Cennete giden yol haritamızda epey bir yol kat ettik. Peki ama kime gidiyoruz? Evet cennete gidiyoruz. Ancak orada kim olacak? Bize bu yol haritasını kim verdi? Bu haritanın sahibi nasıl biri? Bütün bu sorulara bu kursumuzda cevap arayacağız.
İsa Mesih sizin için kimdir?
İsa Mesih kurtarıcımdır. İsa'nın uğruna öldüğü bir günahkar olduğumu kabul ettim. “Aldığım bilgiyi size öncelikle ilettim: Kutsal Yazılar uyarınca Mesih günahlarımıza karşılık öldü, gömüldü ve Kutsal Yazılar uyarınca üçüncü gün ölümden dirildi.” (1.Korintliler 15:2-3). O'nun ölümünü benim günahlarımdan dolayı hak ettiğim ölüm olarak kabul ediyorum. O'nun acılarını benim hak ettiğim acılar olarak kabul ediyorum. Böylesine muhteşem bir Kurtarıcı için Tanrı’ya ne kadar teşekkür etsem azdır!
İsa kimdir? O çarmıhta kurban kuzusu olarak benim günahlarımı bağışlatan, Tanrı ile barışmamı sağlayan kurtarıcımdır.
İsa Tanrı mı?
Kutsal Kitap’tan İsa’nın, başka hiçbir insanın sahip olmadığı bir şekilde, iki ayrı doğası olduğunu görüyoruz. İlahi ve insani. Aynı anda iki doğası olan bir kişidir. 332 Peygamberlik, Cırcırböceği ve İsa’ya Güvenmek adlı yazıyı okudunuz mu? Bu yazıda ve Mesih’le ilgili peygamberlikler hakkındaki dizide, İsa’nın tanrılığıyla ilgili Eski Antlaşma peygamberlikleri hakkında okuyacaksınız. Bu peygamberlikler, İsa dünyaya gelmeden yüzlerce yıl önce esinlenmiş ve kaydedilmişti.
Birçok kişi, Tanrı’nın İsa kişisinde dünyayı ziyaret etmesini beklemiş olmasa da, çok önceden bildirilmiş bir olaydı. Tanrı önceden bildirdiği için insanlar bunun gerçekleşmesini beklemeliydi. İnsan, Tanrı’nın önceden bildirdiklerinin her zaman gerçekleştiğini bilmelidir.
İsa’nın dünyamıza ilk ziyareti gerçekten de dünyayı sarsan bir olaydı. İkinci gelişinin birinci ve ikinci aşamaları daha da şaşırtıcı olacak! Sonsuz Olan zamana girdi. Göklerin Egemenliği dünyanın alanına girdi ve sonra İsa Mesih’in beden alması, çarmıha gerilmesi ve dirilişi gibi büyük olaylar gerçekleşti.
Birkaç yıl önce, hayatı için ruhsal bir anlam arayışı içinde olan bir adam, Hıristiyan inancı hakkındaki soruları üzerine konuşmak için benimle buluşmak istedi. Birlikte otururken, garip bir şekilde İsa’nın kendisine çok cazip geldiğini söyledi. Aslında, İsa’yı izlemek istiyordu ama herhangi bir kişinin bir şekilde Tanrı olabileceğine inanamıyordu. Ona bu entelektüel zorluğu anladığımı söyledim. Ama sorunu farklı bir açıdan değerlendirmeyi düşünüp düşünmeyeceğini sordum. Soru şu değil, “İsa’nın Tanrı olmasını sağlayacak bir süreç gerçekleşebilir mi?” Soru şu, “Tanrı’nın insan olabilmesini sağlayacak bir sürecin gerçekleşmesi mümkün mü?”
“Tabii,” dedi adam hemen, “Tanrı her şeyi yapabilir.” Yavaş yavaş yüzüne bir gülümseme yayıldı ve onun deyişiyle, iman sorunu eriyip gitti. Yaşadığı zorluk, denklemin yanlış tarafından başlamasından kaynaklanıyordu.
İsa’nın tanrılığıyla ilgili kanıtlar ve bunun sonuçları üzerinde çalışırken şunu her zaman aklımızın bir kenarında tutmalıyız: İlk Hıristiyanlar inançlarının, insanlarca kabul edilemez olan parçasının, bir insana tanrılık özellikleri atfetmeleri olmadığını fark ettiler. Şok edici olan, tanrıya insanlık atfetmeleriydi. Onlar için soru, “İnsan Tanrı olabilir mi?” sorusu değildi. Gerçek soru şuydu, “Tek gerçek Tanrı, evrenin Yaratıcısı, insan olmaya cesaret edebilir mi?” Tanrı’nın bir insanın içinde yaşamayı seçmesi için herhangi bir neden olabilir miydi?
Şayet İncil’iniz varsa- olduğunu ümit ediyorum- İsa’nın, yaşadığı dönemin din önderlerini tamamıyla çılgına çeviren bir alışkanlığı olduğunu bilirsiniz. İnsanlara tüm günahlarının bağışlanmasını sundu. Bu dersi bitirdikten sonra lütfen, İsa’nın Duyguları yazı dizisindeki İsa ve Adlarının Cennette Yazılmış Olmasından Ötürü Duyduğu Sevinç yazısını okuyun. O yazıda, kendinizi, İsa’nın felçli birine bağışlama sunduğu kalabalık bir odada bulacaksınız. İsa’nın yaşamındaki gerçekten harika anlardan biri. Bana inanın, O’nunla bu anı yaşadığınız için kendinizi ayrıcalıklı hissedeceksiniz.
İsa kimdir?
“Görünmez Tanrı'nın görünümü…O'dur. Nitekim yerde ve gökte, görünen ve görünmeyen her şey -tahtlar, egemenlikler, yönetimler, hükümranlıklar- O'nda yaratıldı. Her şey O'nun aracılığıyla ve O'nun için yaratıldı. Her şeyden önce var olan O'dur ve her şey varlığını O'nda sürdürmektedir…Tanrı bütün doluluğunun O'nda bulunmasını uygun gördü. “Çünkü Tanrılığın bütün doluluğu bedence Mesih'te bulunuyor. Siz de her yönetim ve hükümranlığın başı olan Mesih'te doluluğa kavuştunuz.” (Koloseliler 1:15-17, 19; 2:9-10)
* * * * *
MÜSLÜMAN OKUYUCULARIMIZA
Bugün zamanınız varsa lütfen Kurbanın Üzerindeki Sır Perdelerinin Kaldırılması adlı makaleyi okuyun. Aden Bahçesi’nden başlayarak tarih boyunca ve sonsuzluğa dek Kutsal Kitap’ın kurban konusundaki öğretişini inceliyor. Bu süreç içinde kurban konusuyla ilgili olarak birbirini izleyen ve daha açık vahiyler veriliyor. Adem, Havva ve çocuklarının kurbanın gerekliliği konusunda neler öğrendiğini keşfettiğinizde özellikle çok bereket alacağınızı biliyorum.
Sizi bu yazıyı okumaya şiddetle teşvik etmek istiyorum; Aden bahçesi hakkında bilmek isteyebileceğiniz her şeyi öğrenmenin bir yolu olarak. Tanrı’nın Adem ile Havva’ya öğrettiği dört dersin, cennete gitmek için bizlerin öğrenmek zorunda olduğumuz dört ders olduğunu keşfedeceksiniz!
Nedir bunlar?
“Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi. İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar. Derken, günün serinliğinde bahçede yürüyen RAB Tanrı'nın sesini duydular. O'ndan kaçıp ağaçların arasına gizlendiler…RAB Tanrı Adem'le karısı için deriden giysiler yaptı, onları giydirdi.” (Yaratılış 3: 6-8, 21)
Tanrı’nın Adem ve Havva’nın ilk günahına verdiği karşılık vaaz edilen ilk Müjde vaazıydı - sözlerle değil, sembolle. Adem ve Havva’yı bu şekilde giydirerek Tanrı onlara dört ders verdi. Adem ve Havva, yaşam ve Tanrı hakkında öğrendikleri şeyleri konuşmak için aile olarak her gün bir araya geldiklerinde bu dersi çocuklarına da aktardılar. Yaşam çok yeniydi. Her şey çok yeniydi.
Çocuklar çok soru sorarlar öyle değil mi? Soru sormayı severler, özellikle de ‘neden’ sorusunu. ‘Muzlar neden kıvrımlı?’ ‘Şimdi neden geğirdim?’ ‘Güneş gece nereye gidiyor?’ Adem ve Havva’nın çocukları, ‘Anne neden Tanrı’yı dinlemediniz?’ ‘Baba, biz neden buradayız, anlattığın o güzel bahçede değiliz?’ ‘Anne, tekrar neden o kuzunun ölmesi gerektiğini anlatır mısın? Daha önce, söz dinlemediğin için olduğunu anlatmıştın. Lütfen bir kez daha anlatır mısın?’ gibi sorular da soruyorlardı.
Daha önce dediğim gibi, Tanrı’nın onlara öğrettiği bu dört ders bizim de öğrenmemiz gereken derslerdir:
1) Suçlu bir günahkarın Tanrı’ya yaklaşması için uygun bir giysiye ihtiyacı vardı.
2) Kendi elleriyle hazırladıkları incir yapraklarından önlükler Tanrı için kabul edilebilir değildi.
3) Örtüyü Tanrı’nın sağlaması gerekiyor.
4) Zorunlu olan bu örtü ancak ölümle sağlanabilirdi.
Bütün bunlar ne demek? (UZUN CEVAP)
Tanrı’nın uzak ve bilinemez olduğunu varsayıyor olabilirsiniz, çünkü Tanrı ‘tamamıyla başkadır’ ve kişisel olarak bilinemeyecek biridir. Bu doğru değil. Tanrı size uzak görünüyorsa, ölümün ruhsal yönünü yaşamakta olduğunuz içindir. Günah işleyen herkes bunu yaşar. İster Denizli’de, ister Dallas’ta yetişmiş olayım, fark etmez. Tanrı’ya karşı günah işlediğimiz an, Tanrı’nın Adem ile Havva’ya söz ettiği ölümü deneyim etmeye başladığımız andır.
Günahın ücreti ölümdür. (Romalılar 3:23, İncil). Tanrı, kendisine itaat etmemeleri durumunda ödenmesi gereken ücretin ne olduğunu söylemişti. Tanrı’nın bu değişmez açıklamasına tekrar bakalım:
“RAB Tanrı Aden bahçesine bakması, onu işlemesi için Adem'i oraya koydu. Ona, ‘Bahçede istediğin ağacın meyvesini yiyebilirsin’ diye buyurdu, ‘Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün.’ (Yaratılış 2:15-17, Eski Antlaşma)
Adem ile Havva günah işledikleri gün en kötü şekilde öldüler. Ertesi günün sabahını gördüler, yani fiziksel olarak ölmediler. Fakat içlerinde bedenlerinin değişmeye ve çürümeye başladığını fark ettiler. Diş çürümesi, cilt kırışıklıkları, yavaş yavaş da olsa, bunlar gerçekleşmeye başladı. Günahın ücreti ölüm olduğu için fiziksel ölüm hemen gerçekleşmeye başladı. Bununla birlikte, Tanrı’nın sözünü ettiği ölüm, ruhsal ölümü de içeriyordu; insanın canının O’ndan ayrılmasını. Peki ama neden? Çünkü karanlık ve ışık birbiriyle paydaşlık edemez. Asla! Günahkar bir insan ile pak ve günahsız Tanrısı arasındaki ayrılıkla ilgili bu ilahi bildiriye kulak verin: “Ama suçlarınız sizi Tanrınız'dan ayırdı. Günahlarınızdan ötürü O'nun yüzünü göremez, sesinizi işittiremez oldunuz.” (Yeşaya 59:2, Eski Antlaşma)
Adem ve Havva’nın fiziksel ölümü daha sonra gerçekleşecekti. O gün Aden bahçesinde ölmediler. Ne var ki, Tanrı’yla yakınlıkları sona ermişti. Tanrı, sevgiyle harekete geçip günahları için bir örtü sağlayana dek.
“RAB Tanrı Adem'le karısı için deriden giysiler yaptı, onları giydirdi.” (Yaratılış 3:21, Eski Antlaşma)
Bir düşünün. Tanrı, Aden bahçesinden başlayarak, bütün Kutsal Yazılar boyunca günahın sonucunun ölüm olduğunu söyledi. Adil olan ve sözünü tutan bir Tanrı, günah gördüğü yerde, sadece iki şekilde karşılık verir. Üç şekilde değil. Hemen akla gelecek şekilde değil. Seçeneklerden biri, bağışlanmayı istediğimiz an öylece bağışlanmamız söz konusu olamaz. Tanrı günahı bu şekilde ele almaz. Aden bahçesinde ilk anne babamızın günahına bu şekilde karşılık vermedi. Kimsenin günahı karşısında böyle yapmaz. Kutsal Kitap’ın ilk birkaç sayfasını okuduysanız, Adem ve Havva günah işledikten hemen sonra Aden bahçesinde kan döküldüğünü bilirsiniz. İki günahkarın yerine masum bir hayvanın kanı döküldü. Tanrı bunu onların yerine yaptı. Neden? “Kan dökülmeden bağışlama olmaz.” (İbraniler 9:22, İncil). “Çünkü canlılara yaşam veren kandır. Ben onu size sunakta kendinizi günahtan bağışlatmanız için verdim. Kan yaşam karşılığı günah bağışlatır.” (Levililer 17:11, Eski Antlaşma)
Bunun bazılarınızı şaşırtacağını biliyorum ama itaatsizliklerimize karşı Tanrı ancak iki yoldan biriyle karşılık verir. Bu kadar görkemli bir Tanrı için çok fazla seçenek değil, bunu kabul ediyorum. “İsyanlarımıza karşılık vermesinin sonsuz yolu olmalı” diyebilirsiniz. Gerçek şu ki, Tanrı kendisine sadece iki seçenek tanıdı:
(1) Ya kendisine ve yüceliğine karşı her hakaret için günahkara ceza vermelidir.
(2) Ya da cezayı kendisi üstlenmeli. Tanrı’nın yaptığı seçim bu oldu. Sevinin! Yargıç günah işlemenin cezasının ne olacağını açıkladı, mahkeme salonundaki yerinden kalktı, bizim yerimize cezayı yüklenebilmek için bir insan bedenine büründü, böylece Kurtarıcımız oldu.
