headerLogo2b-18pt-myriadpro

Tanrı'nın Agape Sevgisi Her Zaman Korur

16 image3899 god worship praise 45Adem ve Havva’nın kendi durumlarına dair bir şey yapmadıklarını fark ettiniz mi? Bağışlanma konusunda ne gibi bir rol oynadılar? Hiçbir şey yapmadılar. Kesinlikle hiçbir şey. Kendi adlarına bir sunu sunulmasını istemediler. Benim arkadaşlarımın çevresinde benim kadar zaman geçirmiş olsalardı şöyle bir şey de söyleyebilirlerdi: “Her koyun kendi bacağından asılır.” Kendi adlarına bir kurban sunulması düşüncesi akıllarının ucundan bile geçmemişti. İyi haber ulaştığında henüz kendi giysilerini bile giyememişlerdi. Kutsal Kitap Tanrı’nın onları giydirdiğini söylüyor. Bu süreç içinde pasiftiler. Bizim de öyle olmamız gerekiyor.  

İman yoluyla, lütufla kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil, Tanrı'nın armağanıdır. Kimsenin övünmemesi için iyi işlerin ödülü değildir. Çünkü biz Tanrı'nın yapıtıyız, O'nun önceden hazırladığı iyi işleri yapmak üzere Mesih İsa'da yaratıldık.” (Efesliler 2:8-10)

Melekler Nefeslerini Tutabiliyorlarsa…

Tanrı neden bize karşı bu şekilde davranmayı seçer? Tanrı’nın davranış biçimi nasıl Birisi olduğunu açıklıyor. Başka bir şekilde davranamaz. Kendi doğasına aykırı davranamaz. Siz de ben de bunu biliyoruz ama melekler Tanrı’nın nasıl davranacağını anladılar mı? En azından bu durumda? Ben, Aden Bahçesi’nde olup bitenleri izleyen meleklerin bir an için nefeslerini tuttuklarına inanıyorum. Yani, melekler nefeslerini tutabiliyorlarsa. İşte oradaydılar - Adem ve Havva, Tanrı’nın başyapıtları Yaratıcıları’na karşı günah işlemişlerdi. Tanrı nasıl karşılık verecekti? O sırada evrende duyulabilen tek ses, oradan hızla geçen kuyruklu yıldızların ve sayısız yıldızda meydana gelen patlamaların sesiydi. Ama dünyaya yaklaştığınızda bir şey duyamıyordunuz. Bu güçlü meleklerin Rab’bine karşı bir günah işlenmişti! Adem ve Havva’nın saklandığı ağaçların çevresindeki çalılıklardan bir hışırtı duyuluyordu. Meleklerin arasındaki konuşmalar durdu. Tam bir sessizlik oldu. Tanrı günah işleyen bu çifti yok edip yeni baştan mı başlayacaktı? 

17 image4755 robot 45Tanrı Adem ve Havva’yı yok etmeme kararını ne zaman aldı? Tanrı onlara günahın ücretinin ölüm olduğunu söylemişti. Eski Antlaşma (Tevrat, Zebur) ve Yeni Antlaşma (İncil) boyunca bunu söylüyor. Tanrı, insanı yaratarak insana seçme özgürlüğü vermiştir. Bu karar Tanrı açısından bedeli ağır bir karardı. Bizleri özgür bir iradeyle yaratması gerekli değildi. Bunu seçti. İnsanları, robotlara benzer şekilde tasarlamayı seçebilirdi. Böylece sadece bizi programladığı şeyleri yapardık. Tanrı olsaydınız, Tanrı gibi bu düşünceyi hemen reddederdiniz. İnsan ancak seçme özgürlüğüne sahip olduğunda Tanrı’yı sevme ve O’na tapınma yetisine sahip olabilir. Fakat, Tanrı bunun kendisi için bedelinin ne olacağını biliyordu. Bunun sonuçlarını gördü. Kararının sonuçlarının farkındaydı.

Tanrı’nın bu kararı ne zaman aldığını bilmiyoruz. Bilemeyiz. Sadece orada olmadığımız için değil, o zaman, zaman var olmadığı için. Tanrı henüz bu beş harften oluşan sözcüğü tahtasına yazmamıştı: Zaman. O zaman sözleri yoktu. Yarın ya da dün ya da bir daha ki sefere ya da daha sonra sözcükleri de yoktu. Sadece zamansız bir sonsuzluk vardı.

