İKİNCİ DÜŞMANIMIZ DOĞAL BENLİĞİMİZDİR.
Günahın en iyi tanımlarından biri bencillik kavramında bulunur. Bencillik gerçekten de yaşamlarımızda günahın en birincil köklerinden biridir. Bencilliğin insanlığın sorunu olduğu konusunda fikir birliğinde olsanız da, her insanının doğasında olduğu konusunda aynı fikirde olmayabilirsiniz. Ancak maalesef bu böyledir.
“Önce ben” dünyasında yaşıyoruz ve “önce ben” dünyasının bir kısmı, küçük çocukların “önce ben” diyen seslerinden oluşur. Bencil olmak demek, benmerkezci olmak ve insanın kendine odaklanmış olması demektir. Bebek yaşamının ilk dönemlerinden itibaren yaşamını bencillik ilkeleri üzerinde kurar. “Benim için en iyisi neyse o” ilkesi. Bebeklere bu ilkeyi yaşamlarında nasıl uygulamaları gerektiğinin öğretilmesi gerekmiyor, öyle değil mi? Bizim için de aynı şey söz konusu. Bunu nerede öğrendik? Öğrenmedik. Günahlı doğamızın bir parçası. İki seçenekle karşı karşıya olduğumuzda çoğunlukla bize en çok yardımı dokunacak veya bize en fazla yararlı olacak olanı seçeriz.
Bencillik insanlığın en temel sorunudur ve her insanın doğasının ayrılmaz bir parçasıdır.
Sizce "Doğal Benlik" nedir?
Adem ve Havva ilk yaratılan insanlar olarak günaha düşmeden önce Tanrı ile güvene dayalı bir ilişkileri vardı. Utanç ve günah nedir bilmiyorlardı. Ancak günaha düştükten sonra artık Tanrı'ya değil kendilerine güvenerek yaşamaya başladılar. Kendi bencil tutkuları olan gurur, bencillik, katletme v.s. gibi günahları içlerinde barındırıyorlardı. Doğal benliğimiz işte bu günahlı doğamızdır.
* * * * *
Doğal benliğim konusunda endişelenmeme gerek yok, değil mi?
Bir iyi, bir de kötü haberim var.
Bütün günahlar bizi günahsız olan Tanrı’dan ayırır. ‘Beyaz yalan’ veya ‘zararsız yalan’ diye bir şey yoktur. Tanrı’nın gözünde, yapılan bütün yanlışlar, irili ufaklı da olsa, yanlıştır. Nitekim, içimizden devamlı olarak günahlı şeyler çıkaran yozlaşmış bir doğamız vardır. Dinsel görevlerimizi yerine getirip iyi şeyler yapmaya çalışırken, içimizden düzenli olarak hastalığın belirtisi olan, kendi doğruluğumuza güvenme, gurur, uyumsuzluk, kıskançlık, bencillik, dedikodu, öfke krizleri, sevgisizlik, yalancılık ve çeşitli şehvet pompalar. Ruhsal durumumuz böyle ise, karanlığın ışıkla ne gibi bir ortaklığı olabilir? Peki ya bizim Tanrı’yla? Sadece İsa, ikimiz arasındaki bu ayrılık arasında köprü kurabilir. İsa, günahımızın bedelini ödeyebilecek tek Kişi olduğu için kurtuluşun da tek yoludur.
Tanrı bizim yerimize müdahale etmediği sürece sonsuzluğu Tanrı’dan ayrı bir şekilde ve acı çekerek geçireceğiz. Çünkü cennet söz konusu bile olamayacaktır. Tanrı huzurunda ya da sonsuz evi olan cennette günaha izin veremez. Yaşamlarımızda Tanrı’yla barışa sahip olmanın tek yolu O’na günahlarımızın cezası ödenmiş olarak gelmemizdir. Yani, bizim yerimize başka biri ölmüştür. Bu kişi kendi günahları için hesap vermek zorunda olmayan, günahsız biri olmalıdır. İsa Mesih olmalıdır.
İncil’de Tanrı’nın yozlaşmış yüreğiyle eski yaşamın yerine, sürekli olarak günahlı şeyleri dışarı çıkardığı ve şöyle betimlenen yeni yaşamı verdiği anlatılır: “Bir kimse Mesih'teyse, yeni yaratıktır. Eski şeyler geçmiş, her şey yeni olmuştur.” (2 Korintliler 5:17)
* * * * *
Kendi vatanının düşmanlarına yataklık eden, destek veren birine ne denir? Hain! Ne yazık ki, her birimizde iman yaşamımızı baltalamaya hazır bir hain yaşıyor. Bu hainin adı "doğal benlik"tir. Bu terim insanın günahlı yaratılışını kastetmektedir. Doğal benlik, Tanrı'nın isteğine isyan eden, ruhsal şeyler yerine bedensel arzuları tercih eden eğilimdir. Şeytan'la ortaklık yapmaya hazırdır ve onun planını beslemeyi arzular.
Kutsal Kitap'ın aşağıda sıralanan ayetlerini inceleyerek doğal benliğin vasıflarını yazınız.
"Yürek her şeyden daha aldatıcıdır, iyileşmez; onu kim anlayabilir?" (Yeremya 17:9, Eski Antlaşma). NOT: Bu ayetteki "yürek" kelimesi doğal benliği kastetmektedir.