“Böylesi bir iddia Tanrı’ya yakışmaz!” diyorsunuz belki, iğrenme duygusuyla başınızı sallayarak. Bir dakika. Tanrı’ya neyi yapıp neyi yapamayacağını söylememeye dikkat edelim. “Tanrı'nın yapamayacağı hiçbir şey yoktur.” (Luka 1:37, İncil). Örneğin, Adem ve Havva günah işlediğinde Tanrı Aden bahçesinde ne yapmıştı? Düşünülemez olanı! Utanç verici itaatsizlik eylemlerinin üzerini örtecek kurbanlık hayvanı, kanı sağlamıştı. Tanrı’nın İncil’de ne yaptığını görüyoruz? Düşünülmez olanı! Mesih’te görüyoruz. Çarmıhtaki Mesih’te görüyoruz! “Şöyle ki Tanrı, insanların suçlarını saymayarak dünyayı Mesih'te kendisiyle barıştırdı.” (2. Korintliler 5:19, İncil). "Tanrılığın bütün doluluğu bedence Mesih'te bulunuyor." (Koloseliler 2: 9, İncil)
Günahsız Olan günahla dolu hale geliyor. Sonsuzluğun en tuhaf alışverişi! Kuşkusuz, sizin ve benim duyacağımız en inanılmaz şey! İsa Mesih, Yasa’nın üzerimize koyduğu laneti kaldırdı. Bizimle yer değiştirdi ve kendisi lanetin altına girdi. Bu size ne kadar inanılmaz gelirse gelsin, gerçek bu. Anlamamak, daha az inanılır olmasını sağlamaz. Bu gerçektir. İsa, sizinle yer değiştirdi ve günahlarınızdan dolayı hak ettiğiniz cezayı sizin yerinize çekti.
Adem ve Havva Tanrı’nın buyruğuna karşı gelmişlerdi ve adalet, yasanın cezasının yerine getirilmesini bekliyordu. Merhamet, ancak adalet yerine geldikten sonra görünebilir. Tanrı, işlenen bir suçun cezasından kurtulmak için biraz parayla rüşvet verebileceğimiz devlet memuru gibi değildir. Söz konusu Tanrı olduğunda merhamet ancak adalet yerine geldikten sonra mümkündür. Adem ve Havva’yı belirli bir şekilde giydirdikten sonra Tanrı günahın ancak kurbanın ödeceyeği bedelle, yaşam alınıp kan akıtılarak örtülebileceğini gösterdi. Kurbanı sunan kişi kurbanı getirerek sunusuyla özdeşleşir ve günahkar olduğunu ve ancak yargıyı hak ettiğini kabul eder. Ölümün yasal olarak gereklilik olduğunun farkındadır.
Adem ve Havva’nın, Yaratıcıları’na nasıl yaklaşabilecekleri konusunda bilgilendirildikleri açıktır. Kayin ve Habil’in Tanrı’nın huzuruna gelmek ve kabul edilmek için kanlı bir sunu getirmeleri gerektiğini bildiklerine şüphe yoktur. Aile olarak bu konudan sık sık söz ediyorlardı. Bahçe’de olup bitenler hafızalarında oldukça tazeydi. Kayin ve Habil Tanrı’nın anne ve babalarına ne öğrettiğini ve anne babalarının onlara aktardıklarını biliyorlardı. İncil’deki bu ayet bunu daha da net bir şekilde açıklıyor:
“Habil'in Tanrı'ya Kayin'den daha iyi bir kurban sunması iman sayesinde oldu. İmanı sayesinde doğru biri olarak Tanrı'nın beğenisini kazandı. Çünkü Tanrı onun sunduğu adakları kabul etti. Nitekim Habil ölmüş olduğu halde, iman sayesinde hâlâ konuşmaktadır.” (İbraniler 11:4, İncil)
Habil sunusunu Tanrı’ya ‘imanla’ sundu. İncil’deki bu ayet nasıl imana sahip olabileceğimizi açıklıyor: “İman, haberi duymakla, duymak da Mesih'le ilgili sözün yayılmasıyla olur.” (Romalılar 10:17, İncil)
Nasıl iman edebiliriz? Tanrı’nın yüreklerimize konuştuğu bildiriyi işiterek ya da Habil’in durumunda anne babasının kendisine öğrettiği gerçeği işitip buna karşılık vererek. Kayin’in aksine Habil sunusunu ‘imanla’ sundu. Yani, Tanrı’nın bu boğazlanmış kuzuyu kabul edeceğine, dökülen kanının Tanrı’nın gerekliliklerini karşılayıp adaletini yerine getireceğine inandı. İşte gerçek iman budur: Tanrı’nın Sözü’ne inanmak ve ona göre davranmak.
Her iki kardeş de bu bildiriyi işitti. Kayin işittiklerini dikkate alarak davranmadı. Bilerek Tanrı’ya sırtını döndü. Kendisinin de günahkar anne ve babası için sunulan türde sunuya ihtiyaç duyan günahkar bir varlık olduğunu inkar etti. Kayin Tanrı’ya kişisel olarak layık olduğunu düşünerek yaklaşmakta ısrar etti. Tanrı’nın yolunu kabul etmek yerine kendi yoluna gitti ve kendi zevkine uygun bir sunu seçti. Bugün birçok insan Kayin gibidir. İncil’de aşağıdaki ayetlerde bunu söylüyor:
“…bu kişiler anlamadıkları her şeye sövüyorlar. Öte yandan, akıldan yoksun hayvanlar gibi içgüdüleriyle anladıkları ne varsa, onları yıkıma götürüyor. Vay onların haline! Çünkü Kayin'in yolundan gittiler.” (Yahuda 1:10-11, İncil)
Kayin gibi insanlar, insanın Tanrı’nın huzurundan ve Aden Bahçesi’nden atıldığını ve bu nedenle kendileri ve Tanrı arasında büyük bir uçurum olduğunu ateşli bir şekilde reddederler. Tanrı’nın bu dünyanın ötesinde olduğunu ve kişisel olarak tanınamayacağını kabul ederler. Ne var ki, bunun kendileriyle Tanrı arasındaki aşılamaz bir uçurum yüzünden olduğunu kabul etmezler. Bu uçurumun üzerinden sadece Bahçe’deki sununun habercisi olduğu Kişi tarafından köprü kurulabileceğini düşünürler mi? Düşünmezler. Bahçedeki sunu kimin habercisidir? Tanrı Kuzusu diye anılacak olanın habercisidir.
Kutsal Kitap'ta Isa'ya verilen birçok ünvan arasında en hayret verici olanın "Tanrı Kuzusu" ünvanı olduğuna inanıyorum. “Yahya ertesi gün İsa'nın kendisine doğru geldiğini görünce şöyle dedi: "İşte, dünyanın günahını ortadan kaldıran Tanrı Kuzusu!” (Yuhanna 1:29, İncil)
Neden günah işlediğimize dair en iyi mazeretler hangileri?
Günahın peşi sıra her zaman felakete yol açan sonuçları gelir. Günahımız için sorumluluğu kabul etmeye istekli olup olmadığımız önemli değildir. Her durumda günahlarımızın sonuçlarının bedelini öderiz. Âdem bu durumda ne yaptı? Âdem trajediyle ilgili kendi sorumluluğu konusunda Havva’yı ve Tanrı’yı suçladı: “RAB Tanrı, ‘Sana meyvesini yeme dediğim ağaçtan mı yedin?’ Âdem, ‘Yanıma koyduğun kadın ağacın meyvesini bana verdi, ben de yedim’ diye yanıtladı.” (Yaratılış 3:11-12, Eski Antlaşma)
Havva Şeytan’ın günah işlemesine neden olduğunu söyledi. “RAB Tanrı kadına, ‘Nedir bu yaptığın?’ diye sordu. Kadın, ‘Yılan beni aldattı, o yüzden yedim’ diye karşılık verdi.” (Yaratılış 3:13, Eski Antlaşma). Buna çok benzer bir şekilde bizler de, kendi günahlarımız için başka birini suçluyoruz, öyle değil mi? Peki suçu başkasına atma girişimi işe yarıyor mu? Asla. En azından uzun vadede hiç işe yaramıyor. “…günahınızın cezasını çekeceğinizi bilmelisiniz.” (Çölde Sayım 32:23, Eski Antlaşma)
Tanrı, içine girdiğimiz günahkâr eylemlerde payımız konusunda bizi nasıl sorumlu tutuyorsa, hem Âdem’i hem de Havva’yı da bu şekilde sorumlu tuttu. Tanrı günahımızı görmezden gelemez çünkü her bir günahkâr eylem O’nun onuruna karşı bir saldırıdır. Fakat iyi haber şu. Tanrı’nın lütfu, bütün günahımızın toplamından daha büyüktür. Tanrı, masum bir hayvanın onların yerine kurban edilmesiyle Âdem ve Havva için bir örtü sağladı. Bu kurban, İsa Mesih’in dünyanın günahları için çarmıhta nihai olarak ölümünün habercisi olan bir eylemdi. “Yahya ertesi gün İsa'nın kendisine doğru geldiğini görünce şöyle dedi: "İşte, dünyanın günahını ortadan kaldıran Tanrı Kuzusu!” (Yuhanna 1:29, İncil). “Oraya [cennet] murdar hiçbir şey, iğrenç ve aldatıcı işler yapan hiç kimse asla girmeyecek; yalnız adları Kuzu'nun yaşam kitabında yazılı olanlar girecek.” (Vahiy 21:27, İncil)
Anlatılmış en üzücü hikâye olabilirdi!
