headerLogo2b-18pt-myriadpro

Bilim Tanrı’nın Var Olmadığını Kanıtladı mı? Bilim İnsanlarının Size Zorbalık Yapmalarını Kabullenmeyin!

Geçen yüzyılın büyük ateisti, Tanrı’nın artık ölü olduğunu ilan eden Friedrich Nietzsche bunu çok iyi anlamıştır. “Hıristiyanlığın sonu,” diye yazdı Nietzsche, “nihilizmin gelişidir.” 31 image12019 nietzsche text 45Halihazırda kapıda durmakta olan nihilizm çağında ancak iyilik ve kötülük ötesinde yaşayabilecek olan insan efendiliği ele geçirebilecektir. Friedrich Nietzsche’nin hayalinin her ateisti taciz ettiğini düşünüyorum. Çünkü eğer Tanrı yoksa, o zaman nihilizm neden doğru olmasın?

Neyi sorduğumuzu dikkatli bir şekilde fark edelim. Soru şu değil, “Ahlaki bir yaşam sürdürmek için Tanrı’ya inanmalı mıyız?” Ben bu soruya, “Hayır” derdim. Soru şu da değil,  “Tanrı’ya inanmadan nesnel ahlaki değerleri görebilir miyiz?” Benim cevabım, ‘görebiliriz’ olurdu. Soru şu da değil, “Tanrı’ya atıfta bulunmadan tutarlı bir ahlak sistemi oluşturabilir miyiz?” Bu da kesinlikle mümkündür. Aksine soru şu, “Tanrı yoksa, nesnel ahlaki değerler var mıdır?”

Kendime soruyorum: "Tanrı yoksa, nesnel ahlaki değerler var mıdır?"

Tanrı’nın yokluğunda insanların nesnel ahlaki değerlere sahip olması için herhangi bir neden görmüyorum. Ne de olsa, eğer Tanrı yoksa, insanların nesi özel? İnsanlar sonsuz küçüklükte bir toz parçası üzerinde göreceli olarak kısa bir süre önce evrimleşen, düşman ve düşüncesiz evrenin merkezinde bir yerlerde kayıp ve göreceli olarak kısa bir süre içinde tek tek ve toplu olarak mahvolmaya mahkum olan, sadece doğanın rastlantısal yan ürünleridir. Eğer sıkıştırılırsa Profesör Nielsen’in bununla hemfikir olacağını düşünüyorum. Nesnel ahlaki değerlere sahip olduğunu söylese de, bu terimleri özel durumlarla ilgili olarak kullanıyor. Nesnel ahlaki değerlerin var olduğunu söylemek, ‘Tecavüz yanlıştır’ gibi ahlaki değer ifadelerinin, kişi bunlara inansa da inanmasa da doğru olduğunu ileri sürmektir. Fakat Profesör Nielsen ahlaki ifadelerin gerçekliğini tartışmayı reddediyor. Ruse ve J. L. Mackie gibi o da, insanların nesnel değerlerini doğruluyor gibi görünmüyor. 

32 image10863 eye look up 45Fakat gerçek şu ki, nesnel değerler vardır ve bunu hepimiz biliyoruz. Fiziksel dünyanın nesnel gerçekliğini inkar etmek için neden olmadığı gibi ahlaki değerlerin nesnel gerçekliğini inkar etmek için de neden yoktur. Özellikle, kötülüğün varlığı açıktır. Bazı şeyler gerçekten yanlıştır! Böylece, bu bir paradoks gibi görünse de, aslında kötülük Tanrı’nın varlığını kanıtlamaya hizmet etmektedir. Eğer nesnel değerler Tanrı olmadan var olamazsa, ve nesnel değerler var ise -kötülük gerçeğinden ötürü açıkça görüldüğü gibi- o zaman Tanrı’nın var olduğu çıkarımından kaçmak mümkün değildir. Bu nedenle, kötülük bir anlamda Tanrı’nın varlığını sorgulamaya neden olsa da, daha temel bir anlamda Tanrı’nın varlığını göstermektedir çünkü kötülük Tanrı olmadan var olamaz.

