headerLogo2b-18pt-myriadpro

Tanrı Üzerine Kuşkucu Biriyle Sohbet

10 image11840 detective examine find gray 45BEN: Bugün aramızdaki tek fark, benim Tanrı’nın varlığı, İncil’in güvenilirliği ve İsa’nın gerçek kimliği hakkındaki kanıtları incelemiş olmam. Yıllar önce ben de aynı sizin gibiydim. Tanrı’yla ilgili olarak her şeyden kuşku duyardım. En azından Tanrı’nın Katolik Kilisesi’nde resmediliş biçiminden kuşku duyardım. Bana çıkışı gösterin ve mümkün olduğu kadar çabuk buradan dışarı çıkarın beni. Böyle düşünüyordum.

KUŞKUCU: Gerçekten mi?

BEN: Gerçekten.

KUŞKUCU: Tanrı’ya inanma konusunda kanıtları incelediğinizi mi söylüyorsunuz?

BEN: Evet, inceledim. Sevdiklerimin inancını terk ettikten yıllar sonra, iş yerinde bir arkadaşım İncil’i okumam konusunda bana meydan okudu. ‘İsa’ya ihtiyacın var’ dedi. Ona güldüm. Biliyorum kaba bir şekilde tepki verdim. Ama söylediği şeyin çok saçma olduğunu düşünmüştüm.

KUŞKUCU: Arkadaşlığınız bozuldu mu?

BEN: Hayır ve Kutsal Kitap’ı okuma konusunda teklifini sonunda kabul ettim. Daha önce hiç okumamıştım. Hıristiyan inancıyla ilgili kanıtları incelerken her gece yatağımın üzerine yaydığım onca kitabı görmeliydiniz. Kendime şunu söylediğimi hatırlıyorum, “Aptallaşma ve daha sonra doğru olmadığını öğrendiğin bir şeye inanma. Herkes sana güler.”

KUŞKUCU: Çok iyi anlıyorum. İnanının bana, benim için de İslam’ı bırakma kararı kolay bir karar değildir. Türkiye’de ne kadar yaşıyorsunuz?

BEN: Dilinizi öğrenecek ve Türkiye’deki insanlara olan sevgimin derinleşeceği kadar uzun bir süredir.

KUŞKUCU: Teşekkürler. Sanırım benim gibi atalarımızın inançlarını terk edenlerin çektiği sıkıntılar hakkında birşeyler öğrenecek kadar uzun bir süredir buradasınız. Birçoklarının gözünde dönme, hatta hain olarak görülüyorum.

BEN: İslam’ı neden bıraktığınızı söyleyebilir misiniz?

11 image12129 cool text number 46 forty six 45KUŞKUCU: Söylememeyi tercih ederim. Hassas bir konu. Kişisel bir mesele.

BEN: Mutlaka kendinize göre nedenleriniz vardır. Benim de var. Katolikliği bıraktıktan sonra Kutsal Kitap’ın öğrettikleri ve Katolik Kilisesi’nin öğrettikleri arasındaki çarpıcı farkları anlatan 46 sayfalık bir yazı yazdım. Farklar o kadar büyük ki, eğer bir dizi öğretiş doğruysa diğeri mutlaka yanlış olmalı. Bu araştırma yazısını tüm sevdiklerine gönderdim.

KUŞKUCU: Nasıl tepki verdiler?

BEN: Başta oldukça olumsuz bir şekilde tepki verdiler.

KUŞKUCU: Ben de böyle diyeceğinizi tahmin ettim. İnsanların içine işlemiş dini inançlar kolayca değiştirilmiyor.

BEN: Akrabalarımdan çok azı inançlarının temelini araştırmaya istiyorlardı. Bazıları ilgileniyordu. Zaman içinde annem, annanem, bir teyzem ve birkaç kuzenim İncil’i okumaya başladılar ve sonuç olarak Katolik inancını terk ettiler.

KUŞKUCU: Bu benim tahmin ettiğimden de fazlası.

BEN: İlk okuduğumda İncil’deki ayetlerden biri beni şaşırttı. Size okuyabilir miyim?

KUŞKUCU: Tabii. Beni şaşırtın. Okumak bir yana, ben hiç daha önce İncil’i görmedim bile.

BEN: (Sırt çantamı açtım ve Türkçe İncil’imi çıkardım.) Bir saniye izin verin, ayeti bulayım. Tamam işte burada. “Her şeyi sınayın, iyi olana sımsıkı tutunun.” (1.Selanikliler 5:21)

KUŞKUCU: Bu çok ilginç. Sanki Tanrınız şöyle diyor, “Beni deneyin. Doğru soruları sorun. Kanıtların sizi bana inanmaya yönelteceğini biliyorum.”

12 image11977 train track 45BEN: Haklısınız. İncelemeden önce hiçbir şeyi yargılamamalıyız. Bu da bana başıma gelen komik bir olayı hatırlatıyor. Babanem her zaman güzel hikayeler anlatırdı. Ben çocukken babanemle dedem beni ve birkaç kuzenimi kamp yapmaya götürürlerdi. Bir seferinde sıcak bir yaz gününde karpuz yiyorduk. Karpuz çekirdeği savaşı yapıyorduk ki (çekirdekleri birbirimize üfürüyorduk), babanemin ayak başparmağında tırnağı olmadığını fark ettim. Bana çok tuhaf göründü ve altı yaşındaki meraklı ben, neden tırnağının olmadığını sordum. Bana baktı ve hiç duraklamadan ve gülümseyerek dedi ki, “Bir gün evimizin yakınlarındaki demir yoluna yakın bir yerde yürüyordum. Tren geldi. Ayaklarım raylara biraz fazla yakındı ve tren ayak başparmağımın tırnağını tamamıyla kesip attı.” Söyledikleri hakkında bir şey düşünmeden bir sonraki karpuz çekirdeğini olabildiğince uzağa fırlattım.

On yedi yaşıma geldiğimde, ailecek yemek sofrası çevresinde oturduğumuz sırada babanemin anlattığı bu hikayeyi anlattım. Babam o kadar güldü ki neredeyse gözlerinden yaşlar geldi. Gülerken arada nefes almaya çalışırken söylediklerinden babanemin bu gibi hikayeler anlatmaya bayıldığını öğrendim. Hikayelerinden hiçbiri doğru değildi. On bir yıl boyunca babanemin söylediklerini gerçek kabul edip hiç kuşku duymamıştım. Hikayenin doğru olmayabileceğini hiç düşünmemiştim. Babam gülene kadar yani.