Âdem ve Havva Aden Bahçesi’nden ayrılmadan önce Tanrı’nın insanlığa bir Kurtarıcı sağlayacağına ilişkin vaadini biliyorlardı. İki şey olmasaydı, ilk ebeveynlerimiz hakkındaki bu hikâye bugüne kadar anlatılmış en üzücü hikâye olabilirdi:
1) Tanrı’nın itaatsizliklerine nasıl karşılık verdiğini gördüler. Tanrı günahlarını örtecek bir şey sağlamıştı. Âdem ve Havva çok önemli bir gerçeği anlayan ilk insanlardı. Günahı bağışlatacak olan masum bir tarafın kanının dökülmesine iman sayesinde Tanrı’yla ilişkinin düzelmesiyle ilgili gerçek.
2) Tanrı’nın karanlığı aydınlatmasını sağlayan ikinci bir görkemli gerçek, Âdem ve Havva’nın sevincini artırdı. Tanrı İblis’le konuşurken şöyle dedi, “Seninle kadını, onun soyuyla senin soyunu birbirinize düşman edeceğim. Onun soyu senin başını ezecek. Sen onun topuğuna saldıracaksın.” (Yaratılış 3:15, Eski Antlaşma). Tanrı, kadının soyundan yani insan ırkından doğacak bir çocuğun, İblis’in işlerini yok edeceğine söz verdi. Bunu nasıl yapacaktı? Ölerek onu fethedecekti. Gelecek olan Kurtarıcı İsa Mesih hakkındaki Kutsal Kitap’taki ilk peygamberlik budur!
Kayin ve Habil
Neden bir oğlun sunusu kabul edilirken diğerininki kabul edilmedi? Tanrı neden Kayin’in sunusuna hoşnut olarak bakmadı? Kayin, Tanrı’nın kendisine ve ailesine öğrettiği dört dersle ilgilenmek istemiyordu.
Âdem ve Havva şiir yazan insanlar olsalardı ve yüreklerinde hissettikleri duyguları ifade edebilselerdi ne yazarlardı? Kompozisyonları ne derse desin Tanrı’nın onlar adına Bahçe’de sunduğu sunuyu anarak yazılmış olsalardı Kayin yazılana tepeden bakardı. Beste yapılsaydı Kayin şarkıyı alaya alırdı:
Başka bir Kuzu olmaz; Başka bir ad olmaz;
Dünyada, göklerde ya da denizde başka umut yok;
Suç ve utançtan, başka saklanacak yer yok;
Senin dışında başka yok…
Bunlar gibi mısraların yazılmasına ilham kaynağı olan nedir? Yaratılış 3:6, 7’de şunları okuyoruz,
“Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi. İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar.”
Adem ve Havva’nın gözleri açıldı. Ne gördüler? Şeytan tarafından aldatıldıklarını gördüler! Yaşayan Tanrı’nın buyruğunu çiğnediklerini gördüler! Yaptıklarının Yaratıcıları’nda büyük bir memnuniyetsizlik yarattığını gördüler! Kendi üzerlerine mahvoluş ve yıkım getirdiklerini gördüler! Masum olmanın ne kadar harika olduğunu artık bilmediklerini gördüler! Kaybettikleri bereket ve ayrıcalıkları gördüler! Tanrı’yla sahip oldukları derin yakın ilişkinin ortadan kaybolduğunu gördüler! Doğalarının paklığını ve kutsallığını gördüler! Kısa bir süre içinde kendilerini ve soylarını içine soktukları sefilliği fark ettiler! İlk olarak ikinci oğullarının ilk oğulları tarafından öldürüldüğünü gördüler, sonra da bunun gibi günahkar eylemlerin bütün insanlık ailesi içinde yayıldığını gördüler! Çiğnedikleri yasanın arkasındaki lanetin gücünü gördüler! Sonra suçları için boğazlanmış masum kuzuyu gördüler!
Böylesi bir sahne herkesi şair yapar. Böylece, sevinç ve minnettarlık gözyaşlarıyla bu kurban kuzusunu anmak için bir şiir yazdılar. Suç ve utançtan saklanacakları başka bir yer yok. Senin dışında başka kimse yok.
Arkadaşımızı tanımak için hepimiz hemen hemen ortak şeyler yaparız; önce onun ismini öğreniriz, sonra onunla zaman geçirmeye başlarız. Zaman geçirip onunla konuşmaya başladıkça onu tanımakta ilerleriz. Bir süre sonra arkadaşımızın nelerden hoşlandığını ya da hoşlanmadığını bizden ne istediğini anlamaya başlarız.
Peki İsa Mesih sizce bizden ne istiyor?
İsa Mesih bizimle canlı diri bir ilişki istiyor. Bizim O'nu tanımamızı ve O'na benzer olarak değişmemizi arzuluyor. Kendisiyle birlikte olmamızı ve buna hiçbir şeyin engel olmamasını istiyor.
İsa şöyle dedi, “Koyunlarım sesimi işitir. Ben onları tanırım, onlar da beni izler. Onlara sonsuz yaşam veririm; asla mahvolmayacaklar. Onları hiç kimse elimden kapamaz.” (Yuhanna 10:27-28)
“Bense insanlar yaşama, bol yaşama sahip olsunlar diye geldim.” (Yuhanna 10:10)
“Mesih'in sevgisinden bizi kim ayırabilir? Sıkıntı mı, elem mi, zulüm mü, açlık mı, çıplaklık mı, tehlike mi, kılıç mı? Yazılmış olduğu gibi: "Senin uğruna bütün gün öldürülüyoruz, "Kasaplık koyun sayılıyoruz." Ama bizi sevenin aracılığıyla bu durumların hepsinde galiplerden üstünüz.
Eminim ki, ne ölüm, ne yaşam, ne melekler, ne yönetimler, ne şimdiki ne gelecek zaman, ne güçler, ne yükseklik, ne derinlik, ne de yaratılmış başka bir şey bizi Rabbimiz Mesih İsa'da olan Tanrı sevgisinden ayırmaya yetecektir.” (Romalılar 8:35-39)
* * * * *
Tanrı'nın bizden ne istediğini Romalılar 12. bölüm çok iyi bir şekilde açıklamaktadır. Öncelikle bir ayete bakıp bunu araştıralım.
