Dün, posta kutumuzda bir davet bulduk. Yaşadığımız yerdeki bir restorandan geliyordu. Ana yemekleri son derece lezzetli gösteren renkli resimler menüye ve arka sayfadaki adrese yakından baktırtıyordu. Bu hayatta aldığım en anlamlı davet olmasa da, yine de bir davetti. Parçası olduğum başka birkaç daveti hatırlatıyor bana.
Yıllar önce birine çok özel bir davetiye verdim. Çok güzel bir bayana benimle evlenmesini teklif ettim. Evlilik teklifi her gün yapılan bir şey olmadığı için bunu olabildiğince hatırlanacak bir şekilde yapmaya çalıştım. Çok kısa bir ziyaretti çünkü bir iş seyahati nedeniyle onun yaşadığı şehirden sadece geçiyordum. O birkaç kısa saatin içine ne kadar mutluluk ve heyecan sığdı bir bilseniz. Bu arada, evet dedi.
Davetler özeldir. Bazıları, birini öğle yemeğine davet etmek gibi daha sıradandır. Bazıları, birine iş teklif etmek için önemlidir. Bazıları, daimidir, evlenme teklif etmek gibi. Ama hepsi özeldir.
Bazı davetler bizi gerçekten onurlandırır ve bu nedenle nazik ve düşünceli bir karşılığı hak eder. Ne var ki, en inanılmaz davetiyeler zarfların içinde posta kutunuza sıkıştırılmış olarak ya da Çin fal kurabiyeleri içinde bulunmaz, Kutsal Kitap’ta bulunur. Kutsal Kitap’ın Tanrısı’nı okuyup davetini görmemezlik edemezsiniz. Havva’yı Adem’le evlenmeye davet etti. Hayvanları gemiye binmeye davet etti. Zinada yakalanan kadını, diğer herkes taşlamak isterken, yeni bir başlangıç yapmaya davet etti. Öğrencilerinden biri olan Tomas’ı, Roma mızrağının böğründe bıraktığı yaraya dokunmaya davet etti. Ellerine bakmaya davet etti çünkü o yaralar da çarmıha gerilmesini anımsatıyordu.
Tanrı, davet eden bir Tanrıdır. Nitekim öyle görünüyor ki, Tanrı’nın en sevdiği sözcük, “gel”dir.
“RAB diyor ki, “Gelin, şimdi davamızı görelim. Günahlarınız sizi kana boyamış bile olsa kar gibi ak pak olacaksınız.” (Yeşaya 1:18, Eski Antlaşma)
“Ey susamış olanlar, sulara gelin.” (Yeşaya 55:1, Eski Antlaşma)
“Ey bütün yorgunlar ve yükü ağır olanlar! Bana gelin, ben size rahat veririm.” (Matta 11: 28, İncil)
Tanrı, davet eden bir Tanrıdır. Tanrı çağıran bir Tanrıdır. Tanrı, kapıyı açan ve aç yolcuları yemeğe çağıran bir Tanrıdır. Daveti sadece Kral tarafından hazırlanan bir yemeğe davet değildir. Tanrı’nın aklındaki sonsuzluktur, size cennette sonsuz yaşam vermek istiyor. Bu davetle, Egemenliğine gelmenizi ve gözyaşı, mezar ve acı olmayan bu dünyada mesken kurmanızı istiyor. Kim gelebilir? İsteyen herkes. Davet, herkesedir ve kişiseldir. Davetiyede, parlak yeni ayakkabılar ya da smokin giymeniz ya da sadece özel günlerde giydiğiniz giysiyi giymeniz söylenmiyor. Hayır, sadece yeniden doğmanız gerekiyor. Merak etmeyin. Tanrı, yeniden doğum sağlayabilir. Bunu yüzyıllardır yapıyor ve her birinde başarılı oldu. Sizinki de benimki kadar muhteşem olacak. Çocuklarımızdan biri bunu dört yaşında yaşadı. Sonrasında hiç aynı olmadı, sadece her açıdan daha iyi oldu. Bu nedenle, yaşınız ya da ruhsal durumunuz konusunda kaygınız olmasın.
İsa yaşamının son haftasında, acil davetler konusunda iki hikaye anlattı. Birincisi, babalarının bağda çalışmaya gönderdiği iki erkek kardeş hakkında. Aynı daveti alıyorlar; verdikleri karşılık ise birbirinin karşıtı. Biri, hayır diyor, sonra fikrini değiştirip gidiyor. Diğeri evet diyor, sonra fikrini değiştirip kalıyor.
İkinci hikaye, oğlu için bir düğün şöleni hazırlayan bir kral hakkında. İnsanları şölene davet ediyor ama insanlar gelmiyorlar. Bazıları daveti görmezden geliyor, bazıları çok meşgul olduklarına dair mazeret veriyorlar, diğerleri ise davetiyeyi taşıyan hizmetkarları öldürüyorlar.
Bunu biraz düşünün. Sizce İsa bu hikayeleri anlatırken kendini nasıl hissediyordu? Eğer kişisel olarak birini davet ettiğiniz ve bu davetin görmezden gelindiği bir durum olduysa, siz kendinizi nasıl hissettiğinizi bilirsiniz. Çoğu insan İsa’yı reddetmiyor... sadece davetini yeterince düşünmüyorlar. Sonra bir de gelip ‘Hayır, davetiye doğru basılmamıştı. Böyle bir davetiye yok. Böyle bir Tanrı yok.’ Diyenler var. Bu insanlar da, insanın kafasını karıştırıp yollarına devam ediyorlar.
Tanrı’nın kendisine gelmemiz konusunda belirgin davetine karşılık net olmayan karşılıklar verdiğimizde Tanrı’yı üzüyor olmalıyız. “Rab İsa, beni davet etmen ne kadar nazik bir davranış. Biliyorsun, ailem oldukça dindardır. Büyük büyük dedelerimden birinin bir pir olduğunu herhalde hatırlıyorsundur. Dediğim gibi, ailemiz yıllardır din taraftarıdır. Selma teyzem, Zemzem Pınarı hakkında kısa hikayeler yazmıştı. Evet, biliyorum bazı batıl inançlarım var ve büyük olasılıkla bunlar doğru değil ama sana on bir muskamızdan bahsedeyim, bunların altın olarak ağırlığı...”
Tanrı, bu gibi laflar için şu sözleri söyledi:
“Bütün bunları yaptınız, diyor RAB, size defalarca seslendim ama dinlemediniz; sizi çağırdım ama yanıt vermediniz.” (Yeremya 7:13, Eski Antlaşma)
Tanrı’yı tanımak demek, davetini almak demektir. Sadece işitmek değil, sadece çalışmak değil, sadece bilmek değil, ama kabul etmek. Bu web sitesini araştırarak tam olarak bunu yapıyorsunuz ve bu iyi bir şey. Okumaya, düşünmeye, okuduklarınızı değerlendirmeye, size öğretilenler üzerinde yeniden düşünmeye, sonra bunlar için tatmin edici yanıtlar bulmaya ve dua etmeye devam edin. Ama şunu unutmayın, Tanrı’nın daveti hakkında çok şey öğrenip buna hiçbir zaman kişisel olarak karşılık vermemek mümkündür.
Umudum ve duam, İncil’i ve Hıristiyan imanı hakkında makaleleri okudukça, Tanrı’yı daha fazla anlamanızdır. Tanrı, isteği ve teklifi konusunda açıktır. Seçim bize kalmıştır.