headerLogo2b-18pt-myriadpro

Kurbanın Üzerindeki Sır Perdelerinin Kaldırılması

13 iii blood on doorposts2 temp5 45Tanrı’nın yapacaklarını anlamak için biraz arka plan bilgisine ihtiyacımız var. Tanrı’nın daha önceki bölümde söylediği bir şeyi dinlemeliyiz:

“Bütün Mısır'da benzeri ne görülmüş, ne de görülecek büyük bir feryat kopacak. İsrailliler'e ya da hayvanlarına bir köpek bile havlamayacak.' O zaman RAB'bin İsrailliler'le Mısırlılar'a nasıl farklı davrandığını anlayacaksınız.”  (Mısır’dan Çıkış 11:6-7, Eski Antlaşma)

Tanrı gece yarısı İsrailliler’e karşı farklı davranacak. Neden? Mısırlılar günahkar, İsrailliler ise günahkar olmadığı için mi? Hayır, ikisi de günahkardı. Tanrı o gece İsrailliler’e karşı farklı davranacak, çünkü kuzuların kanı onları koruyacak. Mısırlılar bu korumaya sahip değil. İsrailliler bir kuzu alacak, kuzuyu öldürecek ve kanı evlerinin içinde görebilecekleri bir yere değil, dışarıda Tanrı’nın göreceği yere koyacaklardı. Tanrı şöyle söyledi: 

“O gece Mısır'dan geçeceğim. Hem insanların hem de hayvanların bütün ilk doğanlarını öldüreceğim. Mısır'ın bütün ilahlarını yargılayacağım. Ben RAB'bim. Bulunduğunuz evlerin üzerindeki kan sizin için belirti olacak. Kanı görünce üzerinizden geçeceğim. Mısır'ı cezalandırırken ölüm saçan size hiçbir zarar vermeyecek.”  (Mısır’dan Çıkış 12:12-13, Eski Antlaşma)

“Kanı görünce üzerinizden geçeceğim.”

Tanrı, yargıç olarak ülke üzerinde geçecekti. Onları bu yargıdan kurtaracak olan tek şey evlerinin kapı süvelerine serpilmiş kandı. Neden? Tanrı kimseyi iki kez yargılayamaz! Kuzular yargıyı taşımak üzere seçilmişti. Tanrı’nın tasarısı buydu. Bu tasarıya göre Tanrı Yahudi evlerindeki ilk doğan erkek çocukları, ön kapının üstünde ve çevresinde kan olması halinde yargılamayacaktı. ‘Sen, Yusuf ve Yasemin kapı süvenizde kanı gördüğünüzde sizin üzerinizden geçeceğim’ demiyor. Diyor ki, ‘Ben kanı gördüğüm zaman, üzerinizden geçeceğim.’ Yani TANRI kanı gördüğü zaman.

14 homepage person 1 45Herhangi birinin günahı için dökülen kana değer vermediğinizi mi düşünüyorsunuz? O zaman İsrailliler için değil, sizin günahlarınız için dökülmüş olan kan için bile mi? Tanrı o kadar büyük ki, asla bunu tam olarak takdir edemeyiz. Çalışma yolunda benimle yeterince uzun kalırsanız kurbanın nihai açıklamasını, Tanrı Kuzusu üzerindeki son perdenin kaldırıldığı o önemli olayı göreceksiniz. O zaman sizin adınıza gerçekleştirdiği işi tam olarak anlayacak mısınız? Hayır, anlamayacaksınız, ben de anlamayacağım. Bu çalışma yolunda ileri geri yıllardır gittiğim halde, bu sırada bizlere açıklanan Tanrı sevgisini tam olarak hala anlayamıyorum.  

