headerLogo2b-18pt-myriadpro

Sonsöz

04 image12194 blood bloody hand 45Sonsuz gecenin bir noktasında, Susanna’nın aklına bir fikir geldi. Güney Kutbu’nda susuzluktan ölmekte olan bir kaşif hakkındaki bir televizyon programını hatırladı. Yol arkadaşı elini kesip arkadaşına kanını vermişti.

“Suyum yoktu, meyve yoktı, sıvı hiçbir şey yoktu. O zaman kendi kanımı hatırladım.”

Soğuktan duyarsızlaşmış parmaklarıyla, dokunarak bir parça kırılmış cam buldu. Sol işaret parmağını kesti ve emmesi için kızına uzattı. Fakat kan damlaları yeterli olmadı. “Lütfen anneciğim. Biraz daha. Başka bir parmağını da kes.” Susanna kendisini kaç kere kestiğinin hesabını kaybetmişti. Tek bildiği şey, kesmese, Gayaney’in ölmüş olacağıydı. Kanı, kızının tek umuduydu.

“Sonra eline ekmek aldı, şükredip ekmeği böldü ve onlara verdi. “Bu sizin uğrunuza feda edilen bedenimdir. Beni anmak için böyle yapın” dedi. Aynı şekilde, yemekten sonra kâseyi alıp şöyle dedi: "Bu kâse, sizin uğrunuza akıtılan kanımla gerçekleşen yeni antlaşmadır.” (Luka 22:19-20)

İsa, şarap kâsesini kaldırarak, neyi sembolize ettiğini açıkladı. “Bu kâse, sizin uğrunuza akıtılan kanımla gerçekleşen yeni antlaşmadır.” Bu iddia, elçilerin kafasını karıştırmış olmalı. Fısıh şarabının hikâyesini dinlemişlerdi. Uzun yıllar önce Mısır’da tutsak olan İsrailliler’in evlerinin kapılarının süvelerine sürdükleri kuzu kanını sembolize ediyordu. Bu kan, ölümü evlerinden uzak tutmuş ve ilkdoğanlarını kurtarmıştı. Mısırlılar’ın ellerine düşmekten kurtarmıştı onları.

“O gece Mısır'dan geçeceğim. Hem insanların hem de hayvanların bütün ilk doğanlarını öldüreceğim. Mısır'ın bütün ilahlarını yargılayacağım. Ben RAB'bim. 05 iii blood on doorposts2 temp5 45Bulunduğunuz evlerin üzerindeki kan sizin için belirti olacak. Kanı görünce üzerinizden geçeceğim. Mısır'ı cezalandırırken ölüm saçan size hiçbir zarar vermeyecek. Bu gün sizin için anma günü olacak. Bu günü RAB'bin bayramı olarak kutlayacaksınız. Gelecek kuşaklarınız boyunca sürekli bir kural olarak bu günü kutlayacaksınız.” (Mısır’dan Çıkış 12:12-14, Eski Antlaşma)

Yahudiler binlerce kuşaktır kuzuları kurban ederek Fısıh’ı kutlamaktaydılar. Her yıl kan dökülür ve her yıl bu şekilde kurtuluş kutlanırdı. Yasa kanın dökülmesini buyuruyordu. Bu yeterli olacaktı. Yasayı yerine getirmek için yeterli olacaktı. Buyruğu yerine getirmek için yeterli olacaktı. Tanrı’nın adaletini haklı çıkarmak için yeterli olacaktı. Fakat günahtan bir kerede sonsuza dek kurtulmak için yeterli olmayacaktı. Peki ama neden? “Çünkü boğalarla tekelerin kanı günahları ortadan kaldıramaz.” (İbraniler 10:4)

Kurbanlar geçici çözümler sunabilir. Ancak Tanrı sonsuz bir çözüm sunabilir.

Öyle de yaptı.