"Öyleyse kardeşlerim, Tanrı'nın merhameti adına size yalvarırım: Bedenlerinizi diri, kutsal, Tanrı'yı hoşnut eden birer kurban olarak sunun. Ruhsal tapınmanız budur." (Romalılar 12:1)
Bu ayete göre Tanrı'nın bizden istediği nedir?
Bu ayete göre bedenlerimizi diri, kutsal, Tanrı'yı hoşnut eden kurban olarak sunmamızdır.
Kutsal kimdir? Kutsal Kitap İsa’nın kendileri adına sunduğu kurbana güvenen herkesin ‘kutsal’ olduğunu ilan eder. Grekçe kutsal için kullanılan kelime hagios’tur. ‘Ayrılanlar’ veya ‘kutsal olanlar’ anlamındadır. İsa’ya gerçekten iman edenler günah’ın sonuçlarından özgür kılınmış ve Rab’be ayrılmıştır -hem şimdi hem de sonsuzluk için. Gerçek imanlılar kişisel erdemleri sayesinde değil, konumları gereği kutsaldır. Kendilerinin yaptığı bir şeyden ötürü değil, Tanrı’nın kendileri adına İsa aracılığıyla gerçekleştirdiği iş sayesinde kutsal kılınmışlardır. Günahlarımız ancak İsa’nın erdemleri sayesinde bağışlanır, O’nun sayesinde aklandık, doğru sayıldık ve cennete gitmek üzere belirlendik.
“Ama siz Tanrı sayesinde Mesih İsa'dasınız. O bizim için tanrısal bilgelik, doğruluk, kutsallık ve kurtuluş oldu.” (1. Korintliler 1:30)
Tanrı insanı iki biçimde görür. Ya cehenneme gidecek kayıp günahkarlarız veya cennete gidecek kurtarılmış kutsallarız. Günahkarlar kurtuluş için Mesih’e güvendiklerinde kutsal olurlar. O anda Tanrı artık onları günahkar benliklerinde değil, Mesih’te görür. Kutsallar (gerçek İsa Mesih İnanlıları) mükemmel midir? Konum olarak evet. Tanrı için ayrılmışlardır ve bu sonsuza dek geçerlidir. Pratik açıdan düşünecek olursak, hayır. Eksikleri vardır ve her gün neden bir Kurtarıcı’ya ihtiyaçları olduğunu gösterirler. Kutsallar tüm dünyadaki gerçek kiliselerde bulunabilirler.
Katolik Kilisesi’nin öğrettiklerinin aksine, kutsallar, kendilerine dua edebileceğimiz cennette bulunan özel bir sınıfa ait ölmüş kişiler değildir. Bu garip öğretiş hakkında daha fazla bilgi almak istiyorsanız, lütfen Katolik Kilisesi'nin Gerçekle İlgili Yetkili Kaynağı Nedir? Bunu Size Kim Söyledi? adlı yazıyı okuyun.
Cennete gidiyor musunuz? Umarım öyle olur. Bu kime iman ettiğinize bağlıdır. İman, yüreğin Tanrı'ya yanıtıdır. Siz de O'na böyle yanıt verecek misiniz?
“Tanrım, bir günahkar olduğumu itiraf ediyorum. Bunun her zaman farkındaydım, sen de farkındaydın. Ancak bugün İsa'nın uğruna öldüğü bir günahkar olduğumu kabul ediyorum. İsa benim için öldü ve O'nun ölümünü benim günahlarımdan dolayı hak ettiğim ölüm olarak kabul ediyorum. O'nun acılarını benim hak ettiğim acılar olarak kabul ediyorum. Böylesine muhteşem bir Kurtarıcı için sana şükrediyorum, ve senden cennette sonsuz yaşam armağanını sevinçle kabul ediyorum. Günahlarımın bedelinin ödenmesini iki kez istemeyeceğin için sana minnettarım – ilk önce İsa, sonra da benim tarafımdan. Bir kez ödenmesi yeterliydi. Bir kez ödenmesi hep yeterli olacaktır. Bana İsa'ya yeni inanmaya başlayan birinin nasıl yaşaması gerektiğini İncil'den her gün göster.”
Tanrı’nın sizi kurtarmasını istediniz mi?
Sizi kurtardı mı? Kurtarıcı Tanrımız diyor, Rab'be yakaran herkes kurtulacak. Nasıl oldu? “…iman, haberi duymakla, duymak da Mesih'le ilgili sözün yayılmasıyla olur.” (Romalılar 10:17). İsa’yla ilgili gerçeği duymakla yeni İsa Mesih imanlısı olup İsa’yı izlemeye başlamışsınız. İsa yeni yaşamınız hakkında ne diyor? “Koyunlarım sesimi işitir. Ben onları tanırım, onlar da beni izler. Onlara sonsuz yaşam veririm; asla mahvolmayacaklar. Onları hiç kimse elimden kapamaz.” (Yuhanna 10:27-28)
İsa’nın bütün günahlarınızın bedelini ödemesi, İsa’nın sizin yerinize cehenneme gitmesi gibi bir şey olduğuna inanıyorsunuz ve doğru inanıyorsunuz. “Benim yerime ölüp hak ettiğim mahkumiyeti üzerine aldığın için ne kadar teşekkür etsem azdır, İsa’m. Bugünden itibaren seni izleyenlerden biri olacağım” diye dua ettiniz.
Bu duanızdan sonra neler olacak? İncil okuyarak, dua ve İsa’nın diğer öğrencileriyle etkileşim aracılığıyla yaşam boyu sürecek bir değişim ve olgunlaşma yolculuğuna başlayacaksınız.
İsa şöyle dedi, “Ben gerçek asmayım ve Babam bağcıdır. Bende meyve vermeyen her çubuğu kesip atar, meyve veren her çubuğu ise daha çok meyve versin diye budayıp temizler. Size söylediğim sözle siz şimdiden temizsiniz. Bende kalın, ben de sizde kalayım. Çubuk asmada kalmazsa kendiliğinden meyve veremez. Bunun gibi, siz de bende kalmazsanız meyve veremezsiniz. Ben asmayım, siz çubuklarsınız. Bende kalan ve benim kendisinde kaldığım kişi çok meyve verir. Bensiz hiçbir şey yapamazsınız.” (Yuhanna 15:1-5)
Yaşadığınız yerde İsa’ya iman eden biri gibi yaşayamayacağınız konusunda kaygılanmayın. Gerçek şu ki, yaşayamazsınız. Rab İsa bunu yapmanızı istemiyor. En azından tek başınıza bunu yapmanızı beklemiyor. Yukarıdaki ayetlerde ne diyor? “Bensiz hiçbir şey yapamazsınız.” Yeni yaşamınızı yaşamanıza yardım etmek istiyor. Size öğretecek, rehberlik edecek ve sizi rahatlatacak. Bu nedenle asma ve çubuklar arasındaki ilişkiyle ilgili bu örneği verdi. Asma çubuklara yaşam veren özsuyu sağlar. Rab İsa’yı izlerken büyümek ve meyve vermek için gereken her şeyin sürekli olarak O’ndan size aktığını deneyim edeceksiniz.
Yeni yaşamınızla ilgili bu gerçeği unutmayın; Günahkarlar kurtuluş için Mesih’e güvendiklerinde kutsal olurlar. O anda Tanrı artık onları günahkar benliklerinde değil, Mesih’te görür. Kutsallar (gerçek İsa Mesih İnanlıları) mükemmel midir? Konum olarak evet. Tanrı için ayrılmışlardır ve bu sonsuza dek geçerlidir. Pratik açıdan düşünecek olursak, hayır. Eksikleri vardır ve her gün neden İsa'ya ihtiyaçları olduğunu gösterirler.
