headerLogo2b-18pt-myriadpro

İnsan Canı Ölümlü müdür, Ölümsüz müdür?

04 trinity4 green wide 45Bu Üçlübirlik doğasını anlamaya çalışırken karşılaştığımız en temel soru nedir? Ben bunun Tanrı’nın sonsuz olması gerçeği olduğuna inanıyorum. Bunun anlamı Tanrı’nın insan tarafından ölçülemeyecek olmasıdır. Tanrı’nın Üçlübirlik doğası da bizim ölçme becerimizin ötesindedir. Üçlübirlik insan için gerçekten de büyük bir gizdir ama bizi yaratan bu görkemli varlığın içinde ayırt edilebilir üç kişilik olduğu gerçektir. Biz bunu anlayamayız ama Tanrı hem kişiliği hem de varlığı içinde sonsuzdur. Tanrı büyüktür, öyle değil mi? Nitekim hepimizin algılayabileceğinden çok daha büyüktür.

İnsan canıyla ilgili soruya geri dönelim. Söylediğim gibi, Üçlübirlik yapısına sahip olan Tanrı insanı da üçlü bir yapıyla yaratmıştır. Üçlübirliğe ahibiz çünkü Tanrı’nın suretinde yaratıldık. Kutsal Kitap’ın bu ilk bölümünde yaratılışın ortaya çıkışını izlediğimizde Tanrı ‘…yaratayım’ demiyor, ‘…yaratalım’ diyor. Bizim doğamızın nasıl olacağına karar verirken kendi suretinden, ‘suretim’ diye değil, ‘suretimizde’ diye söz ediyor.

Tanrı’nın suretinde yaratılmış olduğumuz için içinde yaşadığı bedenden ayrı ve farklı bir ruhsal doğamız vardır. Kutsal Kitap’ta insan birdir. Beden, can ya da ruh birbirine zıt terimler değil, aksine insanın ayrılmaz kişiliğinin farklı yönlerini betimlemek için birbirini destekleyen terimlerdir. Beden hem maddi hem de ölümlüdür, insanın ruhu ve canı ise maddi değildir ve ölümsüzdür.

Canlarımız ölümsüz olsa da, Tanrı gibi ezeli ve ebedi bir varlık olmadığımızı unutmamalıyız. Başı ve sonu olmayan, gerçek anlamda ezeli ve ebedi olan tek varlık Tanrı’dır. Diğer bütün yaratılanlar, ister insan olsun, ister melek ya da cinler, varoluşlarının belli bir başlangıç tarihi olduğu için sonu olan varlıklardır. Var olduğumuz andan itibaren canlarımız sonsuza dek yaşayacak olsa da, her zaman var olmadık. Ben bunun üzerinde düşünülmesi gereken oldukça derin bir düşünce olduğunu düşünüyorum. Peki ya siz? Her zaman var olmadık ama asla son bulmayacağız!

05 image12023 drown 45Ayrıca, varlığımızın içine dokunmuş bu sonsuzluk nihai olarak bedenlerimizi de kapsayacaktır! Öldüğümüz zaman canlarımız, sonsuz durumlarına dönüştürülecek ve bedenlerimizden ayrı yaşamaya devam edecekler. Bedenlerimiz ise dünyada kalıp çürüyecektir. Nasıl öldüğümüze bağlı olarak denizin ya da okyanusun üzerine bile serpilebilir. Fakat İsa Mesih döndüğünde, diriliş gerçekleştiğinde bedenlerimiz – cennet ve cehennemin sonsuz alanlarında yaşamak üzere donatılmış dirilmiş bedenlerimiz – canlarımızla yeniden birleşecek.

