Yürekleri Değiştiren O'dur
İran’da Tahran’da 1950’li yıllarda dünyaya geldim. Ailem eğitimli ve zengin ve Şii mezhebine bağlıydı. Babam Tanrı’yı hoşnut etmeye çalışan, bundan büyük memnuniyet duyan dinine bağlı bir Müslüman’dı. Ruhsal olarak duyarlı bir insandı ve her zaman iman, sevgi ve itaatten söz ederdi. Eskiden hayatın çılgın yönünü tatmıştı ama otuzlu yaşlarının ortalarında dört çocuk sahibi olduktan sonra artık durulmuş ve Tanrı’ya yönelmişti. Tüm gücüyle Allah’ı tanımaya ve İslam’ın kendisine verebileceklerini keşfetmeye çalışmıştı. Başka dinlerin İslam’dan daha fazlasını sunup sunmadığını öğrenmek için kısa bir süre için başka dinleri inceledi. Maalesef Hıristiyanlık konusundaki çalışmaları, Tanrı’yla kişisel bir ilişkinin ne anlama geldiği ve bu ilişkiye sahip olmasına engel olan şeyin ne olduğunu öğrenebilmesini sağlayacak kadar derine inmedi. İletişim halinde olduğu ve bu gibi şeyleri paylaşabileceği Hıristiyanlar yoktu çevresinde. Babam ABD ordusunda eğitim aldığı için çeşitli zamanlarda 18 ay kadar ABD’de yaşama olanağı oldu. Fakat bildiğim kadarıyla kimse İncil’in özündeki bildiriyi onunla paylaşmadı.
Babamı seviyordum. Çok önemli bir insandı. En küçük çocuğu olarak onu kahramanım olarak görüyordum. Müslüman bir ülkede yaşayan bir kız olduğum halde, bu kültürde genellikle sadece erkek çocuklarına sağlanan türde fırsatları bana da verdi. Gençken beni eğitimime devam etmem ve doktor olma hayalimi gerçekleştirmem için ABD’ye gönderdi.
Çok iyi bir öğrenciydim ve hayatta hep en iyisini başarmamı isterdi. ABD’ye vardığımda çevremdeki kültürden ötürü afallamıştım. Sosyal yaşam aşırı serbest ve kaygısız görünüyordu. Bunlar 70’li yıllardı. Bazı lise öğrencileri çok serbestti. İran’da her zaman erkek arkadaşlarım olmuştu ama onlarla çıkmazdım. İstediğim herhangi biriyle çıkma özgürlüğü daha önce deneyim etmediğim bir şeydi. Fakat üniversiteye gidene kadar çıkma ve flört etme deneyimlerim olmadı. Tabii ailem hayatımın bu yönünün farkında değildi. Bunu hiçbir zaman onaylamazlardı. Üniversitedeyken popüler bir öğrenci olduğum için birçok Amerikalı erkekle tanıştım. Çıktığım birçok kişi oldu. Fakat bu erkekler iyi geceler öpücüğü vermenin bile benim için biraz fazla olduğunu anladıklarında, söylememe bile gerek yok, ikinci kez çıkmayı teklif etmediler.
Üniversiteye giderken her pazar günü kiliseye giden bir Amerikalı aileyle kalıyordum. Onlarla kiliseye bile gittim. İsa Mesih hakkındaki gerçek vaaz edilmişti ama benim üzerimde bir etkisi olmamıştı. Bugün bile şuna inanıyorum ki, Tanrı kulaklarımızı ve gözlerimizi, bildirisini duyma zamanımız geldiğinde açıyor.
