Richard Dawkins belki de dünyanın en popüler bilim yazarıdır; ayrıca son derece yetenekli bir bilim yazarıdır. Örneğin, Kör Saatçi adlı kitabında yarasalar ve yaşam biçimleri hakkındaki anlatımları parlak ve büyüleyici bir güç gösterisidir. Öte yandan, Tanrı Yanılgısı’da bilimle ilgili pek az şey vardır. Çoğunlukla felsefi ve ilahiyatla (ya da ilahiyat karşıtı demek daha doğru olabilir) ve evrimci psikolojiyle, dini kötüleyen ve sözde zararlı yönlerini gösteren biraz sosyal yorumlama içerir. Bu kitap, tarafsız ve düşünceli bir yorum kitabı olarak görülmemelidir. Nitekim, hakaret, alay, terslik ve iğneleyici sözlerin oranı şaşılacak ölçüdedir. Dawkins günlük işinden sıkılacak olursa, siyasi saldırı ilan yazarı olarak umut vaat eden bir gelecek kendisini bekliyor olacaktır.
Kitap temelde felsefe kitabı olsa da, Dawkins bir filozof değildir. Kendisi biyologdur. Öte yandan bunu göz önünde bulundursak bile ortaya koyduğu felsefe en iyi ifadesiyle yavandır. Felsefe alanında attığı bazı adımların en fazla lise son sınıf veya üniversitenin ilk yılları düzeyinde olduğunu söyleyebilirsiniz. Gerçek şu ki, argümanlarının çoğu üniversite birinci sınıf felsefe dersinde geçer not alamazdı. Bunu kitabın kibirli, ‘senden daha akıllıyım’ tonuyla biraraya getirdiğinizde oldukça rahatsız edici olabilir. Rahatsızlığı bir kenara bırakıp Dawkins’in temel savını ciddiye almaya çalışacağım.
3. Bölüm, "Neredeyse kesin olarak Tanrı yoktur," iddiası kitabın merkezini oluşturmaktadır. Dawkins neden Tanrı gibi bir kişinin neredeyse kesin olarak olmadığını düşünüyor? Diyor ki, çünkü Tanrı’nın var olması çok büyük orada olanaksızdır. Ne kadar olanaksız? Astronom Fred Hoyle, dünyada hayat olması (doğal yollarla, ilahi bir müdahale olmadan) olasılığının, uçurulmaya değer bir Boeing 747’nin, bir hurdalıkta fırtınayla biraraya getirilmesi olasılığından daha küçük olduğunu iddia etmiştir. Dawkins, Tanrı’nın var olma olasılığının da aşağı yukarı aynı civarda olduğunu düşünüyor gibi görünüyor- o kadar küçük ki, pratik nedenlerden (ve pratik olmayan nedenlerden) ötürü göz ardı edilebilir. Neden böyle düşünüyor?
Dawkins burada sıradan teizm karşıtı argümanlara başvurmuyor- kötülük savı, örneğin, ya da inananların Tanrı’ya atfettiği niteliklere sahip bir varlık olmasının olanaksız olduğu. (1) O halde teizmin neden bu kadar olanaksız olduğunu düşünüyor? Cevap: Tanrı gibi biri olsaydı, inanılmaz derecede karmaşık olurdu ve bir şey ne kadar karaşık olursa, var olması o kadar olanaksızdır: "Tasarımcıya başvurarak açıklamaya çalıştığınız şey istatistiksel olarak ne kadar olanaksız olursa, tasarımcının de en azından o kadar olanaksız olması gerekir. Tanrı nihai Boeing 747’dir." Burada temel fikir, Tanrı’nın bildiği ve yapabildiğini, bilen ve yapabilen herhangi bir şeyin inanılmaz derecede karmaşık olması gerektiğidir. Özellikle, bir şeyi yaratabilen veya tasarlayan birisinin en azından tasarlayabileceği veya yaratabileceği şey kadar karmaşık olması gerekir. Başka bir şekilde ifade edecek olursak, Dawkins bir tasarımcının en azından, yarattığı veya tasarladığı şey kadar bilgiye sahip olması gerektiğini ve bilginin olasılıkla tersine ilişkili olduğunu söylüyor. Bu nedenle, Tanrı’nın son derece karmaşık ve bu nedenle de astronomik bir şekilde olanaksız olduğunu söylüyor; bu nedenle Tanrı’nın var olmaması neredeyse kesindir.
