headerLogo2b-18pt-myriadpro

Tanrı'nın Vaatlerini Üç Ayaklı Bir Tabure Gibi Düşünün

01 image11598 question ask raise hand 45Tanrı’ya gerçekten güvenip güvenemeyeceğinizi mi merak ediyorsunuz? 

Öğrencilerime saçma soru diye bir şey olmadığını söylerdim. Gerçek bir soru olduğu sürece, her soru iyi bir sorudur. Bazen insanlar sadece kibar olmak için soru sorarlar. Bunlar gerçek sorular değildir. Bazen insanlar sadece gösteriş yapmak için soru sorarlar. Başkalarına ne kadar akıllı olduklarını göstermek için soru sorarlar. Bunlar gerçek sorular değildir. Bazıları sırf insanları utandırmak için hileli sorular sorarlar.

Bunlar gerçek sorular değildir. Dürüstçe cevabı bilmediğiniz ve fena halde bilmek istediğiniz zaman gerçek bir soru sorarsınız.    

Gerçek sorular insanların yüreğinden gelir. Hayatınız paramparça oluyormuş gibi göründüğünde ve acı içinde kıvrandığınızda ve Tanrı ilgilenmiyormuş gibi göründüğünde, akademik sorular sormazsınız. Sorularınız yüreğinizden kopar. “Tanrım neden?”, “Neden ben?”, “Neden şimdi?” Sıkıntılı dönemler kadar güveninizi sarsan başka bir şey yoktur. Tanrı’ya NEDEN güvenilebileceğimizi anladığımızda, bu anlayış, canımızı saran karanlık ve ümitsizliğe karşın O’na tutunmamıza yardımcı olur.

Tanrı’ya ve verdiği vaatlere neden güvenebilirsiniz? Umarım bu yazı dizisini sırasına göre okuyorsunuzdur, yani bu yazıya başlamadan önce umarım önsözü okudunuz. Önsöz kısmında, koşulsuz olarak seven Tanrı’dan söz ettik. Müslümansanız, size tanıtılan Yaratıcı karşısında hayrete düşmüş olmanız gerektiğini biliyorum. Büyük olasılıkla şu satırlar hala aklınızda:

İncil, bizlere Tanrı’nın bizi sevdiğini söyler. Bu sözlerle insanın sorduğu en derin sorulardan birini yanıtlamış olur, “Tanrı bizi neden sever?” “Tanrı sevgidir.” (1. Yuhanna 4:8). Tanrı sadece sevmez. Tanrı sevgidir! Sevgi, Tanrı’nın ilahi doğasının bir parçasıdır.  Sevmeyip de hala Tanrı olması mümkün değildir. Bu nedenle, Tanrı’nın bizleri sevmesinin bizim kendi davranışlarımızla ilgisi yoktur. Yaptığımız herhangi bir şeye bağlı değildir. Örneğin, iyi olmaya çalıştığımız veya daha az yalan söylemekte kararlı olduğumuz için Tanrı bizi sevmez. Bizim doğamızla veya karakterimizle bir ilgisi yoktur. Tanrı, bizi yaptıklarımıza veya görüşümüze bakarak sevmez. Sevgisi insan sevgisinden farklıdır. 

02 image11600 chick under hen protect 45Böyle bir Tanrı’ya güvenebilir misiniz? Güven, pasif bir düşünce değildir. Sadece dinle ilgili bir terim de değildir. Bir şeyin gerçek ve güvenilir olduğuna inanmaya dayanan bir eylemdir. Tanrı’nın vaatlerine sahip çıkma biçimimizdir. Kutsal Kitap’ta ‘güven’ için kullanılan kelimelerden birini alıp görselleştirelim. Güvenmek anlamına gelen İbranice ‘hasah’ kelimesini şu imgeyle açıklayayım: Tavuk kümesine yaklaşmakta olan bir tilki hayal edin. Küçük yapının çevresi çitlerle çevrili ama çitleri geçmek Tilki Bey için hiç problem değil. Küçük civcivler düşmanlarını görür görmez korunma amacıyla annelerinin kanatları altına sığınmak için olabildiğince hızlı bir şekilde koşuyorlar. Annelerine güvenebileceklerini biliyorlar. Bunu Zebur’da okuyoruz:

“Ben RAB'be sığınırım.” (Mezmur 11:1, Eski Antlaşma) 

Bu ayette de aynı kelime, ‘hasah’ kullanılıyor. Kral Davut kendisine değil, kendi doğruluğuna ve gücüne değil, insanlar arasında en kudretlisine değil, kimseye değil, sadece RAB’be güvendiğini anlatıyor. Burada Davut, yüklemi geniş zamanlı olarak kullanıyor. Her zaman kendisini ve tüm kaygılarını Tanrı’ya teslim ederdi. Tanrı’nın kendisiyle ilgileneceğini biliyordu. Bu mezmurda belirttiği gibi, en kötü zamanlar da dahil olmak üzere, her zaman RAB’be sınırdı.

