headerLogo2b-18pt-myriadpro

İsa ve Mucizevi Belirti İsteği

OLAY: Ferisiler bir belirti istedi

AYETLER: “Ferisiler gelip İsa'yla tartışmaya başladılar. O'nu denemek amacıyla gökten bir belirti göstermesini istediler. İsa içten bir ah çekerek, "Bu kuşak neden bir belirti istiyor?" dedi. "Size doğrusunu söyleyeyim, bu kuşağa hiçbir belirti gösterilmeyecek." Sonra onları orada bırakıp yine tekneye bindi ve karşı yakaya yöneldi.” (Markos 8:11-13, İncil)

İSA’NIN DUYGUSU: Sıkıntı

NEDENİ: O’nu tuzağa düşürmeye çalışıyorlardı.

EYLEM: Onların yanından ayrıldı.

ÜZERİNDE DÜŞÜNMEM GEREKEN KONU:            

01 image12028 sigh olive xxx 45İsa İncil’de kaç kez ah çekti? Sadece iki kez. İsa’nın ah çektiğinin kaydedildiği diğer olay, İsa neredeyse konuşamayan sağır bir adamı iyileştirmeden hemen önceydi. İsa ona acıdı ve onu iyileştirerek hem merhametini hem de gücünü gösterdi. İncil’i kendi başınıza okudukça İsa’nın insanlığın fiziksel sorunlarından ne kadar etkilendiğini göreceksiniz. Bütün o sefalet, bütün hastalıklar, bütün kederler. Hepsi İsa’yı izleyen kalabalıkların sayısından çok daha fazlaydı. 

Fakat bugünkü ayetlerimizde, İsa sağır ve dilsizleri gördüğünde ne kadar derin bir ah çekse de, din önderleri soru sorduğunda daha da derin bir ah çekti. “Ferisiler [din önderleri] gelip İsa'yla tartışmaya başladılar. O'nu denemek amacıyla gökten bir belirti göstermesini istediler.” Bu sahnede ne, İsa’nın bu kadar derin bir duygu sergilemesine neden olabilir?

Çok tanıdık bir sahneydi. Din önderleri İsa’ya karşı harekete geçer. İsa’dan öğretiş almak ve ondan öğrenmek istiyormuş gibi davranarak, hemen O’nu sorgulamaya başlarlar. Amaçları O’nu bir şekilde tuzağa düşürmek ve sonra halka dini sömüren bir şarlatan olduğunu göstermekti. Ne kadar da yanılıyorlardı!

Bu din önderlerinin nasıl olduklarını daha iyi anlamak için bu dizide yer alan, İsa ve Katı Yürekli Din Önderleri adlı makaleyi okumalısınız. Kısacası, bu adamlar kendilerine emanet edilmiş halka merhamet gösterme becerisini yitirmiş dindar kuralcılardı. Sadece kendileriyle ilgileniyorlardı.

Din önderlerine ve siyasi liderlere güveniyor musunuz? Yetkili konumlarda bulunanların söylediklerine güveniyor musunuz? Yakın arkadaşlarınız ve aileniz dışında herhangi birisinin söylediklerine güveniyor musunuz? Daireyi biraz daha daraltalım. Anneniz dışında herhangi birine gerçekten güveniyor musunuz? Buradaki kilit sözcükler doğruluk ve dürüstlüktür. Eğer yetkili konumlarda bulunanları doğruluk ve dürüstlüklerine göre ölçseydiniz, onlara nasıl bir karne verirdiniz? 

İsa bu din önderlerine baktı ve şunları hemen anladı,

Yürekleri yozlaşmıştı.
Artık yaşayan Tanrı’ya yönelmiyorlardı.
Sorularında kendisine karşı dürüst davranmıyorlardı ve bu nedenle,
Gizli bir planları vardı.

02 image11246 hypocrite mask 45Ruhsal önderleri bu adamlar olduğuna göre ulus nasıl bir umuda sahip olabilirdi? İsa derin bir ah çekti.

İkiyüzlülük doğruluğun karşıtıdır ve işte İsa din önderlerini tam olarak bu konuda suçluyordu. İncil’de bir bölümde İsa, iğneleyici bir söz olan ‘ikiyüzlü’ sözcüğünü tam altı kez kullanıyor. Orijinal anlamında ikiyüzlü, izleyiciler önünde bir oyun sergilerken maske takan oyuncu demektir. Bu suçlama, din önderleri için özellikle öfkelendiriciydi çünkü Yunan tiyatrosu da dahil her türlü Yunanlaşmaya karşıydılar. Özünde, İsa onlara nefret ettikleri şey olduklarını söylüyordu!

Dünyanın çeşitli yerlerinde binlerce kişiyle anket yaptıktan ve 400’den fazla yazılı vak’a çalışmasını yaptıktan sonra, araştırmacılardan oluşan bir takım bu niteliklerin bir liderde en arzu edilen nitelikler olduğunu saptadılar. Her ankette, dürüstlük veya doğruluk başka her nitelikten çok daha fazla kez belirtilmiştir. Mantıklı, değil mi? İnsanlar birini izleyecekse, bu ister savaşta, ister işte, isterse cennete gittiğini umut ettikleri yolda olsun, liderlerinin güvenilir olduğuna dair güvence isterler.

Eski Antlaşma’daki bir sahneye kulak verelim. İsrail’in, liderlerinden birine karşı büyük saygısı vardı. Samuel. Doğrulukla parlayan bir adamdı. Samuel, insanların güvenebileceği biriydi ve insanlar kendisine güvendiler.

“Bundan sonra Samuel İsrail halkına şöyle dedi: “Bana söylediğiniz her şeye kulak verdim: Size bir kral atadım. Şimdi size önderlik yapan bir kralınız var. Bense yaşlandım, saçım ağardı. Oğullarım da sizlerle birlikte. Gençliğimden bu güne dek size önderlik yaptım. İşte karşınızda duruyorum. Hanginizin öküzünü aldım? Kimin eşeğine el koydum? Kimi dolandırdım? Kime baskı yaptım? Göz yummak için kimden rüşvet aldım? 03 image11250 crowd sharpened 45RAB'bin ve O'nun meshettiğinin önünde bana karşı tanıklık edin de size karşılığını vereyim.” Halk, “Bizi dolandırmadın” diye karşılık verdi, “Bize baskı da yapmadın. Kimsenin elinden hiçbir şey almadın.” (1.Samuel 12:1- 4, Eski Antlaşma)

İsrail’e onlarca yıl önderlik ettikten sonra yaptığı veda konuşmasında, Samuel herhangi birinden haksızlık yaparak bir şey aldıysa bunu geri ödemeye söz verdi. Ne söz ama! İnsanların karşılığı ise daha da etkileyiciydi. Kimse Samuel’e karşı bir şey söyleyemedi. Samuel’in dürüstlüğü ve kişisel doğruluğu hayatının her alanına girmişti. Ve insanlar bunu biliyorlardı. Mesele her zaman, sadece sözlere değil, karaktere dayanıyor öyle değil mi? Kutsal Kitap’a göre doğruluk, sadece doğru olan şeyi yapmak değildir; doğru yüreğe sahip olmak ve içinizde nasılsanız dışınızda da öyle olmanıza izin vermektir. Tanrı böyledir. İnsanın da böyle olmasını ister.