Kutsal Kitap ölüme yakın deneyimleri belirgin bir şekilde desteklemese de, çoğu insan İncil’den aşağıdaki ayetleri, ölüme yakın deneyimlerle ilgili Kutsal Kitap’taki kanıt olarak kullanır.
“On dört yıl önce alınıp üçüncü göğe götürülmüş bir Mesih izleyicisi tanıyorum. Bu, bedensel olarak mı, yoksa beden dışında mı oldu, bilmiyorum, Tanrı bilir. Evet, bu adamın cennete götürüldüğünü biliyorum; bu, bedensel olarak mı, yoksa bedenden ayrı mı oldu, bilmiyorum, Tanrı bilir. Orada, dille anlatılamaz, insanın söylemesi yasak olan sözler işitti. Böyle biriyle övüneceğim. Ama kendimle ilgili olarak, güçsüzlüklerimden başka bir şeyle övünmeyeceğim.” (2. Korintliler 12:2-5, İncil)
Bu ayetleri, ölüme yakın deneyimlerle ilgili Kutsal Kitap’taki kanıt olarak kullanmak, aşırı serbest bir yorumlamaya gitmek demektir. Örneğin, bu ayetlerin yazarı olan elçi Pavlus’un kendisini cennette bulduğu sırada aslında ölmüş olduğunu varsayar. Ayetler hiçbir yerde Pavlus’un aslında öldüğünü söylemez. Bu, ölüme yakın bir deneyim değil, Tanrı’nın Pavlus’a cennetle ilgili olarak verdiği bir görümdü.
Yine de bu ayetlere bayılıyorum. Neden biliyor musunuz? Bana dünyadaki hiçbir şeyin cennetteki şeylerle kıyaslanamayacağını anımsatıyor. Cennet iyinin ötesinde bir yerdir. Görkemli olmanın ötesindedir. Pavlus, duyduklarının ifade edilemez olduğunu söylüyor. Anlatmasına izin verilseydi bunu anlatacak söz bulamayacaktı çünkü cennet bizi başka bir boyuta taşır. Öldükten sonra ben de oraya gideceğim ve bu makaleleri okuduğunuzda umarım benim İsa’yla ilgili verdiğim kararın aynısını verirsiniz.
Bir an için ölüp sonra yaşama döndüklerinden söz eden insanlar her zaman gördükleri şeyleri anlatırlar. Oysa Elçi Pavlus bize işittikleri ve gördüklerini anlatmaya sözcüklerin yetmeyeceğini söylüyor. Ya diğerleri? Ölüme yakın bir şey yaşadıklarını iddia edenler, önce birilerine gördüklerinden söz etmek, sonra da bu konuda bir kitap yazmak isterler! Pavlus’un sözünü ettiği görüm ne kadar da farklı! Çok az şey söylüyor ve olay gerçekleştikten on dört yıl sonra anlatıyor çünkü o sıralarda kilisede bir sorunla uğraşıyordu. Kendisini görümü paylaşmak zorunda hissetti, fakat ayrıntı vermekten kaçındı. Ne kadar anlatsa, diğerleri gözünde konumunu o kadar yükseltebilirdi ama Pavlus’un yaşamda aradığı şeyler bunlar değildi.
Deneyimlerimizi nasıl kanıtladığımız konusunda çok dikkatli olmalıyız. Yaşanan deneyimleri test etmenin en önemli yolu Kutsal Kitap’la karşılaştırmaktır. Şeytan aldatmaya ve insanların düşüncelerini çarpıtmaya her zaman hazırdır. Bunun farkında olmalıyız. Sahte peygamberler ve Tanrı’nın elçisi gibi davrananlarla ilgili olarak Pavlus şöyle demişti:
“Buna şaşmamalı. Şeytan da kendisine ışık meleği süsü verir. Ona hizmet edenlerin de kendilerine doğruluğun hizmetkârları süsü vermesi şaşırtıcı değildir. Onların sonu yaptıklarına göre olacaktır.” (2. Korintliler 11:14-15, İncil)
Bir Pazar günü herkesin beni çok iyi tanıdığı bir kilisede vaaz veriyordum. Toplantıdan sonra kiliseden ayrılıp arabamı park ettiğim yere gitmeden önce kilisenin ruhsal liderleri yanıma gelip o sabah kiliseyi ziyarete gelen bir kadının söylediği bir şeyden söz ettiler. Kimse bu kadını daha önce görmemişti. Kadın onlara benim hakkımda bir şey söylemişti. O sabah Tanrı’dan aldığı bir sezgiyle her zaman gittiği kiliseye gidemeyeceğine, bunun yerine 20 km araba sürüp Tanrı’nın kendisine gösterdiği başka bir kiliseye gitmesi gerektiğine karar vermişti. Tanrı, kendisine orada o gün vaaz verecek vaizin zina ederek yaşadığını söylemişti. Tanrı ona kadının isminin ne olduğunu göstermişti. Kilisenin ruhsal liderleri çok şaşırmışlardı ama kadına benimle konuşacaklarını söylediler. Kısa bir konuşma oldu. Bu adamlar yaşantımdaki değerleri biliyorlardı; Hıristiyan inancına bağlılığım, karım ve ailem. Tek yaptıkları beni bu suçlamadan haberdar etmek ve kadının telefon numarasını vermek oldu.
O gün oradan ayrıldıktan sonra kadına telefon ettim. Kendimi tanıttım ve asla karımı aldatmadığımı söyledim. Ve aldatmadım da. Tanrı’nın kendisine açıkladığı isimde bir kadınla asla tanışmadığımı söyledim. Çok büyük bir hata yaptığını ekledim. İşittiği sesin Tanrı’nın sesi olmadığını söyledim. ‘Kimin sesini dinlediğinizi biliyor musunuz?’ diye sordum. Telefonun diğer ucunda sessizlik oldu. ‘Sanırım, çok büyük bir hata yaptım,’ diye yanıt verdi.
Neyi dinlediğimiz ve nasıl yorumladığımız konusunda ne kadar da dikkatli olmamız gerekiyor. Duyduklarımız ya da okuduklarımız Tanrı’dan mı? Okuduklarımızı ve duyduklarımızı Kutsal Kitap’la karşılaştırmak her zaman en doğru şey olacaktır. Şeytan kopyacılığın ve kötülüğün prensidir ve istediği karaktere ya da kişiliğe bürünebilir.
Binlerce yıldır aldatmaca sanatını kullanıyor. O Pazar sabahı öyle bir konuştu ki, o yaşlı kadın Tanrı’nın konuştuğunu sandı. Böyle şeylerin olmasını beklemeliyiz. Şeytan kendi karakterini göstermeyecektir. Kendisini olduğu gibi, kötülük, nefret ve karanlıkla dolu olarak gösterse kendisini yenilgiye uğratırdı. Hepimiz ondan kaçardık.
Kutsal Kitap, ölüme yakın deneyimler konusunda sessiz kaldığı ve bilim bu deneyimleri kanıtlayamadığı için bu konuda son derece temkinli davranmalıyız. Ölüme yakın bütün deneyimlerin sahte olduğunu ya da Şeytan’dan geldiğini söyleyemem, fakat çoğu ölüme yakın deneyimin geçerliliği konusunda Kutsal Kitap’tan kaynaklanan güçlü kaygılarım var.
NOT:
İman, Tanrı’nın Sözü’nde söylediği her şeyin doğru olduğuna ve Tanrı’nın sözünde söylediğine göre davranacağına güvenmektir. İmanın, izlenimler, olasılıklar ya da görüntülerle ilgisi yoktur. (Yazarı bilinmiyor)