Yürekle kastedilen insanın kararları, düşünceleri, cesareti v.s. dir. Doğal benliğimiz aldatıcıdır. Onu kendimiz iyileştiremeyiz. Anlayacak kimse yoktur. Ancak Tanrı onu değiştirebilir. Ancak irademiz onu Tanrı'ya teslim etmeye hazır olmalıdır. İrademizi bir çözüm merkezi olarak göremeyiz, o Tanrı'ya teslim olarak iyileşebilir.
* * * * *
"Çünkü benliğe dayanan düşünce Tanrı'ya düşmandır; Tanrı'nın Yasası'na boyun eğmez, eğemez de. Benliğin denetiminde olanlar Tanrı'yı hoşnut edemezler." (Romalılar 8:7-8)
Doğal benliğin istekleri Tanrı'nın isteklerinin tam tersidir. Tanrı'nın yasasına ilk günaha düştükleri zamanki gibi boyun eğemezler. Çünkü insan doğal benliğin kölesi olduğunda Tanrı'nın isteklerini yerine getirmek istemez. Tanrı'yı hoşnut etmek isteyenler doğal benlikle bunu başaramazlar.
* * * * *
"Çünkü benlik Ruh'a, Ruh da benliğe aykırı olanı arzular. Bunlar birbirine karşıttır; sonuç olarak, istediğinizi yapamıyorsunuz." (Galatyalılar 5:17)
İman ettiğimizde mühürlendiğimiz içimizde yaşayan Kutsal Ruh bizi yönlendirmelidir. Ancak benliğe göre yani kendi istek, arzu ve tecrübelerimizle hareket ettiğimizde Kutsal Ruh bundan hoşnut olmayacaktır. Kutsal Ruh, Tanrı'nın isteğini yerine getirmek, Mesih'e benzer kılmak istemektedir. Ancak benlik bunun tam tersini, dünyasal zevkleri, günahı -Tanrı'ya karşı ne varsa onu- arzulamaktadır.
* * * * *
Cennete giden insanlar, Tanrı’nın kendileriyle ilgili değerlendirmesini kabul etmişlerdir. O'nun değerlendirmesinin farkında mısınız?
Tanrı insanın yüreğini tüm açıklığıyla görür. Bütün yaptıklarını, söylediği her sözü ve bütün düşüncelerini bilir. Bu nedenle, Tanrı birini yargıladığı zaman herkesten, kişinin kendinden bile çok daha fazla bilgi sahibidir. Tanrı’nın bizi adil bir şekilde yargılamasını sağlayan, sahip olduğu kapsamlı bilgidir. Hakkımızda ne diyor?
“Çünkü yeryüzünde hep iyilik yapan, hiç günah işlemeyen doğru insan yoktur.” (Vaiz 7:20)
“Çünkü herkes günah işledi ve Tanrı'nın yüceliğinden yoksun kaldı.” (Romalılar 3:23)
“Hepimiz murdar olanlara benzedik. Bütün doğru işlerimiz kirli âdet bezi gibi.” (Yeşaya 64:6)
Yaşamınızı Tanrı’nın gördüğü gibi görebilseniz, Tanrı’nın yaşamınızı değerlendirmesiyle ilgili çok daha iyi bir bakış açısına sahip olursunuz. Sırtınıza bir elektronik cihaz takılmasını ve bu cihazın çevrenizdekilere düşündüğünüz şeyleri düşündüğünüz anda göstermesine razı olur muydunuz? Aklınızdan geçen düşüncelerle gurur duyar mıydınız? Bunları akrabalarınıza, iş arkadaşlarınıza ve çevrenizdeki insanlara açıklamaktan çekinir miydiniz? Tanrı’nın yaşamınızı görebilmesi için böyle bir elektronik cihaza ihtiyacı yoktur. Kutsal Kitap, Tanrı’nın insanları değerlendirmesi hakkında şöyle söyler:
“RAB insanın gördüğü gibi görmez; insan dış görünüşe, RAB ise yüreğe bakar.” (1. Samuel 16:7)
‘Kötü’ olduklarını, Tanrı’nın iyilik ölçüsüne erişemediklerini kabul edenler, yüreklerini doğru bir şekilde görürler. Kutsal Kitap’ın şu sözlerine katılırlar:
“Yürek her şeyden daha aldatıcıdır, iyileşmez. Onu kim anlayabilir?” (Yeremya 17:9)
Tanrı’nın insanlarla ilgili şu benzetmeye de katılırlar:
“Hepimiz koyun gibi yoldan sapmıştık. Her birimiz kendi yoluna döndü. Yine de RAB hepimizin cezasını ona yükledi.” (Yeşaya 53:6)
İster küçük, ister büyük şeylerle olsun hepimiz Tanrı’dan uzaklaştık ve O’nu terk ettik. Tanrı’ya geri dönmek isteyenler başka bir yol olmadığını bilenlerdir. Tanrı’nın kendileriyle ilgili değerlendirmesini kabul ederler. Bu da, üç konuda fikirlerinin değişmesi anlamına gelir: kendileri, günahkar yolları ve İsa Mesih. ‘Kötü’, ta iç varlıklarına kadar ‘kötü’ olduklarını kabul edenler, yaşamlarını temizlemek için ne yaparlarsa yapsınlar Tanrı’yı etkileyemeyeceklerini çok iyi bilirler.