* * * * *
"Diri kurban olarak sunmak" ifadesi ne anlama gelmektedir?
Kendimizi tamamen her yaptığımızla, işlerimizle, bedensel ve ruhsal olarak bütün varlığımızla Tanrı'nın hizmetine sunmalıyız. Mesih'i Rab olarak yüreklerimizde benimsemektir. Ne yaparsak Tanrı için yapmalı O'nu hoşnut edecek şekilde yaşamalıyız. Yaşamımızın merkezinde başka bir ilah, kişi ya da varlık yer almamalıdır.
“Evet, Mesih herkes için öldü. Öyle ki, yaşayanlar artık kendileri için değil, kendileri uğruna ölüp dirilen Mesih için yaşasınlar.” (2.Korintliler 5:15)
“Sonuç olarak, kardeşlerim, gerçek, saygıdeğer, doğru, pak, sevimli, hayranlık uyandıran, erdemli ve övülmeye değer ne varsa, onu düşünün.” (Filipililer 4:8)
* * * * *
Hıristiyanların pak bir yaşam sürdürmek için nedenleri bir bedel karşılığı satın alınmış olmaları, artık kendi kral ve efendileri olmamalarıdır. “Bedeninizin, Tanrı'dan aldığınız ve içinizdeki Kutsal Ruh'un tapınağı olduğunu bilmiyor musunuz? Kendinize ait değilsiniz. Bir bedel karşılığı satın alındınız; onun için Tanrı'yı bedeninizde yüceltin.” (1.Korintliler 6:19-20)
Sözde Hıristiyanlar ya da Batı filmlerinde gördüğünüz, plajlarda üstsüz gördüğünüz ya da haberlerde gördüğünüz Hıristiyan inancının sahte temsilcileri biraz önce İncil’den yaptığım alıntıdan habersizdir. Büyük olasılıkla İncilleri bile yoktur. Eğer İncilleri varsa bile okumamışlardır. Tanrı'dan doğmamışlar. “Kendisini (İsa’yı) kabul edip adına iman edenlerin hepsine Tanrı'nın çocukları olma hakkını verdi. Onlar ne kandan, ne beden ne de insan isteğinden doğdular; tersine, Tanrı'dan doğdular.” (Yuhanna 1:12-13)
Bu dünyada pek çok şeyin gerçeğini ve sahtesini alabilirsiniz – giysiler, saatler, el çantaları, aklınıza ne gelirse. Bazen piyasada ölüme yol açabilecek sahte alkol satıldığını duyarsınız. Bunun doğru olduğunu biliyorum çünkü eski patronumun 18 yaşındaki kızı birkaç bardak sahte içki nedeniyle öldü. Dıştan etiketler birbirine benzeyebilir ama içinde ne olduğunu her zaman bilemezsiniz. Ve önemli olan içindeki, öyle değil mi?
Cennete gitmekte olan gerçek Hıristiyanların dünyada ahlaksız eylemlere girişmeyeceklerinden emin olabilirsiniz. Peki ya sahte Hıristiyanlar? Onların ne yapacağını bilemezsiniz.
Gerçek bir Hıristiyan yeni bir Rab’bi ve Efendisi olan kişidir. Rab dünyaya geldi ve onları günahın köle pazarından almak için gereken bedeli ödedi. Günaha köle olan kimdir? Kimse mi? Ama günahkâr düşünceler ve eylemlerle ne kadar mücadele ettiğinizi en iyi siz biliyorsunuz. Günah korkunç bir angaryacıdır, yaşamımız üzerinde sıkı eli ölümlü insanın kıramayacağı kadar güçlüdür. Bunun doğru olduğunu kendi yaşamınızdan biliyorsunuz, değil mi? Günahın angaryacısından daha güçlü olan Rab’bin söylediklerine bakın:
“İsa, "Size doğrusunu söyleyeyim, günah işleyen herkes günahın kölesidir" dedi.” (Yuhanna 8:34)
Rab İsa bu tutsaklığı kırmak için dünyaya geldi. Satıcıdan alınan şey, tamamıyla alan kişiye aittir, öyle değil mi? Yani, alıcı talep edilen ücretin hepsini ödediğinde böyledir. Alıcı o zaman, aldığı şeyi saklayabilir, atabilir, kullanabilir, vs. Başka hiçbir şey ya da hiç kimse sahibi olan kişinin rızası olmadan bunu kontrol edemez. Burada kullanılan dil kuşkusuz simgeseldir ama İsa’nın çarmıhta yaptığı budur. Bir ticaret ilişkisi yoktur. El değiştiren para yoktur. Fakat gerçek Hıristiyanlar Tanrı tarafından alınmış kişilerdir. Günahkârların kendilerini günahın kötü efendisinden alabilmek için ödeyebilecekleri bir bedel yoktur. Kendisini bağışlatamaz. Ama Tanrı bağışlatabilir. “Çünkü İnsanoğlu [İsa Mesih] bile hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye ve canını birçokları için fidye olarak vermeye geldi.” (Markos 10:45)
İsa’nın dünyaya geliş amacının yeni bir din kurmak olduğunu düşünmüş olabilirsiniz. Size bu öğretilmiş olabilir. Ama kendisinden alıntı yapmak en doğru olacaktır. Şöyle dedi, “...canımı birçokları için fidye olarak vermeye geldim.”
İsa Mesih'i tanırken O'nun kim olduğunu düşünürken O'nun "Rab" olduğunu anlamak gereklidir. İsa Mesih benim Rabbimdir ne demektir?
İsa Mesih'in Rab olması hayatımın her alanında O'nun efendim ve egemenim olması demektir. Biz Tanrımız, Rabbimiz derken O'nu sadece dilimizle değil bütün hayatımızla yüceltmemiz gerektiğini ifade ederiz. Hayatımızın her anında O'nu hatırlamak, her alanında O'nun egemen olmasına izin vermektir.
* * * * *
"Günümüz Türkçesinde normalde sadece "Tanrı" anlamına gelen Rab kelimesi, İncil'de bir kaç anlama sahiptir. Bunları şöyle özetleyebiliriz:
1) EFENDİM: İncil'in bazı yerlerinde Rab kelimesi sadece saygılı bir hitap şekli olarak yer alır. Örneğin, Yuhanna 4:15'te Samiriyeli kadın İsa'ya hitap ederken "efendim" diyor. Burada "efendim" sözüyle çevrilen kelime başka yerlerde "Rab" şeklinde çevrilmiştir.
2) EGEMEN: İncil'in bazı ayetlerinde Rab kelimesi "her konuda iradesine boyun eğilmesi gereken egemen" gibi bir anlam taşıyor. Luka 6:46'da, "Niçin beni 'Rab, Rab' diye çağırıyorsununz da söylediklerimi yapmıyorsunuz?" diyen İsa, söz dinlemeyen insanları azarlıyordu. İsa, bu ayette Rab sözcüğüyle sözünün dinlenmesi gereken bir efendiyi kastetmektedir.
TANRI: 'Rab' sözcüğü, dilimizde alışılagelmiş "Tanrı, Allah" anlamıyla, İncil'in bir çok metninde geçer. Örnek olarak, "Rab'be yakaran herkes kurtulacaktır" (Romalılar 10:13) diyen ayette, Rab sözcüğünün anlamının "Tanrı" olduğu kesindir.
Şimdi İsa Mesih'in bizden istediği ikinci şeye bakalım;
"Bu çağın gidişine uymayın; bunun yerine, Tanrı'nın iyi, beğenilir ve yetkin isteğinin ne olduğunu ayırt edebilmek için düşüncenizin yenilenmesiyle değişin." (Romalılar 12:2)
Bu ayete göre ne yapmamız lazım?