“Sonra [İsa] onlara şöyle dedi: "Daha sizlerle birlikteyken, 'Musa'nın Yasası'nda, peygamberlerin yazılarında ve Mezmurlar'da benimle ilgili yazılmış olanların tümünün gerçekleşmesi gerektir' demiştim." Bundan sonra Kutsal Yazılar'ı anlayabilmeleri için zihinlerini açtı. Onlara dedi ki, "Şöyle yazılmıştır: Mesih acı çekecek ve üçüncü gün ölümden dirilecek; günahların bağışlanması için tövbe çağrısı da Yeruşalim'den başlayarak bütün uluslara O'nun adıyla duyurulacak.” (Luka 24:44-47, İncil)
Şimdi size hayatımdaki çok özel bir adamdan bahsetmeliyim. Adı Alex ve onu lise yıllarımdan tanıyorum. Çok popülerdi, iyi bir futbol oyuncusu, yakışıklı, hoş biri ve beğenilen bütün kızların çıktığı biriydi. Üniversiteye başladıktan iki yıl sonra onunla tanıştım. Birlikte çıkmaya başladık. O sıralarda ismen Müslüman olduğumu biliyordu. O da ismen Katolik’ti. Sadece birbirimizle görüşmeye başladık ve beni başka erkeklerin peşinde koştuğu türden bir ilişkiye zorlamama konusunda çok hassastı. Ona âşık oldum ve 3-4 ay çıktıktan sonra evlenmeye karar verdik. O sırada henüz 20 yaşında bile değildik. Evlendik ama bu kararımızı ailelerimizden gizledik. Ailesi öğrendiğinde bu kararı kabullenmekte zorlandılar ama beni tanıyor ve seviyorlardı. İnançları da çok güçlü olmadığı içi oğullarının Müslüman olan biriyle evlenmiş olması onları pek rahatsız etmedi.
İnancını uygulayan bir Müslüman olmadığım halde Alex’e asla onun uğruna inancımı değiştirmeyeceğimi baştan söylemiştim. Geleneksel mirasım ve inancımla gurur duyuyordum. Bu Alex için sorun değildi çünkü o sırada Alex’in de İsa Mesih’e bağlılığı benim Allah’a olan bağlılığımdan daha kuvvetli değildi.
Fakat benim ailem, İspanyol kökenli Katolik genç bir lise mezunuyla evlendiğimi duyduklarında deliye döndüler. Babam hemen beni evlatlıktan reddettiğini söyledi. Annem bana karşı o kadar büyük bir öfke duyuyordu ki benimle telefonda bile konuşmadı. Bu tepkileri beni mahvetti ve anne babamdan bu şekilde ayrı düşmeyi kabullenemedim. Kendime, ‘Alex’le evlenirken ne düşünüyordun?’ diye sordum. Bunun yürümeyeceğini biliyordum. Alex’e, annemle babamın beni bağışlamaması halinde ondan ayrılmak zorunda kalacağımı söyledim. Bizim için çok zor bir zamandı. Birbirimizi seviyorduk ama ailem her şeyden önce gelirdi.
Üç hafta sonra babam beni telefonla aradı, evet babam aradı! O ve annem kocamla tanışmak için ABD’ye geleceklerdi. Çok mutluydum ve aynı zamanda korkuyordum. Alex de öyle. Annemle babam gelip Alex’le biraz zaman geçirdiklerinde onunla neden evlendiğimi anladılar. Babama çok benziyordu. Babam Alex’e saatlerce İslam’ı anlattı. Amacı kocamın dinini değiştirmesini sağlamaktı. Bu konuşmalar Alex için ruhsal olarak büyük bir meydan okumaydı. Ayrıca babamın inancı konusunda sahip olduğu bilgi ve gayretten çok etkilenmişti. Fakat çok tuhaf bir şey oldu. İster inanın ister inanmayın Tanrı, Alex’in kendisini neden Hıristiyan olarak adlandırdığı hakkında çok daha derin bir araştırma yapma isteği duyması için Müslüman olan babamı kullandı. Hıristiyanlığın gerçek olup olmadığını öğrenmek istiyordu. İmanın onun için anlamı neydi? Hıristiyan bir insanı Hıristiyan yapan nedir?
5 yıl evli kaldıktan sonra Alex askeriyede uzak bir yerde göreve atandı. Onunla gidemezdim çünkü üniversiteden mezun olmamıştım ve bu hayali gerçekleştirmem gerektiğini hissediyordum. O zaman bitiremezsem hiç bitiremeyeceğimi biliyordum. Yapayalnızdım ve üniversitemin olduğu yerde ne ailem ne de yakın arkadaşlarım vardım. Alex yeni askeri görev yerinde yeni arkadaşlar ediniyordu ve onu kiliseye davet etmişlerdi. Hıristiyanlığın gerçek anlamını arıyordu ve Tanrı hakkında ne yapması gerektiği konusunda kesin bir karar vermek istiyordu.
