headerLogo2b-18pt-myriadpro

DaVinci Şifresi

Dan Brown’un, İsa ve Mecdelli Meryem’in bir çocukları olduğu hakkındaki iddiası için ne söylenebilir? Aynı şekilde bu konu hakkında da hiçbir kayıt yoktur ve bunu söylerken İsa hakkında yazılmış olan çok büyük bir edebiyat hacminden söz etmekteyiz. Bir Kutsal Kitap bilgini şöyle der: “Çalışma odamda 36 ciltten oluşan çok kapsamlı bir koleksiyona sahibim. Bu ciltlerden her biri yüzlerce sayfadan oluşmakta. Metinde çok küçük bir yazı tipi ve tek satır boşluğu kullanılmış. Bu nedenle çok yazılı malzeme var. Hiç bir yerinde İsa’nın bir çocuğu olduğuna ilişkin ufacık bir ima bile yok.”

Dan Brown, kitabında yer verdiği bilgilere hangi kaynakları kullanarak ulaşmıştır? DaVinci Şifresi, referans olarak gnostik müjdeleri kullanır, Konstantin ve İznik Konseyi’nin Kutsal Kitabımız’ı çıkarlarını düşünerek seçtiklerini söyler ve bu gnostik müjdelerin İsa’nın zamanındaki olaylara ilişkin daha iyi bir öykü sunduklarını iddia eder. Bu bir yalandır, ama kendisinin bildirdiği yine de budur. En azından gnostik müjdelerin 1945 yılında keşfedilmeleri sonucunda Mecdelli Meryem hakkındaki tartışmaların yeni bir boyut kazandıklarını söyleyebiliriz. Ama bu gnostik müjdeler bizi yine de Brown’un vardığı sonuçlara yönlendirmezler.

Yine de, gnostiklerin kimler olduklarına bir bakalım! Gnostik sözcüğünün temeli, Gnosis’tir. Bilgi sözcüğünün kökeni, bu Gnosis sözcüğünden gelmektedir. Gnostikler İsa’nın zamanından hemen sonra yaşamışlardı. Bilgiye, belirli bir gruba özel deneyimler aracılığıyla sahip olduklarını ileri sürerlerdi, yani bilgi yalnızca üyeliğe kabul edilmiş küçük bir gruba açıklanırdı. Bilgi sözcüğünün kökenini oluşturan bu Gnosis, yalnızca aydınlatılmış olan kişilere anlayış sağlardı. Türkiye’deki İslam inancında da aynı görüşe sahip mezheplerin var olduğunu biliyor olabilirsiniz. Gnostikler diğer insanlardan daha fazla aydınlatılmış olduklarını söylüyorlardı. İsa’nın zamanındaki gnostiklerin Hıristiyanlığı, diğer konular ile birlikte kadınlara özgü konularda da daha çok kadınların lehine görüşler içermekteydi. Bazı gnostik yazılarda din uğruna yapılan cinsel törenlerden dahi söz edilmektedir. Gnostikler nesnel tarih kayıtlarına bakarak değil, kendi içimize bakarak İsa ile karşılaşabileceğimize inanırlardı. İlk kilise babaları, gnostiklerin kişisel aydınlanma konusundaki kendi teorilerini haklı çıkarmak amacıyla İsa’nın güvenilir öğretişlerini parçalayan sapkınlar olduklarına inanmışlardı.

Gnostiklerin temel belgelerine gelince, geçen yüzyıllar boyunca bu belgelerin kaybolduklarını ve dünya tarafından bilinmeden kaldıklarını söyleyebiliriz. Uzun zaman gömülü kalmış bu belgeler 1945 yılında Mısır’da Nag Hammadi’de keşfedildiler. Tahmin edileceği gibi, bu belgeler bilginlerin çok ilgisini çekti ve kilisenin ilk yüzyıllarına ilişkin bazı değerli bilgileri açığa çıkardı. Bu belgeler arasında İsa’nın izleyicilerine atfedilmiş olan çeşitli müjdeler de bulunmaktaydı. Örneğin, Tomas İncili, İsa’nın ağzından çıkmış 114 ifadeyi içerdiğini bildirmektedir.

Bu belgeler ve Mecdelli Meryem arasındaki ilişki nedir? Mecdelli Meryem’den pek çok kez İsa ile yakın arkadaşlığı olan bir kişi olarak söz edilir. Aslında bu belgelerde Meryem, İsa’nın gözde izleyicisi olarak sunulmakta ve İsa’nın Meryem’e özel bir ilgi gösterdiğine değinilmektedir. Bu nedenle bu belgeler (ve bu söyleyeceğimin altını çiziyorum), İsa ve Meryem’in ilişkileri hakkındaki incelemelerimizde eksik kalmış olanı belirtir gibi görünmektedirler. DaVinci Şifresi’nde bize, kilisenin İsa’nın Meryem ile yaptığı evlilik hakkındaki gerçeği gizlemek için “insanlık tarihinde sarf edilmiş en büyük çabayı göstermiş” olduğu söylenir. Yazar ne yazık ki iyi bir öykü çıkartabilmek uğruna tarihe hile karıştırmaktadır.