* * * * *
MÜSLÜMAN OKUYUCULARIMIZA
İlk olarak, sizi, kendisiyle şimdi başlayan ve cennette zirveye ulaşacak bir ilişki sözü veren Tanrı’yı gösteren bir web sitesine tüm içtenliğimle buyur etmek isterim! Geleceğiniz için umut var mı? Kesinlikle var! İsa şöyle diyor,
“Ben iyi çobanım. İyi çoban koyunları uğruna canını verir. Canımı kimse benden alamaz; ben onu kendiliğimden veririm. Onu vermeye de tekrar geri almaya da yetkim var.” (Yuhanna 10:11,18).
“Koyunlarım sesimi işitir. Ben onları tanırım, onlar da beni izler. Onlara sonsuz yaşam veririm; asla mahvolmayacaklar. Onları hiç kimse elimden kapamaz.” (Yuhanna 10:27-28).
Sesini duydunuz mu? Umarım, duyarsınız çünkü bu web sitesi, O’nun sesini duymanızı sağlamak amacıyla tasarlanmıştır.
Leopar beneklerini değiştirebilir mi? Değiştirebilse bile, hala davranışlarının vahşi bir avcı olmasını beklersiniz, değil mi? Doğası değişmez. Yüreği ve kurnaz yolları her zaman olduğu gibi devam eder. Cennete giden insanlar yaşamlarında günahın gücü, cezası ve varlığından tamamıyla özgür olmak isteyen insanlardır. Bunun, İsa Mesih’e iman ederek mümkün olduğunu gördüler. İşte kendi doğruluklarına güvenenler değil, bu insanlar İsa Mesih’in kendilerinin günahları uğruna çarmıhta ölen günahsız kişi olduğuyla ilgili İncil’deki gerçeği kabul edenlerdir.
İncil, Tanrı’nın Adem ile Havva’ya Aden bahçesinde söylediklerini tekrar eder: ‘Günahın ücreti ölümdür.’ İsa bu ücreti ödemeye geldi. Ölüm ayrılık demektir. Bedenimizden, sevdiklerimizden ayrılırız, fakat daha önemlisi, sonsuza dek Tanrı’dan ayrı düşmek demektir. Neden mi? Bütün günahlar bizi günahsız olan Tanrı’dan ayırır.
Günahımızın verdiği zarar Kutsal Kitap’ta canlı bir şekilde betimleniyor: “Bakın, RAB'bin eli kurtaramayacak kadar kısa, kulağı duyamayacak kadar sağır değildir. Ama suçlarınız sizi Tanrınız'dan ayırdı. Günahlarınızdan ötürü O'nun yüzünü göremez, sesinizi işittiremez oldunuz.” (Yeşaya 59:1-2)
İsa kendisine gelen herkesin fiziksel hastalıklarını iyileştirdi, fakat asıl görevi, insanın canını iyileştirmek ve Tanrı ile insan arasında günahtan ötürü bozulan ilişkiyi eski gönencine kavuşturmaktı.
Din, insanı içten dışa değiştirebilir mi? Değiştiremez! Bunu iyice biliyorsunuz, öyle değil mi? “Yürek her şeyden daha aldatıcıdır, iyileşmez. Onu kim anlayabilir?” (Yeremya 17:9)
Bu korkunç dünya içinde ruhsal durumumuzu düzeltecek bir Tanrı olabileceğini düşündünüz mü hiç? Tanrı’nın ruhsal durumumuzu betimleyen sözlerine kulak verin. “Hepimiz murdar olanlara benzedik. Bütün doğru işlerimiz kirli adet bezi gibi.” (Yeşaya 64:6)
Bunu biraz düşünün. Doğruluğumuz, yapabileceğimizin en iyisi bile Tanrı’nın gözünde kirli bez gibidir. Bütün dinsel törenlerimiz, kurbanlarımız ve iyi olma çabalarımız günahımızı kaldıramaz. Sahip olmamız gereken bir doğruluk düzeyi vardır, o da İsa’nın doğruluğudur. İsa’nın çarmıhta bizim günahlarımız uğruna bizim yerimize ölmesi, ardından ölümden dirilip yücelik içinde göğe alınması sayesinde O’nun doğruluğu bize aktarılabilir. Tanrı kirli bezler yerine bizlere pak, lekesiz, güzel ve görkemli giysiler giydirmeyi her şeyden çok istiyor.
“RAB'de büyük sevinç bulacağım. Tanrım'la yüreğim coşacak. Çünkü çelenkle süslenmiş güvey gibi, takılarını kuşanmış gelin gibi, bana kurtuluş giysisini giydirdi. Beni doğruluk kaftanıyla örttü.” (Yeşaya 61:10)
Bu kurtuluş, Tanrı’nın önünde günahın gücü ve suçundan özgür kalma, peygamberin bu ayette anlattığı gibi harikuladedir. Kirli giysiler mi? Çul mu? İsa’ya iman eden insan nasıl görünür? “Bir kimse Mesih'teyse, yeni yaratıktır; eski şeyler geçmiş, her şey yeni olmuştur.” (2. Korintliler 5:17)
İsa sizi de iyileştirmeye razı mı?
“İsa kentlerden birindeyken, her yanını cüzam kaplamış bir adamla karşılaştı. Adam İsa'yı görünce yüzüstü yere kapanıp yalvardı: "Ya Rab, istersen beni temiz kılabilirsin" dedi. İsa elini uzatıp adama dokundu, "İsterim, temiz ol!" dedi. Adam anında cüzamdan kurtuldu.” (Luka 5:12-13). Sorunun yanıtını duyuyorsunuz, değil mi?
"İsterim."