Fakat Dawkins neden Tanrı’nın karmaşık olduğunu düşünüyor? Neden bir şey ne kadar karmaşık olursa, o kadar olanaksız olacağını düşünüyor? Nasıl akıl yürüttüğüne daha yakından bakmadan önce, bir an için konu dışına çıkmak istiyorum. Bu olanaksızlık iddiası, Dawkins’in daha önceki ve etkili kitabı, Kör Saatçi’deki, aksi takdirde son derece kafa karıştırıcı olan savını anlamamıza yardımcı olacaktır. Orada evrimin bilimsel kuramının, dünyamızın tasarlanmadığını gösterdiğini savunuyor- ne Tanrı ne de başka biri tarafından tasarlanmıştır. Bu düşünce kitabın alt başlığında ilan ediliyor: Evrim Kanıtlarının Neden Tasarlanmamış bir Evrene İşaret Ettiği.
Nasıl? Evrim kanıtlarının yaşayan tüm yaratıkların basit bir yaşam biçiminden evrimleştiğini düşündürecek kanıtlar ortaya koyduğunu varsayalım. Bu, evrenin tasarlanmadığını nasıl gösteriyor? Eğer evren tasarlanmamış olsaydı, o zaman evrim süreci akıllı bir varlığın yönetiminde, rehberliğinde gerçekleşmemiştir; Dawkins’in önerdiği gibi kördür. İddiasına göre, evrim kanıtları, evrimin, akıllı bir varlık tarafından planlanmadan, rehberlik edilmeden, yönetilmeden gerçekleştiğini göstermektedir.
Peki ama evrimin kanıtları nasıl böyle bir şeyi ortaya koyabilir? Sonuç olarak, evrim sürecini Tanrı yönlendirmiş ve gözetmiş olamaz mı? Dawkins’e, evrimin yönlendirilmediğini düşündüren nedir? Kör Saatçi’de yaptığı, temelde üç şey var. İlk olarak, bazı yaşayan varlıkların büyüleyici anatomik ayrıntılarını ve inanılmaz karmaşık ve akıllı yaşamlarını sürdürme yöntemlerini canlı ve sürükleyici bir şekilde anlatıyor. İşte bu, Dawkins’in en iyi yaptığı şeydir. İkinci olarak, kör, rehberlik edilmemiş evrimin yaşayan dünyanın bu harikalarının bazılarını- örneğin memelilerin gözleri ya da kanat- üretmiş olamayacağı sonucuna varmaya yönelik bazı savları reddediyor. Üçüncüsü, bu ve başka organik sistemlerin yönlendirilmemiş evrim tarafından nasıl geliştirilebileceğine ilişkin bazı önerilerde bulunuyor.
Bu üç şeyde başarılı olduğunu varsayalım: Bu, evrenin tasarlanmadığını nasıl gösterebilir? Ana sav buradan nasıl ilerler? Ayrıntılı savlarının hepsi, çeşitli organ ve sistemlerin yönlendirilmeden Darwinci mekanizmalarla (burada söylediklerinin bir kısmı oldukça ilginç) oluşmasının biyolojik olarak mümkün olduğu sonucuna varmak içindir. Öte yandan burada çok ilginç olan ana sav olarak görünenin biçimidir. Savunduğu önerme şöyle bir şey:
1. Tüm yaşamın yönlendirilmemiş Darwinci süreçler aracılığıyla oluşmasının biyolojik olarak mümkün olmasına karşı bildiğimiz çürütülemez itiraz bulunmamaktadır. (Dawkins bu önermeyi, yaşamın bu şekilde oluştuğuna itirazları çürütmeye çalışarak destekliyor. Fakat onun vardığı sonuç şu:
2. Yaşamın tümü, yönlendirilmeyen Darwinci süreçler aracılığıyla oluşmuştur.
Burada önerme ve sonuç arasındaki çarpıcı uzaklık üzerinde bir an için bile derin derin düşünmeye değer. Temelde önerme bizlere, yaşayan dünyanın tüm harikalarının yönlendirilmemiş evrim tarafından üretildiğine ilişkin çürütülemez itirazlar olmadığını söylüyor. Sonuç ise, yönlendirilmemiş evrimin gerçekten de tüm bu harikaları üretmiş olmasının doğru olduğudur. Argüman biçimi şöyle bir şey gibi görünüyor:
P’nin olanaklığı olduğuna karşı bildiğimiz çürütülemez itirazlar yok. Bu nedenle, p doğrudur.