Binlerce kilometre uzakta Tanrı benim hayatımda da bir şeyler yapmaya başladı. Çevreme gerçek Hıristiyanlar getirdi. Derslerimden birinde Mary ile karşılaştım. Yüzünde her zaman büyük bir gülümseme vardı ve yabancı öğrencilere hep büyük bir ilgi gösterirdi. Çok iyi arkadaş olduk. Aslında onu bir arkadaştan öte görüyordum. Bana kız kardeş oldu diyebilirim. O da, Efendisi ve Kurtarıcısı İsa Mesih’e yüreğini ve hayatını verene kadar Alex gibi Katolik’ti. Sonra Kutsal Kitap’a inanan, İsa’ya İncil’in söylediği üstünlüğü veren bir kiliseye devam etmeye başladı.
“O bizi karanlığın hükümranlığından kurtarıp sevgili Oğlu'nun egemenliğine aktardı. O'nda [İsa’da] kurtuluşa, günahlarımızın bağışına sahibiz. Görünmez Tanrı'nın görünümü, bütün yaratılışın ilk doğanı O'dur. Nitekim yerde ve gökte, görünen ve görünmeyen her şey -tahtlar, egemenlikler, yönetimler, hükümranlıklar - O'nda yaratıldı. Her şey O'nun aracılığıyla ve O'nun için yaratıldı. Her şeyden önce var olan O'dur ve her şey varlığını O'nda sürdürmektedir. Bedenin, yani kilisenin başı O'dur. Her şeyde ilk yeri alsın diye başlangıç olan ve ölüler arasından ilk doğan O'dur. Çünkü Tanrı bütün doluluğunun O'nda bulunmasını uygun gördü. Mesih'in çarmıhta akıtılan kanı aracılığıyla esenliği sağlamış olarak yerdeki ve gökteki her şeyi O'nun aracılığıyla kendisiyle barıştırmaya razı oldu.” (Koloseliler 1:13-20, İncil)
Hayatımda ilk kez İsa Mesih’in bir insanın hayatında neler yapabileceğini gördüm. Mary her zaman yanımdaydı. Hiçbir zaman inancını bana dayatmadı ya da Kutsal Kitap’tan alıntılar bombardımanına tutmadı beni. Zaman zaman Kutsal Kitap’tan çok güzel ve yerinde alıntılar yapardı. Eşimi özlediğimde ağlayacak ve yaslanacak bir omuz olmuştu bana. Final sınavları için hazırlanırken benimle ders çalışmak için yanımdaydı. Alex’in mektuplarını okurken, Alex’in İsa Mesih’le yolculuğu hakkında anlattıklarını anlamama yardım etmek için yanımdaydı. Alex’i hiç tanımadığı halde onun için çok sevinirdi.
Alex birkaç ay sonra mezuniyet törenim için eve döndü. Yeni bir adam olmuştu. İsa Mesih’i Efendisi ve Kurtarıcısı olarak kabul ettiğini topluluk huzurunda açıklamasının bir işareti olarak kilisesinde vaftiz olmuştu. ‘Yeniden doğduğunu’ söyledi. Bunun ne anlama geldiğini hiç bilmiyordum. Daha önce zaten Hıristiyan değil miydi? Mary ve Alex karşılaştıklarında birbirlerini yıllarca tanıyormuş gibi davrandılar. Garipti!
Anlamadığım başka bir şey daha vardı. Mezuniyetimden sonra Alex ve ben eve dönerken uzun bir yolculuk yaptık. Bu uzun yolculuk sırasında yeni bulduğu inanca sahip olmasını sağlayan Kutsal Kitap gerçeklerini anlattı. Gerçekten değişmişti. Kendisi ve başkalarıyla çok rahattı ve açıklayamadığım bir huzura sahipti. Kendine güveniyordu ve çok sevecendi. Hala ‘yeniden doğmanın’ ne anlama geldiğini bilmiyordum ama Alex gerçekten de farklı biri olmuştu. İsa Mesih’e iman ederek Tanrı’yı kişisel olarak tanımamı çok istediğini söyledi. Bu sözü beni çok kızdırdı. Ölene kadar Müslüman olarak kalacağıma ant içtiğimi hatırlattım. Tepkim onu oldukça üzdü ve bu konuyu bir daha açmadı. Daha sonra öğrendim ki Alex pek çok kez diz üstü yere çöküp Tanrı’ya benim için dua etmiş. Kendisi için çok zor bir vaka olduğumu biliyordu. Peki ya Tanrı? Tanrı için de zor olan bir şey var mı? Çok inatçı olduğumu ve isteklerine boyun eğmeye niyetim olmadığını kabul ediyorum. Olan şuydu, onun değişen yaşamı yüzünden ben de Müslüman inancımı yaşama konusunda bir meydan okumayla karşı karşıya kalmıştım.
