Web sitemizde araştırma yaparken ve Hıristiyanlık’ın iddialarını değerlendirirken, bunu yapmanın en büyüleyici olduğuna inandığım yolunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Kutsal Kitap’ın ilk kitabı olan Yaratılış’tan son kitabı olan Vahiy kitabına götürecek bir çalışma yolunun peşinden gitmemizi istiyorum. Ormanda, pekçok şeye bakarak - bitki ve hayvanlar ya da dikkatimizi çeken başka şeyler - yaptığımız yürüyüşlerden farklı olarak bu çalışma yolunda tek bir konuya odaklanacağız. Yürüyüşte ilerledikçe bu konuda öğreneceklerimiz giderek artacaktır. Bu, yanlıştan doğruya doğru ilerleyeceğimiz anlamına gelmiyor. Hayır, Kutsal Kitap Tanrı tarafından esinlenmiş ilahi bir kitaptır ve hepsi doğrudur. Ne var ki, bizlere verdiği vahiy ilerledikçe açıklığa kavuşur. Aynı ilahi ışık bütün sayfalarında parlar ama vahyin üzerindeki perdeler kaldırıldıkça ışık derecesi artar. Bir yaz gününün, şafağın karanlığından öğlenin aydınlığına değişmesi gibi olduğunu düşünün.
Çalışma yolumuzda Kutsal Kitap’ın ilk birkaç sayfasında ya da Kutsal Yazılar’ın başlangıç kısımlarında yer alan gerçek ya da öğretişlerin Kutsal Kitap boyunca tekrar tekrar karşımıza çıktığını ve geliştiğini göreceksiniz. Birbirini izleyen her kitap, her sahne, her yüzyıl. Söylenen her yeni şey, perdelerin kalkmasına katkıda bulunuyor. Bir konudan ilk kez söz edilmesi nadiren o konuda bir dizi vahyin ilk halkası gibi görünüyor. Vahyin her sahnesini yazan insanlar da yazdıklarının ilahi vahyin gelişimine katkıda bulunduğunu düşünmüyorlar. Bu gerçekten de büyüleyici ve son derece doğaüstü bir şey! Başlamak için sabırsızlandığınızı biliyorum!
Musa’yı düşünün, kurban hakkında yazmak üzere kendisine esinlenenlerin Tanrı’nın bizlere bu konuda göstermek ve açıklamak istediklerinin sadece başlangıcı olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Aynı şekilde, Musa, Tanrı’nın kendisine sunu olarak sunmasını söylediği kuzuların da, insanlık tarihinde ortaya çıkacak ve Tanrı Kuzusu diye adlandırılacak olanın habercisi olduğundan habersizdi. (Kutsal Kitap'ta Isa'ya verilen birçok ünvan arasında en hayret verici olanın "Tanrı Kuzusu" ünvanı olduğuna inanıyorum.) İyi şeyler zaman alır ve Tanrı bu gibi şeyleri bizlere nasıl açıklayacağını seçmek konusunda oldukça temkinliydi. Bugün bakacağımız şey, Kuzu’yla ilgili gelişen doktrin ve Tanrı’nın kurban ile ilgili öğretişidir. Kutsal Kitap’ta inceleyeceğimiz her ayetin ayrı bir vurgusu olacaktır.