İsa ve Mecdelli Meryem’den söz eden, Yeni Antlaşma’nın dışında yer alan iki en önemli belgede İsa ve Mecdelli Meryem’in evlendiklerini gösteren kanıt nedir? Önce, Filip Müjdesi’nde şu satırları okuruz: “Kendisine eşlik eden Mecdelli Meryem’dir. İsa, onu diğer öğrencilerinden daha fazla severdi. Onun “yüzünü” tüm diğer öğrencilerinin yüzünü öptüğünden daha çok öperdi ve diğer öğrencileri, İsa’ya şunu sorarlardı: “Onu neden bizi sevdiğinden daha çok seviyorsun?” Kurtarıcı, onlara şu sözler ile karşılık verirdi: “Sizi neden onu sevdiğim gibi sevmiyor muyum? Eğer bir kör ve gözleri gören biri karanlıkta birlikteyseler, her ikisi de aynıdır. Işık geldiğinde, gözleri gören ışığı görecektir. Kör olan ise karanlıkta kalacaktır.”

İsa’nın öptüğü neydi? Papirüsün düşük kalitesi nedeniyle, bir ya da iki sözcük silinmiştir. Metinde yazılı olanlar şunlardır, “İsa onu sık sık (boşluk) öperdi…” Bu durumda bilginler, silinmiş sözcüklerin meydana getirdiği boşluğu ağız, yüz, alın gibi sözcükler ile doldurmayı seçmişlerdir. İfadede İsa’nın aynı zamanda diğer öğrencilerini de öptüğü ima edildiğinden, metindeki boşluğun, “el” ya da hatta “yanak” sözcükleri ile doldurulabileceğini de rahatlıkla söyleyebiliriz - Orta Doğu’da adet olduğu üzere, öpülen yer büyük olasılıkla “yanak”tı.

Şimdi değineceğim noktanın altını çizin. Meryem’in burada İsa’ya eşlik eden kişi olarak sunulması, belki de sözde evlilikleri konusunda var olan en iyi kanıttır. Dan Brown, romanının öyküsünü oluşturmak için bu ifadeyi kullanmıştır. Bu metin Yeni Antlaşma’nın metinlerini bilen ve incelemiş kişiler tarafından güvenilir olarak kabul edilmiyordu, ama en azından bulunmuş ve incelenmiş olan bu metnin yazıldığı papirüs güvenilirdi. Bunun da altını çizin. Gnostik kayıtlarında eşlik eden olarak geçen sözcük, eş anlamına GELMEMEKTEDİR! Sözcük “Kız kardeş” anlamındadır, ya da sizin ve benim anladığımız şekilde, eşlik etme, yani refakat etme kastedilmektedir. Örneğin, geçen hafta Ankara’ya yapmış olduğunuz bir otobüs yolculuğunda, yanınızdaki koltukta oturmuş olan kişiden, ‘hoş bir yol arkadaşıydı’ şeklinde söz edebilirsiniz. Bu kayıtlarda ya da herhangi başka bir kayıtta, İsa ve Mecdelli Meryem’in karı- koca olarak belirtildiklerine ilişkin hiçbir kanıt mevcut değildir. Da Vinci Şifresi’nin yazarı ne yapıyor? İsa’yı evlendiriyor, çocuk sahibi yapıyor ve çocuklarını Fransa’daki bir kraliyet ailesinin üyeleri haline getiriyor. İnanılır gibi değil!