Üniversiteli arkadaşlarımızın bunu hiç anlamadıklarını üzülerek söylemek istiyorum. Ölümün yaşamın sonu olduğuna ve kendilerinde kendine özgü ya da sonsuz bir nitelik olmadığına inanıyorlardı. Kutsal Kitap bunun tam tersini söylüyor. İncil’deki şu ayetlere dikkat edin. Hıristiyan olsanız da olmasanız da ruhunuz, canınız ve bedeniniz vardır:

“Esenlik kaynağı olan Tanrı'nın kendisi sizi tümüyle kutsal kılsın. Ruhunuz, canınız ve bedeniniz Rabbimiz İsa Mesih'in gelişinde eksiksiz ve kusursuz olmak üzere korunsun. Sizi çağıran Tanrı güvenilirdir; bunu yapacaktır.” (1. Selanikliler 5:23-24, İncil)

Bu dünyanın peygamberlik takviminde bir sonraki olayın Rab İsa Mesih’in dönüşü olduğunun farkında değiller sanırım. İsa’nın geri döneceğini duymuş olabilirsiniz, fakat geri dönüş biçiminin bazılarınızı tamamıyla şaşırtacağından eminim. İsa’nın ikinci gelişinin iki aşaması olacak. Bu konuda İsa'nın Yerine Getirdiği Peygamberlikler başlıklı serisine bakabilirsiniz. Birinci aşamada İsa dünyaya inmeyecek. Gökyüzünde görünecek ve geliş amacı gerçekten inananları dünyadan alıp götürmek olacak. Göz açıp kapayıncaya kadar gerçekleşecek. Bir an buradalar. Sonra bir anda cennette olacaklar.

Bunun bizim için anlamı nedir? Yaşam son değildir. Sadece başlangıçtır. Bütün imanlıların sonsuza dek İsa Mesih’le birlikte olacağı sonsuzluk için hazırlık sahnesidir. Bu olaylar hakkında İncil’de okuyabilirsiniz.

06 image12024 sunrise 45“Sizi çağıran Tanrı güvenilirdir; bunu yapacaktır.”

Bunun, bizi çağıranın sadık olmasıyla mümkün olduğuna dikkat edin. O yapacaktır. Kutsal Kitap’taki bütün ilkeler ve vaatler Kişi olarak Tanrı’nın karakterine dayanır. Tanrı’nın karakteri ve olduğu kişi olduğu için yaptığı şey nedeniyle bir gün cennette olacağım. Bu, yarın güneşin doğacak olması kadar kesindir. Ben nasıl biri olduğum ya da yaptıklarım nedeniyle cennette olmayacağım. Bu nedenle, kendimle övünebileceğim hiçbir şey yoktur. O yapacaktır.

“İman yoluyla, lütufla kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil, Tanrı'nın armağanıdır. Kimsenin övünmemesi için iyi işlerin ödülü değildir.”  (Efesliler 2:8-9, İncil)

Gerçekten de yaşamda gözle görünenden fazlası vardır. Yaşam nihai olarak fiziksel değildir. İnsan sadece bedenden oluşmaz. Yapımızda ruh, can ve beden vardır. İnsan, ne tek başına ruhtan, ne tek başına candan ne de tek başına bedenden oluşur. Bizler, ‘ruh ve can ve bedenden’ oluşuyoruz.

Tanrı’nın insan için tasarısı ne kadar da olağanüstüydü! Beden ve ruh, cennet ve dünya varlığımızda bir arada dokunacaktı! Tanrı ilişkisel olduğu için insanın her iki dünyayla da bağlantısı olması gerekiyordu! Yani, Tanrı insanı hem Kendisiyle hem de birbirleriyle ilişki içinde olmaları için yarattı! Hem Tanrı’yla hem de insanla paydaşlık etmek için yaratıldık! Tanrı insanı yaratırken, kiminle ilişki içinde olacağımızı bildirdi! Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’tan oluşan bir ilahi kurulun, yaratılış programının tacı olan insanı tasarlamak için bir araya geldiklerini bilmemizi istedi! İnsan, başka herhangi bir yaratığın değil, Yaratıcısı’nın suretinde yaratıldı! Tanrı insanı kendisiyle sonsuz bir paydaşlığa sahip olması için yarattı! Bana bundan daha olağanüstü bir şey söyleyebilir misiniz?!!!