headerLogo2b-18pt-myriadpro

Kurbanın Üzerindeki Sır Perdelerinin Kaldırılması

19 image11884 lamb of god sacrifice marred disfigured colorful 45Önceki bölümün son iki ayetinde şunları okuyoruz:

“Birçokları onun karşısında dehşete düşüyor. Biçimi, görünüşü öyle bozuldu ki, insana benzer yanı kalmadı. Pek çok ulus ona şaşacak, Onun önünde kralların ağızları kapanacak. Çünkü kendilerine anlatılmamış olanı görecek, duymadıklarını anlayacaklar.” (Yeşaya 53: 14-15, Eski Antlaşma)

Zamanın koridorlarına baktığımızda bu kuzunun kurban edilme sırasında şeklini fena halde yitirmiş olacağını görüyoruz. Kurban edilen bütün kuzulara böyle olmuyor mu? Ne var ki, bu sefer görünüşü insanlıktan çıkacağı için insanlar ve krallar alkışlanacaklar. Kuzu artık bir insana benzemeyecek. Kurban bir hayvan olsaydı böyle bir karşılaştırma yapılmazdı. Ayrıca, Tanrı bu insanın önce kötü muamele göreceğini fakat sonra yüceltileceğini söylüyor.  

“Üstün olacak, el üstünde tutulup alabildiğine yüceltilecek.” (Yeşaya 53:13, Eski Antlaşma)

Tanrı bir hayvanı kastetmiyor. Burada Tanrı hakkında o kadar harika bir haber var ki. Lütfen bu konuda derin bir şekilde düşünür müsünüz? Kabul eder misiniz? Tanrı, bu özel kurban sayesinde bütün ulusların daha iyi olacağını söylüyor. Acı çekecek, ölecek ve yüceltilmiş olarak ölümden dirilecek! Ölümünde sanki bir şifa pınarı açılacak ve insanlık - siz de ben de - iyileştirilecek ve yenilenecek. İsa’nın gelişinden 700 yıl önce verilen bu peygamberlik şöyle diyor, “Bizler onun yaralarıyla şifa bulduk.”

Çalışma yoluna dönmeden önce bu bölümdeki en önemli ayetlere bakalım.

“Hepimiz koyun gibi yoldan sapmıştık. Her birimiz kendi yoluna döndü. Yine de RAB hepimizin cezasını ona yükledi. O baskı görüp eziyet çektiyse de ağzını açmadı.  Kesime götürülen kuzu gibi, kırkıcıların önünde sessizce duran koyun gibi açmadı ağzını.”  (Yeşaya 53: 6-7, Eski Antlaşma)

20 image11297 alone 45Peygamber bizleri koyunlara benzettiğinde koyunun iyi niteliklerini kastetmiyor. Aklında olan koyunların aptallığı ve ahmaklığıdır ve özellikle de çobandan, ağıldan ve iyi otlaklardan kaçma eğilimleridir. İşte Tanrı’nın sizin ve benim hakkındaki değerlendirmesi budur. Biz koyun gibiyiz ve koyun gibi davranıyoruz:

“Her birimiz kendi yoluna döndü.”

Tanrı’ya sırtımızı dönmek ve kendi seçtiğimiz yolların peşinden gitmek konusunda oldukça iyiyiz. Birimiz saklı bir günaha bağımlıyız. Diğerimiz bencil bir arzunun başka bir yoluna eğilimli ve bu konuda hayal kurmaktan asla vazgeçmiyor. Tanrı’nın buna karşılığı nedir? Çalışma yolumuzdaki ilk durağımızı hatırlıyor musunuz? O zaman söylemedim ama insanlık tarihinin şafağında kısa bir an da olsa, Tanrı’nın itaatkar melekleri nefeslerini tuttular. Neden mi? Havva Yaratıcısı’na karşı yeni günah işlemişti. Adem de o sırada onunla birlikteydi ve yasak meyveyi ondan alarak yüreğinde ne olduğunu gösterdi. O da yasak olanı arzulamıştı. Melekler bütün bu olanlara tanık oldular. Nefeslerini tuttuktan sonra yaratılıştan önceki sessizliğe benzer bir sessizlik oldu. Tam bir sessizlikti. Neden?

