headerLogo2b-18pt-myriadpro

332 Peygamberlik, Cırcırböceği ve İsa'ya Güvenmek

04 image10512 jesus cross xxx 45Ağzı sanki pamukla dolu gibi hissediyor. Boğazı o kadar kurumuş ki yutkunamıyor ve sesi o kadar kısık ki neredeyse konuşamıyor. Dudaklarına son kez ıslaklığın değdiği zaman için öğrencileriyle son yemeğini yediği zamana, on iki saat öncesine dönmek gerek. Bu sahnenin bir sanatçı tarafından çizilmiş resmine rastlamış olmalısınız. Buna ‘Son Akşam Yemeği’ denir. Gerçek şu ki, İsa’nın döneminde insanlar bu şekilde bir masa etrafında oturup yemek yemiyorlardı. Bununla birlikte, Tanrı’nın Kurtarıcımız’la ilgili çizdiği resim doğrudur. Şimdi ise O’nu susamış olarak çarmıhta görüyoruz. O son yemekten sonra İsa dövüldü, üzerine tükürüldü, yaralandı ve kesildi. Çarmıhı taşıdı ve günahı yüklendi ve boğazından bir damla su geçmedi. Susamış. Umarım kısa bir süre içinde her bir Müjde’nin son birkaç bölümünü okumak için zaman ayırırsınız. Bütün bu çarmıh konusu sizinle ilgili.  

İsa neden susuz kalmış olma sorunu hakkında bir şey yapmıyor? Yapamaz mıydı? İlk mucizesini gerçekleştirdiği Kana köyünde kaplar içindeki suları şaraba dönüştürmedi mi? Tek bir sözüyle rüzgarı ve gölü yatıştırmadı mı?

“İsa tekneye binince, ardından öğrencileri de bindi. Gölde ansızın büyük bir fırtına koptu. Öyle ki, dalgalar teknenin üzerinden aşıyordu. İsa bu arada uyuyordu. Öğrenciler gidip O'nu uyandırarak, "Ya Rab, kurtar bizi, yoksa öleceğiz!" dediler.
İsa, "Neden korkuyorsunuz, ey kıt imanlılar?" dedi. Sonra kalkıp rüzgarı ve gölü azarladı. Ortalık sütliman oldu. 
Hepsi hayret içinde kaldı. "Bu nasıl bir adam ki, rüzgar da göl de O'nun sözünü dinliyor?" dediler.” (Matta 8:23-27, İncil)

05 image11859 water drop thirst 45Bakın çöle ne yapabiliyor: “Çölü su birikintisine çevirir, kuru toprağı pınara.” (Mezmur 107:35, Eski Antlaşma)

Mezmur Yazarı O’nun hakkında ne söyledi? “Titre, ey yeryüzü, kayayı havuza, çakmaktaşını pınara çeviren Rab'bin önünde, Yakup'un Tanrısı'nın huzurunda.” (Mezmur 114:7-8, Eski Antlaşma)

Tanrı bunu söylemedi mi, o nedenle bu doğru değil mi? “'Susamış toprağı sulayacak, kurumuş toprakta dereler akıtacağım.” (Yeşaya 44:3, Eski Antlaşma)

Öyleyse İsa bunlara neden katlanıyor? Katlanmak zorunda değildi. Altı saat önce kendisine içecek verilmişti ama O reddetti. “İsa'yı Golgota, yani Kafatası denilen yere götürdüler. O'na mürle karışık şarap vermek istediler, ama içmedi. Sonra O'nu çarmıha gerdiler. Kim ne alacak diye kura çekerek giysilerini aralarında paylaştılar.” (Markos 15:22-24, İncil)

Ellerine ve ayaklarına çiviler çakılmadan önce kendisine içecek sunulmuştu. Mürle karışık şarap. Mürde duyuları hissizleştiren yatıştırıcı maddeler vardır. Ama İsa bunu reddetti. İlaçlarla uyuşturulmak istemedi, aksine acılarını tam olarak yaşamayı seçti.

Neden? Neden bütün bu duygulara katlandı? Çünkü sizin de bunları hissedeceğinizi biliyordu. Bitkin, rahatsız ve kızgın olacağınızı biliyordu. Yaşamda kederleneceğinizi ve aç kalacağınızı biliyordu. Acılar yaşayacağınızı biliyordu. Bedence olmasa bile can acısı - bu acı hiçbir ilacın dindiremeyeceği kadar keskindir- çekeceğinizi biliyordu. Susuzluk yaşayacağınızı biliyordu. Suya duyulan bir susamışlık olmasa bile, umarım gerçeğe duyulan bir susamışlık. Susamış olan İsa resminde öğrendiğimiz gerçek, sizi ve beni anlıyor olmasıdır.

Anlayabildiği için O'na yaklaşabiliriz!

06 image10945 look up wonder 45Bu anlayamama bizi O’ndan uzaklaştımaz mı? Cennetin kıyısında durup bütün meleklere veda etmiş ve yıldızlar ve gezegenleri aşıp dünyaya gelmiş Olan’la nasıl bir ortak yanımız var? Siz de en az benim kadar iyi biliyorsunuz ki, Tanrı her şeyi yapabilir. O’nun için olanaksız olan bir şey yoktur. Böylece bu gezegeni ziyaret edebilir ve kendisine bir insan bedeni giydirebilir. Eğer isterse. Her şeyi yapabilir, öyle değil mi? Peki ama anlayışımızın ötesindeki dünyalar hakkında gerçekten ne biliyoruz? Tanrı’yı düşündüğümüz zaman ‘mantıklı’ olanla olmayan hakkında bir karar veremeyiz çünkü insan muhakemesinin ötesinde yaşamaktadır. Ancak Tanrı’nın istediği her şeyi yapabileceğini söyleyebiliriz. Sonra başlangıç noktasına dönüp İsa’yla ilgili tarihsel kayıtları anlamalıyız. Geldi. Buraya geldi. Kendisini anlayabilmemiz ve bilebilmemiz için geldi. O’nu kişisel olarak tanıyabilmemiz için. Tanrı'yla kişisel olarak ölümün bile sona erdiremeyeceği bir ilişkiye gitmemiz için.

Anlayamama, bizimle diğer insanlar arasında bir boşluğa neden olabilir, öyle değil mi? Diyelim ki, parasal durumunuz konusunda moraliniz bozuldu. Diyelim ki, anlayışlı bir arkadaştan biraz öğüde ihtiyacınız var. Milyoner birinin oğluna mı giderdiniz? (Para yardımı için değil, öğüt için gidiyorsunuz, unutmayın.) Büyük bir miras alan birine mi giderdiniz? Muhtemelen hayır. Neden? Sizi o kadar iyi anlamazlardı da ondan. Büyük olasılıkla sizin yaşadıklarınızı yaşamadılar, bu nedenle nasıl hissettiğinizi anlayamazlar. 

Peki ya İsa? İsa, sizin yaşadıklarınızı yaşadı ve nasıl hissettiğinizi eksiksiz bir şekilde anlayabilir. Eğer dünyadaki yaşamı sizi ikna etmiyorsa, çarmıhtaki ölümü ikna etmeli. Nelerin içinden geçtiğinizi anlıyor. Rabbimiz İsa, bize büyüklük taslamaz ya da ihtiyaçlarımıza dudak bükmez. İsa nasıl bir Efendi? Bakın, İncil O’nu nasıl anlatıyor: “…herkese cömertçe, azarlamadan veren...” (Yakup 1:5, İncil)

Bunu nasıl yapabilir?