Öncelikle, size bir soru sorayım. Kahve tiryakisi misiniz? Starbucks’ı duydunuz mu? Küçük bir kentte yaşıyorsanız Starbucks Kafelerini duymamış olabilirsiniz. Düşünebileceğinizden çok daha fazla kahve çeşidi ve aroması sunuyorlar. Bunu kesin olarak biliyorum çünkü çocuklarımızdan biri her ay harçlığının bir kısmını Starbucks’ta harcıyor. Starbucks çağımızın bir simgesi! Bugün, beğenileriniz ve ihtiyaçlarınız ne olursa olsun dünyamızda hemen hemen istediğiniz her şeyi bulabilirsiniz. Herkes seçmek istiyor! Bazı fast food restoranları harika görünen yiyecekler arasından isteğinize göre seçmenize hatta porsiyonu büyütmenize izin veriyorlar! Yani porsiyonları daha da büyütüyorlar!
Hangisi Doğru?
Peki ya din? Aralarından seçebileceğiniz bu kadar çok din varken hangisinin sizin için en doğru din olduğunu nasıl bilebilirsiniz? İnsan kendisini neden Muhammed’inki yerine İsa’nın öğretişlerine adasın? Ya da tersini yapsın? Neden Tanrı’nın Musa’ya verdiği On Buyruk’la yetinmeyelim? Neden bunları yaşam kuralımız haline getirmeyelim? Din, dondurma ya da kahveye katılan aroma gibi isteğe göre seçilecek bir şey mi? Siz de ben de bundan daha ciddi olduğunu biliyoruz. Bu nedenle bugün birbiriyle ilgili bu iki soruyu sorduğunuz için memnun oldum.
Ruhsal konular hakkında uzun uzun konuştuğum her Müslüman, İslam’ın Hıristiyanlık’ın yerine geçtiğini iddia etmiştir. İslam’ın kendisinden önce gelen bütün ilahi vahiyleri ve ilahi olarak belirlenmiş zorunlulukları geçersiz kıldığını söylüyorlar. Bu iddianın temelsiz olduğuna inanıyorum. Tabii ki aksine inanabilirsiniz ama bu bunun doğru olmasını sağlamaz. Tanrı’nın birkaç peygamberine vahiylerini yazılı olarak getirmek üzere esinlediğine inanıyorsunuz. Bu peygamberlerin görevleri sınırlı, kitapları eksik ve daha sonra değiştirilmişti. Tanrı’nın Muhammed aracılığıyla insanlığa vereceği vahyi tamamladığına inanıyorsunuz. Çok iyi bilinen bir hadis bu konuyu açıklığa kavuşturuyor:
Ebu Huraira tarafından anlatılmıştır: Allah’ın Elçisi şöyle dedi, "Benim, benden önceki peygamberlere benzerliğim, çok güzel bir ev yapıp köşelerden birinde bir tuğlayı eksik bırakan adama benzer. İnsanlar çevresini dolaşıp ne kadar güzel olduğuna bakarlar ama sonra, ‘Bu tuğla yerine konulsun!’ derler. İşte ben bu son tuğlayım, Peygamberlerin sonuncusuyum.’" (Sahih al-Buhari, Cilt 4, Kitap 56, Hadis 735)
Bütün Bina Çevresinde Devamlılık Vardı
Gençlik yıllarımda babamın inşaat firmasında çalışıyordum. Babam lüks evler yapan bir inşaat şirketinin sahibiydi. Bu müstakil evler çok büyüktü. Benim işim yolun kenarından kiremit ve tuğla taşımaktı. Taşımanın büyük bir kısmı el arabasıyla yapılıyordu ama yine de el arabasından farklı noktalarda çalışan duvar ustalarının yanına tuğlaları taşımam gerekiyordu. Duvar ustalarının her bir duvarı ne büyük ustalıkla yaptıklarını görmek beni her zaman büyülerdi. Her tuğla sırası mükemmel hizada olurdu. Ayrıca, bütün bina çevresinde devamlılık vardı. Bir duvarın diğer duvarla buluştuğu noktada tuğla sırası kusursuz bir şekilde birleşirdi.
Sorunuzu okuduğum zaman o yazları ve kusursuz bir şekilde dizilmiş tuğla sıralarını düşündüm. Tanrı’nın insanlığa verdiği eksiksiz vahyini bu lüks evlerden biriyle karşılaştıralım. Tevrat, Zebur ve İncil’in duvarların üçünü oluşturduğunu düşünelim. Sonra da İslam’ın dördüncü duvar olarak Tanrı’nın binasını tamamladığını söyleyelim. Bu binanın yapıcısı Tanrı’nın dördüncü duvarı, binayı tamamlayacak şekilde yerleştirmesini beklemeliyiz değil mi?
Sorunuza yanıtımı okurken Tanrı’nın binasının, İncil ve Hıristiyanlık duvarının Kuran’ı ve İslam’ı temsil eden duvar ile birleştiği köşede durduğumu hayal edin. Bu iki duvarın birleştiği yerde her iki duvarın da aynı ilahi düşünceden kaynaklandığı açıkça görülür mü? İncil ve Hıristiyanlık’ı temsil eden duvarla Kuran ve İslam’ı temsil eden duvarın köşesinden geçerken devamlılık bulacak mıyız? Her bir duvardaki tuğla sırası köşede diğer sırayla kusursuz bir şekilde karşılaşacak mı?
1. KONU – DEVAMLILIĞIN ÖNEMİ
Bir dinin önceki bir dinin organik gelişimi olduğunu iddia etmesi için devamlılık olması gereklidir. Diğer bir deyişle, önceki dindeki önemli konularda, yüksek oranda fikir birliği olması gerekir. Bir dereceye kadar, İslam’ın Hıristiyanlık ve Yahudilik’in devamı olduğu iddiasını anlayabiliyorum, özellikle Yahudilik’in Eski Antlaşma’nın dini olduğunu kabul edersek.
Tanrı’yla ilgili olarak, Tanrı’nın var olduğuna inanıyorsunuz, tek olduğuna, evreni yarattığına, egemen olduğuna, güçlü olduğuna ve yarattıkları içinde etkin olduğuna inanıyorsunuz- özellikle de insanlıkla, O insanların yaşamlarının en derin ayrıntılarını bilir. Ayrıca, bütün insanlığın iyi ve kötü işleri için hesap vermesi gerektiğine inanıyorsunuz. Hıristiyanlar ve Müslümanlar Tanrı’nın insanlığa, hem insan hem de melek habercilerle konuştuğuna inanırlar. Tanrı’nın vahyinin kutsal kitaplarda yazıldığı konusunda da hemfikiriz.