headerLogo2b-18pt-myriadpro

İsa'yla Aç ve Çobansız 5.000 Kişilik Bir Kalabalık

12 blackboard and chairs 45 textProfesör öğrencilerinin tahtada yazılı sorunla ilgili en önemli soruyu sormadıklarını söyledi. Sadece bir yanıt bulmak için gayret ettiler. Meşguldüler. Kendilerini görevlerine adamışlardı. Beyin fırtınası yapılan bu kısa sürede kimse cep telefonuna bakmadı. Sorun, yanlış şeyi yapmakla meşgul olmalarıydı. Sorunun ne olduğunu bilmiyorlardı. Bu web sitesindeki makaleleri okurken tekrar tekrar vurgulanan sorunun günah ve günahkar doğa olduğunu göreceksiniz. Bu sorunun çaresi İsa’dır. Hepimiz büyük günahkarız. Hepimizin büyük bir Kurtarıcı’ya ihtiyacı var. İhtiyacımız olan şey, bir sürü dini kural ve görev değil. İhtiyaçlarımızı karşılayacak bir Kişi’ye ihtiyacımız var

Yanlış sorunları çözmeye çalışarak zaman harcamayalım.

Bugün zamanınız varsa lütfen Kurbanın Üzerindeki Sır Perdelerinin Kaldırılması adlı makaleyi okuyun. Aden Bahçesi’nden başlayarak tarih boyunca ve sonsuzluğa dek Kutsal Kitap’ın kurban konusundaki öğretişini inceliyor. Bu süreç içinde kurban konusuyla ilgili olarak birbirini izleyen ve daha açık vahiyler veriliyor. Adem, Havva ve çocuklarının kurbanın gerekliliği konusunda neler öğrendiğini keşfettiğinizde özellikle çok bereket alacağınızı biliyorum. Bu makale İsa ve çarmıhından söz ettiği için bitirirken o ölüm tepesinde neler olduğuyla ilgili birkaç düşünce paylaşmak istiyorum. Yine, hayatımızda yanlış sorunları çözmeye çalışarak zaman harcamak istemiyoruz, öyle değil mi? Özellikle de en büyük sorunumuz çözülmüş ve ihtiyaç karşılanmışsa! 

13 image6230 bread 45İsa’nın kalabalık için fırından yeni çıkmış tadına doyum olmaz beyaz ekmek sağladığını düşünün. Ekmek sıcak ve sadece görüntüsü bile ağzınızın suyunun akmasına neden oluyor. Ama kimse bu açlıktan bayılacak insanlara ekmeğin orada olduğunu söylemiyor. Düşünün, hep canınızın çektiği o ekmeği, yani ruhsal ihtiyacınızı nasıl edineceğinizi kimse size söylemiyor. Halbuki hemen yanıbaşınızda ama kimse size doğru yolu göstermiyor.

Neyse ki artık böyle bir sorun kalmayacak. Bu web sitesinde İsa’nın sesini işitebilecek mesafedesiniz. İsa sesini başkalarına duyururken, size de o sesi duyacaksınız. “…Tanrı'nın ekmeği, gökten inen ve dünyaya yaşam verendir. Onlar da, "Efendimiz, bizlere her zaman bu ekmeği ver!" dediler. İsa, "Yaşam ekmeği Ben'im. Bana gelen asla acıkmaz, bana iman eden hiçbir zaman susamaz" dedi.” (Yuhanna 6: 33-35, İncil)

“O günahlarımızı, yalnız bizim günahlarımızı değil, bütün dünyanın günahlarını da bağışlatan kurbandır.” (1.Yuhanna 2:2, İncil)

“Askerler İsa'yı çarmıha gerdikten sonra giysilerini alıp her birine birer pay düşecek biçimde dört parçaya böldüler. Mintanını da aldılar. Mintan boydan boya tek parça dikişsiz bir dokumaydı. Birbirlerine, "Bunu yırtmayalım" dediler, "Kime düşecek diye kura çekelim." Bu olay, şu Kutsal Yazı yerine gelsin diye oldu: "Giysilerimi aralarında paylaştılar,  Elbisem üzerine kura çektiler." Bunları askerler yaptı. İsa'nın çarmıhının yanında ise annesi, teyzesi, Klopas'ın karısı Meryem ve Mecdelli Meryem duruyordu.

İsa, annesiyle sevdiği öğrencinin yakınında durduğunu görünce annesine, "Anne, işte oğlun!" dedi. Sonra öğrenciye, "İşte, annen!" dedi. O andan itibaren bu öğrenci İsa'nın annesini kendi evine aldı. Daha sonra İsa, her şeyin artık tamamlandığını bilerek Kutsal Yazı yerine gelsin diye, "Susadım!" dedi. Orada ekşi şarap dolu bir kap vardı. Şaraba batırılmış bir süngeri mercanköşk dalına takarak O'nun ağzına uzattılar. 14 image10512 jesus cross xxx 45İsa şarabı tadınca, "Tamamlandı!" dedi ve başını eğerek ruhunu teslim etti.

Yahudi yetkililer Pilatus'tan çarmıha gerilenlerin bacaklarının kırılmasını ve cesetlerin kaldırılmasını istediler. Hazırlık Günü olduğundan, cesetlerin Şabat Günü çarmıhta kalmasını istemiyorlardı. Çünkü o Şabat Günü büyük bayramdı. Bunun üzerine askerler gidip birinci adamın, sonra da İsa'yla birlikte çarmıha gerilen öteki adamın bacaklarını kırdılar. İsa'ya gelince O'nun ölmüş olduğunu gördüler. Bu yüzden bacaklarını kırmadılar. Ama askerlerden biri O'nun böğrünü mızrakla deldi. Böğründen hemen kan ve su aktı.”  (Yuhanna 19:23-34, İncil)

Kan Akıtmak

Lütfen bu son cümlenin son altı sözcüğünü okuyun. “Böğründen hemen kan ve su aktı.” Kutsal Kitap’ı öylesine okumuş biri bile kan ve merhamet arasındaki bağlantıyı fark eder. Adem ve Havva kadar eski tapınanlar bile ‘kan dökülmeden bağışlama’ olmayacağını  biliyorlardı. Bu İncil’den bir alıntıdır ama Eski Antlaşma’da Tanrı bu ilkeden hiçbir zaman uzaklaşmamıştır.

Size önerdiğim makaleyi okurken Habil’in Tanrı’ya, Kayin gibi toprağın ürünlerini getirmesinin kabul edilmez olduğunu göreceksiniz. Kayin sebze yetiştiriyordu. Sıcak güneş altında insanların gördüğü en iyi mısır, patlıcan ve domatesleri yetiştirmek için çalışıyordu. O zaman dünyada sadece dört kişi olduğu için çiftçiler arasında ‘birincilik ödülü’ almak pek sorun değildi, ama ne demek istediğimi anlıyorsunuz. Kayin elinden geleni yaptı ve yaptığı şey için büyük uğraş verdi. Ellerinin emeği kabul edilebilir miydi? Kabul edilmedi. Tanrı sunuyu reddetti. Habil’e gelince, Tanrı’ya yüreği ve arzularından daha fazlasını sunması gerektiğini biliyordu. Kan dökmesi gerektiğini biliyordu. Tapınma yeri olarak tarlasını, sunak olarak toprağı kullandı ve Habil tarih boyunca sayısız insanın tekrarlayacağı şeyi ilk kez gerçekleştiren kişi oldu. Kan sunusu gerekiyordu. O da bunu yaptı.