headerLogo2b-18pt-myriadpro

İSA'NIN İKİLİ DOĞASI 1- Kutsal Yazılar’ın İsa’nın İkili Doğası Hakkında Anlattıklarını Açıklayan Karşılaştırmalı Bir Liste

01 image12329 elephant 45Kör adam ve fil hikayesinin çeşitli versiyonları vardır. Bu hikayeye farklı kültürlerde rastlanır, özellikle de Çin, Afrika ve Hindistan’da. Bu hikaye binlerce yıl öncesine dayanır. Hikayenin bazı versiyonlarında üç kör adam, bazılarında beş veya altı tane kör adam vardır ama hikayenin mesajı her zaman aynıdır. Şaşırtıcı bir şekilde, İsa’nın ikili doğasını düşündüğümüzde bu hikayeden öğrenebileceğimiz bir şey var. Benim en iyi bildiğim versiyon şöyle:

Altı kör adam bir filin ne olduğuna inandıkları konusunda konuşuyorlardı, çünkü her biri bu yaratığın çok garip olduğunu duymuştu. Böylece kör adamlar bir fil bulup hayvanın gerçekten nasıl olduğunu keşfetmeye karar verdiler. Yakınlarındaki bir açık pazarda bir fil bulmaları uzun sürmedi. Birinci kör adam hayvana yaklaştı ve hayvanın düz olan yan tarafına dokundu. “Bana öyle geliyor ki fil bir duvar gibi,” dedi arkadaşlarına.

İkinci kör adam uzandı ve filin dişlerinden birine dokundu. “Hayır, bu yuvarlak ve pürüzsüz ve keskin, fil bir mızrağa benziyor.”

Meraklanan üçüncü adam file doğru gitti ve hortumuna dokundu. “Üzgünüm ama ikinize de katılamayacağım. Ben kıpır kıpır, kıvrılan bir şey hissediyorum, fil fazlasıyla yılana benziyor.”

Bu noktada dördüncü kör adamın kafası tabii oldukça karışmıştı. Bu nedenle o da elini uzattı ve filin bacağına dokundu. “Hepiniz saçmalıyorsunuz,” dedi, “çünkü filin geniş bir gövdesi olan bir ağaca benzediği çok açık.”

Kafası tamamen karışmış olan beşinci kör adam ileri doğru adım attı ve filin kulaklarından birini tuttu. “Hepiniz çıldırmış olmalısınız,” diye bağırdı, “çünkü fil tam olarak bir yelpazeye benziyor.”

O sırada, altıncı adam yaklaştı ve hayvanın kuyruğunu tutarak beş arkadaşından farklı düşündü. “Sizin tariflerinizden hiçbirine uymuyor,” dedi, “fil bir halata benziyor.”

02 image12330 elephant 45Altı kör adam tartıştılar, tartıştılar. Tahmin edebileceğiniz gibi, bu tartışma, herhangi bir sonuca vardıramadıkları bir tartışma oldu. Filin neye benzediği konusunda her birinin farklı fikirleri vardı. Her biri kendi görüşleri konusunda haklı olduklarında ısrar ettiler. Tam o sırada bilge bir adam tartışmalarını duydu. Sakin bir şekilde durumu açıkladı, “Hepiniz haklısınız. Filin neye benzediği konusunda tariflerinizin birbirinden bu kadar farklı olmasının nedeni, her birinizin filin farklı bir yerine dokunmuş olması. Gerçek şu ki, fil, tarif ettiğiniz bütün özelliklere sahip.”

Hayatın büyük bir kısmı için bu doğru bir saptama değil mi? Hayat hakkında o kadar az şey biliyoruz ki. Gerçeğin sadece çok küçük bir bölümünü anlıyoruz. Şayet dikkatli olmazsak, sahip olduğumuz küçük bilgiden her türlü dogma ve inancı çıkartabiliriz. Tıpkı filin farklı parçalarına dokunan kör adamların küçük dünyaları gibi. Ne kadar az bildiğimizin farkında olmadığımızda sanki görme yetimizi yitirmiş gibi kör oluruz.

