headerLogo2b-18pt-myriadpro

4 Kardeş ve Nehrin Cazibesi

16 image11871 hedonist 45I) BİRİNCİ KARDEŞ. Kendinizi kulübeyi yapanla özdeşleştirebiliyor musunuz? Şatoya olan tutkusunu, aşağıdaki toprakların sevgisine feda etti. Evi özlemek yerine kulübeye razı oldu. Yaşamının amacı zevk almaktı. Hedonistliğin tanımı ve bu oğlun yaptıkları budur.

Hedonist yaşamını, geçmişinde, şimdiki yaşamında ve geleceğinde hiç baba yokmuş gibi yaşar. Çok uzak geçmişte, bir zamanlar bir baba olmuş olabilir ama şimdi ve burası söz konusu olduğunda? Oğul onsuz yaşayacaktır. Çok uzak gelecekte, bir baba gelip onu alabilir ama bugün? Unutun. Oğul kendi yaşamını kendisi kuracaktır. Geleceği yaşamak yerine, anı yaşamaktan memnundur.

Elçi Pavlus şu sözleri söylerken işte aklında böyle biri vardı, ‘Ölümsüz Tanrı’nın yüceliği yerine ölümlü insanı, kuşlara, dört ayaklılara, sürüngenlere benzeyen putları yeğlediler… Tanrı’yla ilgili gerçeğin yerine yalanı koydular. Yaradan yerine yaratığa tapıp kulluk ettiler.’ (Romalılar 1:23,25, İncil)

Hedonistler kötü tercihler yaparlar. Saray yerine kulübeyi, kurtarıcıları olma görevini üstlenen abileri yerine yabancı birini tercih ederler. Babalarının evi yerine yamaçta bir mahalleye yerleşip oğlu geri gönderirler. Nitekim yüzyıllar geçtikten sonra vadide, insanın bir şeye inanmaya ihtiyacı olduğunu bilen sahte öğretmenler çıkar ve bu insanları çeşitli iman topluluklarına yönlendirebilirler. Çeşitli dini uygulamalar geliştirirler ama İlkdoğanı ve insanları kurtarmak için Şatodan gönderildiği görevini dikkatli bir şekilde gözardı ederler. Gerçek Tanrı’yı dikkate almazlar ama yüzyıllardır tapınılan suretleri yükseltir ve gerçek Tanrı’ya benzeyen, ama her açıdan sahte olan tanrılar yaratırlar.

17 image11870 hedonist 45Bu çeşitli çağdaş dinlerin sütunları, bu inançları izleyenlerin doğal tutkularını boyunduruk altına alma gücünden yoksundur. İnançları, insanları karanlıkta hapseden kötü düşüncelerin güçlü akıntılarını yatıştırmakta da başarılı değildir. Bir insan belli şeylere inanır, başkaları başka şeylere ama insanlar çoğunlukla kendi tutkularını tatmin etmeye devam ederler. ‘Kötü olabilirim, ne olmuş?’ diye çıkışırlar. Tanrı, İncil’de bu tür insanları günahkar yollarına terk ettiğini söyler. Tanrı onları günahkar yapmamıştır. Tanrı günahsızdır ve kendi karakterine aykırı, yani günahkar, bir şey yaratamaz. Ne yapmalarına izin verdi? ‘…onları yüreklerinin tutkuları içinde ahlaksızlığa teslim etti.” (Romalılar 1:24, İncil)

II) İKİNCİ KARDEŞ. İkinci kardeşin yaşama karşı yaklaşımı basitti. ‘Başkalarının hatalarına bakabilecekken neden kendi hatalarıma bakayım ki?’ Yargılayan bir insan! Ne kadar denerseniz deneyin günde kaç kez kendi kendine şöyle dediğini sayamazsınız, “Kötü olabilirim ama benden daha kötü birini bulabildiğim sürece güvendeyim. Şu adama bakın! Yaptıklarına bakın!’ İyiliğini başkalarının hatalarıyla besliyor. İlkokulda kendi isteğiyle öğretmene yalakalık yapan çocuk gibi... Ev ödevleriyle ilgili kendisinin aldığı kötü notların farkında olmadan başkalarının özensiz çalışmaları hakkında gevezelik ediyor. Mahallenin muhtarı, kendi evinden gelen çöp kokusunun kötülüğünü fark etmeyip insanlara çevrelerini temiz tutmaları için broşürler dağıtabiliyor.