İsa’nın dönemindeki din önderleri halkı boş kavramlarla doldurup, uyamayacakları gelenek ve kurallarla üzerlerinde büyük bir yük yaratıyorlardı. İsa şöyle demişti, “Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Dıştan insanlara doğru görünürsünüz, ama içte ikiyüzlülük ve kötülükle dolusunuz.” (Matta 23:27-28)
İsa onları betimlerken halkın çok iyi bildiği çetin fakat çarpıcı bir imge kullandı. Herkesin katılmasının zorunlu olduğu Yahudi cenazelerinin sonunda, ceset mezarda düz bir kaya üzerine konulurdu. Ceset üzerindeki et çürüdüğünde kemikler toplanıp alınırdı böylece düz kaya parçası tekrar kullanılabilirdi. Yahudiler, mezarlara dokunduklarında dinsel açıdan kirli sayıldıkları için bu mezarları kapamak için kullanılan kayalara beyaz badana yapılırdı böylece uzak durmaları için bir uyarı işareti olurdu. Bu boya, içeride cesetler çürürken mezarlara dışarıdan temiz bir görünüm verirdi.
Din öğretmenlerinin halkı zorunlu kıldıkları görevler halkı şaşkına çeviriyordu fakat asıl önemli olan yerde, yani içte değişmelerini sağlamıyordu. Sizin imanınız sizde içten dışa bir değişiklik yarattı mı? Düşüncelerinizi çevrenizdeki herkesin anında görmesini sağlayan elektronik bir aletin sırtınıza takılmasına izin verecek kadar mı? Sanmıyorum. Din, insanı içten dışa değiştiremez, tıpkı bir leoparın beneklerini değiştirememesi gibi. Nitekim, leopar beneklerini silebilecek olsa bile, gerçekte olduğu acımasız insan avcısından farklı bir şekilde davranmasını bekleyemezsiniz. Doğası değişmez. Fakat bu web sitesinde, dünyaya gelip, sizin ve benim gibi insanların ihtiyaçlarını karşılamak için geç saatlere kadar çalışan bir İsa hakkında okuyabilirsiniz. “Akşam olunca birçok cinliyi kendisine getirdiler. İsa onlardaki kötü ruhları tek sözle kovdu, hastaların hepsini iyileştirdi.” (Matta 8:16). İsa, tek bir sözüyle sizi iyileştirebilir ve içten dışa değiştirebilir. Bu web sitesi, O’nun sesini duymanızı sağlamak amacıyla tasarlanmıştır.
"İsterim."
Duydunuz mu?
Pek çok insan Cennet Seçimi adlı slayt şovunu seyretmiştir. Seyretmenin size de yararı olacağından eminim. Sonsuzluğu nerede geçireceğimizi bilmek mümkün mü? Mümkün!
* * * * *
Peki doğal benliğimiz nasıl çalışır? Yine bu konuda Kutsal Kitap bize önder olsun ve biz de ona bakarak bu konuyu çalışalım.
Şöyle diyor Yakup yazdığı mektupta;
"Ne mutlu denemeye dayanan kişiye! Denemeden başarıyla çıktığı zaman Rab'bin kendisini sevenlere vaat ettiği yaşam tacını alacaktır. Ayartılan kişi, "Tanrı beni ayartıyor" demesin. Çünkü Tanrı kötülükle ayartılmadığı gibi kendisi de kimseyi ayartmaz. Herkes kendi arzularıyla sürüklenip aldanarak ayartılır. Sonra arzu gebe kalır ve günah doğurur. Günah olgunlaşınca da ölüm getirir." (Yakup 1:12-15)
Bu ayetlerde doğal benliğin işleyişi tanımlanmaktadır. Bu ayetleri inceleyerek aşağıdaki soruları cevaplandırınız.
İmanlıları denemek için Tanrı onları ayartır mı?
Tanrı insanların günah işlemesini asla istemez.
Kutsal Yazılar’da bizlere Tanrı’nın kimsenin günahının yaratıcısı olmadığı öğretiliyor. Tanrı’nın doğasında, insanın suçlayabileceği hiçbir şey yok. Tanrı iyi ve kötünün yaratıcısı değildir. Tanrı hiçbir zaman kimseyi kötülüğe yöneltmez. Tanrı bizleri kötülüğe yöneltmez. Bunu yapamaz çünkü bu O’nun günahsız doğasına aykırıdır. Tanrı günahlı şekilde düşünüp başkalarını günah işlemeye ayartacak yollar kurmaz. Tanrı kutsaldır. Bu nedenle, Tanrı’nın kararlarından hiçbirinin temelinde böyle bir düşünce yoktur.
Denemeler vardır ama ayartma asla söz konusu değildir. Ayartı insanın günah işlemesi, Tanrı'dan uzaklaşması için Şeytan'ın tuzaklarından biridir. İnsan doğal benliği ve kendi iradesiyle bu ayartıdan etkilenip günah işler. Herkes kendi arzu ve isteğiyle bu günahı arzular. Düşüncede ve eylemde günah işler. Tanrı'nın denemeleri ise insanın iman yolunda büyümesi, Tanrı'yı ve kendini tanıması ve doğruluk yolunda eğitilmesi için etkindir. Amaçları iyidir ve insan için yararlıdır. Ayartıyla denemeyi iyi ayırt etmeli, ayırtıldığımızda "Tanrı beni ayarttı" deme günahına düşmemeliyiz.
