Sonraki yaşamda nasıl görüneceğimiz hakkında kesin bir şey söylenmiyor. Örneğin, yaşın nasıl görüneceğiniz bilmiyoruz. İncil’deki bazı ayetlere ve her tohumun kendi türünde bitki yetiştirdiğiyle ilgili benzetmeye göre, çoğu insan şu anki görüntümüze benzeyeceğimize inanıyor.
“Ekerken, oluşacak bitkinin kendisini değil, yalnızca tohumunu -buğday ya da başka bir bitkinin tohumunu ekersin. Tanrı tohuma dilediği bedeni -her birine kendine özgü bedeni- verir.” (1. Korintliler 15: 37-38)
Günah nedeniyle sağlığımız veya görüntümüz değiştiyse, bunların cennetteki bedenlerimizde görünmeyeceğinden emin olabiliriz. Genetik yapısal bozukluklar, yaralanmalar, hastalıklar, yaşlanma ve hatta fazla yemekten veya kötü beslenmeden kaynaklanan sorunların bedenlerimizdeki belirtilerinden, yeni bedenlerimizde iz kalmayacak. Daha da önemlisi, Adem’den bize geçmiş olan günah doğası artık bizde olmayacak. Dünyadayken yanlış bir şekilde ne için şehvet duyduysak, bu şey göksel karakterimizin bir parçası olmayacak.
Dünyasal bedenimiz ölümlülüğe, ölme özelliğine sahipken, dirilmiş olan bedenimizin özelliği ölümsüzlük olacaktır. Ölüme asla yenilmeyecektir. Cennette sahip olacağımız beden, İsa’nın çarmıha gerildikten sonra ölümden dirildiğinde sahip olduğu bedene benzeyecektir. Bu gerçek, İsa’nın ölmediğini söyleyen Müslüman dostlarımızı her zaman şaşırtıyor. Gerçekten de İsa Mesih öldü, gömüldü ve üçüncü gün ölümden dirildi.
İsa’nın çarmıha gerilmeden önce, çarmıha gerildiği sırada ve çarmıha gerildikten üç gün sonra olacaklarla ilgili sözlerine kulak verin. Öğrencilerini önceden uyarmak ve olacakları için hazırlamak için birkaç kez şöyle dedi:
“İnsanoğlu'nun çok acı çekmesi, ileri gelenler, başkâhinler ve din bilginlerince reddedilmesi, öldürülmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini söyledi.” (Luka 9: 22)
“Bundan sonra İsa, kendisinin Yeruşalim'e gitmesi, ileri gelenler, başkâhinler ve din bilginlerinin elinden çok acı çekmesi, öldürülmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini öğrencilerine anlatmaya başladı.” (Matta 16: 21)
“Celile'de bir araya geldiklerinde İsa onlara, “İnsanoğlu, insanların eline teslim edilecek ve öldürülecek, ama üçüncü gün dirilecek” dedi. Öğrenciler buna çok kederlendiler.” (Matta 17: 22-23)
“İsa, İnsanoğlu'nun çok acı çekmesi, ileri gelenler, başkâhinler ve din bilginlerince reddedilmesi, öldürülmesi ve üç gün sonra dirilmesi gerektiğini onlara anlatmaya başladı.” (Markos 8: 31)
Allah’ın İsa’yı öldürmekten kurtararak çarmıhta yaşayacağı şerefsizlikten kurtardığını işitmişsinizdir. Gerçek şu ki, İsa çarmıha canını vermeye sonra da almaya yetkili olan Ölüm Fatihi olarak gitti! “Ben iyi çobanım. İyi çoban koyunları uğruna canını verir. Canımı kimse benden alamaz; ben onu kendiliğimden veririm. Onu vermeye de tekrar geri almaya da yetkim var.” (Yuhanna 10:11,18)
Cennette nasıl görüneceğiz? Cennetteki herkesin bedeni, İsa’nın dirilmiş bedeniyle aynı düzene ait olacaktır. “Bizler topraktan olana nasıl benzediysek, göksel olana da benzeyeceğiz.” (1. Korintliler 15: 49). "...Mesih göründüğü zaman O'na benzer olacağımızı biliyoruz. Çünkü O'nu olduğu gibi göreceğiz. Mesih'te bu umuda sahip olan, Mesih pak olduğu gibi kendini pak kılar.” (1. Yuhanna 3: 2-3)
Dirilişinden sonra İsa öğrencilerine kendisine dokunmalarını ve yerken kendisini izlemelerini söyledi. Böylece sadece ruh olmadığını göstermiş oldu. “Ürktüler, bir hayalet gördüklerini sanarak korkuya kapıldılar. İsa onlara, “Neden telaşlanıyorsunuz? Neden kuşkular doğuyor içinizde?” dedi. “Ellerime, ayaklarıma bakın; işte benim! Dokunun da görün. Hayaletin eti kemiği olmaz, ama görüyorsunuz, benim var.” Bunu söyledikten sonra onlara ellerini ve ayaklarını gösterdi. Sevinçten hala inanamayan, şaşkınlık içindeki öğrencilerine, “Sizde yiyecek bir şey var mı?” diye sordu. Kendisine bir parça kızarmış balık verdiler. İsa onu alıp gözlerinin önünde yedi.” (Luka 24: 37-43)
Şu anda sahip olduğumuz doğal bedenimiz bu yaşama göre yapılmıştır. Oysa sahip olacağımız ruhsal beden, bizi bekleyen sonsuz dünyaya uygun olacaktır. Örneğin, İsa’nın dirilmiş bedeni, kapısı kilitli olan odalara istediği takdirde girebilecek şekildeydi. Dünyasal bedenimiz, ruhsal bedenimizden farklı olarak çeşitli şekillerde ve boyutlarda bizleri sınırlar. “Haftanın o ilk günü akşam olunca, öğrencilerin Yahudi yetkililerden korkusu nedeniyle bulundukları yerin kapıları kapalıyken İsa geldi, ortalarında durup, “Size esenlik olsun!” dedi. Bunu söyledikten sonra onlara ellerini ve böğrünü gösterdi. Öğrenciler Rab'bi görünce sevindiler.” (Yuhanna 20:19-20)
Ben, bozulan bedenlerimizin ‘çürümeye mahkum’ sözüyle betimlenmesinin nedeninin günahın sonuçlarının izlerini taşımaları olduğuna inanıyorum. Hepimiz, sigara içtiği için ciğerleri mahvolmuş birinin ciğerlerini, uyuşturucu kullandığı için cümlelerini tamamlayamayan birinin beynini veya sarhoşluğu nedeniyle eşi ve çocuklarını sık sık utandıran birinin karaciğerini hayal edebiliriz. Bedenlerimizin doğal olarak bozulması bile insanın günahkarlığının doğrudan bir sonucudur. Günah olmasaydı, yaşantımızda bozulma veya ölüm olmayacaktı. Çok şükür, Tanrı bizlere artık günahın etkilerini taşımayan yeni, görkemli bedenler verecektir.
“Beden çürümeye mahkûm olarak gömülür, çürümez olarak diriltilir. Düşkün olarak gömülür, görkemli olarak diriltilir. Zayıf olarak gömülür, güçlü olarak diriltilir. Doğal beden olarak gömülür, ruhsal beden olarak diriltilir. Doğal beden olduğu gibi, ruhsal beden de vardır.” (1. Korintliler 15: 42-44)