‘Hadi Tanrı, sana komşumun yaptığı kötü işleri göstereyim,’ der ahlakçı. Fakat hikayede gördüğünüz gibi Tanrı onunla birlikte vadiye gitmiyor. ‘Bu nedenle sen, ey başkasını yargılayan insan, kim olursan ol, özrün yoktur. Başkasını yargıladığın konuda kendini mahkum ediyorsun. Çünkü ey yargılayan sen, aynı şeyleri yapıyorsun.’ (Romalılar 2:1, İncil). Bu basit bir hiledir ve Tanrı buna kanmaz. İkinci kardeş, ‘Tanrı seni izlediği için ben de izliyorum’ diyerek dolaşıyor. Tanrı’nın günün her anında başkasıyla değil, onunla ilgili olduğunu fark etmiyor. 

18 image11557 mirror hide guilt 45Yahudiler Kutsal Yazılar’ın bu kısmını okuduklarında şaşırıyorlar çünkü Tanrı’nın kendilerine karşı, Yahudi olmayanlara karşı olduğundan daha iyi bir şekilde davranacağını düşünüyorlar. Yahudiler, çevrelerindeki öteki uluslardan insanları hor görerek bir aşağılama ve kınamayla bakan genel olarak kibirli bir halktı. Ne var ki, gerçek onların da en az o kadar kötü ve ahlaksız olduklarıydı. Öteki uluslar gibi putlara tapmıyorlardı ama kutsal şeylere saygısızlık ediyorlardı. Bunu, bu bölümün 22. ayetinde görüyoruz, “Zina etmeyin" derken, zina eder misin? Putlardan tiksinirken, tapınakları yağmalar mısın?” Kutsal Yazılar’ın bu ayetleri bizlere ne diyor? Yahudiler ve öteki uluslar, Tanrı önünde mazeretimiz yoktur. Biz hangi günahlı yolları yargılarsak, başkaları da bizim aynı yollarımızı yargılar. Bu zina ya da evlenmeden önce cinsel ilişkiye girmek değilse, yalandır. Yalan değilse, nefrettir. Nefret değilse, satın aldığımız şeylerin vergisi konusunda dürüst olmamaktır. O değilse, kendimizi başkalarıyla karşılaştırmaktan kaynaklanan gururdur, vs. Başkalarının hatalarına işaret ederek Tanrı’nın dikkatini başka yere çekmeye çalışıyoruz ama bu manevra asla başarılı olamaz.  

İkinci oğlu bırakmadan önce, şunu söylememe izin verin. Yaşamınız ve geleceğiniz için öğrenebileceğiniz önemli bir şey varsa, o da insanın sapkınlığının ne demek olduğunu anlamanızdır. Kutsal Kitap’ın insanın sapkınlığı konusunda ne öğrettiğiyle ilgili öğretişlerde pekçok yanlış anlaşılma vardır. Sizin sapmış olduğunuzu ya da benim sapkın olduğumu söylediğimde, olabileceğimiz kadar kötü olduğumuz anlamına gelmiyor bu. Bunu demek istemiyorum ve asla bu anlama gelemeyeceğini biliyorsunuz. Kötülüğün en uç sınırında olmayan pek çok insan tanıyoruz. Pek çok iyi, nazik, cömert, ahlaklı insan, ailelerine ve topluma katkıda bulunan insan tanıyoruz. Keşke annemi tanıyabilseydiniz. Çok değerli bir insandır. Keşke sizin anneniz ve akrabalarınızla tanışmak için zamanım olsaydı. Büyük olasılıkla siz de haklı olarak onlar hakkında aynı şeyleri söylüyorsunuzdur.

Aksine, sapkınlığın anlamı, Kutsal Kitap’ta Tanrı tarafından açıklandığı şekliyle, bizlerin olabileceğimiz kadar kötü olmadığımız ama içinde bulunduğumuz durumun olabilecek en kötü durum olduğu anlamındadır. Sizin ve benim olabileceğimiz en kötü kişiler olmamızla, durumumuzun olabilecek en kötü durum olması arasında dağlar kadar fark vardır. Annem ya da dedeniz, herhangi bir insanın olabileceği en doğru ya da sevecen insanlar olabilirler -muhtemelen öylelerdir- ama içinde bulundukları durum olabilecek en kötü durumsa, Kutsal Kitap’ın ikisinin sapkın olduğunu söylemesi bu duruma karşılık gelmektedir.