Askere döndükten sonra ilk işimde çalışmaya başladım ve işten eve evden işe belli bir günlük rutin içine girdim. Her gün dua etmeye ve Kuran’ı okumaya başladım. Alex’in bulduğu huzuru arıyordum. Sonuç olarak aynı Tanrı’ya inanıyorduk, öyle değil mi? Bu Tanrı’nın İslam’da da Hıristiyanlıkta sağladığı faydaları sağlaması gerekmiyor muydu? En azından ben böyle umut ediyordum.
Bu sevgi ve huzur Tanrısını İslam’da ararken Tanrı benim hayatımda çalışmayı bırakmadı. Yeni işimde tanıştığım ilk kişi ‘yeniden doğmuş’ eski bir Katolik’ti! ‘Bu insanlardan nasıl kurtulacağım?’ diye soruyordum kendi kendime. O da inancı konusunda çok gayretli bir insandı. Dört Ruhsal Kural adlı bir kitapçığı paylaştı benimle. Geri durmasını söyledim. Neye inandığını bildiğimi ve İLGİLENMEDİĞİMİ söyledim. Bir şekilde Tanrı’nın yüreğimi gerçeğe açma konusunda gerçekten bir şeyler yaptığını fark etti. Bu meslektaşım o kadar iyi bir insandı ki. Bunu inkâr edemezdim. Arabamla sorunlar çıktığında bana yardım ederdi. Yükümü hafifletmek için projelerimizde her zaman bana yardıma hazırdı. Hata yaptığım zaman suçumu bile üstlenirdi. Alex gibi çok sevecen bir insandı ve açıklayamadığım bir huzura sahipti. Mary, Alex ve şimdi de Matt’in yaşamını yakından izleyebilmiştim. Bu üç kişi birbirini tanımadığı halde aralarında büyük bir benzerlik vardı! “Allah’ım, bana İslam’a bağlı kalarak nasıl onlar gibi olabileceğimi göster’ diye dua ediyordum.
Bu duanın yanıtını hiçbir zaman almadım. Kuran’ı okumayı bitirdim ama içinde, Mary, Alex ve Matt’in sözünü ettiği Tanrı’yı bulamadım. Eğer İslam doğruysa Hıristiyanlık doğru olamaz. Birisi yalan söylüyor diye düşündüm! Hiç aksatmadan her gece Allah’a bana gerçeği göstermesi için dua ederdim. Hıristiyan bildirisine inanamazdım çünkü bir Kurtarıcı’ya ihtiyacım olduğunu ve bu Kurtarıcının, Tanrı olan İsa Mesih olduğunu söylüyordu! Kendi kendime “Ne tuhaf bir bildiri!” dedim, “Allah’ım, lütfen bana bu inançlardan hangisinin doğru olduğunu göster?’
Eşimin İsa Mesih’i düşünmemi rica etmesinin üzerinden on sekiz ay geçmişti. Şu anda her zaman olduğumdan daha fazla kafam karışmış ve savunmacı bir hal almıştım. Alex artık kalmak üzere eve dönmüştü ve benimle ilgili olarak zorlanıyordu. Hayatını gerçekten zorlaştırıyordum. Sanki evimizde ruhsal bir savaş meydana geliyordu. Onunla kiliseye gitmeyi kabul ettim ama toplulukla beraber dua ve ilahilere katılmıyordum. Söyledikleri ve ilahilerine inanmıyordum ki neden katılacaktım?
İsa’nın Tanrı olduğu gerçeğine inanamıyordum. Sürekli bunu işitiyordum ve bana göre bu Tanrı’ya küfürdü! Hem mantıksızdı hem de tüylerimi ürpertiyordu! Bu insanlar nasıl bütün bunlara inanabiliyorlardı?