Tanrı düşünülmez olanı yaptı. Bedene büründü ve günaha düşmüş dünyamızın yıkıntıları arasına girdi. Kollarının gerilmesine ve ellerinin delinmesine izin verdi. Yıkık bir insanlığın enkazının ortasında, yarattıklarının kendisini çarmıha germesine izin verdi. Neden? Sevdikleri kapana kısılmıştı, o da kanını sundu.

Tanrı kurtarış planını ne kadar öncesinde planlamıştı? Yer sarsılmaya ve binalar ve köprüler yıkılmaya başlamadan hemen önce mi? Bu gibi düşüncelere kapıldığımızda Tanrı’nın gülümsediğini hayal ediyorum- tıpkı küçük çocuklar aptalca şeyler söylediklerinde bizim yaptığımız gibi. Tanrı büyüktür. 06 image4420 blood 45Tanrı kurtarış görevini insanın dünyadaki ilk günahı henüz gerçekleşmeden çok önce planladı. İnsanın yıkımı daha gerçekleşmeden düzelme yöntemi belirlenmişti.

Kurtarıcımızın geliş zamanı belirlenmişti. Sunusunu nerede sunacağına da karar verilmişti. O ölüm tepesindeki her an, önceden ayarlanmıştı. İsa o gün çaresiz bir kurban değildi. Kötü insanların, onun üzerinde izin verdiği ölçü dışında yetkisi yoktu. İnsan, kontrolü elinde tuttuğunu düşünmüş olabilir fakat korkunç bir şekilde yanılıyordu. Olanların resmini daha iyi görebilmek için çarmıha gerilmesinden önce İsa’yı tutuklamak için gelen din önderlerinin ve Romalı askerlerin kalabalığına bakalım. İsa onları kendisi hakkında nasıl bir görüntü verdi?

Bir anda, kalabalığın yarattığı hararetle İsa’ya doğru yöneldiler. Bir saniye sonra, afallamış bir şekilde sırt üstü yere düştüler.
“Böylece Yahuda yanına bir bölük askerle, baş kahinlerin ve Ferisiler’in gönderdiği görevlileri alarak oraya geldi. Onların ellerinde fenerleri meşaller ve silahlar vardı. İsa başına geleceklerin hepsini biliyordu. Öne çıkıp onlara, “Kimi arıyorsunuz?” diye sordu.
“Nasıralı İsa’yı” diye karşılık verdiler. İsa, onlara, “Ben’im “ dedi. O’na ihanet eden Yahuda da onlarla birlikte duruyordu. İsa,“Ben’im”deyince gerileyip yere düştüler.” (Yuhanna 18:3-6) [İtalik ekleme bana aittir]

“Bunu kim yaptı?” “Bana ne oldu?” “Aman Tanrım!” Toprağın üzerinde kalkmaya çalışırken bu kalabalığın neler düşündüğünü hayal etmeye çalışın. Bu kalabalık içinde yaklaşık altı yüz asker vardı. Toprağın üzerinden kalkmaya çalıştılar. Öyle mi? İncil’in asıl dilinde, yere yapıştıkları, orada tutulduklarını ima eden bir sözcük kullanılmıştır. Uzun olmasa da, artık durumu kontrol edemediklerini bilecek kadar uzun bir süre öyle kaldılar. Her biri kimi tutuklamaya geldiklerine farklı bir şekilde, daha uzun bir süre baktılar. Bu, hepimiz için iyi bir fikir -İsa’ya uzun süre bakmak. Ne göreceksiniz? Ne göreceğiz? İsa Mesih’in insan olmasının ötesinde bir şey olduğunu... İnsan olduğu kadar Tanrı idi. Bunu anlıyor musunuz? Ben anlamıyorum. Fakat ben dünya henüz oluşmadan Tanrı’nın nasıl göründüğünü ilk elden bilmediğim için sözünü kabul edip, bana olduğunu söylediği kişi gibi olduğuna inanacağım.