headerLogo2b-18pt-myriadpro

Dört Olağanüstü Ayet

25 image6139 life 45Yazar her birine bir zaman veriyor. Her birine bir yer. Kaza değil. Rastlantı değil. Sadece tasarım. Biri bir gün Yazar’a yazacak ve şöyle diyecek,

“Henüz döl yatağındayken gözlerin gördü beni; bana ayrılan günlerin hiçbiri gelmeden hepsi senin kitabına yazılmıştı. Hakkımdaki düşüncelerin ne değerli, ey Tanrı, sayıları ne çok! Kum tanelerinden fazladır saymaya kalksam.” (Mezmur 139:16-18, Eski Antlaşma)

Yazar doğmamış olana bir söz veriyor: Seni kendi benzeyişimde yaratacağım. Benim gibi olacaksın. Güleceksin. “Yaratacaksın.” Hiç ölmeyeceksin. Ve yazacaksın. Yazmak zorundalar. Çünkü her yaşam bir kitap, okunmak için değil, aksine yazılmak için. Yazar her yaşam hikayesini başlatıyor ama her yaşam kendi sonunu yazıyor.

Ne kadar tehlikeli bir özgürlük. Her Adem için hikayeyi Kendisinin bitirmesi ne kadar da daha güvenli olurdu. Her seçimi yazmak. Daha basit ve güvenli olurdu. Ama sevgi olmazdı. Sevgi ancak seçildiğinde sevgidir. Böylece Yazar her çocuğa bir kalem verir. ‘Dikkatli yaz,’ diye fısıldar.

Sevgiyle, bilinçli bir şekilde, acıyı hissederek üçüncü sözü yazıyor. İ-m-m-a-n-u-e-l.
Evrendeki en büyük düşünce zamanı hayal etti. En dürüst yargıç Adem’e bir seçim hakkı verdi. Ama bizlere İmmanuel’i, -Tanrı bizimledir-, veren sevgiydi.

Sevilebilir oldukları için İmmanuel’in aşağı gelip aralarında yaşayacağını düşünmekle ne büyük ahmaklık ederler. Yazdıkça öğrenecekleri çok şeyleri olacaktı.

26 fantasy shot worlds apart 45Yazar kendi hikayesine girecek. Söz, beden alacak. O da doğacak. O da insan olacak. O’nun da ayakları ve elleri olacak. O’nun da gözyaşları ve denenmeleri olacak. En önemlisi O’nun da seçim hakkı olacak. İmmanuel ölüm ve yaşam kavşağında duracak ve bir seçim yapacak.

Yazar bu kararın ağırlığını çok iyi biliyor. Kendi acısıyla dolu sayfayı yazarken duraklıyor. Çarmıhla ilgili olayları ve henüz doğmamış olanlar için yükleneceklerini kaleme alıyor. Bürüneceği beden tüm zamanların Ademlerinin günahlarını yüklenecek. Durabilir. Yazar’ın bile bir seçim hakkı var. Ama Yaratıcı nasıl olur da yaratmaz? Yazar nasıl yazmaz? Sevgi nasıl sevmez? Yaşamı seçiyor. Kendisi için ölüm anlamına gelse de, onlar için yaşamı seçiyor.

Böylece Yaşamın Yazarı hikayeyi tamamlıyor. Bedene çivileri saplıyor ve mezarı büyük bir kayayla kapatıyor. Yapacağı seçimi bilerek, özgür iradeleriyle tüm Ademlerin yapacağı seçimi bilerek şöyle yazıyor, ‘Son’. Sonra kitabı kapatıyor ve başlangıcını ilan ediyor, ‘Işık olsun!’

“Bundan ötürü Rab'bin kendisi size bir belirti verecek: İşte, kız gebe kalıp bir oğul doğuracak; adını İmmanuel koyacak.” (Yeşaya 7:14, Eski Antlaşma)

İsa’nın hikayesi tüm zamanların en inanılmaz hikayesidir. Kutsal Kitap’ta kaydedilenden söz ediyorum. Sizin ve benim işiteceğimiz en olağanüstü gerçek budur. İsa’nın bu olağanüstü hikayesinin o doğmadan önce başladığını bilecek kadar okudunuz bu yazıyı. Eski Antlaşma’da baktığımız iki peygamberliksel bildiri bize bunu söylüyor. Ama hikayenin İsa’nın ölümüyle sona ermediğini biliyor muydunuz? İsa ölümünü önceden bizzat bildirdi ama söyledikleri bundan ibaret değildi. Öğrencilerine neler olacağını anlatırken O’na kulak verelim:

“İnsanoğlu'nun çok acı çekmesi, ileri gelenler, başkahinler ve din bilginlerince reddedilmesi, öldürülmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini söyledi.” (Luka 9:22, İncil)

27 image11669 jesus empty tomb resurrection text 1 45“Bundan sonra İsa, kendisinin Yeruşalim'e gitmesi, ileri gelenler, başkâhinler ve din bilginlerinin elinden çok acı çekmesi, öldürülmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini öğrencilerine anlatmaya başladı.” (Matta 16:21, İncil)

“Celile'de bir araya geldiklerinde İsa onlara, "İnsanoğlu, insanların eline teslim edilecek ve öldürülecek, ama üçüncü gün dirilecek" dedi. Öğrenciler buna çok kederlendiler.” (Matta 17:22-23, İncil)

“İsa, İnsanoğlu'nun çok acı çekmesi, ileri gelenler, başkâhinler ve din bilginlerince reddedilmesi, öldürülmesi ve üç gün sonra dirilmesi gerektiğini onlara anlatmaya başladı.” (Markos 8:31, İncil)

“Ben iyi çobanım. İyi çoban koyunları uğruna canını verir. Canımı kimse benden alamaz; ben onu kendiliğimden veririm. Onu vermeye de tekrar geri almaya da yetkim var.” (Yuhanna 10:11,18, İncil)

İsa’nın ölümüne, gömülmesine ve dirilişine inanmakta güçlük çekiyorsanız, yalnız değilsiniz. İsa’nın öğrencileri de o zaman bunu anlamamışlardı. Ne zaman anladılar? İsa’nın diriliş sabahına gidelim ve üçüncü gün olanları görelim:

“Kadınlar haftanın ilk günü [Pazar], sabah çok erkenden, hazırlamış oldukları baharatı alıp mezara gittiler. Taşı mezarın girişinden yuvarlanmış buldular. Ama içeri girince Rab İsa'nın cesedini bulamadılar. Onlar bu durum karşısında şaşırıp kalmışken, şimşek gibi parıldayan giysilere bürünmüş iki kişi yanlarında belirdi. Korkuya kapılan kadınlar başlarını yere eğdiler. Adamlar ise onlara, "Diri olanı neden ölüler arasında arıyorsunuz?" dediler. "O burada yok, dirildi. Daha Celile'deyken size söylediğini anımsayın. İnsanoğlu'nun günahlı insanların eline verilmesi, çarmıha gerilmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini bildirmişti." O zaman İsa'nın sözlerini anımsadılar.” (Luka 24:1-8, İncil)