Birkaç yüzyıl önce Siyam Kralı ve Hollanda elçisi arasında geçen bir konuşmanın hikayesi anlatılır. Bildiğim kadarıyla gerçek bir hikayedir. Siyam (günümüzde Tayland) tropik bir bölgede olduğu için kral hiç soğuk havada bulunmamıştı. Don olduğunda meydana gelen değişimden de habersizdi. Bu nedenle, Hollanda elçisi ülkelerinde havanın gölleri dondurup üzerinde fillerin yürüyebileceği kadar sertleştirdiğini söylediğinde kral şöyle karşılık verdi, “Artık bir yalancı olduğunu biliyorum!”
Siz farkında olsanız da olmasanız da, siz de ben de kralın bulunduğu duruma benzer bir durumdayız. İncil de tıpkı elçi gibi anlamadığımız şeylerden ve hiç görmediğimiz yerlerden bahsediyor. Özellikle de bir gün ölümden diriltileceğimizi ve İsa Mesih’e iman ettiğimiz takdirde akla hayale sığmayan bir güzelliğe sahip, ‘cennet’ adı verilen bir yerde O’nunla birlikte yaşayacağımızı söylüyor. Ayrıca cennetin ne kazanıldığı ne de hak edildiği bildiriliyor. O halde, “Buna inanmaya cesaretim var mı?” sorusunu sormamızın şaşılacak bir yanı var mı? Bu iyi bir soru. Tanrı’nın vaatlerine inanmaya cesaretimiz var mı yoksa bu şeylere inanmamız sadece kendi kendimizi kandırmaktan mı ibaret?
Kralla elçiye dönelim. Bir an için elçinin krala bir buz kalıbı gösterebileceğini düşünün. Kuşkusuz buz kalıbını görmek, Hollanda’ya gidip donmuş bir gölü görmek gibi olamazdı, ama suyun üzerinde fillerin yürümesine olanak verecek şekilde donabileceğini kanıtlamış olurdu. Donan suyun fiziki özelliklerini anlamadan veya Hollanda’yı görmeden de kralın elçiye inanmak için iyi bir gerekçesi olurdu. Buzu bir kerecik olsun deneyim edebilmiş olsa, kralın tutumu düşmanca bir kuşkudan gerçek inanca dönüşebilirdi. O zaman başkalarına da, buzla ilgili deneyimini inanarak anlatabilir, donmuş göllerin bulunduğu Hollanda adında bir yerin varlığına inanmaları için onlara gerekçe verebilirdi.
Benzer şekilde, İncil’in İsa ve cennet hakkında söylediklerinin doğru olduğuna inanmak için nedenler vardır. Biz henüz diriltilmedik. Biz henüz cenneti görmedik. Ne var ki, İsa’nın, ölümü ve dirilişini önceden bildirdikten sonra, aslında fiziksel olarak ölümden dirilip insanlara göründüğüne ilişkin sağlam ve çürütülemez kanıtlar mevcuttur.
Aslında İsa’dan önce birçok elçi gönderildi ve bu elçiler bizlere O’nun geleceğini haber verdiler. Bu elçiler, İncil’de İsa hakkında kaydedilmiş olayların bazılarını önceden bildiren yüzlerce peygamberliği ileten elçilerdir. Peygamberlik, önceden yazılmış tarihtir. Sadece Tanrı bunu yapabildiği için bu peygamberlikleri hafife almamanızı öneriyorum. Bu peygamberlikler hakkındaki daha çok öğrenmek isterseniz internet sitemizde bulunan 332 Peygamberlik, Cırcırböceği ve İsa’ya Güvenmek adlı makaleleri mutlaka okumanızı öneririm. İsa’nın peygamberlikleri hakkında da bir yazı dizisi bulabilirsiniz.
“Bir dakika!” diyorsunuz, bir yandan da, aklınızın bir tarafında bir hamamböceğinin İsa’yla ne ilgisi var diye düşünüyorsunuz, “Siz bana İsa hakkında neye inandığınızı söylüyorsunuz ama ben buna inanmıyorum!”
Siyam Kralı, Hollanda elçisinin tanıklığına, onu yalancılıkla suçlayacak derecede inanmaktan çekinmişti. Siz de İncil’in söylediklerine inanmaktan bu derece çekiniyorsanız, o zaman İncil’in tanıklığını incelemenizi öneriyorum. İncil’in orijinal haline bağlılığını anlamanın bir yolu var mı? Amacımız bu. Orijinal belgeleri bilmiyorsak o zaman İncil’in metninin önemli ölçüde değiştirilmediğinden nasıl emin olabiliriz? Gerçek İsa hakkında herhangi bir şeyi nasıl bilebiliriz?
Bu internet sitesinde İsa hakkında okuduğunuz şeyler muazzam şeyler, ama İncil İsa’nın yaşamının doğru ve güvenilir bir sunumu mu? Okuduklarımızın, yaklaşık 2000 yıl kadar önce Müjde yazarlarının kaleme aldıklarına benzeyip benzemediğini sorgulamak mantıklıdır. Orijinal elyazmalarının gerçekten ne söylediğini bilebilir miyiz? Günümüzde insanların bu soruya “hayır” yanıtı vermesi nadiren rastlanan bir şey değil - tabi bu kuşkucuların neredeyse hiçbiri maalesef neden bahsettiklerini bilmiyor. Elimizdeki İncil’in orijinal haline pek benzemediği, Hıristiyanlık’ı eleştirenlerin sık sık dile getirdiği bir suçlamadır.
Bakalım kim haklı. Kışlık eldivenlerinizi kaldırmayın. İlerleyen bir saat içinde ellerinizde birikecek buz kalıbını daha kolay tutabilirsiniz.