I. KUZUYA DUYULAN GEREKLİLİK
Çalışma yolumuzda ilk durağımız Kutsal Kitap’ın ilk kitabıdır. Bu olayda kurbanın gerekliliği vurgulanmaktadır. Adem ve Havva’nın ilk iki çocuğuyla ilgili ayetlerde Kuzu’ya duyulan vazgeçilmez ihtiyacı görüyoruz:
“Habil çoban oldu, Kayin ise çiftçi. Günler geçti. Bir gün Kayin toprağın ürünlerinden RAB'be sunu getirdi. Habil de sürüsünde ilk doğan hayvanlardan bazılarını, özellikle de yağlarını getirdi. RAB Habil'i ve sunusunu kabul etti. Kayin'le sunusunu ise reddetti. Kayin çok öfkelendi, suratını astı.” (Yaratılış 4:2-5)
Aden Bahçesi’nin dışında doğan bu iki çocuğu anlamak için geri dönüp anne babalarına bakmamız gerekiyor. Tanrı onları Bahçe’den uzaklaştırmadan önce onlara kurtuluş yolunu açıkladı:
“RAB Tanrı Adem'le karısı için deriden giysiler yaptı, onları giydirdi.” (Yaratılış 3:21)
Tanrı, o gün Aden Bahçesi’nde açık ve net bir şekilde vaaz ediyordu. Bu vaaz tarihin sayfalarında yankılandı ve umarım bu çalışma yolunun bir yerlerinde Tanrı’nın sizinle konuştuğunu işitebilirsiniz. Bu ilk vaaz sözlerle değil, bir sembolle vaaz edildi. Önce bu ana zemini hazırlayan olaylara bakalım:
“RAB Tanrı'nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, “Tanrı gerçekten, 'Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin' dedi mi?” diye sordu. Kadın, “Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz” diye yanıtladı, “Ama Tanrı, 'Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz' dedi.” Yılan, “Kesinlikle ölmezsiniz” dedi, “Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız.” Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi. İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar. Derken, günün serinliğinde bahçede yürüyen RAB Tanrı'nın sesini duydular. O'ndan kaçıp ağaçların arasına gizlendiler. RAB Tanrı Adem'e, “Neredesin?” diye seslendi. Adem, “Bahçede sesini duyunca korktum. Çünkü çıplaktım, bu yüzden gizlendim” dedi. RAB Tanrı, “Çıplak olduğunu sana kim söyledi?” diye sordu, “Sana meyvesini yeme dediğim ağaçtan mı yedin?” Adem, “Yanıma koyduğun kadın ağacın meyvesini bana verdi, ben de yedim” diye yanıtladı. RAB Tanrı kadına, “Nedir bu yaptığın?” diye sordu. Kadın, “Yılan beni aldattı, o yüzden yedim” diye karşılık verdi. Bunun üzerine RAB Tanrı yılana, “Bu yaptığından ötürü bütün evcil ve yabanıl hayvanların en lanetlisi sen olacaksın” dedi, “Karnının üzerinde sürünecek, yaşamın boyunca toprak yiyeceksin. Seninle kadını, onun soyuyla senin soyunu birbirinize düşman edeceğim. Onun soyu senin başını ezecek, sen onun topuğuna saldıracaksın.” RAB Tanrı kadına, “Çocuk doğururken sana çok acı çektireceğim” dedi, “Ağrı çekerek doğum yapacaksın. Kocana istek duyacaksın, seni o yönetecek.” RAB Tanrı Adem'e, “Karının sözünü dinlediğin ve sana, meyvesini yeme dediğim ağaçtan yediğin için toprak senin yüzünden lanetlendi” dedi, “Yaşam boyu emek vermeden yiyecek bulamayacaksın. Toprak sana diken ve çalı verecek, Yaban otu yiyeceksin. Toprağa dönünceye dek ekmeğini alın teri dökerek kazanacaksın. Çünkü topraksın, topraktan yaratıldın ve yine toprağa döneceksin.” Adem karısına Havva adını verdi. Çünkü o bütün insanların annesiydi. RAB Tanrı Adem'le karısı için deriden giysiler yaptı, onları giydirdi.” (Yaratılış 3:1-21)
Daha önce söylediğim gibi Tanrı’nın Adem ve Havva’nın ilk günahına verdiği karşılık vaaz edilen ilk Müjde vaazıydı - sözlerle değil, sembolle. Adem ve Havva’yı bu şekilde giydirerek Tanrı onlara dört ders verdi. Adem ve Havva, yaşam ve Tanrı hakkında öğrendikleri şeyleri konuşmak için aile olarak her gün bir araya geldiklerinde bu dersi çocuklarına da aktardılar. Yaşam çok yeniydi. Her şey çok yeniydi.
Dört ders mi?