headerLogo2b-18pt-myriadpro

Bilim Tanrı’nın Var Olmadığını Kanıtladı mı? Bilim İnsanlarının Size Zorbalık Yapmalarını Kabullenmeyin!

01 iii science34 temp5 45Söz konusu Tanrı’nın varlığı olduğunda, varabileceğimiz sadece iki olası çıkarım vardır: Tanrı vardır veya Tanrı yoktur. Bu temel sorunun cevabı, hayatla ilgili önemli sorulara yanıt bulmanın önkoşuludur: Nereden geldik? Neden buradayız? Burada bir amaca mı hizmet ediyoruz? Öldüğümüz zaman ne olacak? Doğuştan gelen bir değerimiz var mı? Öldükten sonra ne olacak? Söylediğimiz gibi, hayatla ilgili önemli sorularımız için Tanrı’nın olup olmadığını bilmemiz yaşamsal öneme sahiptir. Bu soruyu bizim yerimize cevaplama işini bilim insanlarına mı bırakalım? Sanmıyorum. Bu soru, hepimizin kişisel olarak ve araştırarak almamız gereken bir kararı gerekli kılıyor.  

Tanrı’yı düşündüğünüzde aklınıza ne geliyor?

Biri, bir zamanlar, Tanrı hakkında düşündüğümüzde aklımıza gelenlerin bizimle ilgili en önemli şey olduğunu söylemişti. Tamamıyla katılıyorum. Bu soruya nasıl yanıt verdiğimiz Tanrı’yı nasıl algıladığımız hakkında pek çok bilgi veriyor. Aynı zamanda Tanrı hakkında ne gibi varsayımlar yaptığımızı da ortaya çıkarıyor çünkü pek azımız bu konuda ‘tarafsız’ sayılırız. İster doğacı ister başka bir görüş olsun, genellikle bu konuda ‘peşin hükümlü’ bir yandaşlığımız halihazırda vardır.   

Doğa üstü bir Tanrı olduğu olasılığına şans tanıyor musunuz? Yoksa doğal dünya dışında hiçbir şeyin var olamayacağı ve bu nedenle doğa üstü bir Tanrı olamayacağı felsefi görüşüne mi bağlısınız? Umarım, bu konuyu düşünmeye hazır ve açık fikirli bir insansınız. Umarım, hakkında okuduğum bir profesör gibi değilsinizdir. Bu adamın kapalı görüşü beni şaşırtıyor çünkü fikirlerin özgür bir şekilde akışı, iyi üniversitelerin işlevi için çok önemlidir. Harvard Üniversitesi’nde Zooloji Profesörü Dr.Richard Lewontin şöyle demiştir:

“Duyularımızla algılayabileceğimiz dünyaya ilişkin maddi bir açıklamaya bilimin yöntem ve kurumları bizi zorluyor değil, fakat, aksine, maddi nedenlere, daha başından bağlı olduğumuz için, maddi açıklamalar üreten bir araştırma aracı ve kavram dizisi yaratmak zorundayız. Her ne kadar sezgilere karşı, özel bilgiye sahip olmayanlar için  gizemli olsa da. Ayrıca, kapıdan İlahi bir Adımın atılmasına izin veremeyeceğimiz için maddecilik kesindir.” (1)

02 fingers in ears7 temp5 45Her ne olursa olsun, doğaüstü bir Tanrı’nın varlığı olasılığını dikkate almıyor. Birileri ne gösterirse göstersin inanmayacak. Kapalı bir düşünce yapısı gerçekten de bir muammadır. Hiçbir şey içeri giremiyor ama sürekli olarak tuhaf şeyler dışarı çıkıyor! 

Bana kanıt gösterin!

İster bilim insanı ister ev kadını olsun, ateistler Tanrı’nın var olmadığını söylediklerinde  iddialarını desteklemelerini istemekte haklıyız. Eğer ciddiye alınacaksa iddiaların gerçekten de desteklenmesi gerekiyor. Çünkü insanlar istedikleri her şeyi iddia edebilirler. Dünyadaki saçmalıkları mantıklı fikirlerden ayırt etmenin önemli bir aracı mantıklı fikirlerin iyi bir şekilde desteklenmeleridir. Destek ne kadar iyi olursa, iddialar o kadar haklı olacaktır.

Tanrı olmadığını iddia eden ateistlerin inançları için destek sunma konusunda hem entellektüel hem de ahlaki sorumlulukları vardır. Örneğin Yuri Gagarin’i ele alın. Bu Sovyet kozmonot uzaya çıkan ilk insandı. Dünya çevresinde bir kez, 90 dakika süren dönüşünde Tanrı’nın varlığı hakkında gözlemini yaptı: “Burada Tanrı filan görmüyorum.” ‘Burada Tanrı filan görmüyorum’ ifadesi doğru olsa da, Tanrı’nın var olmadığı iddiasını desteklemek için yeterli değildir, öyle değil mi?

Ölçeği Yükseltmek 

Söz konusu ateist bilim insanları olduğunda, bir adım daha ileri gitmemiz gerektiğine inanıyorum. Onlardan sadece destek değil, kanıt istemeliyiz. Genel olarak, bir iddianın ‘kanıtlandığını’ söylemek, görüş ayrılığının artık mantıklı veya olanaklı bile olmadığı derecede doğru olduğunun gösterilebildiğini ima etmektir. Bunu gerekli görmeliyiz. Onlara çok yüksek standartlar belirlemeliyiz. Haksızlık mı? Hayır, hayatta işleri, yaşamın işleyişi hakkında bizlere açıklamalarda bulunmak olan kişilerden bunu talep etmek mantıksız değildir. Topluma anlattıkları iddialar bu kadar önemliyken nasıl daha fazla kanıt sunmalarını istemeyiz?  

03 image10842 universe meaningless sharper 45The First Three Minutes (İlk Üç Dakika) kitabının sonunda artık ünlenmiş olan sözlerinde Nobel ödülü almış teorik fizikçi Steven Weinberg şöyle yazmıştır: “Evren ne kadar kavranabilir görünse, o kadar anlamsızlaşıyor.” (2) Aslında Weinberg’in söylediği; bilimin, evrenimizle ilgili olarak, -insanlar olarak kendimiz için kanıt göremediğimiz- devasa amaçsız bir yer olduğuna ilişkin bir resim çizdiğiydi. Weinberg'in ifadesi belki de bir bilim insanı tarafından bugüne kadar söylenmiş en soğuk ifadeydi- en azından bu kitabın yayınlandığı zamana kadar. Tam bu sıralarda Richard Dawkins ilk önemli yapıtını yayınladı, The Selfish Gene (Gen Bencildir). Önceki dört yapıtı, heyecan verici popüler bilim kitaplarıydı ve tarih, psikoloji ve dinle ilgili yorumlar içermekteydi: 

Evcil tavuklarda gagalama tercihleri ontogenezi. (1968)
Arıların dikkati kolayca dağılır. (1969)
Olası hafıza mekanizması olarak seçici nöron ölümü. (1971)
Hiyerarşik organizasyon: Etoloji için olası bir ilke. (1976)

Gen Bencildir kitabının kapak içinde şunu okuyoruz: “Biz hayvanlar onların [genlerin] yaşaması için varız ve onların [genlerin], kullanıldıktan sonra bir gün atılacak, hayatta kalma makinelerinden başka bir şey değiliz.’ Kitabı şu sözlerle başlıyor: ‘Gezegende akıllı yaşam, önce kendi varlığının nedenini anladığında olgunlaşır.’