Umarım bu yazı, bu seride okuyacağınız son yazı olur. Eğer değilse, şu anda durup, baştan başlamak için çok geç sayılmaz. Öte yandan, bu yazı bir yandan yeni konuları ele alırken bir yandan da, başka yerlerde söylenenleri özetliyor. Yazımız, Katolik Kilisesi’nin öğrettikleriyle Kutsal Kitap’ın öğrettikleri arasındaki temel farkları anlamanıza yardımcı olacaktır.
Hayal Edilemez Boyutlarda bir Sevgi Hikayesi
Hıristiyan dininin merkezinde, günahsız, kutsal bir Tanrı’nın, İsa Mesih aracılığıyla günahkar insanlıkla barışmasının hikayesi yatmaktadır. İnsanlığın Tanrı’yla barışmasının hikayesi, Tanrı tarafından yazılmış bir hikayedir ve ancak Tanrı’nın tasarlayabileceği şekilde tasarlanmıştır. Eğer anlamıyorsanız, olsun. Tanrı’dan size açıklamasını isteyebilirsiniz.
“Yazılmış olduğu gibi, ‘Tanrı'nın kendisini sevenler için hazırladıklarını hiçbir göz görmedi, hiçbir kulak duymadı, hiçbir insan yüreği kavramadı.” (1.Korintliler 2:9)
Hıristiyan inancının büyük gerçekleri insanların keşfedebileceklerinin ötesinde yatıyor. Şayet sadece bizim duyularımıza kalacak olsaydı, Tanrı’nın yaptıklarını anlayabilirdik. Gözlerimiz ve kulaklarımız, akıl yürütme becerimizle bir araya geldiğinde, Tanrı’nın bizler için hazırladıklarını anlamamızı sağlarlardı. Maalesef, doğanın alanı dışında olanlar -doğaüstü olan şeyler- ancak vahiy ışığıyla keşfedilebilir. Ancak Tanrı, Tanrı’yı açıklayabilir. Bunu ikinci ayette görüyoruz.
“Yazılmış olduğu gibi, ‘Tanrı'nın kendisini sevenler için hazırladıklarını hiçbir göz görmedi, hiçbir kulak duymadı, hiçbir insan yüreği kavramadı. Oysa Tanrı Ruh aracılığıyla bunları bize açıkladı. Çünkü Ruh her şeyi,Tanrı'nın derin düşüncelerini bile araştırır.” (1.Korintliler 2:9-10)
Aklım benim bir parçam olduğu için şu an aklımdan geçenleri biliyorum. Ben açıklamadıkça aklımdan geçenlerin hiçbirini bilemezsiniz. Düşündüklerimi veya planladıklarımı sizinle paylaşmazsam, sizin için bir sır olarak kalmaya devam ederim. İyi haber, Tanrı’nın kendisi hakkındaki en derin şeyleri anlamamızı arzulamasıdır. Ne var ki, O’ndan bizleri aydınlatmasını istemeliyiz.
İncil’i okurken Tanrı’ya sorular sorun. Basit gibi görünebilir fakat Tanrı’ya sorular sormak alçakgönüllülük ve bağlılık demektir. Tanrı’dan size anlayış vermesini isteyin. Saklı olan şeyleri açıklamasını isteyin. Tanrı’dan size nasıl dua edeceğinizi göstermesini isteyin. Kendisini size açıklamasını isteyin. İsteyin ve ileride de istemeye devam edin. Size tavsiyem, İsa Mesih aracılığıyla Tanrı’nın size olan sevgisinden daha azıyla yetinmemeniz.
"Bir rupi, efendim"
Skye Jethani, The Divine Commodity (İlahi Meta) adlı kitabında, babasıyla birlikte Hindistan’a yaptıkları bir yolculuğun hikayesini paylaşıyor. Yeni Delhi’nin sokaklarında dolaşırken, yanlarına küçük bir çocuk yaklaşmış. Çocuk, “ip kadar sıska, üzerindeki yırtık pırtık mavi şortu dışında çıplakmış. Bacakları sert ve çarpıkmış, kendisi üzerinde çarpılmış tel bir askı gibi.” Durumu nedeniyle, küçük çocuk, ancak nasırlanmış dizleri üzerinde sürünebiliyormuş. Çocuk Skye ve babasına kadar ulaşır ve yalvarır, “Bir rupi, lütfen! Bir rupi!” Skye, babası çocuğun bitmeyen yalvarışlarına cevap verdiğinde neler olduğunu şöyle anlatıyor:
“Ne istiyorsun?” diye sordu babam.
“Bir rupi, efendim,” dedi çocuk, bir yandan da, elini ağzına götürüyor ve başını saygıyla eğiyordu.
“Peki ya sana beş rupi versem?” dedi. Çocuğun boyun eğen duruşu aniden asileşti. Elini çekti ve dudağını büktü. Babamın şaka yaptığını, ona güldüğünü düşündü. Ne de olsa, kimse istemeden beş rupi’den vazgeçmezdi. Çocuk uzaklaşmaya ve lanet sözleri mırıldanmaya başladı.
Babam elini cebine soktu. Madeni paraların sesini duyan çocuk durdu ve omzunun üzerinden arkasına baktı. Babam elinde beş rupi’lik bir madeni para tutuyordu. Dona kalmış çocuğa yaklaştı ve parayı eline koydu. Çocuk ne hareket etti, ne de bir söz söyledi. Elindeki madeni paraya bakakaldı. Çocuğu geçtik ve sokağın karşısına geçmek üzere ilerledik.
Bir an sonra bağırma yeniden başladı, ama bu kez çocuk “Teşekkürler! Teşekkürler! Tanrı sizi bereketesin!” diye bağırıyordu. Yine peşimizden koştu -ama para için değil- babamın ayaklarına dokunmak için. Sakat olduğu için daha yukarıya erişemiyordu.
Acaba Tanrı böyle mi görüyor diye merak ediyorum. Tanrı’nın sevgisinin ölçüsü yoktur. Eminim bunu çıkaracak kadar çok okudunuz Kutsal Yazılar’ı. Sorun Tanrı’da değil, sorun bizimle ilgili. Tanrı bizleri, günah işlemeden duramayan ve yardımına ümitsizce ihtiyaç duyan yaratıklar olarak görür. Fakat gerçekten ihtiyacımız olanı istemek yerine, verebileceği ve vermeyi isteyeceğini arzulamak yerine, biz daha azıyla yetiniyoruz.
Size önerim, bu yazıyı okurken Tanrı’nın size vermek istediklerini almanızdır. En büyük armağanlarından birinin cennette O’na katılmak olduğunu keşfedeceksiniz. Sonsuzluk boyunca.