4-5 ay boyunca bu kiliseye devam ettikten sonra eşim şehir dışında olduğu için bir Pazar günü kiliseye tek başıma gittim. Kilise önderini ve diğer genç çiftleri yakından tanıdığım için toplantıya yalnız başıma gitmekten çekinmedim. Arkadaşlar arasında olacaktım. O sabah, kilise önderi henüz İsa’ya Kurtarıcı ve Rableri olarak iman etmemiş kişileri O’na inanmaya davet ettiği sırada kilisenin geri kalanıyla birlikte ‘Yüce Lütuf’ ilahisini söylerken buldum kendimi.
Yüce lütuf! Sesi tatlı
Suçluyken kurtuldum!
Kör gözlerim de açıldı,
Kayıpken bulundum.
Hem korkuttu beni lütfun,
Hem korkumu sildi,
Sana iman ettiğim günüm,
Lütfun ne hoş geldi…
Bunu yaptığıma inanamıyordum! İlahi söylüyordum! İlahinin ortasında durdum ve artık söyleyemiyordum. Kilise önderi topluluğa, ‘Tanrı aranızdan kimseyi İsa Mesih’e iman etmeye çağırıyor mu’ diye sordu. Eğer yüreklerine konuşan Tanrı ise kimsenin çekinmemesini söyledi. ‘Ön tarafa gelin’ dedi ‘ve hayatınızda ilk kez İsa Mesih’i Kurtarıcınız ve Rabbiniz olarak açıklayın!’
Kilisenin ön kısmına gitmeyecektim. İçimde duygusallaşmıştım ve söylediğim ilahiden etkilenmiştim. Ama Alex yoktu. Sonunda İsa’nın Tanrı olduğuna hala İNANMADIĞIMA karar verdim. Kilise önderi bekledi kimse öne çıkmadı. O akşam Alex eve geldiğinde ona bir şey söylemedim. Ertesi sabah uyandım ve eşime İsa’nın Tanrı olduğuna ve günahlarımı bağışlaması ve Kurtarıcım olması gerektiğine inandığımı söyledim. Alex o kadar şaşırmıştı ki bir bebek gibi ağladı. Tanrı’nın ani bir şekilde nasırlaşmış yüreğimi değiştirebildiğine inanamıyordu. Gerçekten de yüce bir lütuf! Tanrı hayatımda bu işi, arkadaşlarımın ve eşimin bana karşı tanıklıkları aracılığıyla yaptı. Ne büyük sevinç! Artık YENİDEN DOĞMUŞTUM ve bunun ne anlama geldiğini biliyordum! İsa günahlarım için ölmüştü ve ben de kendimi ölmüş sayıyordum. Artık Tanrı bana günahlarımın bedelini ödetmeyecekti. İlk ve son kez kesin olarak ödenmişti. İkinci kez yani bir kez İsa ve sonra benim tarafımdan ödenmeyecekti. İsa’nın akan kanı sayesinde Tanrı bana yeni bir yaşam vermişti. Tanrı’nın Kutsal Ruhu ile dolu yeni bir yaratıktım.
“Bir kimse Mesih'teyse, yeni yaratıktır; eski şeyler geçmiş, her şey yeni olmuştur. Bunların hepsi Tanrı'dandır. Tanrı, Mesih aracılığıyla bizi kendisiyle barıştırdı ve bize barıştırma görevini verdi. Şöyle ki Tanrı, insanların suçlarını saymayarak dünyayı
Mesih'te kendisiyle barıştırdı.” (2.Korintliler 5:17-19, İncil)
Babam ruhsal olarak inancımı değiştirmemden bir yıl önce hayatını kaybetti. Annem çok dinine bağlı bir Müslüman değildi. Ama anneme İsa Mesih’e inancımı açıkladığımda annem ve erkek kardeşim bana düşman oldular. O andan itibaren annem, ben ölmüşüm, yokmuşum gibi davrandı. Fakat bu kez ailemi kazanmak için imanımdan vazgeçmeye hazır değildim. Tanrı artık benim göksel Babam ve hayatımı imanda pek çok kardeşimle sardı. Hepimiz yaşayan Rab İsa için ortak bir hayat amacını paylaşıyoruz.
“Fikrimi değiştiren neydi?” diye soracaksınız. Ne değil, kim. İsa değiştirdi. Cevap O. Gerçek O. İsa şöyle dedi, “Gerçeği bileceksiniz ve gerçek sizi özgür kılacak.” (Yuhanna 8:32, İncil)