* * * * *
Bu ayetlerde insanı günaha iten etkeni belirten anahtar bir sözcük var. Bu sözcük sizce nedir?
Herkes kendi arzularıyla sürüklenip aldanarak ayartılır.
* * * * *
Bir önceki dersimizde Şeytan'ın kim olduğunu, ne yaptığını gördükten sonra onu nasıl yeneceğimize bakmıştık. Şimdi de doğal benliğimizi nasıl yenebiliriz bakalım;
Doğal benliği yenmek için, gözlerimizi Rab İsa Mesih'e dikmemiz gerekmektedir. Nitekim Galatyalılar 5:24 "Mesih İsa'ya ait olanlar, doğal benliği, tutku ve arzularıyla birlikte çarmıha germişlerdir" diyor.
İncil'e göre imanlı, Mesih'le özdeşleşmiştir. Mesih çarmıhta öldüğünde eski benliğimiz de çarmıha gerilmiştir. Dolayısıyla biz artık doğal benliğe kölelik yapmak zorunda değiliz. Artık doğal benliğe uyup uymama seçimi bize aittir. Doğal benliğin günaha götüren arzularından özgür olmayı seçen imanlı, aşağıdaki ayetlerin açıkladığı davranışları benimser.
Ayetleri inceleyerek bu davranışların neler olduğunu öğrenelim.
"Aklımdan çıkarmam sözünü, Sana karşı günah işlememek için." (Mezmur 119:11)
Davranış:
Doğal benliğimizi Kutsal Ruh'un denetimine almak için Kutsal Yazıları okumak, onları ezberlemek ve tabii onları yaşamak gereklidir.
* * * * *
"Şunu demek istiyorum: Kutsal Ruh'un yönetiminde yaşayın. O zaman benliğin tutkularını asla yerine getirmezsiniz." (Galatyalılar 5:16)
Davranış:
Benliğin tutkuları hep içimizde olacaktır. Ancak onları düşünmemek aklımıza getirmemek mümkündür. Unutmayalım ki nasıl düşünürsek öyle davranırız. O yüzden öncelikle düşüncelerimizi, yüreğimizi Kutsal Ruh'un denetimine almalıyız. O zaman doğal benliğin düşünceleri ve işleri bizi etkilemeyecektir.
* * * * *
"Bunu, yaşadığınız zamanın bilincinde olarak yapın. Artık sizin için uykudan uyanma saati gelmiştir. Çünkü şu anda kurtuluşumuz ilk iman ettiğimiz zamankinden daha yakındır. Gece ilerledi, gündüz yaklaştı. Bunun için karanlığın işlerini üzerimizden atıp ışığın silahlarını kuşanalım. Çılgınca eğlenceye ve sarhoşluğa, fuhşa ve sefahate, çekişmeye ve kıskançlığa kapılmayalım. Gün ışığında olduğu gibi, saygın bir yaşam sürelim. Rab İsa Mesih'i kuşanın. Benliğinizin tutkularına uymayı düşünmeyin." (Romalılar 13:11-14)
Davranış:
Biz kurtulduğumuzda belki de her şeyin güllük gülistanlık olacağını umuyoruz. Günah işlemeyeceğiz, kötü olan bize dokunmaz sanıyoruz. Ama aslında o zaman çok daha fazla dikkat etmemiz gerekiyor.
İncil’i okuyarak, dua ve İsa’nın diğer öğrencileriyle etkileşim aracılığıyla yaşam boyu sürecek bir değişim ve olgunlaşma yolculuğuna başlayacaksınız. Yolculuğunuzda bir daha günah işlemezsiniz. Doğru mu? Doğru değil! İncil'e göre İsa Mesih İnanlıları da günah ışlerler. Aşağıdaki 8.ayet ne diyor? Günahımız yok dersek, kendimizi aldatırız, içimizde gerçek olmaz.
(5) Mesih'ten işittiğimiz ve şimdi size ilettiğimiz bildiri şudur: Tanrı ışıktır, O'nda hiç karanlık yoktur.
(6) O'nunla paydaşlığımız var deyip de karanlıkta yürürsek, yalan söylemiş, gerçeğe uymamış oluruz.
(7) Ama O ışıkta olduğu gibi biz de ışıkta yürürsek, birbirimizle paydaşlığımız olur ve Oğlu İsa'nın kanı bizi her günahtan arındırır.
(8) Günahımız yok dersek, kendimizi aldatırız, içimizde gerçek olmaz.
(9) Ama günahlarımızı itiraf edersek, güvenilir ve adil olan Tanrı günahlarımızı bağışlayıp bizi her kötülükten arındıracaktır.
(10) Günah işlemedik dersek, O'nu yalancı durumuna düşürmüş oluruz; O'nun sözü içimizde olmaz.
(2:1) Yavrularım, bunları size günah işlemeyesiniz diye yazıyorum. Ama içimizden biri günah işlerse, adil olan İsa Mesih bizi Baba'nın önünde savunur.
(2:2) O günahlarımızı, yalnız bizim günahlarımızı değil, bütün dünyanın günahlarını da bağışlatan kurbandır.” (1.Yuhanna 1:5-10, 2:1-2)
Şeytan kurtuluşumuzu verimsiz kılmak bizi Tanrı'dan uzaklaştırmak için çok daha fazla çalışacaktır. O yüzden uykudan uyanıp ayık olmamız gerekiyor. Günahın çekiciliğine kapılmayıp tam tersine Mesih'i kuşanmalıyız. Benliğimize uymadan temiz bir yaşam sürmeyi amaçlamalıyız. Uyanık olmak, kutsal yaşamı arzulayıp, kutsallaşma mücadelesine sarılmaktır.
