Şayet Müslüman’sanız, eminim İbrahim peygambere karşı büyük bir saygı duyuyorsunuzdur. Tanrı bu adama karşı son derece lütufkâr davranmıştı. Size şunu sormak istiyorum, ‘Siz de Tanrı’nın size karşı lütufkâr davranmasına izin verir misiniz?’ Tanrı’nın İbrahim’e, Tanrı huzurunda kabul edilebilir olmak için neyin yeterli olduğu konusunda neler söylediğine bakalım. Umarım bu satırların sonunda kendinizi onun yerine koyup sevinçle şu sözleri söyleyebilirsiniz,
“İbrahim için yeterli olan benim için de iyidir! Tanrı da böyle dedi!”
Tanrı Kutsal Kitap’taki 66 kitabın birincisinden sonuncusuna kadar kimsenin kendi iyi işleri ya da davranışları sayesinde cennete gitmek üzere kurtarıldığını söylememiştir. Bütün bir yaşam boyunca bile iyi işler yapsanız yeterli olmayacaktır. Gökleri dolduracak kadar çok iyi işleriniz olsa da yeterli olmayacaktır. İbrahim bunu öğrenmişti. Bizim de öğrenmemiz gerekiyor. Birine sadece Tanrı’nın vaatlerine iman ederek cennette bir yer armağan olarak verilir. İnsanlık tarihi boyunca sadece bir kere insanın Tanrı’nın huzurundaki sonsuz yeri itaatine bakılarak belirlenmiştir. Aden Bahçesi’nde. Tanrı’nın yaptığı bu istisna hakkında düşündükçe Tanrı’nın bunu belli bir nedenle yapmış olduğunu o kadar iyi anlıyorum.
Kusursuz Bir Şekilde
Tanrı insana Kendisine kusursuz bir şekilde itaat edemeyeceğini göstermek istiyordu. Uyulması gereken tek bir yasa olduğu durumda bile insanın bunu yapması mümkün değildi. Ayrıca Tanrı’nın bu itaatsizlik örneğini bizlere bağışlama aracını göstermek için kullanmak istediğine inanıyorum. Ne var ki, Tanrı, Adem ve Havva’ya bu tek buyruğun yanı sıra bir de ölüm uyarısı vermişti. Tanrı, günahlarımızın bağışlanması için bir yol açmıştır ama günah konusunu çok ciddiye aldığını görmemizi istiyor. Tanrı Adem’e, Havva için de geçerli olan şeyler söyledi:
“Ona, ‘Bahçede istediğin ağacın meyvesini yiyebilirsin’ diye buyurdu, ‘Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün.’” (Yaratılış 2:16-17, Eski Antlaşma)
Yaratılış’ın bir sonraki bölümünde Adem ve Havva’nın İblis’in ayartmasına ve aldatmacasına kanarak bu tek buyruğu çiğnendiğini görüyoruz. Tanrı ölüm cezalarını aşağıdaki sözleri söyleyerek onayladı,
“Toprağa dönünceye dek ekmeğini alın teri dökerek kazanacaksın. Çünkü topraksın, topraktan yaratıldın ve yine toprağa döneceksin.” (Yaratılış 3:19, Eski Antlaşma)
Adem ve Havva’nın günah işlediği gün, ruhsal olarak öldükleri gündü. Yani, Tanrı’yla ilişkileri kesilmişti. Işığın karanlıkla nasıl bir paydaşlığı olabilir? Günah işledikleri gün, aynı zamanda fiziksel olarak ölmeye başladıkları gündü. Daha önce deneyim etmedikleri fiziksel değişimler yaşamaya başladılar. Bedenlerinde yavaş yavaş gerçekleşen bu bozulma nihai olarak ölüme, yani, canlarının bedenlerinden ve bütün dünyasal bağlarından ayrılmasına neden oldu.
Bunu Biliyor Muydunuz?
Aden Bahçesi’ndeki o andan bu güne kadar kimse, bir listede yazılı olan dinsel uygulamaları yerine getirerek kurtulmamıştır. Bunu biliyor muydunuz? Umarım siz de cennette bir yer kazanmak umuduyla bir liste dolusu dinsel uygulamalara itaat etmeye çalışmıyorsunuzdur. Kötü ve ahlaksız bir dünyada iyi ve ahlaklı bir insan olmak, kuşkusuz hayranlık uyandıracak bir hedeftir ama iyi işler asla kimseyi kurtaramamıştır. Adem ve Havva’nın itaat etmesi gereken çok kısa bir buyruk listesi vardı. Bir tek buyruğa uymaları Tanrı’nın memnuniyetini kazanmalarını sağlayacaktı. Ne var ki, başarısız oldular. Aden Bahçesi’nde Tanrı’nın sözünü dinlemedikleri günden beri Tanrı, kendisinin gözünde doğruluk kazanması için insandan hiçbir zaman dinsel bazı görevleri yerine getirmesini istememiştir.