Öncelikle bu çağın gidişatına uymamalıyız. Tanrı'nın isteğini ayırt etmek için düşüncelerimizi değiştirmemiz gerekir. Gerçekçi bir şekilde düşünürsek dünyaya baktığımızda her tarafımızda kötülük, ahlaksızlık ve bencillikle dolu olduğunu görürüz. Biz bu gidişata uymamaya dikkat etmeliyiz.
* * * * *
Düşüncelerimizin yenilenmesi neden önemlidir?
Düşüncelerimizin yenilenmesi neden bu kadar önemlidir? Çünkü sözlerimiz ve davranışlarımız düşüncemizde filizlenerek oluşur. Bu önemli gerçekten hareket ederek hayatımızın her yönünü Mesih'e tabi kılmak istiyorsak, ilk yapmamız gereken şey, düşünce hayatımızı Mesih'e tabi kılmak olacaktır! Düşüncemiz yenilendikçe sözlerimiz ve davranışlarımız da değişecektir.
* * * * *
Sadece bunu böyle yapmalıyız, şunu şöyle yapmalıyız demek basittir. Peki bunu nasıl yapacağız?
Diri kurban olmak disiplin ister! Artık karşılaştığımız tüm düşünce, tutum ve inançları sınayarak Mesih'in müjdesine uymayanların hepsini reddedecek, tüm düşüncelerimizi "Mesih'e uysun diye tutsak edeceğiz." Bunu yapabilmek için...
• Kutsal Kitap'ı iyi bilmemiz gereklidir. Çünkü Kutsal Kitap Mesih'in düşüncesini yansıtır.
• Düşüncelerimizi denetlemeyi alışkanlık haline getirmemiz gereklidir.
Hayatımızın her alanında İsa Mesih'in Rab olması konusunda ne yapmalıyız? İşte aşağıdaki ayetler bize bu konuyu açıklar;
"Kalabalık halk toplulukları İsa'yla birlikte yol alıyordu. İsa dönüp onlara şöyle dedi: "Biri bana gelip de babasını, annesini, karısını, çocuklarını, kardeşlerini, hatta kendi canını bile gözden çıkarmazsa, öğrencim olamaz.
Çarmıhını yüklenip ardımdan gelmeyen, öğrencim olamaz. Aynı şekilde sizden kim varını yoğunu gözden çıkarmazsa, öğrencim olamaz.
Tuz yararlıdır. Ama tuz tadını yitirirse, bir daha nasıl o tadı kazanabilir?" (Luka 14:25-34)
Aşağıdaki soruları bu ayetlere göre cevaplayınız;
İsa'nın gerçek bir öğrencisi olabilmek için hayatımızda ne gibi unsurları "gözden çıkarmak" gerekir?
Bazen çok zor olsa da öncelikle kendimizi düşünmekten vazgeçmeliyiz.
Ailemiz bizim için çok önemlidir. Ama bazen onların güvencesini gözden çıkarmak zorunda kalabiliriz. Kendi canımızı bile bazen gözden çıkarmaya razı olmalıyız. Evimiz, arabamız, var olan bütün mallarımızı Rab için vermeye hazır olmalıyız. Bu sadece maddi bir fedakarlık değil, sosyal ve duygusal zorluklarıda içerir. Bazen Rab için "saygın" kabul edilen bir konumu, iyi bir işi, nişanlımızı ya da akrabalarımızı kaybedebiliriz. Bunlar mutlaka olacak değildir ancak bazen insanlar Mesih'e iman edenlere karşı sert olabilirler. Bu beklenmedik bir durum değildir. Ancak Tanrı'nın bu konudaki vaadi bellidir; Tanrı'nın lütfuna ve sonsuz yaşama sahip olacaksın. Seni en çok sevene, yaratıp seni hayatın boyunca gözetene bağlılık gibi bir armağana sahip olacaksın. Elbette yaşamımızı kendine has kılan tüm değerler önemlidir ancak hiçbir şey Tanrı'dan önemli değildir. Bu ilişkiyi korumak adına fedakarlık yapmak, kazançtır. Kaygı duyduğumuz diğer konularda Tanrı'ya güvenmeyi öğrenmemiz gerekecektir.
“Hiç kaygılanmayın; her konudaki dileklerinizi, Tanrı'ya dua edip yalvararak şükranla bildirin. O zaman Tanrı'nın her kavrayışı aşan esenliği Mesih İsa aracılığıyla yüreklerinizi ve düşüncelerinizi koruyacaktır. Sonuç olarak, kardeşlerim, gerçek, saygıdeğer, doğru, pak, sevimli, hayranlık uyandıran, erdemli ve övülmeye değer ne varsa, onu düşünün. Benden öğrendiğiniz, kabul ettiğiniz, işittiğiniz, bende gördüğünüz ne varsa, onu yapın. O zaman esenlik veren Tanrı sizinle olacaktır.” (Filipililer 4:6-9)
* * * * *
Siz de, diri kurban olmanın ne kadar ciddi ve önemli bir karar olduğunu anlamaya başladınız mı? Anlatınız.
Diri kurban olmak sahip olduğumuz birçok şeyi gözden çıkarmak anlamına geliyor. Özellikle dünya malıyla ilgili bizim çok sevdiğimiz şeyler olabilir. Ailemizden korkumuz nedeniyle belki bu inancımızı yaşamakta zorlanıyor olabiliriz. İnancımızı saklıyor olabiliriz. Onlara söylediğimizde belki de reddedileceğiz. Birçok tehlikelere, aşağılanmalara ve utanca maruz kalabiliriz. Bunlara razı olarak daha çok Rab'deki sevinci tercih etmeliyiz.
* * * * *
İncil'de kendisini "diri kurban" olarak sunan bir kişinin örneğini bulabiliyoruz; Elçi Pavlus!
Elçi Pavlus'un kendisinin Rab'be nasıl diri kurban olduğunu açıkladığı bölümü birlikte okuyalım;
"Kardeşler, şunu bilmenizi isterim: Başıma gelenler daha çok Müjde'nin yayılmasına yaramıştır. Sonuç olarak bütün saray muhafızları dahil, herkes Mesih uğruna zincire vurulduğumu öğrendi." (Filipililer 1:12-13)
Pavlus, tutuklanmasıyla ilgili olarak başına gelenleri nasıl yorumlamıştır?
Pavlus tutukluydu. Yani rahat rahat evinde oturmuyordu. Tutuklu olarak, zincirlere bağlı bir şekilde yaşıyordu. Ama bu durum Müjdenin duyulmasına neden oluyordu. Mesih'in müjdesinin duyulması için bir fırsat olarak görüyordu.
* * * * *
"Kardeşler, şunu bilmenizi isterim: Başıma gelenler daha çok Müjde'nin yayılmasına yaramıştır. Sonuç olarak bütün saray muhafızları dahil, herkes Mesih uğruna zincire vurulduğumu öğrendi. Kardeşlerin çoğu da zincire vuruluşumdan ötürü Rab'be güvenerek Tanrı'nın sözünü korkusuzca söylemekte daha da cesur davranıyorlar. Gerçi kimi Mesih'i kıskançlık ve rekabetle, kimiyse iyi niyetle duyuruyor. Sonuncular, Müjde'yi savunmaya atandığımı bilerek bunu sevgiyle yapıyorlar.
Ötekilerse Mesih'i temiz yürekle değil, bencil tutkularla duyuruyorlar. Böylece tutukluluğumda bana sıkıntı vereceklerini sanıyorlar.