Bu [argümanlar], Tanrı’nın var olduğuna ilişkin kanıtların sadece bir kısmını oluşturur. Saygın felsefeci Alvin Plantinga kısa bir süre önce Tanrı’nın varlığını destekleyen iki düzine kadar argümanı yorumlamıştır. Bu argümanların birikimli gücü, Tanrı’nın var olmasını olasılıklı hale getirir.  

Özetle, eğer benim üç tezim doğru ise, o zaman kötülük, Hıristiyan Tanrısı’nın varlığını olanaksız hale getirmez. Aksine, kanıtların tümü göz önünde bulundurulduğunda Tanrı’nın varlığı olasılık dahilindedir. Böylece, kötülük sorununun entelektüel boyutu, Tanrı’nın varlığını çökertmekte başarılı olamıyor.

Duygusal Kötülük Sorunu

Tanrı’yı, dünyadaki kötülükler nedeniyle reddeden çoğu insanın bunu entelektüel zorluklardan ötürü reddettiklerini düşünmüyorum. Acıya izin veren bir Tanrı’dan hoşlanmıyorlar ve bu nedenle O’ndan bir şey istemiyorlar. Onlarınki sadece bir reddetme ateizmi. Hıristiyan inancının bu insanlara söyleyecek sözü var mı? Kesinlikle var! Tanrı’nın uzak bir Yaratıcı veya kişisel olmayan bir ‘Varlık’ olmadığını, aksine acılarımızı ve incinmelerimizi bizimle paylaşan sevgi dolu bir Baba olduğunu söylüyor bizlere. Plantinga şöyle yazdı,

33 cross shadow3a 45“Hıristiyanlar’a göre, Tanrı, yarattıklarının sıkıntılarını sadece izleyerek boş boş durmamaktadır. Bizim sıkıntımıza dahil olur ve paylaşır. Üçlü Birliğin ikinci Kişisi olan Oğlu’nun çarmıhta acı bir gaddarlıkla ve utanç verici bir şekilde ölümünü görme ızdırabına katlanmıştır… Mesih, günah ve ölümü yenmek, dünyamızdaki kötülüklerin üstesinden gelmek ve bizlere hayal edebileceğimizden daha yüce bir yaşam hakkı vermek için cehennemde can çekişmeye katlanmaya razıydı… Bizim yerimize acı çekmeye hazırdı, kavrayabileceğimizin çok ötesinde bir acıyı kabullenmeye razı oldu.” (20)

İsa tüm dünyanın günahlarının cezasını yüklendiği için kıyaslanamayacak bir acı çekti. “Yahya ertesi gün İsa'nın kendisine doğru geldiğini görünce şöyle dedi: "İşte, dünyanın günahını ortadan kaldıran Tanrı Kuzusu!"” (Yuhanna 1:29, İncil). “O günahlarımızı, yalnız bizim günahlarımızı değil, bütün dünyanın günahlarını da bağışlatan kurbandır.” (1.Yuhanna 2:2, İncil)

Hiçbirimiz bu acıyı kavrayamayız. Masum olduğu halde, bizim hak ettiğimiz cezayı gönüllü olarak yüklendi. Peki ama neden?  Sadece bizi sevdiği için. “Ben iyi çobanım... Ben koyunlarımın uğruna canımı veririm. Bu ağıldan olmayan başka koyunlarım var. Onları da getirmeliyim. Benim sesimi işitecekler ve tek sürü, tek çoban olacak. Canımı kimse benden alamaz; ben onu kendiliğimden veririm. Onu vermeye de tekrar geri almaya da yetkim var.” (Yuhanna 10:14-16, 18, İncil). Bize olan sevgisini ve bizim için verdiği kurbanı anlamaya başladığımızda, kötülük sorununu yeni bir bakış açısıyla görürüz. Şu an kötülük sorununun gerçekte bizim kötülük sorunumuz olduğunu görüyoruz.  Günahla dolu ve Tanrı huzurunda ahlaki açıdan suçlu olarak, Tanrı’nın kendisini bize nasıl haklı gösterebileceği sorusuyla değil, bizim onun karşısında nasıl haklı bir konuma gelebileceğimiz sorusuyla karşı karşıyayız. 

Böylece, paradoks gibi görünse de, kötülük sorunu Tanrı’nın varlığına en büyük itiraz gibi görünse de, sonuç olarak, kötülük sorununa tek çözüm Tanrı’dır.