Tevrat, Zebur ve İncil’de itaatin önemle vurgulandığı doğrudur. Yaşamın Tasarımcısı’nın, tasarladığı yaşamın parametrelerini önümüze koymaya hakkı var, öyle değil mi? O’nun tasarısı içinde yaşadığımız takdirde Tanrı’nın yaşamamızı amaçladığı şekilde yaşamış oluruz. Tanrı farklı bir şey yapıp insanları itaatsizlik içeren bir yaşama davet edebilir mi? Bu pek mümkün değil. Bunu Kutsal Kitap’ın ikinci bölümünde okuyoruz:
“Şimdi sözümü dikkatle dinler, antlaşmama uyarsanız, bütün uluslar içinde öz halkım olursunuz. Çünkü yeryüzünün tümü benimdir.” (Mısır’dan Çıkış 19: 5, Eski Antlaşma)
Tanrı İsraillileri yaşamları boyunca Mısır’da yaşadıkları tutsaklıktan kurtarmıştı. Şimdi de onlara onlardan ne beklediğini, ne yapmaları gerektiğini açıkça söylüyor. Tek bir sözle ifade etmek gerekirse, itaat. Bu mantıklı bir talepti çünkü Tanrı’ya kendilerini Mısır’dan çıkarması için yalvarmışlardı. Tanrı onlara büyük iyilikler yapmıştı ve bu nedenle gerçek itaat bekliyordu.
İmanımız!
Fakat bu iman dışında cennete gitmek için kesinlikle başka bir yol göstermiyor. Aksine, bu vaat günahlarından tövbe etmiş ve imanla yüreklerini Rab’be teslim etmiş bir grup İsrailli’ye verilmişti. İtaat, imanın gerekli bir kanıtı ya da ürünüydü. İmanın doğal bir sonucudur. Elma ağacı gerçek bir elma ağacıysa ne üretir? Elma. İman itaat üretir ya da itaatle sonuçlanır. Fakat Kutsal Yazılar’da itaat asla imanın yerini alacak bir şey olarak betimlenmiyor. Eğer cennete gideceksek, İncil’de yazıldığı gibi imanımıza dayanarak gideceğiz:
“İman yoluyla, lütufla kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil, Tanrı'nın armağanıdır. Kimsenin övünmemesi için iyi işlerin ödülü değildir.” (Efesliler 2: 8,9, İncil)
“Ama Kurtarıcımız Tanrı iyiliğini ve insana olan sevgisini açıkça göstererek bizi kurtardı. Bunu doğrulukla yaptığımız işlerden dolayı değil, kendi merhametiyle, yeniden doğuş yıkamasıyla ve Kurtarıcımız İsa Mesih aracılığıyla üzerimize bol bol döktüğü Kutsal Ruh'un yenilemesiyle yaptı.” (Titus 3: 4-6, İncil)
Sonsuz Kaderimizi Belirleyecek!
Kutsal Kitap’taki kitaplardan en fazla okuyup üzerinde derin derin düşündüklerimden biri Yaratılış Kitabı’dır. Bu kitapta özellikle yaratılışın ilk bölümleri ve Aden Bahçesi üzerinde duruyorum. Adem ve Havva’nın oğullarına ne zaman günah işleseler Rab’be günahları için kurban sunmaları gerektiğini öğrettiklerini biliyor musunuz? Oğulları, Kayin ve Habil, anne ve babalarından günah işlediklerinde Tanrı’nın onların yerine ne yaptığını öğrendiler. Anne babalarından öğrendikleri şey bütün yaşamları boyunca öğrendikleri en önemli şeydi. Tanrı’nın Adem ve Havva’nın günahına karşı yaptığı şey o kadar önemlidir ki, sadece Habil ve Kayin’in sonsuz kaderini belirlemekle kalmadı, bizimkini de belirleyecek. Tanrı’nın Adem ve Havva’nın kendisine karşı işlediği günaha karşı tepkisi neydi? Ne yaptı? “RAB Tanrı Adem'le karısı için deriden giysiler yaptı, onları giydirdi.” (Yaratılış 3:21, Eski Antlaşma)
Sizin işlediğiniz günahlara karşı Tanrı’nın tepkisi nedir? Sizin uğrunuza bir şey yaptıysa, Tanrı ne yaptı? Kurbanın Üzerindeki Sır Perdelerinin Kaldırılması adlı yazıyı okumanızı öneririm. Bu yazı Aden Bahçesi’nde olanları ve bunların sizinle ilgisini daha ayrıntılı bir şekilde anlatıyor. Günahla ilgili sorununuz ve Tanrı’nın bu sorunu nasıl çözdüğüyle ilgili olarak web sitemizdeki en önemli yazı sanırım budur.
Günah işlediği zaman Habil anne ve babasından öğrendiklerini yaptı. Habil sunağında kabul edilebilir şekilde, kan dökerek bir sunu sundu. Bu imanla attığı bir adımdı. İman Tanrı’nın söylediğini işitip ona göre davranmaktır. Habil Tanrı’nın anne ve babasına öğrettiklerini duydu ve gerçek olduğunu duyduğu şeye göre hareket etti. Bunu İncil’de okuyoruz: “Habil’in Tanrı'ya Kayin'den daha iyi bir kurban sunması iman sayesinde oldu. İmanı sayesinde doğru biri olarak Tanrı'nın beğenisini kazandı. Çünkü Tanrı onun sunduğu adakları kabul etti. Nitekim Habil ölmüş olduğu halde, iman sayesinde hâlâ konuşmaktadır.” (İbraniler 11: 4).
Kutsal Kitap’ta Tanrı Avram’ın kendisine iman ettiği ve bunun onun için nasıl doğruluk sayıldığını kaydetmiştir: “Avram RAB'be iman etti, RAB bunu ona doğruluk saydı.” (Yaratılış 15: 6, Eski Antlaşma)
İbrahim hakkında daha fazla şey öğrenmek istiyorsanız Yaratılış kitabında 12. bölümünden itibaren okuyun. Burada, İncil’in işlerle değil imanla Tanrı’nın önünde aklandığı gerçeğinin örneği olan İbrahim hakkında okumaya başlarız. Yaratılış kitabının neredeyse 1/4’lük bir kısmı İbrahim’in yaşamına ayrılmıştır.