headerLogo2b-18pt-myriadpro

Peki Ya Tanrı’yı Ne Reddetsem, Ne De Kabul Etsem, O Zaman Ne Olacak?

01 stars in the heavenlies temp5 45Bence kendinize şu soruyu mutlaka sormanız gerekir. Yüreğinizde gerçeğin ne olduğuna inanıyorsunuz? Tanrı’nın önünde durup, “Var olduğunu gerçek anlamda hiç bilemedim,” deseniz, sanırım O’nun yanıtı şu olurdu: “Evet, biliyordun. Bilmeni sağladım. Yüreğinin ta derinlerinde var olduğumu biliyordun. Bundan eminim çünkü o bilgiyi oraya ben koydum.

Gerçek şu ki, benim hakkımdaki, belki de kendin hakkındaki, gerçeği bilmek istemedin. Var olduğumu kabul etmeyi reddettin. Göklerden, dünyanızdaki bilinçli, düşünsel ve var olan varlığımla ilgili karşı konulamaz savlar ulaştırdığım halde beni ve gerçeği reddettin.”   

“Gökler Tanrı'nın görkemini açıklamakta, gökkubbe ellerinin eserini duyurmakta. Gün güne söz söyler. Gece geceye bilgi verir. Ne söz geçer orada, ne de konuşma, sesleri duyulmaz. Ama sesleri yeryüzünü dolaşır, Sözleri dünyanın dört bucağına ulaşır. Güneş için göklerde çadır kurdu Tanrı.” (Mezmur 19:1-4, Eski Antlaşma)

Tanrı’nın yüreğinize ne kadar bilgi koyduğunu bilmiyorum ama her ne kadar ise sahip olduğunuz bilgiden sorumlusunuz. Kabul etmeye razı olduğunuzdan çok daha fazlasını biliyor olmanız mümkündür. Kutsal Kitap şöyle diyor:

“Yürek her şeyden daha aldatıcıdır, iyileşmez, Onu kim anlayabilir?” (Yeremya 17:9, Eski Antlaşma)

Tanrı hakkında sorumlu tutulamayacağınız kadar bilgisizseniz, Tanrı konusunda kararsız kalmanız anlaşılabilir. Fakat İncil Tanrı’nın varlığının etrafımızdaki dünyanın karmaşıklığıyla kanıtlandığını ve bu nedenle Tanrı’nın var olduğunu bilmekten sorumlu olduğumuzu öğretir. 

“Tanrı'nın görünmeyen nitelikleri -sonsuz gücü ve Tanrılığı- dünya yaratılalı beri O'nun yaptıklarıyla anlaşılmakta, açıkça görülmektedir. Bu nedenle özürleri yoktur.”  (Romalılar 1:20, İncil)

02 image10810 parrot choice 45Tarihin her döneminde, Kutsal Yazılar’ın her sayfasında, Tanrı’nın bizlere kendi seçimlerimizi yapmak için izin verdiğine ilişkin gerçek açıklanmaktadır. Yazgı değil, seçim meselesidir. Papağan veya robot değiliz, seçim yapma becerisiyle yaratıldık. Bunu kimse İsa kadar açık bir şekilde ortaya koymuyor. İsa’ya göre şunları seçebiliriz: 

a)  dar kapı veya geniş bir kapı   
b)  çetin yol veya enli yol
c)  büyük kalabalık veya küçük kalabalık

“Dar kapıdan girin. Çünkü yıkıma götüren kapı geniş ve yol enlidir. Bu kapıdan girenler çoktur. Oysa yaşama götüren kapı dar, yol da çetindir. Bu yolu bulanlar azdır.” (Matta 7:13-14, İncil)

İsa bize hangi kararın daha iyi olduğunu söylüyor. Bunlar, sonsuz sonuçları olan sonsuz seçimler ama kararı bize bırakıyor.

İsa’nın çarmıha gerildiği ana tekrar bakalım.

“İsa'yla birlikte, biri sağında öbürü solunda olmak üzere iki haydut da çarmıha gerildi. Oradan geçenler başlarını sallayıp İsa'ya sövüyor, “Hani sen tapınağı yıkıp üç günde yeniden kuracaktın? Haydi, kurtar kendini! Tanrı'nın Oğlu'ysan çarmıhtan in!” diyorlardı.
Başkâhinler, din bilginleri ve ileri gelenler de aynı şekilde O'nunla alay ederek, “Başkalarını kurtardı, kendini kurtaramıyor” diyorlardı. “İsrail'in Kralı imiş! Şimdi çarmıhtan aşağı insin de O'na iman edelim. Tanrı'ya güveniyordu; Tanrı O'nu seviyorsa, kurtarsın bakalım! Çünkü, 03 cross three of them1 45'Ben Tanrı'nın Oğlu'yum' demişti.” İsa'yla birlikte çarmıha gerilen haydutlar da O'na aynı şekilde hakaret ettiler.” (Matta 27:38-44, İncil)

Mesih’in yanında iki çarmıh vardı. İsa’nın neden bu iki çarmıhın ortasında olduğunu merak ediyor musunuz? Neden sağında veya solunda değildi? Ölüm tepesindeki iki çarmıhın, Tanrı’nın en büyük armağanlarından birini temsil ediyor olması mümkün mü? Seçim armağanı.

İsa’nın iki yanındaki iki suçlunun pek çok ortak yönü var. Aynı adalet sistemi tarafından mahkum edildiler. Aynı ölüme mahkum edildiler. Etrafları aynı kalabalıkla sarılmıştı. Aynı İsa’ya eşit yakınlıktaydılar. Nitekim, İsa’ya aynı zalim sözleri söyleyerek başlıyorlar konuşmaya. Fakat birinin yüreği değişiyor. Değişmeyi seçiyor.