headerLogo2b-18pt-myriadpro

Günümüzde İslam Tek Geçerli İnanç Değil mi? Hıristiyanlık'ı Geçersiz Kılmadı mı?

 

10 nothing to sing about temp5 45İsa’nın seslendiği dindar insanlar özgür olmalarıyla övünüyorlardı. İsa, özgür olmaktan çok uzak olduklarını söyledi. Günaha tutsaktılar ve bu nedenle devamlı olarak günah işliyorlardı. Gerçek şu ki, en alçaltıcı köleliğe tutsaktılar. Kendi istekleriyle köle olmamışlardı. Yani, kendi istekleriyle masum ve özgür yaşantılarına dönemiyorlardı. Artık günah işlememeyi seçemezlerdi. Günahkar olarak doğup yaşıyorlardı.   

Tanrı’nın bizim hakkımızda Tevrat, Zebur ve İncil’de açıkladıkları bunlardır. Aynı Tanrı’dan ise ve Tanrı bize açıkladıklarına ek olarak yeni birşeyler öğretmek istiyorsa Kuran’ın Tevrat, Zebur ve İncil’le aynı fikirde olmasını beklerdiniz. En azından benim mantıklı olarak çıkarımım bu olur.

İslam Aynı Fikirde Değil

İslam’ın İnsan Doğası hakkında Öğretişi: Günahkarlık yoktur. 

İslam öğretişi, günahkar doğası nedeniyle insanın içinde bulunduğu zor durumla ilgili olarak Tanrı’nın anlatımıyla tezat oluşturur. Kuran Tanrı’yla hemfikir değildir. Bu, insanın kafasını karıştırıyor, öyle değil mi? Bunu söylerken ne söylemek istiyorum? Kuran insanın günahkar bir doğayla doğduğunu reddediyorsa ve Tanrı, Tevrat, Zebur ve İncil’de insanın günahkar bir doğayla doğduğunu söylüyorsa Kuran Tanrı’dan farklı bir görüşü dile getiriyor demektir.

“(Resûlüm!) Sen yüzünü hanîf olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. Allah'ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler.” (Rum 30:30)

11 image10729 arabic arab desert 45“Tanrı’nın yaratıcı elinden çıktığı anda insan, masum, pak, gerçek, özgür, iyiliğe ve erdeme eğilimli ve evrende kendi konumu ve Tanrı’nın iyiliği, bilgeliği ve gücüyle ilgili gerçek bir anlayışa sahiptir. Gerçek doğası budur. Fakat insan geleneklerin, batıl inançların, benliğin arzuları ve sahte öğretişlerin ağında tutsaktır.” (Abdullah Yusuf Ali’nin Rum 30:30 ile ilgili yorumu).

Hammudah Abdalati bu yoruma katılıyor:

İlk günah ve suçun kalıtımsal olması düşüncesine İslam öğretişlerinde yer yoktur. Muhammed’e ve Kuran’daki bu ayete göre insan, doğal konumuyla paklık ya da fitrah yani İslam ya da Tanrı’nın iradesi ve yasasına boyun eğerek doğar. Doğumundan sonra insana olanlar, dışsal etkenlerin ve araya giren etkenlerin sonucudur. Günah yaratılıştan değildir, kazanılır, iç doğanın bir parçası değil, gelişen bir şeydir, kaçınılmaz değildir sakınılabilirdir.

Aynı Tanrı (Allah), üç ilahi kitabında günahın yaratılıştan geldiğini ve kaçınılmaz olduğunu söyleyip sonra da son kitabında bir şekilde insanın doğasının değiştiğini ve artık günah işleme eğiliminde olarak doğmadığını söyleyemez. İslam’ın kendisinden önce gelen inançların organik bir gelişimi olduğunu iddia etmesi için daha fazla devamlılık olması gereklidir. Diğer bir deyişle, Kuran’ın Tevrat, Zebur ve İncil’in öğretişlerinde temel olan konularla büyük oranda fikir birliği içinde olması gerekir. Hiçbir şey Tevrat, Zebur ve İncil’in insan doğası hakkında öğrettiklerinden daha temel olamaz. İslam’ın bu temel öğretiş konusunda fikir birliğinde olmadığı açıktır.    

Elimi Kuran ve İslam’ı temsil eden duvardan İncil’i ve Hıristiyanlık’ı temsil eden duvara uzattığımda, iki inancı bu teolojik konuda birleştirmesi gereken tuğla sırasını bulamıyorum. Burada devamlılık yoktur.

İslam ve Hıristiyan inancı arasında bir süreklilik olmadığını söylediğimde, İslam’ın dünyadaki büyük dinlerden biri olmadığını ima etmiyorum. Beni yanlış anlamayın. Zaten sayılar bunu gösteriyor. İslam tüm dünyada yılda %2,9 oranında büyüyor. Bu oran, dünyadaki nüfus artışından- %2,3- daha fazla. Bu da, İslam’ın dünya nüfusu içinde giderek artan bir şekilde daha fazla insanı kendine çektiği anlamına geliyor. Bu nedenle, hayır, İslam’ın büyük bir din olmadığını ima etmeye çalışmıyorum. 12 cross power of the cross from anton reyes in the philippines 45Benim söylediğim, İslam’ın daha önceki inançları tasdik ettiğini söylemenin yanlış olduğu. Tasdik etmiyor. Önceki inançlarla çelişiyor.

II.  Tutarsızlık: Kurtuluş

Kısaca ele alacağım bir sonraki doktrinle ilgili fark, İsa Mesih’in bağışlatma işi üzerinde kurulmuş olan Hıristiyanlık’ın kurtuluş doktrinidir. Bu inanç Hıristiyan olmayan Yahudiler tarafından reddediliyor mu? Evet, reddediliyor. Fakat, konumuz Yahudi itirazlarına karşın geçerliliğini savunmak değil, İslam dininin Hıristiyanlık’ın temel öğretişlerini devam ettirmediğini göstermektir. Buna ek olarak, hem Hıristiyanlık hem de Hıristiyan olmayan Yahudiler’in inancı, bağışlatmaya dayanan ortak bir inancı paylaşıyor. İslam ise, kurtuluşla ilgili dinamiği reddediyor.

A)  İslam ve Kurtuluş: İyi ve Kötü İşler. İslam’ın insan doğasıyla ilgili görüşünün mantıklı bir uzantısı olarak Kuran’ın, insanın nihai kaderinin iyi işlerinin kötü işlerinden daha fazla olup olmamasına bağlı olduğu öğretişi vardır.

“O gün tartı haktır. Kimin (sevap) tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. Kimin de tartıları hafif gelirse, işte onlar, âyetlerimize karşı haksızlık ettiklerinden dolayı kendilerini ziyana sokanlardır.” (Araf 7:8-9)

“Biz, kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Artık kimseye, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. (Yapılan iş,) bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu (adalet terazisine) getiririz. Hesap gören olarak biz (herkese) yeteriz.” (Enbiya 21:47)

“Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır.” (Araf 7:179)