Bana katılmayabilirsiniz. Benden farklı olarak, büyük bir bilgeliğe ve bilgiye sahip olabilirsiniz. İncil’i benden çok daha fazla okumuş olabilirsiniz. Benim tek bildiğim, bir iş arkadaşımın bana “İsa’ya ihtiyacın var” diyerek beni şaşırtmış olmasıdır. Bunun benim gibi iyi eğitimli birine söylenecek saçma bir şey olduğunu düşünmüştüm. Ona güldüm. “İsa’ya ihtiyacım var” ne demek? Benim İsa hakkında inandığım şey doğruydu. Büyük bir öğretmen olduğuna inanıyordum. Bir peygamber olduğuna inanıyordum. Tüm insanlık için davranış ve karakter konusunda bir örnek olduğuna inanıyordum. 03 image12332 cool text you need jesus 45Henüz İncil’i okumamıştım ama İsa’nın komşunu kendin gibi sev türünde bir şey söylediğini biliyordum. “Bu iyi bir fikir,” diye düşündüm kendi kendime, bir yandan da kendim için yaşamaya devam ediyordum. İsa hakkında inandıklarım doğruydu ama hikayenin hepsi bu değildi. Ancak İncil’i okumaya başladığımda İsa ile ilgili anladıklarımın eksik olduğunu keşfettim. İsa’yla ilgili tam açıklamayı, ancak Eski ve Yeni Antlaşma’da kendisiyle ilgili açıkladıklarında görebiliyoruz.

Bu dizide İsa’nın ilahi olduğunu ve hiçbir insanın hiçbir zaman sahip olmadığı bir biçimde, iki ayrı doğaya sahip olduğunu öğreniyoruz. Bir doğası insan doğası, diğeri ise ilahi doğası. İsa tamamıyla insan ve tamamıyla Tanrı’ydı. İsa’yla ilgili, ilk bakışta saçma gelen, bu ifadeye kaçınız ateş püskürdünüz? Türkiye’nin güneybatısında yer alan bir kentin ismini -Kahramanmaraş- söylerken geçen süreden daha hızlı bir şekilde, “Bu doğru olamaz!” diye bağırdınız, “böyle bir şey mümkün değil!” Bir zamanlar bir adam siyah kuğular için de tam olarak aynı şeyi söylemişti. “Siyah kuğu mu? Bu gerçek olamaz. Herkes kuğuların beyaz olduğunu bilir!”

Siyah Kuğu Teorisi

Siyah Kuğu Teorisi’ni biliyor musunuz? Lübnanlı matematikçi ve filozof Nassim Taleb 2007 yılında Siyah Kuğu adında bir kitap yazdı. Taleb’e göre, neredeyse önemli bilimsel keşiflerin, tarihsel olayların ve sanatsal başarıların tümü, “siyah kuğu” olarak sayılır, yani bunlar, hayatta yönetilmemiş veya öngörülmemiş bir şekilde gerçekleşen olaylardır. Bu teori ve kitabın adı bir zamanlar Avrupalılar’ın sahip olduğu bir fikirden yola çıkmaktadır. Avrupalılar sadece beyaz kuğu olduğunu düşünürlerdi. Yüzyıllar boyunca, kuğuların hepsinin beyaz olduğu bilimsel bir gerçek olarak kabul edilmişti. On yedinci yüzyılda, Avustralya kıtasının batı kıyısında siyah bir kuğu keşfedildiğinde, bu inanç yıkıldı. Tüm kuğuların beyaz olduğunu ‘kanıtlayan’ milyonlarca beyaz kuğu olsa da, yaygın bir şekilde kabul edilen bu inancı çürütmek için tek bir siyah kuğu yeterli oldu.