Kaç Hıristiyan’ın oruç tuttuğunu söylemek zordur. Fakat oruç tutanlar Müslümanlar’la aynı nedenlerden ötürü oruç tutmazlar. Dinlerinin gereği olduğu için oruç tutmazlar. Oruç tuttuklarında Hıristiyanlar’ın nelerden uzak durması gerektiğiyle ilgili kurallar da yoktur. Bunu biliyor muydunuz? Orucun ne zaman bozulacağıyla ilgili düzenlemeler de yoktur. Örneğin, İmami İslam Hukuku Okulu’na göre, havaya kalkmış yoğun bir toz bulutunu içine çekmek orucu bozar. Yere kazayla düşen bir un torbasının patlamasıyla ortaya çıkan toz da buna dahildir. İncil’de böyle bir şey yoktur.
Hıristiyanlar oruç tutar mı? Evet. Aşağıdaki ayetlerden dikkat ederseniz İsa eğer oruç tutarsanız değil, oruç tuttuğunuz zaman diyor. Kaç Hıristiyan’ın oruç tuttuğunu anlamanın zor olmasının nedenlerinden birini burada görebilirsiniz. Gizli bir şekilde yaptıklarında nasıl anlayabilirsiniz?
“Oruç tuttuğunuz zaman, ikiyüzlüler gibi surat asmayın. Onlar oruç tuttuklarını insanlara belli etmek için kendilerine perişan bir görünüm verirler. Size doğrusunu söyleyeyim, onlar ödüllerini almışlardır. Siz oruç tuttuğunuz zaman, başınıza yağ sürüp yüzünüzü yıkayın. Öyle ki, insanlara değil, gizlide olan Babanız'a oruçlu görünesiniz. Gizlilik içinde yapılanı gören Babanız sizi ödüllendirecektir.” (Matta 6:16-18)
Hıristiyanlar’ın Müslümanlar’la aynı nedenlerden ötürü oruç tutmadıklarını söylemiştim. Bu bölümün son ayetine göre tersini düşünebilirsiniz. “Gizlilik içinde yapılanı gören Babanız sizi ödüllendirecektir.”
Tanrı’nın sonunda bizi cennette ödüllendireceği umuduyla mı oruç tutuyoruz? Kesinlikle hayır. Hıristiyanlar Tanrı’nın iyiliğini kazanmak için oruç tutmazlar. Hıristiyanlar Yargı Günü’nde iyi işlerinin kendi hesaplarına sayılacağı ümidiyle kendilerini iyi işlere adamazlar. İsa’nın bu ayette vaat ettiği gibi göksel Babamız tarafından bu şekilde ödüllendirilmek imanımızın iyi işlere dayandığı anlamına gelmez. Bunlar gerçek imana sahip olduğumuzun kanıtıdır. Tıpkı elma ağacı üzerindeki elma meyvasının ağacın elma ağacı olduğunu kanıtlaması gibi. Hıristiyan inancı Tanrı’nın iyiliğine dayanır. Fakat biz bu iyiliği Tanrı’dan, dua etmeden, oruç tutmadan ya da yoksullara yardım etmeden çok önce aldık. İsa Mesih’e iman edip güvendiğimiz an cennetteki yerimiz güvence altına alındı. Tanrı bize gerçekten de iyilik etti. Fakat bu bizim erdemlerimize bağlı değildir. Bir gün cennette olacaksak bu hakkımız olduğu için olmayacak. İyi işlerle dolu bir yaşam sürdüğümüz için olmayacak. Cennetin fiyat etiketi yoktur. Satın alınamaz, hak edilemez. Aşağıdaki ayette bunu görebilirsiniz:
“İman yoluyla, lütufla kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil, Tanrı'nın armağanıdır. Kimsenin övünmemesi için iyi işlerin ödülü değildir.” (Efesliler 2: 8-9)
Cennet hak ederek gidebildiğimiz bir yer değildir. Öyle olsaydı, ne yapmaya başlardık? Ruhsal başarılarımız ve kişisel fedakarlıklarımızla övünerek başlardık. Kendimizi başkalarıyla kıyaslardık ve dini görevlerine bizim kadar bağlı olmayanları gizli gizli küçük görürdük. Cennet insana Tanrı’nın bizim için yaptıklarına bağlı olarak verilseydi kendi iyiliğimiz hakkında ne yapardık? Cennet Tanrı’nın armağanı olsaydı?
“Çünkü günahın ücreti ölüm, Tanrı'nın armağanı ise Rabbimiz Mesih İsa'da sonsuz yaşamdır.” (Romalılar 6: 23)
Bu konuyu daha ayrıntılı bir şekilde araştırmak isterseniz lütfen Sorular bölümünde Tanrı Merhametli Olsaydı Benim İçin Ne Yapardı? adlı sorunun yanıtını okuyun.
Oruç Tutmak Konusuna Geri Dönelim
İsa’nın iyi işlerimizi gizli olarak yapmamız üzerinde bu kadar çok durmasının nedenlerinden biri İsa’nın dönemindeki dindar insanların üstü örtülü ama kötü işleriydi. Din önderleri sıradan halkın hayranlığını kazanmaya bayılırlardı. Yaptıklarını yapma nedenleri benliklerini reddetmek değil, övgü ve yüceltilme sevgisiydi. Ya Tanrı’nın onurunu kazanmaktansa insanların alkışlarının çok daha iyi olduğuna inanıyorlardı ya da Tanrı’nın onayının insan alkışıyla ölçülebileceğini düşünüyorlardı. Her iki durumda da hatalıydılar.
Tevrat ve Zebur döneminde orucun dışsal kurallarına çok fazla değer veriliyordu – buna ve bütün iyi işlerin yapılmasına. Bu hata İsa’nın döneminde de hakimdi ve İsa da öğrencilerini bu konuda uyardı. Örneğin, Yahudiler’in oruç günleri, Pazartesi ve Perşembe’ydi. Bu günlerin pazar günü olması ve kırsal bölgelerden insanların alışveriş için Yeruşalim’e gelmeleri de rastlantı değildi herhalde. Halk arasında dindarlığın gösterilmesi için harika bir fırsattı. Yahudiler oruç sayesinde kendilerini memnun etmenin yollarını çok iyi biliyorlardı. Saçlarını taramıyor, yüzlerini asıyorlardı ve böylece dinlerine daha az bağlı olan Yahudiler’in sempati ve hayranlığını kazanıyorlardı.
Kutsal Kitap’a göre gerçek oruç, ruhsal iletişimi düşünerek ‘yemek yememektir.’ Kutsal Kitap’ta insanların oruç tuttukları bazı örneklere bakalım. Bunlar herkesin oruç tutması için uygun nedenler olabilir. Fakat Kutsal Kitap’taki oruç geleneğine ve İsa’nın bundan söz etmesine karşın İncil’in öğretişi orucu zorunlu kılmıyor.