Belki biliyorsunuzdur, Kutsal Kitap Eski Antlaşma (Tevrat ve Zebur) ve Yeni Antlaşma (İncil) olarak iki ana bölümden oluşur. Size yanıt verirken, eğer sorunuzda İncil diyorsanız, tüm Kutsal Kitap’ı kast ettiğinizi varsayacağım. İncil’in değiştirilmiş olduğuna inananlar genellikle Tevrat ve Zebur’un da değiştirildiğine inanırlar.
Şayet Kuran’ı iyi biliyorsanız, Tevrat, Zebur veya İncil’in değiştirildiğini veya bozulduğunu ileri sürmediğini de bilirsiniz. Kutsal Kitap için hiçbir zaman “tahrif-i lafzi” (metnin kendisinin değiştirilmesi) kelimesi kullanılmaz. Kuran zaman zaman Yahudiler’i gerçeği saklamakla suçlar. Sözlerin çarpıtılmasından bahsediyor, sözlerin fiziksel olarak değiştirilmesinden değil. Öğrenmemiz gereken şey iki tip 'tahrif' arasındaki fark. Tahrif-i lafzi (metnin kendisinin değiştirilmesi) ve tahrif-i ma'nevi (metnin anlamının değiştirilmesi) arasındaki farki görmemiz gerek.
Kuran hiçbir zaman İncil’in metninin bozulduğunu ima etmez. “İncil güvenilir midir?” yazı dizisinde bu konu uzun uzadıya ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır.
Bazı Müslüman yayınlarında, “tahrif” kelimesi İncil’e uygulandığında, bir zamanlar bozulmamış bir İncil olduğu ve sonra birinin bunu sakladığı veya yok ettiği izlenimi verilir. Sonra da, sahte bir İncil yayınladılar diye tarif ederler. Ne var ki, Kuran’ın söylediği bu değildir. Kuran’ın eleştirdiği şey, Tanrı’nın sözünü yanlış bir şekilde temsil eden insanlardır. Çeşitli ayetlerin anlamlarını değiştirirler- İncil’in değiştirilmiş bir versiyonunu yazıp fiziksel olarak değiştirmezler, ama ayetlere farklı bir anlam katarlar. Yanlış bir şekilde yorumlarlar veya aktarırlar. Sonra da başkaları, insanların söylediği bu sözleri yanlışlıkla Tanrı’ya atfederler.
Bakalım, Zebur’daki bir ayetin anlamını, Kuran’ın söylediği biçimde “değiştirebilecek” miyim? Diyelim ki, siz Zebur’u pek iyi bilmiyorsunuz ve ben size Kutsal Kitap’ın Tanrı olmadığını onayladığını söylüyorum? Sözleri doğrudan Kutsal Kitap’tan aktarsam? İşte şöyle: “Tanrı yok!” O zaman şöyle diyebilirim, “Tabii ki Kutsal Kitap değiştirilmiş. Şu anda kullanılan versiyonu Tanrı’nın olmadığını kabul ediyor!”
“Zebur’un böyle bir şey söylediğine inanmıyorum,” diyorsunuz. “Kendiniz okuyun,” diyorum ve ayetin başlangıç kısmını başparmağımla kapatıyorum.
Ne yaptım? Ayetin bir kısmını işime geldiği gibi kapadım ve bu şekilde gerçeği çarpıtmış oldum. Aldatıcı bir şekilde yaptım çünkü aslında ayet şöyle diyor, “Akılsız içinden, “Tanrı yok!” der.” (Mezmur 14:1, Eski Antlaşma)
Birçok insan gerçekten inandıklarını söylerler ama yüreklerinde başka türlü inanırlar. Sahte elçiler ve başkaları Elçi Pavlus’un azarladığı hilelerden zevk alırlar ama gizli yollar ve hileler Tanrı’nın gerçek hizmetkarlarına yakışmaz. Pavlus şöyle diyor,
“Utanç verici gizli yolları reddettik. Hileye başvurmayız, Tanrı'nın sözünü de çarpıtmayız. Gerçeği ortaya koyarak kendimizi Tanrı'nın önünde her insanın vicdanına tavsiye ederiz.” (2. Korintliler 4: 2, İncil)
Yine de, bazı insanlar İncil’in ve Tevrat’ın İslam’ın ortaya çıkışından ya önce ya da sonra değiştirildiğini iddia ederler. Bu değişiklik Muhammed’in döneminden önce olduysa, Kuran neden İslam’ın mesajının sadece önceki Kutsal Yazılar’ın onaylanması olduğunu söylesin? İncil yazıldıktan yaklaşık altı yüzyıl sonra yazılan Kuran’a göre, Muhammed’in dönemindeki Tora ve İncil cennetten esinlendikleri zamankiyle aynı durumdaydılar. Muhammed’in döneminde kullanılan İncil Tanrı’nın verdiğiyle tamı tamına aynı olmasaydı, o zaman Kuran, Hıristiyanlar’ın Tanrı’nın İncil’de açıkladıklarıyla yargılanması talimatını vermezdi. “İncil'e inananlar, Allah'ın onda indirdiği (hükümler) ile hükmetsinler.” (Maide 5:47) deniyor.