Kutsal Yazılar’ı biliyorsanız ezelde Tanrı’nın kendisine karşı başkaldıran çok sayıda meleği cezalandırdığını hatırlarsınız. Cennetten atıldılar ve şu anda dünyada etkindirler ve cinler olarak bilinirler. Cinler, isyanı başlatan Şeytan’ın buyruğu altındadır.  

Söylediğim gibi nefeslerini tuttuktan sonra büyük bir sessizlik oldu ve melekler Tanrı’nın Adem ve Havva’ya isyankar meleklere yaptığı gibi karşılık verip vermeyeceğini beklemeye başladılar. Daha kötü bir şey yapabilir miydi? Birdenbire ikinci kez, bu kez daha uzun, nefeslerini tuttular. 21 hurt it hurts1 red blended 45Bu ses uzak galaksilerde yankılanırken melekler ilk kez Yaratıcı tarafından canlı bir varlığın öldürüldüğünü gördüler! Kan! Canlı bir şeyden aktığını daha önce hiç görmemişlerdi. Canlı bir varlığın yaşamının yavaş yavaş akıp gittiğine daha önce hiç tanıklık etmemişlerdi. 

Peki ya bizim günahlarımız? Tanrı bunlara nasıl karşılık verecek? Bu konuda bu peygamberlikte okuyoruz:

“Yine de RAB hepimizin cezasını ona yükledi.”

Daha önce yaşamış herkesin – kurban dışında – yaşamından sanki kirli bir yumak yapılmıştı. Kurban günahsızdı. Bu yumak o kadar kokuşmuş, o kadar kötü, o kadar korkunç ki kimse kilometrelerce bile yanına yaklaşmak istemiyor. Çağların toplu karanlığıyla neredeyse nabzı atıyor. Yumağın içinde kralların ve fatihlerin açıkça işledikleri günahları ve bankacı, politikacı ve başka bir sürü kişinin gizli saklı günahlarını görüyoruz. Yumak, Hitler’in korkunç işleri ve Çin’de Golmud kentinde yaşayan ayakkabıcının bir yaşam boyu karısına karşı işlediği sevgisiz davranışların günahlarıyla kabarıyor. Tanrı ayakkabıcının kötü komşusunun ve başka kadınlarla gece geç vakitlerdeki ilişkilerini de kattı. Nitekim, Tanrı yaşamış olan hiçbir erkek ve kadının evlilik dışı ilişkilerini unutmadı. Kadınların ve erkeklerin işlediği bütün iğrenç cinsel günahlar bu yumağın içine sıkıştırılmıştır. Bu kötülüklere sizin ve benim günahlarım - geçmişteki, şu anki ve gelecekteki - eklenmiştir. Bu iğrenç yumak nereye konuyor? Bu sıradışı Kurban’ın üzerine yükleniyor. Tanrı’nın tasarısına göre suçlarımızı yükleniyor, bedellerini ödüyor ve taşıyor. 

Dört yaşındayken büyükannemin arka bahçesindeki arı kovanları beni büyülerdi. Bir seferinde annem babam o gün için beni oraya bıraktıklarında arı kovanlarını tek başıma keşfetmeye karar verdim. O zaman sanki çok fazla arı uçuşuyor gibi görünmemişti, bu nedenle kovanlardan birinin kapağını kaldırmaya karar verdim. Sonra, ileri geri sallamaya karar verdim… 

Çığlıklarımı ilk duyan kişi büyükannem oldu. Mutfakta çalışıyordu ve evin arka bahçeye bakan büyük bir camı olduğu halde ne yapması gerektiğini çok iyi biliyordu. Hemen arka kapıya koştu ve arı kovanlarına yöneldi. Büyük bir arı sürüsünü öfkelendirmiştim ve saldırıya geçmişlerdi. Büyükannem çok sayıda arı tarafından sokulursam hayatımın tehlikede olacağını biliyordu bu nedenle beni önlüğünün altına aldı ve eve doğru yöneltti. Arka kapıya doğru ilerlerken arılar onu soktu. Kulaklarından, burnundan, yüzünden, kollarından ve saçlarından – her yerinden – arı sokmuştu. Sevgisi sayesinde benim yerime arılar tarafından sokuldu.