Ama ne önemi var? İster art niyetle ister içtenlikle olsun, her durumda Mesih duyurulmuş oluyor. Buna seviniyorum, sevineceğim de. Çünkü dualarınızla ve İsa Mesih'in Ruhu yardımıyla bunun bana kurtuluş getireceğini biliyorum." (Filipililer 1:12-19)
Bazılarının "kıskançlık ve rekabetle" tutukluluğunda ona sıkıntı çıkarmak amacıyla Mesih'in müjdesini yaydığını anlayınca Pavlus'un tepkisi ne oldu?
Tutuklu olmasından dolayı Müjde duyurulduğu için seviniyordu.
* * * * *
"Hiçbir şekilde utandırılmayacağımı, yaşasam da ölsem de Mesih'in her zamanki gibi şimdi de bedenimde yüceltilmesi için tam bir cesaret gösterebileceğimi bekliyor ve umut ediyorum.
Çünkü benim için, yaşamak Mesih'tir, ölmek kazançtır. Hayatta kalırsam yararlı işler yapacağım. Ama hangisini seçeceğimi Bilemiyorum. İki seçenek arasında kaldım. Dünyadan ayrılıp Mesih'le birlikte olmayı arzuluyorum; bu çok daha iyi." (Filipililer 1:20-23)
Elçi Pavlus, Mesih'in uğruna idam cezasını çekeceği olasılığını nasıl karşılıyordu?
İdam edilmesini bir son ya da ceza olarak görmüyordu. Ölümü Rab ile buluşma olarak yorumluyordu.
* * * * *
"Ama hayatta kalmam sizin için daha gereklidir. Bundan emin olarak kalacağımı biliyorum. İmanda gelişip sevinmeniz için hepinizle birlikte olmaya devam edeceğim. Öyle ki, tekrar yanınıza geldiğimde, Mesih İsa'da benimle daha çok övünebilesiniz." (Filipililer 1:24-26)
Elçi Pavlus'un sözlerine göre onun hayatta kalıp hapishaneden çıkması hangi açıdan istenen bir olay olacaktı?
Hayatta kalırsa da yine müjdeyi duyuracak ve Filipililer'e dönüp onları imanda geliştirecekti.
* * * * *
Sizce, Elçi Pavlus diri kurban olarak yaşıyor muydu? Anlatınız.
Evet, bu dünyadan ayrılışına kadar Rab için yaşıyordu. "Benim için ayrılma zamanı geldi. Yüce mücadeleyi sürdürdüm, yarışı bitirdim, imanı korudum. Bundan böyle doğruluk tacı benim için hazır duruyor. Adil yargıç olan Rab o gün bu tacı bana, yalnız bana değil, O'nun gelişini özlemle beklemiş olanların hepsine verecektir." (2.Timoteos 4:7-8)
“Şimdi ben insanların onayını mı, Tanrı'nın onayını mı arıyorum? Yoksa insanları mı hoşnut etmeye çalışıyorum? Eğer hala insanları hoşnut etmek isteseydim, Mesih'in kulu olmazdım.” (Galatyalılar 1:10)
* * * * *
Diri kurban olmanın ne demek olduğunu yanlış anlayabiliriz;
1) Diri kurban olmak demek kusursuz olmak demek değildir. İsa tekrar gelene kadar tamamıyla kusursuz olamayacağız. Kendimizi Tanrı'ya diri kurban olarak sunmakla "ermiş" olduğumuzu iddia etmiyoruz; fakat Rabbin isteğini bildiğimiz her konuda O'na boyun eğmek niyetinde olduğumuzu tam bir içtenlikle söylüyoruz.
2) Diri kurban olmak, imanlı için bir "lüks" değil, normal bir iman yaşamıdır. Pavlus, imanlıların "Tanrı'nın merhameti uğruna" kendilerini Tanrı'ya diri kurbanlar olarak sunmaları için yalvarmıştır. Her Mesih imanlısı bu merhamete kavuşmuştur. Diri kurban olma çağrısı imanlıların özel bir ruhban sınıfına değil, her imanlıya yöneliktir.
3) Diri kurban olmak, ömür boyunca ve her gün yenilenen bir adanmışlık demektir. Keşke tek bir dua ile, değişmeyen, azalmayan bir adanmışlığa erişebilsek! Ama her gün, her durumda İsa'ya sadık kalacağımız, Tanrı'yı hoşnut eden bir kurban olacağımız kararını tekrar tekrar vermemiz gereklidir. Nitekim Rabbimiz İsa, "Ardımdan gelmek isteyen, kendini inkâr etsin, her gün çarmıhını yüklenip beni izlesin" demiştir (Luka 9:23)
Tanrı'ya olan sevgi ve minnetimizi ifade etmek için kendimizi O'na diri kurbanlar olarak sunmalıyız. Ayrıca, Tanrı'nın her imanlı için tasarladığı bereket ve verimlilik diri kurban olma yolunda yürümenin sonucudur.
Yukarıda konuşulduğu gibi bu ciddi bir şekilde verilen bir karardır. Ama doğru karardır. Kendinizi Tanrı'ya diri kurban olarak sunmaya hazırsanız, bunu hemen şimdi dua ederek Tanrı'ya ifade ediniz. Gökteki Babamız böyle sunulardan ne kadar hoşlanır!
“Kurtarıcımız tek Tanrı, sizi düşmekten alıkoyacak, büyük sevinç içinde lekesiz olarak yüce huzuruna çıkaracak güçtedir. Yücelik, ululuk, güç ve yetki Rabbimiz İsa Mesih aracılığıyla bütün çağlardan önce, şimdi ve bütün çağlar boyunca Tanrı'nın olsun! Amin.” (Yahuda 1:24-25)
Siz kendi hayatınızda kendinizi nasıl diri kurban olarak sunmayı düşünüyorsunuz. Anlatınız:
Yeryüzünde kısa süre için çekeceğim sıkıntı, cennetteki karşılanmamın ilk gecesiyle kıyaslanamaz. Rab İsam beni en iyi ve en düzgün yollardan götürerek Kendisine yönlendirecek. Var mı bundan iyisi?
“Ağzınızdan hiç kötü söz çıkmasın. İşitenler yararlansın diye, ihtiyaca göre, başkalarının gelişmesine yarayacak olanı söyleyin. Tanrı'nın Kutsal Ruhu'nu kederlendirmeyin. Kurtuluş günü için o Ruh'la mühürlendiniz. Her kötü niyetle birlikte her türlü kin, öfke, kızgınlık, bağrışma ve iftira sizden uzak olsun. Birbirinize karşı iyi yürekli, şefkatli olun. Tanrı sizi Mesih'te bağışladığı gibi, siz de birbirinizi bağışlayın.
Bunun için, sevgili çocukları olarak Tanrı'yı örnek alın. Mesih bizi nasıl sevdiyse ve bizim için kendisini güzel kokulu bir sunu ve kurban olarak nasıl Tanrı'ya sunduysa, siz de öylece sevgi yolunda yürüyün. Aranızda fuhuş, pislik ya da açgözlülük anılmasın bile. Kutsallara yaraşmaz bu. Aranızda açık saçıklık, budalaca konuşmalar, bayağı şakalar da olmasın. Bunlar size yakışmaz. Bunun yerine şükredin.” (Efesliler 4: 29-32, 5: 1-4)
“Mesih'le birlikte çarmıha gerildim. Artık ben yaşamıyorum, Mesih bende yaşıyor. Şimdi bedende sürdürdüğüm yaşamı, beni seven ve benim için kendini feda eden Tanrı Oğlu'na imanla sürdürüyorum.” (Galatyalılar 2:20)