“Bakın, Baba bizi o kadar çok seviyor ki, bize "Tanrı'nın çocukları" deniyor! Gerçekten de öyleyiz. Dünya Baba'yı tanımadığı için bizi de tanımıyor. Sevgili kardeşlerim, daha şimdiden Tanrı'nın çocuklarıyız, ama ne olacağımız henüz bize gösterilmedi. Ancak, Mesih göründüğü zaman O'na benzer olacağımızı biliyoruz. Çünkü O'nu olduğu gibi göreceğiz. Mesih'te bu umuda sahip olan, Mesih pak olduğu gibi kendini pak kılar.” (1.Yuhanna 3:1-3)
“Her şeyi söylenmeden ve çekişmeden yapın ki, yaşam sözüne sımsıkı sarılarak aralarında evrendeki yıldızlar gibi parladığınız bu eğri ve sapık kuşağın ortasında kusursuz ve saf, Tanrı'nın lekesiz çocukları olasınız.” (Filipililer 2:14-15)
* * * * *
Cennete girmek için kusursuz olmak gerekiyorsa ve kusursuz olmadığımızı itiraf ettiğimize göre ne olacak?
Cennete gitmek için kusursuz, yani günahsız olmanız gerekir mi? Evet, gerekir. Bu, görkemli alanın doğasıyla ilgilidir. Kutsallık ve günahsızlığın olduğu bir yerdir. Kur’an’da betimlenen cennetten farklıdır. Kutsal Kitap’taki sonsuz yaşam, sadece süre açısından sonsuz bir yaşam değildir. Aksine, insanın Tanrı’yla cennette sahip olacağı kişisel ilişkiden kaynaklanacak bir yaşam kalitesidir. Cennet, orada alacağımız keyiflerden çok Tanrı’yla sahip olacağımız yakın ilişkinin vereceği zevkin öne çıktığı bir yerdir. Tanrı’yla böyle bir paydaşlığa sahip olmanın nasıl bir şey olduğunu deneyim etmeye başladığınız için neden söz ettiğimi anlayacaksınız.
Cennete girmek için kusursuz olmak gerekiyorsa ve kusursuz olmadığımızı itiraf ettiğimize göre ne olacak? Eski yaşamıma dönüp Tanrı önünde kabul edilebilir olmak için iyi işler yapmaya devam mı etmeliyim? Hayır, sadece bütün günahlarınızın bedelinin ödendiğini unutmayın. Tanrı’nın Yargı Günü’nde sizi sorumlu tutacağı bütün suçlardan beraat ettiniz. İşte İsa’nın bizim için yaptıkarı:
“Ama siz Tanrı sayesinde Mesih İsa'dasınız. O bizim için tanrısal bilgelik, doğruluk, kutsallık ve kurtuluş oldu. Bunun için yazılmış olduğu gibi, 'Övünen, Rab'le övünsün.'” (1.Korintliler 1:30-31)
Cennete gitmem için İsa’nın benim için yaptıklarını gördüğüm için minnettarım. Tanrı’nın kendi bilgelik, doğruluk and kutsallığından dokunmuş paha biçilmez bir giyisi hayal etmeye çalışın. Ancak Tanrı bunu dokuyabilir. Nereye koydu? Üzerime giydirdi. İşte bu nedenle cennete gidiyorum! İsa’yı Kurtarıcınız olarak kabul ettiyseniz aynı şey sizin için de geçerlidir. Tanrı kişisel kusurlarımızı cennete girişimi reddetmek için birer gerekçe olarak görüyor mu? Hayır, üzerimize giydirdiği giyisiye hayranlık duyuyor. Bizim için yaptıklarına bakıyor ve bundan memnunluk duyuyor.
Dua ettiğimiz zaman yüreğimizi araştırıp alçakgönüllü bir yüreğe sahip olduğumuzdan emin olmalıyız. Dua etmek istersek duamız bütün yüreğimizden gelmeli. Bir gözümüz saatte olarak, en sevdiğimiz televizyon programının saatini gözleyerek dua etmemeliyiz. Doğruluk konusunda içimizi araştırmalıyız. Bugün işte doğru olmayan bir şey yaptık mı? Okulda kopya çektik mi? Karımıza yalan söyleyip, çocuğumuza bağırıp hala özür dilemedik mi? Son zamanlar düşündüğümüz kötü bir şey oldu mu? Bu kusurlu şeylerin hiçbiri cennete girmemize engel olamaz çünkü cenneti hak etmek için yapabileceğimiz hiçbir şey yoktur. Bununla birlikte, Tanrı’yla iyi bir paydaşlığa sahip olmak için O’nu memnun etmeyecek şeyleri O’na itiraf etmeliyiz.
Bu şeyler O’nunla ilişkimizi etkiliyor mu? Kesinlikle hayır. Çocuklarım sözümü dinlemediklerinde bu aramızdaki ilişkiyi etkilemiyor. Her zaman onların babası olacağım. Bununla birlikte, itaatsizlikleri paydaşlığımızı, yakınlığımızı etkiler. İtiraf etmeleri gereken her neyse bunu itiraf ettiklerinde yakınlığımız onarılır. Tanrı’yla yürüyüşümüz de böyledir. Tanrı’nın İsa Mesih’e imanla bizlere sağladığı bu ilişki sonsuzdur. Kurtarıcımız Tanrı’ya karşı günah işlediğimizde Tanrı’ya sahip olduğumuz yakınlık günahımızı itiraf edene kadar kaybolur. Fakat Tanrı’yla ilişkimiz süreklidir.