Gnostik müjdeler, biçimleri ve düzenleri açısından güvenilir midirler? Bilginlerin, Filip Müjdesi’nin, yaklaşık olarak üçüncü yüzyılın ortalarında, İsa’nın zamanından takriben iki yüz yıl sonra yazılmış olduğuna inandıklarını hatırlayalım. İsa’nın yaşadığı zamandan çok uzun yıllar sonra yazılmış olmaları, tanıklıklarını yetersiz kılmaktadır. Ünlü bir kişi hakkında söylenenler konusunda kimin sözlerine daha çok inanırdınız - ünlü kişiyi görmüş ve onunla yaşamış olan kişilerin söylediklerine mi yoksa ünlü kişiden iki yüz yıl sonra yaşamış olan birinin söylediklerine mi? Sonra kendinize Filip’in yazdıklarında kendi isteklerine yer verdiğini hatırlatın. Filip, kendi politik düşüncelerini, bu ünlü kişinin sözleriymiş gibi göstermek istiyordu. Filip’in Müjdesi’nin tamamını okuyan herhangi biri, metinde İsa hakkında güvenilir bilgiler yazmanın değil, putperest bir felsefenin duyurulmasının amaçlandığını net olarak anlayabilir. Dan Brown, kitabında orijinal Hıristiyanlığın, insanların düzenledikleri törenlerde kadınlar ile cinsel ilişki kurma aracılığıyla Tanrı ile karşılaştıklarına dair putperest bir düşünceye inandıklarını göstermeye çalışabilir. Böyle bir düşüncenin günümüzün seks çılgınlığı çağına uyum sağlayacağı ve kitap satışlarını artıracağı kesindir, ama bu tür bir düşüncenin gerçek Hıristiyanlık ile hiçbir şekilde ilgisi yoktur. Eğer tarihi gerçekler umurunuzda değilse dilediğiniz her şeyi yazabilirsiniz, öyle değil mi?

Filip’in Müjdesi’ni kimin yazdığına dair elimizde herhangi bir ipucu bulunmamaktadır. Yeni Antlaşma’da adı geçen Filip tarafından yazılmadığı kesindir; muhtemelen bütünlüğü bozulmuş gnostik düşüncelerin çoğunluğunu bir araya getiren sahte bir yazar tarafından kaleme alınmıştır. Gnostik yazarlar, yazdıklarına güvenilirlik sağlaması amacıyla kendilerine elçilerin adlarını vermişlerdir. Bu tanınmayan yazar belki de kendi yaptıklarını yazmıştı, çünkü Mecdelli Meryem hakkındaki söylentiler üçüncü yüzyılda bile hala konuşulmaktaydılar. Her halikarda bu yazarın kendi amaçları vardı ve bu amaçlarına ulaşmak için gerekli gördüğü her aracı kullanmayı denemişti.

Meryem Müjdesi olarak adlandırılan bir başka gnostik kitabında, Mecdelli Meryem, Kurtarıcı tarafından kendisine özel açıklama verilmiş biri olarak tanımlanır. Petrus’un talebi üzerine diğer öğrencilere İsa ile ilgili bir görümünden söz eder ve bu görümde İsa’ya, kişinin görümü canı mı yoksa ruhu aracılığıyla mı aldığını sorduğunu anlatır. Kurtarıcı, sorusunu şöyle yanıtlamıştır, “Kişi, görümü, ne canı ne de ruhu aracılığıyla görür. Görümü gören, can ve ruh arasında yaşayan zihindir…” Can hakkında anlaşılması oldukça güç bazı açıklamalardan sonra, Petrus şunu sorar: “O (İsa) gerçekten bizim bilgimiz olmadan bir kadın ile gizlice konuştu mu? Şimdi hepimizin dönüp bu kadının söylediklerini dinlememiz mi gerekiyor? İsa, bu kadını bize mi tercih etti?” Petrus’un bu sözleri üzerine Meryem ağlamaya başlar ve Petrus’u bu anlattıklarını kendisinin uydurmadığına dair ikna etmeye çabalar. Bu noktada Levi konuşmaya müdahale eder ve Petrus’a şunları söyler: “Petrus, sen her zaman çabuk öfkeleniyorsun. Bu kadın ile sanki bir düşmanmış gibi çekiştiğini görüyorum. Eğer Kurtarıcı ona değer verdiyse sen kim oluyorsun da onu reddediyorsun? Kurtarıcı’nın bu kadını çok iyi tanıdığı kesin. Bu yüzden onu bizleri sevdiğinden daha çok seviyor.” Sonra, öğrenciler, kendilerine söylendiği gibi, dışarı çıkarak vaaz etmeye gittiler.

Bu öykünün gnostikler tarafından, üyeliğe kabul edilmiş olanların iç halkası için verilen bilginin özel öğretişlerine yasallık kazandırmak amacıyla kullanılan bir başka girişim olduğuna inanıyorum. Bu öykü, büyük olasılıkla iki amaca hizmet etmektedir. Birincisi, kadınların da vaaz verebilmeleri gerektiğidir, ikincisi ve en önemlisi, Tanrı tarafından verilen özel açıklamaların piskoposların öğretişleri ile aynı statüye sahip olduklarıdır. Yeni Antlaşma müjdelerinde İsa’nın dirilişine tanıklık eden ilk kişi olması nedeniyle Mecdelli Meryem’e önemli bir yer ayrılmış olduğundan, kendisi bu diyalog için seçilmesi en uygun kişidir.

