Bir zamanlar iş arayan bir adam vardı. Yana yakıla iş arıyordu. Her gün gazetelerdeki iş ilanlarına bakıyordu ama yapabileceği hiçbir şey bulamıyordu. Sonra bir gün bir ilana rast geldi. İlanda şöyle diyordu, “Hayvanat bahçesinde çalışacak kişi aranıyor.” Adam hayvanları severdi, işe başvurdu. İş görüşmesi sırasında öğrendikleri karşısında şok oldu. Hayvanat Bahçesinde maymun kalmamıştı. Hayvanat bahçesinin bir kısmında maymunların bulunduğu kafesli büyük bir alan vardu ama maymunların hepsi gizemli bir şekilde ölmüştü. Hayvanat bahçesinin müdürü ondan maymun olmasını istiyordu.
“Aptallık etmeyin! Ben bir insanım. Maymun olamam ki!” dedi.
İş görüşmesini yapanlar şöyle cevap verdi, “Giyebileceğin mükemmel bir kostüm var. Bu kostümü giyersen ve daldan dala atlamayı öğrenirsen sana çok iyi bir cüret öderiz. Burada, bankada ya da şehirde başka bir işte çalışsan kazanacağından çok daha fazla para kazanacaksın.”
Adam ailesinin ihtiyaçlarını karşılayamadığı için utanıyordu. Böylece daha iyi bir iş bulana kadar bu işi kabul etmeye karar verdi. Ertesi gün işe başladı. Kostümü giydi ve birkaç saat içinde ağaçların dalları arasında sallanmayı öğrendi. Aynı gün yakındaki bir ilkokulun 90 kadar öğrencisi hayvanat bahçesini ziyarete geldi. Çocuklar maymunu büyük bir keyifle izlediler. Sadece izlemekle kalmadılar, muz ve fıstık da vermeye başladılar. Adam çocukları hayalkırıklığına uğratmak istemediği için verilen yiyecekleri yedi. Bir saat boyunca muz ve fıstık yedikten sonra kendisini hasta hissetmeye başladı, başı da dönüyordu. Çocukların bazıları hala onu izliyorlardı, o yüzden dallarda sallanmaya devam etmeye çalıştı. Havada sallanırken kaydı ve aslanın çukuruna düştü. Orada bağırmaya başladı, “İmdat! İmdat! Biri bana yardım etsin!” Aslan üzerine eğildi ve maymuna şöyle fısıldadı, “Bağırmayı kesmezsen ikimiz de işimizi kaybedeceğiz!”
Kendinizi hiç maymun kostümü giymiş bir adam gibi hissettiniz mi? Mutluymuşuz gibi davranma konusunda uzmanız. Sürekli maske takıyoruz. Hayatımızdan memnun ve mutluymuşuz gibi davranıyoruz. Gerçek şu ki, içimizde kendimizi ne kadar boş hissettiğimizi kimse bilmediği için mutluyuz. Başkaları da böyle hissediyor mu diye merak ediyoruz.
Hayatın Anlamı
Hayatın anlamı nedir? Hayatın belirli bir amaçla yaratıldığına inanıyorsak bu soruyu sormak anlamlı geliyor, öyle değil mi? Hayat dünyada sadece rastlantı eseri oluşan bir şey ise zaten bir anlamı olamaz. Hayat ancak belirli bir amaç için yaratıldığı takdirde anlamlı olabilir. Yaratıcı yoksa o zaman yaşamın amacı da yoktur.
İnsanlar bir Yaratıcı’ya inanmadan hayatta anlam bulmaya çalışıyorlar. Ben bunu denedim. Bu arayış insanı korkunç bir şekilde yoruyor. Kendimize, zengin olmak veya ünlü olmak veya başkalarına yardım etmek gibi amaçlar koyabiliriz. Sonra hayatlarımızı bu amaçları yerine getirmeye adayabiliriz. Ama şayet hayatın kendine özgü bir amacı varsa, o zaman yaşamın temel amacı zaten bellidir. Bunu değiştirmek için yapabileceğimiz hiçbir şey yoktur.
Şayet, bazı üniversite arkadaşlarımın inandığı gibi hayatın kendine özgü bir amacı yoksa kendimize bazı hedefler koymak hedefimizi yerine getirmeye bizleri yaklaştırmaz değil mi? Neden mi? Çünkü gerçekleştireceğimiz gerçek bir amaç yoktur. Hayatın nihai bir amacı- bizlere yaşamı yaratan tarafından verilmiş olan bir amaç- yoksa o zaman kendimiz için belirleyebileceğimiz daha iyi veya daha kötü amaçlar da yoktur. Hayatlarımız anlamsız bir şekilde başlıyorsa, o zaman anlamsız bir şekilde sona ermeli.
Neden yaşıyoruz? Hıristiyanlık bu soruya eşi benzeri olmayan bir cevap veriyor. Kutsal Yazılar’a göre burada bulunma nedenimiz Tanrı’nın bizleri kendisiyle ilişki kurmamız için yaratmış olması. Tanrı’nın insanı yaratma nedeni budur. Her birimiz Yaratıcımız’la paydaşlık için yaratıldık. Kutsal Yazılar bize bu ilişkinin günah nedeniyle bozulduğunu ama Tanrı’nın kendisiyle ilişkimizi İsa’da iyileştirdiğini söyler. Kendisi ve bizim aramızdaki günah engelini ortadan kaldırmıştır. “Şöyle ki Tanrı, insanların suçlarını saymayarak dünyayı Mesih'te kendisiyle barıştırdı ve barıştırma sözünü bize emanet etti.” (2.Korintliler 5:19, İncil)
Bugün Gelecek Hakkında Düşünemeyecek Kadar Meşgulüm
Günlük hayatın acil bütün meselelerinin dikkatimizi gerektirdiği şartlar içinde cennet son zamanlarda üzerinde düşündüğünüz bir şey olmayabilir. Umarım websitesinde okuduğunuz ilk yazı bu değildir. Öyleyse, birlikte cennet hakkında düşünelim. Siz ve ben cennet veya cehennemden sadece bir kalp atışı uzaklıktayız değil mi? Yarın güneşin doğuşunu göreceğimize dair herhangi bir güvencemiz var mı? Hiçbir güvencemiz yok. Dünya Bilgi Kitabı’na göre her gün 151.600 kişi ölüyor. Siz ve ben bugün dünyada son günlerini geçirenlerin grubuna dahil olabiliriz. Tanrı saklasın, ama bu gece ölecek olsanız, cennete gidip gitmeyeceğinizi biliyor musunuz? Tanrı bunu bilmenizi istiyor. Evet bugün bundan iki yüz yıl sonra nerede olacağınızı bilebilirsiniz. Tanrı’nın cennet vaadine göre- şayet kabul ederseniz- nihai dinlenme yerinizin cennet olacağını kuşkuya yer bırakmayacak şekilde bilebilirsiniz.
“Şükredin O'na, adına övgüler sunun! Çünkü RAB iyidir, sevgisi sonsuzdur. Sadakati kuşaklar boyunca sürer.” (Mezmur 100: 4-5, Eski Antlaşma)