok olursa olsun, itaat eylemlerimizin, bizi korumayacağını söylüyor. Yani itaatimiz, Tanrı’nın itaatsizliklerimiz için belirlediği cezadan korumayacak bizleri.

Tanrı’nın, yasalarını ihlal edenlere verdiği karşılık bizleri şaşırtmamalı. Yasa bizim ülkemizde de bu şekilde işliyor, öyle değil mi? Vatandaşlar olarak, kendi haklarımıza saygı duyulmasını isterken, bizim de başkalarının haklarına saygı duymamız gerekir. Hukuk sistemimiz, haklarımızı ihlal eden veya ulusumuzun yasalarından birini çiğneyenler hakkında kovuşturma açar. Kişiyi, ihlal edilen yasa uyarınca yargılar. Suç işleyen kişi, diğer yasalara itaat ettiğini söyleyerek bu yasayı ihlal ettiği için yargılanmaması gerektiğini söyleyemez. Mesele, ihlal edilen yasadır. Yasa, suçu nedeniyle kişiyi sorumlu tutar ve mahkum eder. Örneğin, yargıçtan, cinayet suçundan ceza almaması için komşusu için yaptığı iyiliği göz önünde bulundurmasını isteyemez. İyilik yapmış olması, nasıl yaptığı kötü şey için cezalandırılmamasına neden olabilir? Öldürülen adamın çocuklarına sorun ve bakın bakalım bu adalet yaklaşımını benimsiyorlar mı?

Gerçek şu ki, kimse Tanrı’nın huzurunda, Tanrı’nın buyruklarını her zaman yerine getirdiğini ileri süremez. İşte bu nedenle şu gerçeği kabul etmeliyiz: “Yazılmış olduğu gibi:”Doğru kimse yok, tek kişi bile yok.” (Romalılar 3:10, Eski Antlaşma). Hiçbirimiz doğru sayılmayız. Hiçbirimiz Tanrı’nın doğruluk standardına uyamayız.

Aman, Aman, Aman!

28 image9970 look up 20 45Bunları duyduğunuzda ötürü umutsuzluğa kapılıp moraliniz mi bozuldu? Yazının bu kısmında bazılarınızın böyle hissetmiş olabileceğini düşünüyorum. Yaratıcı’dan, yaptıkları hiçbir şeyin O’nun onayını sağlayamayacağını öğrenen herkes böyle hisseder. Bu umutsuz durumdan bizi kim kurtarabilir? Bir çıkış yolu var mı? İşte yıllar önce bu soruyu sormaya başladım. Bizi kim kurtarabilir? İsa kurtarabilir! Ve İsa kurtaracak...bir istisnayla. İsa, kendi doğruluğuna, iyiliğine sırtını dayayan kimseyi kurtaramaz. Bu gibi insanlar, kendi doğruluklarının Tanrı tarafından kabul edilmelerini sağlayacağına güvenerek Tanrı’nın teklifini reddederler. "Cennete gitmek gibi kaygım yok" diyorlar, "Ben de çoğu insan kadar iyi bir insanım."

Keskin Bir Suçlama 

Yeruşalim’deki dini önderler birkaç kere, İsa’ya soru sormak için etrafının kalabalıklarla çevrili olmadığı zamanları beklediler. Öğretme ve iyileştirme konularında yetkisinin kanıtları eksik değildi. İsa’nın yetki kullanarak öğretiş ve şifa vermesinden nefret ediyorlardı. İsa’yı kıskanıyorlardı. Ondan nefret ediyorlardı. Sorularının amacı İsa’nın tutuklanması ve öldürülmesi için bir neden bulmaktı. “Başkâhinlerle din bilginleri İsa'yı hileyle tutuklayıp öldürmenin bir yolunu arıyorlardı.” (Markos 14:1, İncil)