Ayrıca, Tanrı’nın Muhammed’e, kitabı değiştirilmiş bir halka danışmasını öğütlediğine inanmamız nasıl beklenebilir? “(Resülüm!) Eğer sana indirdiğimizden (bu anlattığımız olaylardan) kuşkuda isen, senden önce Kitab'ı (Tevrat'ı) okuyanlara sor.” (Yunus 10: 94)
Bunun olası tek yanıtı bu Kutsal Yazıların değiştirilmemiş olması, yani güvenilir olmasıdır. Günümüzde elimizde olan İncil’in Kuran’ın sözünü ettiği İncil olmadığının söylendiğini duymuş olabilirsiniz. Aynı şekilde, günümüzde elimizde olan Tevrat’ın, Kuran’ın sözünü ettiği Tevrat olmadığını da duymuş olabilirsiniz. Bu kesinlikle doğru değildir. Kuran, Matta veya Markos veya İncil’in diğer kitaplarından herhangi birinden doğrudan söz etmese de, İncil’den söz ettiğinde, doğal olarak İncil’de bulunan bütün kitapları kast etmiş olurdu. Kuran ne zaman Tevrat’tan bahsetse, “Tevrat, yani Yaratılış, Çıkış, Sayılar, vs.” mi demesi gerekir? Biri bana ailemin nasıl olduğunu sorduğunda, ne dediklerini anlamam için şöyle mi sormaları gerekir, “Eşin, iki kızın ve sizinle yaşayan kayınvalidenden oluşan ailen nasıl”? Kuran’da Yahudiler’in ve Hıristiyanlar’ın “Kitabı” dendiğinde doğal olarak bunların içindeki kitaplar kast edilir.
Kuran’ın hiçbir zaman Matta, Markos, Luka ve Yuhanna Müjdeleri’nden tek tek bahsetmediği doğrudur. Sadece İsa’ya verilen İncil’den bahseder. Bu bir kaygı konusu olmalı mı? Kesinlikle hayır. Kuran, Muhammed döneminde var olan İncil’den bahsediyor ve bu İncil, Matta, Markos, Luka ve Yuhanna Müjdeleri’nden başkası değildi.
Hem İncil’i hem de Kuran’ı okumuş biri olarak, Kuran’da okuduğum Muhammed’in, Tevrat, Zebur ve İncil’in yetkisi konusunda büyük bir saygıyla konuştuğunu söyleyebilirim. Bu kitapları cennetten verilen Tanrı Sözü olarak görüyordu. Bu nedenle, Kutsal Kitap hakkında neye inandığını ve kendisini izleyenlerin neye inanmasını istediğini düşünüyorsunuz? Şayet, Kuran’ın, bu esinlenmiş kitapların değiştirildiğine ilişkin tek bir söz söylemediğini söylüyorsanız, haklısınız. Muhammed’in, kendi dönemindeki Tevrat, Zebur ve İncil’i saf ve kirletilmemiş gördüğü kesinlikle nettir. İtalik olarak işaretlediğim sözlere ve aşağıdaki Kuran’dan alıntı yapılan ayetteki italik kısma dikkat edin. Kuran Tevrat’tan ve İncil’den bahsettiğinde, Muhammed’in döneminde Yahudiler’in ve Hıristiyanlar’ın elindeki kitaplardan bahsediyor:
“Yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî Peygamber'e uyanlar (var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder…” (Araf 7:157)