Peki bu sözleri söylerken Davut’un hayatında neler oluyordu? Davut, Tanrı tarafından Kral Saul yerine kral olarak meshedildiğinden beri canına kast etmiş olan ve kendisini arayan Kral Saul’un zulmü altındaydı. Davut’un arkadaşları onun güvenliğinden kaygı duyuyor, Davut’a, saklanacak yerlerin bol olduğu dağa kaçmasını öneriyorlardı. Davut’un kendisini Kral Saul’un öfkesinden korumasının en iyi yolunun, bulunmasının zor olacağı bir yerde saklanması olduğunu hissediyorlardı. Rabbi gerçekten tanıyan birine verilmesi gerçekten de gülünç bir tavsiye! Davut’un Tanrı’yla konuşmasına kulak verin: “Sığınağım sensin, beni sıkıntıdan korur, çevremi kurtuluş ilahileriyle kuşatırsın.” (Mezmur 32:7, Eski Antlaşma)

Peki bunun sizinle ve Tanrı’nın vaatleriyle ne ilgisi var? Davut’un söz ettiği sığınak, O’nun sığınağıydı. Dağlardan söz etmiyordu. Tanrı Davut’un sığınağıydı. Tanrı sığınağınız olduğunda, güvenlikte olursunuz. Sonsuza dek!

03 image11593 finger one way xxx sharpened 45Davut, İncil’in döneminden yüzyıllar önce yaşamış olmasına rağmen, yazdıkları, İncil’in öğretişiyle örtüşür, çünkü Zebur ve İncil aynı Tanrı tarafından yazılmıştır. Tanrı’nın kendisini insana anlatma biçimi de aynıydı. “Öncelikle şunu bilin ki, Kutsal Yazılardaki hiçbir peygamberlik sözü kimsenin özel yorumu değildir. Çünkü hiçbir peygamberlik sözü insan isteğinden kaynaklanmadı. Kutsal Ruh tarafından yöneltilen insanlar Tanrı'nın sözlerini ilettiler.” (2. Petrus 1:20-21). Tanrı Elçi Pavlus’a esin verdiği sırada Davut orada olsaydı, Elçi Pavlus’un sözleriyle tam bir fikir birliği içinde olurdu. Davut’un İncil’in bölümlerinden birindeki bu ayetleri onaylarcasına başını salladığını görürdünüz:

“Tanrı bizden yanaysa, kim bize karşı olabilir? Bizi sevenin aracılığıyla bu durumların hepsinde galiplerden üstünüz. Eminim ki, ne ölüm, ne yaşam, ne melekler, ne yönetimler, ne şimdiki ne gelecek zaman, ne güçler, ne yükseklik, ne derinlik, ne de yaratılmış başka bir şey bizi Rabbimiz Mesih İsa'da olan Tanrı sevgisinden ayırmaya yetecektir.” (Romalılar 8:31,37-39) 

Ancak Tanrı’nın bizim için seçtiği sığınak içinde olduğumuz takdirde güvende oluruz. Dağlardaki sığınma yeri sayısız başka insana sığınak olmuştu. Fakat Davut bu yere sığınmamış olsaydı, böyle bir yer olduğu bilinmezdi!  

Bana inanın, Kutsal Kitap’ın Tanrısı sonsuz sığınağınız olabilir. Sizi güvende tutabilir. Bugünün salı günü veya Yargı Günü olup olmaması fark etmez. Mesele, O’nun sığınağınız olma teklifine olumlu cevap verip vermediğiniz. Bu web sitesini okurken insanın yaptığı hiçbir şeyin Tanrı’nın ilahi koşullarını karşılayamadığını görürsünüz. Sadece Tanrı kendisini tatmin edecek olanı sağlayabilir; buna, cennete geçişiniz için sağladığı yol da dahildir. Cennette olma hakkını kazanmanız için yapabileceğiniz hiçbir şey yok. Sadece Tanrı gerekli araçları sağlayabilir. Tanrı’nın bunu yapmasının nedeni, sadece kendisinin yüceliğe sahip olmasıdır.