İsa bu yasa öğretmenlerine ne dedi? “İsa da onlara, “Size doğrusunu söyleyeyim, vergi görevlileriyle fahişeler, Tanrı'nın Egemenliği'ne sizden önce giriyorlar” dedi.” (Matta 21: 31, İncil). O dönemin dini yetkililerine karşı ne söz ama! Kibirli ve iyilikleriyle övünen bu kişilere, toplum içinde hor görülenlerin, Tanrı’nın egemenliğine onlardan daha yakın olduklarını söylemek büyük bir hakaretti! Acı verici ama gerçek! Örneğin, fahişeler, mevcut hayatlarından memnun olup da Tanrı’ya dönme ihtiyacı duymama tehlikesi içinde değildirler. Doğruluk giysisi giymiyorlar. Müjde vaaz edildiğinde tövbe etmeleri, dindar insanlar için olduğundan çok daha kolaydır. Asıl tehlikede olan kişiler, kibirliler, açgözlüler ve kendi doğruluklarına güvenenlerdir. “Neden tövbe etmeliyiz?” diye sordular, “Neden tövbe edelim? Tanrı muhtemelen benden hoşnuttur. Ben iyi bir  _________.” (İnancınıza bağlı kişiler için kullanılan isimle boşluğu doldurun. Örneğin, Yahudiyim, Müslümanım, Mormonum, Aleviyim, Hristiyanım, Hinduyum, Katolikim, Yezidiyim, vs.)

29 image10259 cross 20 shutterstock 45Hiçbirimiz İsa’nın döneminde yaşayan din önderleri gibi düşünmemeliyiz. “Sürekli” kelimesi, aşağıda görüleceği gibi Tanrı’nın vahiy yoluyla açıklanan sözünün bir parçasıysa, böyle düşünmemeliyiz. Aramızda kim sürekli olarak Tanrı’nın yasasının gereklerini yerine getiriyor? Elçi Pavlus’un bildirdiği sözlere kulak verelim. İlk ayette Musa’nın Tevrat’taki sözlerini aktarıyor:

“Yasa'nın gereklerini yapmış olmaya güvenenlerin hepsi lanet altındadır. Çünkü şöyle yazılmıştır: “Yasa Kitabı'nda yazılı olan her şeyi sürekli yerine getirmeyen herkes lanetlidir.”  (Galatyalılar 3:10, İncil). Sonra da bize İsa Mesih’i gösteriyor! “Mesih bizim için lanetlenerek bizi Yasa'nın lanetinden kurtardı. Çünkü, “Ağaç üzerine asılan herkes lanetlidir” diye yazılmıştır.” (Galatyalılar 3:13, İncil)

Günahsız Olan günahla dolu hale geliyor. Sonsuzluğun en tuhaf alışverişi! Kuşkusuz, sizin ve benim duyacağımız en inanılmaz şey! İsa Mesih, Yasa’nın üzerimize koyduğu laneti kaldırdı. Bizimle yer değiştirdi ve kendisi lanetin altına girdi. Bu size ne kadar inanılmaz gelirse gelsin, gerçek bu. Anlamamak, daha az inanılır olmasını sağlamaz. Bu gerçektir. İsa, sizinle yer değiştirdi ve günahlarınızdan dolayı hak ettiğiniz cezayı sizin yerinize çekti.

Bunun üzerinde düşünün. Tanrı, Aden bahçesinden başlayarak, bütün Kutsal Yazılar boyunca günahın sonucunun ölüm olduğunu söyledi. Adil olan ve sözünü tutan bir Tanrı, günah gördüğü yerde, sadece iki şekilde karşılık verir. Üç şekilde değil. Hemen akla gelecek şekilde değil. Seçeneklerden biri, bağışlanmayı istediğimiz an öylece bağışlanmamız söz konusu olamaz. Tanrı günahı bu şekilde ele almaz. Aden bahçesinde ilk anne babamızın günahına bu şekilde karşılık vermedi. Kimsenin günahı karşısında böyle yapmaz. Kutsal Kitap’ın ilk birkaç sayfasını okuduysanız, Adem ve Havva günah işledikten hemen sonra Aden bahçesinde kan döküldüğünü bilirsiniz. İki günahkarın yerine masum bir hayvanın kanı döküldü. Tanrı bunu onların yerine yaptı. Neden? “Kan dökülmeden bağışlama olmaz.” (İbraniler 9: 22, İncil)