Olsun. Tanrı’nın bizlere verdiği ilahi bildirilerde Tanrı’nın söylediklerinin mantıklı, akla uygun ya da tam olarak anlaşılabilir olduğunu okumuyoruz. Tanrı hiçbir yerde, ‘Sen, Ali, Selma ve Cengiz sizin için dökülen kanın anlamını ve önemini anladığınızda sizin üstünüzden geçeceğim!’ demiyor. Dökülen kanı takdir etmemiz değil, kanın Tanrı için değeri önemlidir. Çalışma yolunda bu sefer Tanrı’yla sahip olduğumuz esenliğin temelinin bizim adımıza dökülen kan olduğunu göreceğinizi umuyorum. Sonsuzluğun bu tarafında bunun önemini anlayamayacağımızı fark etmenizi umut ediyorum.    

Hikayeyi daha önce okumadıysanız İsrailliler’in Mısır’dan çıkışını başlatan o geceyle ilgili bir şeyin altını çizmeme izin verin. Bu bölümden yedi ayet yeterli olacaktır. Unutmayın, vurgu, kuzunun boğazlanması üzerindedir.

“Bütün İsrail topluluğuna bildirin: Bu ayın onunda herkes ailesine göre kendi ev halkına birer kuzu alacak. Ayın on dördüne kadar ona bakacaksınız. O akşamüstü bütün İsrail topluluğu hayvanları boğazlayacak. Hayvanın kanını alıp, etin yeneceği evin yan ve üst kapı sövelerine sürecekler. “O gece Mısır'dan geçeceğim. Hem insanların hem de hayvanların bütün ilk doğanlarını öldüreceğim. Mısır'ın bütün ilahlarını yargılayacağım. Ben RAB'bim. 15 blood abel5a 45Bulunduğunuz evlerin üzerindeki kan sizin için belirti olacak. Kanı görünce üzerinizden geçeceğim. Mısır'ı cezalandırırken ölüm saçan size hiçbir zarar vermeyecek. Gece yarısı RAB tahtında oturan firavunun ilk çocuğundan zindandaki tutsağın ilk çocuğuna kadar Mısır'daki bütün insanların ve hayvanların ilk doğanlarını öldürdü. O gece firavunla görevlileri ve bütün Mısırlılar uyandı.  Büyük feryat koptu. Çünkü ölüsü olmayan ev yoktu.” (Mısır’dan Çıkış 12:3, 6, 7, 12, 13, 29, 30, Eski Antlaşma)

Bu ayetlerde dikkatimizi çeken nedir? Küçük kuzular kendi başlarına ne kadar güzel, ne kadar yeterli olsalar da, canlıyken örtme yetisine sahip olmadıklarını hatırlatıyor bana bu ayetler. Tanrı şöyle dedi, “Kanı görünce üzerinizden geçeceğim.” Tanrı o gece sözünü tutu. Nitekim, Tanrı, sözünü her gün ve her gece tutar. O gece şunu okuyoruz:    

“O gece firavunla görevlileri ve bütün Mısırlılar uyandı. Büyük feryat koptu. Çünkü ölüsü olmayan ev yoktu.”

Firavun alışılmadık sesi duyunca uyandı. Firavun ve bütün hizmetkarları ve krallığın dört bir yanındaki bütün Mısırlılar büyük bir feryat kopardılar!!! Anne ve babaların en büyük oğulları, kardeşlerin abileri ve hizmetkarların ailenin asıl mirasçısının ölümü nedeniyle ağlamalarının ortak sesiydi. Ses o kadar yüksekti ve o kadar geniş bir alana yayılmıştı ki belki de dünyada hiçbir zaman böyle bir ses duyulmamıştır. O gece Mısır’da hiçbir yerde teselliciler yoktu. Var olan tek şey, hayatın trajik bir şekilde yok olmasıydı. Herkesin hala hayatta olduğu tek bir aile bile yoktu. Hepsinde bir ölü vardı. Her evde. Her sokakta. Her mahallede. Tam olarak Tanrı’nın olacağını söylediği gibi olmuştu. Mısır’ın her yanında ölüm vardı, kapı süvelerine kan serpilmiş evlerin dışında.