Bu Düşünceleri Aklınızdan Silin

Tanrı’nın bu seçimi yapmayı ne zaman düşündüğünü bilmiyoruz. Ama bu seçimi yaptığını biliyoruz. Tanrı, karakterine uygun bir şekilde, yaptıklarına devam etti. Cenneti yarattı. Günahsız bir sığınak. Tarih daha ilk insanını görmeden önce yaratılmış bir mutluluk cenneti. Cennet Tanrı’nın nihai yaratığı olan insan için bir armağan olacaktı. ‘Armağan’ sözcüğünün altını çizin ve ‘kazanmak’ ya da ‘hak etmek’ gibi düşünceleri aklınızdan silin - en azından söz konusu Tanrı olduğunda.  

18 image8216 butterfly 45Sonra Tanrı dünyayı yarattı. Yaratıcı’nın görkemini görmek için kanyonlara bakın. Çiçeklere dokunun ve ne kadar narin olduklarını görün. Gökgürültüsüne kulak verin ve Tanrı’nın gücünü işitin. Fakat, Tanrı’nın yarattıklarının zirvesi olan insana bakın ve bu özelliklerin hepsini ve çok daha fazlasını göreceksiniz. Birlikte o gün neler olmuş olabileceğini hayal edelim. Tanrı, yerde insana benzer bir biçim yatana kadar kili şekillendirdi. Aden Bahçesi’nde yaşayan her şey bu olaya tanıklık etmek için durdu. Şahinler havada asılı kaldı. Zürafalar yakındaki cansız şeye doğru uzandılar. Ağaçlar eğildi. Kelebekler çiçeklerin taç yapraklarında durakladı ve izledi.

Tanrı çevresine bakarken şöyle söyledi, ‘Bütün yaşayan şeylerim, beni seveceksiniz. Sizi bu şekilde yarattım. Evren, bana itaat edeceksin çünkü seni bu şekilde tasarladım. Benim görkemimi yansıtacaksın. Güneş sistemine yerleştirdiğim yıldızlar siz de aynısını yapacaksınız çünkü bu nedenle yaratıldınız. Ama yaratacağım bu varlık önemli bir açıdan benim gibi olacak. Bunu, seçme yetisiyle yaratacağım.’

Seçme mi? Melekler, kendi kararlarını alma yetisiyle yaratılmadıklarını biliyorlardı. Sadece itaat etmeyi biliyorlardı. Bu nedenle, onlar hakkında cesaretle şunu söyleyebiliriz:

“RAB'be övgüler sunun, ey sizler, O'nun melekleri, O'nun sözünü dinleyen, söylediklerini yerine getiren güç sahipleri! RAB'be övgüler sunun, ey sizler, O'nun bütün göksel orduları, isteğini yerine getiren kulları!”  (Mezmur 103:20-21, Eski Antlaşma)

Yaratıcı içine uzanıp henüz kimsenin görmediği bir şeyi çıkardığında herkes sessizdi.
Buna ‘tohum’ diyeceğiz’ dedi. ‘Seçim tohumu.’ Yaratılış sessiz bir şekilde durdu ve cansız biçime baktı. Sonra melekler konuştu, ‘Peki ya…’

Yaratıcı’nın kendisi meleğin cümlesini tamamladı çünkü Yaratıcı daha bir şey yaratmadan önce, konuşan meleğini bile tasarlamadan önce, bu konuda uzun uzun düşünmüştü.

“Peki ya beni sevmemeyi seçerse?’ dedi Yaratıcı. ‘Gel, göstereyim.’

Zaman sınırlaması olmayan Tanrı ve melek yarının alanına girdiler. Tanrı, ‘Bak, seçim tohumunun meyvesi, hem tatlı hem de acı’ dedi. Melek gördükleri karşısında nefesini tuttu. Anlık sevgi. Gönüllü adanmışlık. İsteğe bağlı şefkat. Hiç böyle bir şey görmemişti.  Kendisi ve diğer meleklerin itaat etmek dışında başka bir şey yapamadıklarını biliyordu. Melek Ademler’in sevgisini hissetti. Havva ve çocuklarının sevinicini duydu. Her gün paylaştıkları günlük işleri ve yemeklerini gördü. Aralarındaki şefkati içine çekti ve insanda apaçık görülen sıcaklığa şaşırdı.  

Meleğin verebileceği tek karşılık şuydu, ‘Gökler hiç böyle bir güzellik görmedi, Rab’bim. Gerçekten de bu Senin yarattığın en büyük şey!’

“Ama sen sadece işin tatlı kısmını gördün..."