Bu iki gnostik Müjde’de anlatılan öyküleri reddetmek için her türlü haklı nedene sahip olmamıza rağmen, öykülerin doğru olduklarını kabul etseydik bile, yine de Meryem ve İsa arasında evlilik ile sonuçlanmayan romantik bir ilişkinin varlığından söz etmek bir abartma olurdu. Da Vinci Şifresi, diğer pek çok noktada olduğu gibi kolay aldanan okuyucuların bu öykülere inanacağını umarak vardığı sonuçları bu noktada da hayali veriler üzerinde yapılandırmıştır.

Bu baştan çıkartıcı, heyecan veren kitabın öyküsünde gerçeğe hiç mi yer verilmemiştir? Bunu araştırmaya devam edeceğim. Ama şu noktayı tekrar vurgulamama izin verin: Da Vinci Şifresi'ne göre İznik Konseyi'nde Matta, Markos, Luka ve Yuhanna'nın – erkek müjdeleri – kabul edilmesi kararı verilmiş ve Gnostik Müjdeler Kanon dışında bırakılmıştır. Konsey hakkındaki belgeleri okuyun, o zaman Kutsal Kitap’ın bölümü olarak hangi kitapların kabul edileceği konusunun, yani hangi müjdelerin Kutsal Kitap’ta yer alacak değerde olduklarına ilişkin bir tartışmanın hiçbir zaman yapılmadığını anlayacaksınız.

Da Vinci Şifresi, bize Yeni Antlaşma’ya dahil olmak için yarışan 80 müjdenin varlığından söz eder. Dan Brown, bir cümle içinde iki yalan söylemektedir! Birincisi, gnostik müjdelerin Yeni Antlaşma’ya dahil edilmeleri hiçbir zaman düşünülmemiştir. İkincisi ise, Dan Brown’un söylediği gibi 80 tane müjde yoktur. 52 tane parşömen tomarı mevcuttu, ama bunlardan yalnızca beş tanesi “müjde” olduğunu iddia etmekteydi. Bu tomarlar Yeni Antlaşma ile karşılaştırıldıklarında, içerdikleri farklılık ve yalanlar hemen göze çarparak dikkat çekmekteydiler. Gnostik yazarlar kendi düşüncelerini İsa’nın ağzından çıkmış sözler gibi aktarmışlardı. Bu girişimlerini reddetmemiz için iki neden bulunmaktadır. Gnostikler, “yazdıklarını kutsal metinler olarak sunduklarını” söylerler, ama ilk kilise bu metinlerin sahte olduklarını bilmekteydi ve bizler de bu metinlerin sahte olduklarını bilmekteyiz. Neden mi? Çünkü yazarlar taklit adlar kullanmışlardır.

Yazılarını okumuş olduğum hiçbir araştırmacı, örneğin, Tomas İncili’ni, İsa’nın öğrencilerinden biri olan Tomas’ın yazmış olduğuna inanmaz. Aynı şekilde, Filip Müjdesi’nin İsa’yı izleyen Filip tarafından yazılmış olduğuna da hiç kimse inanmamaktadır. Gnostiklerin kendileri bu müjdenin, öğrenci Filip cennete gittikten çok uzun bir zaman sonra, 250 yılında Suriye’de yazılmış olduğunu itiraf ederler. İsa hakkında yapılan hangi tanıma inanmamız gerekir? Türk tarihindeki en ünlü kişiyi tanımlayan şu iki kişiden hangisinin söylediklerine inanırdınız? O ünlü kişi ile yemek yemiş, yürüyüş yapmış ve konuşmuş olana mı, yoksa o ünlü kişiden iki yüz yıl sonra yaşamış olana mı? Yeni Antlaşma’nın sahte bir yazar tarafından yazılmış olan her kitabı reddediyor olması ilgi uyandırıcıdır. “Rabbimiz İsa Mesih’in gelişine ve O’nunla birlikte olmak üzere toplanmamıza gelince: Kardeşler, size rica ediyoruz, Rab’bin gününün geldiğini ileri süren herhangi bir ruh, bir söz ya da bizden gelmiş gibi gösterilen bir mektup hemen aklınızı karıştırmasın, sizi telaşlandırmasın.” (2. Selanikliler 2: 1-2, İncil)

Pavlus, Selanikliler’e sahte imza taşıyan tüm mektupları reddetmelerini söyler. İlk yüzyılda kendi düşüncelerini Pavlus’un ağzından çıkan sözler şeklinde duyurmak isteyen kişiler vardı. Tıpkı yüzyıllar sonra bulunan tomarları yazan kişilerin, kendi düşüncelerini İsa’nın ağzından çıkan sözlermişcesine aktarmak istemeleri gibi. İşte gnostik müjdelerin gerçek yüzleri bundan ibarettir ve Dan Brown bize Hıristiyanlığı anlatmak için bu kitapları kullanmıştır.