headerLogo2b-18pt-myriadpro

İbrahim'in İnandığı Gibi İnanmaya Var mısınız?

07 image5738 listen refuse deny 45Hayatlarının belli bir noktasında artık ışık istemeyenlerin sonsuzluk kaybı ne kadar da büyüktür.

“Yargı da şudur: Dünyaya ışık geldi, ama insanlar ışık yerine karanlığı sevdiler. Çünkü yaptıkları işler kötüydü. Kötülük yapan herkes ışıktan nefret eder ve yaptıkları açığa çıkmasın diye ışığa yaklaşmaz.” (Yuhanna 3:19-20, İncil)

İbrahim bizlerden farklı değildi. İbrahim Tanrı’dan ışık aldı ve bu ışığı aldığı için Tanrı’ya karşı bir sorumluluğu oldu. İbrahim vatanındaki putperestliğin karanlığını Tanrı’nın vererek aklını aydınlattığı ve canını ıstıttığı ilk ışıklardan daha mı çok sevecekti? İbrahim herkesten çok değer verdiği büyük annesi ve diğer akrabalarını Tanrı’nın hayatı için gösterdiği çağrıdan daha çok mu sevecekti?

Bu hikayenin ilk birkaç haftası üzerinde daha çok konuşmak için zamanım olmasını dilerdim. Ur’da, sonra da Harran’da olanlar Tanrı’nın ne harika işleriydi. İbrahim’in ırkı içinde aşiret duygusu çok güçlüydü. Sevdiklerini, yaşlanan ve ölüme yakın babasını ve ailenin umudu olan çocukların babası, küçük kardeşini ardında bırakmak? Peki neden? Herhangi bir yere gitmek, bölgedeki en cazip yere gitmek bile, onun koşullarında rahatlığından gereksiz bir şekilde fedakarlık etmek anlamına gelecekti. Amaçsız bir şekilde uzak, çölün ötesinde bilinmeyen bir yere gitmek? Neden? Yeni bir evi nerede bulacağını bilmeden evini terk etmek? Göç etmenin ona kazandıracağı bir şey yok gibiydi, aksine her şeyini kaybedecek gibi görünüyordu. İbrahim’in planını bilmeyenler ne düşündüler? Niyeti aptallıktan başka bir şey değildi!

08 image12227 hug goodbye good-bye brownish xxx less of a smile 45Bana inanın, İbrahim kentten ayrılırken birçok akrabası ve arkadaşı yola çıkmış kederle onu yolculuyorlardı. Hepsi putperestti ve ruhsal bir karanlık içindeydiler. Yüzlerini uçsuz bucaksız ve hiç de konuksever olmayan ürkütücü çöle çevirdiler, sonra yeniden İbrahim’e baktılar ve inanmaz bir şekilde kafalarını salladılar. Olsun. İbrahim böylece onlara görünmeyen Sonsuz Olan’a güvenini kanıtlıyordu. Bu güven İbrahim’in karakterinin temelini oluşturan sorgulanamayacak kahramanca bir itaati getirdi. İşte bu nedenle bugün hala İbrahim’den bahsediyoruz. Ondan öğrenecek çok şey var.

İman sayesinde İbrahim miras alacağı yere gitmesi için çağrılınca, Tanrı'nın sözünü dinledi ve nereye gideceğini bilmeden yola çıktı.” (İbraniler 11:8, İncil)

Böylece yola çıktılar- bir adam ve çocuksuz karısı- sahip oldukları her şeyi develere yüklediler. “Karısı Saray'ı, yeğeni Lut'u, Harran'da kazandıkları malları, edindikleri uşakları yanına alıp Kenan ülkesine doğru yola çıktı.” (Yaratılış 12:5, Eski Antlaşma)

Tarihin soluk sayfalarında memleketlerinden ayrılışlarını belli belirsiz bir şekilde kafalarımızda resmederken, yüklü develerin, yavaş yavaş yürüyen koyunların hızıyla ilerlerken onlara üstten baktıklarını görebiliyoruz. Sürülerin melemelerini ve sevdiklerinden ayrılan kadınların ağlayışlarını duyabiliyoruz. Ağırbaşlı adamları da, birbirlerinin boyunlarını sarılmış ağlarken izliyoruz. Arkada kalanlara ise, Fırat’ın geniş sularının ötesinde özlem dolu gözlerle bakıyoruz, ta ki onları artık hiç göremeyene kadar. Buranın ötesindeki çölde belirsiz bir toz bulutu içinde kervan gözden kayboluyor.

İbrahim ve insan canının Tanrı’dan gelen tek bir söz karşısında gösterdiği sadakate odaklandığımız o anın görkemini kim hissetmez?

09 image2953 tear crying 45Bu noktada benim dikkatimi çeken, eşi Sara. Bu acı ayrılış anında devenin boynuna sarılmış hüngür hüngür ağlıyordu. Harran’da kalmayı İbrahim’den daha çok istiyordu çünkü Tanrı’nın sözlerini duymamıştı. Sadece bir adam Tanrı’nın konuşmasını duymuştu. Onun için Tanrı’nın o sesi, bir kere doğum yeri olan Ur’da, sonra yine Harran’da duyduğu bu ses görev yasasıydı. Tanrı’nın bu sözleri dünyanın dört bucağına kadar izlenmeliydi, yol üzerinde ne gibi engeller olursa olsun izlenmeliydi.

İbrahim’in Tanrısı’na inanan herhangi bir mütevazi imanlıdan böyle bir şey istenebilirdi- Tanrı’nın iradesi yerine gelsin diye dünyasal rahatlığı bırakmak ve dünyanın güzelliklerini terk etmek. Asla kaybetmeyeceğini kazanmak için elinde tutamayacağını veren ahmak değildir.

İsterseniz alacağınız cennette sonsuz yaşam vaadini düşündükçe, bu ilahi armağanı aldıktan sonra Tanrı’nın sizi O’na doğru daha da yalnız bir yolculuğa çağırabileceğini düşünüyorum. Tanrı sizinle olacak fakat öyle zamanlar olacak ki, sadece Tanrı sizinleymiş gibi görünecek.

İMAN YOLCULUĞU

İbrahim Tanrı’ya karşılık vermeseydi üzerinde yazacak bir şey olmazdı. Sizin iman yolculuğunuz hakkında ne yazılabilir? “Hangi iman yolculuğu?” diye soruyorsunuz. Sizi cennette sonsuz yaşam armağanını Veren’e iman etmeye götüren yolculuktan bahsediyorum. Birkaç tepenin üzerinde, bazı tehlikeli dönemeçlerin çevresinde ve farenizle birkaç tıktan sonra- ve muhtemelen en az beklediğiniz zaman- birdenbire anlayacaksınız. Jeton düşmüş olacak! İncil’de söylendiğini siz de şöyle diyeceksiniz,

“Sözle anlatılamayan armağanı için Tanrı'ya şükürler olsun!” (2.Korintliler 9:15, İncil)

Siz ve sizin gibi milyonlarca kişi sonsuz yaşama inanıyor. Bir yerde sonsuza kadar yaşayacaksınız. Fakat cennette sonsuz yaşamın Tanrı’nın bir armağanı olduğunu anlayacağınız zaman geliyor. Cennet, üzerinde bir fiyat etiketi olan bir şey değildir. Cenneti kazanamazsınız ya da bedelini ödeyemezsiniz. Cenneti size Tanrı’nın sunduğunu anlayacaksınız. Aniden. Harika bir şekilde. Kişisel olarak.