* * * * *
Yukarıdaki ayetlerde öğütlenen önlemler belki size genel veya teorik gelmiştir. Derse devam etmeden önce, bu davranışların somut bir şekilde nasıl uygulandığını düşününüz. Bunları pratik terimlerle nasıl yapmaya başlayabileceğinizi yukarıya, ayetlerin yanına yazınız.
BİRİNCİ DÜŞMANIMIZ: ŞEYTAN
İKİNCİ DÜŞMANIMIZ: DOĞAL BENLİĞİMİZ
ÜÇÜNCÜ DÜŞMANIMIZ: DÜNYA!
İncil'de sözü geçen dünya, genellikle 'yeryüzü' anlamında kullanılmaz. İnsanları Tanrı'nın isteğine isyan edip O'ndan özerk bir şekilde yaşamaya iten uğraş, zevk ve dünya görüşleri, İncil'in "dünya" olarak adlandırdığı düzeni oluşturur. Oysa, evrenin ve insanların varlığını devam ettiren Yüce Tanrı, düşüncelerimizin odak noktası olmalıdır. Bu düşmanı anlayıp yenebilmek için aşağıdaki ayetleri inceleyelim.
Öncelikle bu dünyanın düzeni nasıldır, ayetlerle bunu çözmeye çalışacağız;
"Sizler bir zamanlar içinde yaşadığınız suçlardan ve günahlardan ötürü ölüydünüz. Bu dünyanın gidişine ve havadaki hükümranlığın egemenine, yani söz dinlemeyen insanlarda şimdi etkin olan ruha uymaktaydınız. Bir zamanlar hepimiz böyle insanların arasında, benliğin ve aklın isteklerini yerine getirerek benliğimizin tutkularına göre yaşıyorduk. Doğal olarak ötekiler gibi biz de gazap çocuklarıydık." (Efesliler 2:1-3)
Bu ayetlere göre aşağıdaki soruları cevaplayalım.
Dünya düzeninin yöneticisi kimdir?
Bu dünyanın yöneticisi aslında Şeytan'dır. “Biliyoruz ki, biz Tanrı'danız, bütün dünya ise kötü olanın denetimindedir.” (1.Yuhanna 5:19). Elbette Tanrı'nın izni ve bilgisiyle. Dünya günah yüzünden yozlaşmıştır. Şeytan bu dünyadaki insanları etkiliyor, Tanrı'dan uzaklaştırmak istiyor. Söz dinlemeyen insanlarda, Mesih İsa'ya iman etmeyenlerde etkin olan bu dünyanın egemenidir.
* * * * *
Dünyaya ait insanlar nasıl tanımlanıyor?
Öncelikle söz dinlemeyen insanlardır. Tanrı'nın sözünü dinlemiyorlar ona uymuyorlar. Benliğin ve aklın isteklerini yerine getiren insanların tutumu budur. Kendi arzularının peşinde koşan, mutluluğu kariyerde, para da arayan bunları elde etmek için günah işleyen, arzularının götürdüğü yere giden insanlar olarak tanımlanıyor bu dünyaya ait insanlar. Sonunda onları tanımlayan başka bir cümle dikkat çekicidir; gazap çocukları.
Aşağıdaki iki ayeti okuyalım;
"Ey vefasızlar, dünyayla dostluğun Tanrı'ya düşmanlık olduğunu bilmiyor musunuz? Dünyayla dost olmak isteyen, kendini Tanrı'ya düşman eder." (Yakup 4:4)
"Dünyayı da dünyaya ait şeyleri de sevmeyin. Dünyayı sevenin Baba'ya sevgisi yoktur. Çünkü dünyaya ait olan her şey -benliğin tutkuları, gözün tutkuları, maddi yaşamın verdiği gurur- Baba'dan değil, dünyadandır. Dünya da dünyasal tutkular da geçer, ama Tanrı'nın isteğini yerine getiren sonsuza dek yaşar." (1.Yuhanna 2:15-17)
Bu ayetlere göre, dünyaya karşı hangi tutumdan sakınmamız gerekiyor?
Tekrar 1.Yuhanna 2:16'ya dönelim;
"Çünkü dünyaya ait olan her şey -benliğin tutkuları, gözün tutkuları, maddi yaşamın verdiği gurur- Baba'dan değil, dünyadandır." (1.Yuhanna 2:16)
Bu ayetlerde "dünyaya ait olan her şey" üç ana konuya ayrılır. Bu üç konuyu ayette bulup aşağıya yazınız. Sizce, bu deyişler ne anlama geliyor?
Benliğin tutkuları
* * * * *
Gözün tutkuları
* * * * *
Maddi yaşamın verdiği gurur
* * * * *
Yine her zaman olduğu gibi sorunlarımıza karşın Rab'bin verdiği çareye bakacağız. Bu dünyayı nasıl yenebiliriz?
Yukarıda gördüğümüz gibi, imanlının dünyaya ödün vermesi son derece ciddi bir olaydır. Dünyaya uymak bir puta tapmaktan farksızdır! Dünyanın etkilerine kapılmama yolunu aşağıdaki ayetlerde görebilirsiniz.
