headerLogo2b-18pt-myriadpro

Katolik Kilisesi’nin Tarihi Hakkında Neyi Bilmem Gerekiyor?

Bu Duruma Başka Bir Şekilde Bakmak 

04 ezo gelin6 temp5 45Eğer bu diziye öncelikle Önsöz okuyarak başladıysanız, aşağıdaki beş paragrafı atlayabilirsiniz. Henüz Önsözü okumadıysanız lütfen Katoliklik ve Ezo Gelin Çorba arasındaki benzetmeyi okuyun. Bu doktrinle ilgili bu on iki inancın İncil’de bulunmuyor olması bizi ilgilendirmeli mi?  

Bu dizideki yazıları okuyan pek çok kişinin Ezo Gelin çorbası içtiğini tahmin edebiliyorum. Eğer Türkseniz, ya kendiniz yapıp içmişsinizdir ya da eşinizin veya annenizin yaptığı çorbayı. Uzun süre Türkiye’de yaşamış bir yabancıysanız bu çorbaya sık sık lokantaların menüsünde rastlamışsınızdır. Türk komşularınızın misafirperverliğini mutlaka tatmış olduğunuzu varsayıyorum! Tabii evlerinde size sundukları Ezo Gelin çorbasını da keyifle içtiniz. 

Ezo Gelin çorbasının bu dizinin konusuyla ne ilgisi var? Katolikliğin öğretişlerinin Kutsal Kitap’ın öğretişlerini temsil edip etmediğini anlamaya çalışıyoruz. Farklı bir şekilde düşünmeye çalışalım. Ezo Gelin çorbasının malzemelerinin neler olduğunu bilirsiniz. Kırmızı mercimek, pirinç veya bulgur, domates salçası, sarmısak, kuru nane vs. Ezo Gelin çorbası yapılırken genelde katılmayan bir malzeme katmak istersek sorun olmayabilir. Bu malzemenin ne olduğuna bağlıdır, yani çorbanın tadını nasıl değiştirdiğine. Peki ya sürekli olarak Ezo Gelin çorbası tarifine yabancı malzemeler eklemeye devam edersek? Fasulye, ince ince kıyılmış kereviz, rendelenmiş peynir, dere otu ve ayva? Yüzyıllar boyunca farklı malzemeler eklemeye devam ettiğimizi düşünün. Sadece bununla da kalmıyor, malzemelerin bazıları, asıl malzemelerle olumsuz bir tepkimeye giriyor. Diyelim ki, örneğin kekik ve yoğurdun tatları, kuru nanenin tadını öyle bir şekilde bastırıyor ki artık Ezo Gelin çorbasının bu kendine özgü malzemesinin tadını alamıyorsunuz.

Soru: Bu yeni karışıma Ezo Gelin çorbası diyebilir misiniz? Bir zamanlar Ezo Gelin çorbası olabilirdi fakat artık bu isim verilemez. Çorba diyebilirsiniz ve istediğiniz adı verebilirsiniz. Fakat artık Ezo Gelin çorbası diyemezsiniz. 

Bazıları şöyle diyebilir, “Ne yapayım benim Ezo Gelin çorbam böyle.” Evet, gerçekten de çorbanıza istediğiniz adı verebilirsiniz fakat ev hanımlarını, restoran sahiplerini ve  gerçek Ezo Gelin çorbasının nasıl olduğunu bilenleri kandıramazsınız. 

05 image11288 ezo gelin soup 45Bu dizide yapmak istediğim Katolik Kilisesi’nin ‘malzemeleriyle, Kutsal Kitap’ın ‘malzemelerini’ karşılaştırmak. Fikir birliğindeler mi? Yoksa geçen 1.500 yıl içinde Katolik Kilisesi’nin Kutsal Kitap’a yabancı çok sayıda ‘malzeme’ eklediğini ve artık Katolik Kilisesi’ne Hıristiyan denemeyeceği sonucuna mı varacağız?

Katolik Kilisesi, öğrettiklerini öğretme yetkisine sahip olduklarını çünkü bu yetkiyi İsa’nın kendisinden aldıklarını söylüyor. Katolik Kilisesi, inananlarına, Katoliklerin Tanrı’dan lütuf almayı hak etmeleri için yapmaları gereken dinsel uygulama sistemini İsa Mesih’in kendisinin resmi olarak kurduğunu söylüyor. (Bakınız Katolik Kilisesi Katekizmi, paragraf 1113-1114.) Bu resmi yayın, bunun gibi yedi dinsel uygulama sıralıyor ve şöyle diyor, “Yeni yasanın sakramentleri İsa tarafından kurulmuştur...”  (Bakınız aynı yayında paragraf 1131 ve 1210.)

İsa böyle bir şey yapmadı!

Katolik ilahiyatçılar ‘kurmak’ yükleminin dikkatli bir şekilde anlaşılması gerektiğini söylüyorlar. Bu sözcüğü, İsa’nın kendisini izleyenlere bu yedi sakramenti aslında öğrettiği şeklinde yorumlamamız gerekmediğini söylüyorlar. Öngörülen belli dinsel törenleri izlemeleri gerektiğini öğrettiği anlamına gelmediğini söylüyorlar. Gerçekten mi? Bu gibi bir söz cambazlığı kimseyi kandıramaz. Yapmaları gereken şey, basit bir şekilde Katolik Kilisesi’nin inanç ve uygulamalarını belgeleyen resmi yayınlarının doğru olmadığını itiraf etmektir. İncil’de bulunduğu şekliyle İsa’nın ve elçilerinin öğretişlerine dayanmamaktadır.

Kilisenin sözde erdem kazandıran dinsel uygulamalarının kökeni ve anlamı üzerinde bir uzman olan Katolik Joseph Martos şöyle diyor, “Tarihsel olarak, İsa’nın öğrencilerine, kilisede daha sonra geliştirildiği biçimiyle iyi tanımlanmış ve eksiksiz bir dizi sakrament uygulamaları bıraktığına ilişkin doğrudan kanıt yoktur.” (Peder Jan Larson tarafından yazılan bir makaleden alıntıdır. http://www.dioceseofspokane.org/communications/ir_2007/ir102507/larson102507.htm)

06 image4584 tunnel lightZaman Dağı’nın İçinde İki Bin Yıllık bir Yolculuk

‘Daha sonra geliştirildiği biçimiyle’ sözlerinin altını çizin ve çok karanlık bir tünelde geçen bir yolculuğa çıkmaya hazırlanın. Dağın diğer tarafında tünele yaklaşık iki bin yıl önce giren Yeni Antlaşma Kilisesi’dir. İsa ve elçilerinin öğretişleri temeli üzerine kurulmuştur. Yeni Antlaşma’yı okuyarak bunun doğru olduğunu görebilirsiniz. Bu dağa, ‘Zaman Dağı’ adı vereceğiz. Siz ve ben dağın bu tarafında durmuş Yeni Antlaşma Kilisesinin tünel içindeki iki bin yıllık yolcuğundan çıkmasını bekliyoruz.

Yeni Antlaşma Kilisesi’nin tünelden çıkmasını beklerken aklımızdaki en önemli soru şu, “Hıristiyan inancı bütün bu yıllardan sonra neye benzeyecek? Maalesef, hayal kırıklığına uğrayacağız. Neden? Tünelden çıkan, diğer taraftan tünele girenle aynı değildir. Artık ‘Hıristiyan’ diyemeyeceğiz çünkü Kutsal Yazılar’a dayanmayacak.