"Bu çağın gidişine uymayın; bunun yerine, Tanrı'nın iyi, beğenilir ve yetkin isteğinin ne olduğunu ayırt edebilmek için düşüncenizin yenilenmesiyle değişin." (Romalılar 12:2)
Bu ayette "bu çağın gidişine uymayın" şeklindeki buyruktan sonra gelen buyruk nedir?
Tanrı'nın isteğini ayırt etmemiz gerekiyor. Bunun için de öncelikle düşüncelerimizin yenilenmesi lazım. Düşünce yenilemek bir konu hakkında artık eskisi gibi düşünmemek demektir. Günah hakkında özellikle aynı düşünmemeliyiz. Günah bize tiksindirici, uzaklaşmamız gereken bir şey olarak gelmelidir. Böylece Tanrı'nın iyi beğenilir, yetkin isteğini yerine getirebiliriz. Günahı meşrulaştırmak, haklı çıkarmak ve kendi günahlarımızı hafifsemek onu derinleştirir. Oysa değişim, günahı günah olarak kabul eder.
* * * * *
Somut terimlerle bunu nasıl yapabileceğimizi anlatabilir misiniz?
Dünyada yaşıyoruz ve dünyasal birçok şeyi gözümüz görüyor, kulağımız işitiyor. Bu tür şeyler günahı da beraberinde getirebilir. Bizim bakış açımız bu tür şeylere doğal benliğin arzularıyla, anlayışıyla ve bir kereden bir şey olmaz mantığıyla olursa günah işlemek kaçınılmaz olacaktır. Ama düşüncelerimizi değiştirirsek bu tür durumlara; mesela bazı filmler seyrederken bazı sahneleri alışkanlıktan görmezden gelmek, artık onları kanıksamak yerine onları reddetmek, seyretmemek olmalıdır.
* * * * *
Yukarıda gördüğümüz gibi, dünyayı sevmek ve Tanrı'yı sevmek birbirine karşıt olgulardır. O zaman, dünya sevgisinden sıyrılmak için Tanrı'ya olan sevgimizi geliştirmeliyiz.
Sizce bunu nasıl yapabiliriz?
Her gün Kutsal Kitap'ı düzenli bir şekilde okumalıyız. Bazen ayetleri ezberlemeli onlar üzerinde derin derin düşünmeliyiz. Anlamlarını çıkarıp onları hayatımıza uygulamalıyız. Özellikle dua en önemli ibadetimiz olmalıdır. Her konuda istek, düşünce, zayıflık ve tövbede Tanrı'nın önüne gelmeliyiz. Hiç çekinmeden O'nun lütfuna sığınarak Tanrı'ya dua edebiliriz.
* * * * *
"Çünkü Tanrı'dan doğmuş olan herkes dünyayı yener. Bize dünyaya karşı zafer kazandıran imanımızdır. İsa'nın Tanrı Oğlu olduğuna iman edenden başka dünyayı yenen kim?" (1. Yuhanna 5:4-5)
Bu ayetlere göre dünyayı yenen nedir?
Biz kendi başımıza dünyayı yenemeyiz. Öncelikle Tanrı'nın bizim için kendi oğlunu çarmıhta günahlarımıza karşılık ölüme verdiğine iman etmeliyiz. Bu iman tamamen Tanrı'ya güven demektir. Bu imanla ancak dünyayı yenebilir günaha karşı zafer kazanabiliriz!
* * * * *
Bu iki derste üç düşmanımız olduğunu öğrendik; Şeytan; doğal benliğimiz ve dünya. Bu düşmanların nasıl çalıştıklarını ve nasıl onları yenebileceğimizi konuştuk.
Cennete giden bu uzun ve engebeli yolda haritamıza baktığımızda düşmanlarımızla artık nasıl savaşabileceğimizi öğrenmiş bulunmaktayız.
Bu nedenle cesaretle yürüyerek hiç durmadan Rab'bin bize verdiği diyara doğru gidebiliriz. Bu konularda özellikle dua edin, itiraf edin ve diğer İsa Mesih inanlılarıyla sorunlarınızı paylaşın. Böylece Rab sizi Şeytan'dan, kendi doğal benliğinizden ve dünyadan koruyacaktır.
“Hiçbir şeyi bencil tutkularla ya da boş övünmeyle yapmayın. Her biriniz alçakgönüllülükle öbürünü kendinden üstün saysın. Yalnız kendi yararını değil, başkalarının yararını da gözetsin. Mesih İsa'daki düşünce sizde de olsun.” (Filipililer 2:3-5)
“Birbirimizi sevgi ve iyi işler için nasıl gayrete getirebileceğimizi düşünelim.” (İbraniler 10:24)
“Çünkü bir zamanlar biz de anlayışsız, söz dinlemez, kolay aldanan, türlü arzulara ve zevklere köle olan, kötülük ve kıskançlık içinde yaşayan, nefret edilen ve birbirimizden nefret eden kişilerdik. Ama Kurtarıcımız Tanrı iyiliğini ve insana olan sevgisini açıkça göstererek bizi kurtardı. Bunu doğrulukla yaptığımız işlerden dolayı değil, kendi merhametiyle, yeniden doğuş yıkamasıyla ve Kurtarıcımız İsa Mesih aracılığıyla üzerimize bol bol döktüğü Kutsal Ruh'un yenilemesiyle yaptı. Öyle ki, O'nun lütfuyla aklanmış olarak umut içinde sonsuz yaşamın mirasçıları olalım.” (Titus 3:3-7)