headerLogo2b-18pt-myriadpro

Tanrı Henüz Ölmedi!

01 eternity77 your eternity 45Son zamanlarda ortaya çıkan, çok satan ateist kitaplardan ötürü, günümüzde, düşünen insanlar için Tanrı’ya inancın artık düşünsel açıdan savunulamaz bir inanç haline geldiğini düşünebilirsiniz. Fakat diğerlerinin yanı sıra, Richard Dawkins, Sam Harris, ve Christopher Hitchens gibi yazarların kitaplarına bakıldığında, sözde Yeni Ateizm’in entelektüel kaslarının eksik olduğu kısa zamanda görülecektir. Anglo-Amerikan felsefesinde gerçekleşmiş olan devrim hakkında neşeli bir bilgisizlik içindeler. Çağdaş entelektüel sahneyi yansıtmak yerine, geçmiş bir kuşağın bilimciliğini yansıtmaktalar.

O kuşağın kültürel açıdan yüksek noktası 8 Nisan 1966’da, Times dergisi kapağında tamamıyla siyah bir zemin üzerinde parlak kırmızı harflerle “Tanrı Öldü mü?” başlığıyla ana hikayesini yayınladığında gerçekleşmişti. Hikaye o sıralarda Amerikan ilahiyatında güncel olan “Tanrı’nın ölümü” hareketini anlatıyordu.

Fakat Mark Twain’in sözlerini farklı şekilde ifade edecek olursak, Tanrı’nın ölümüne ilişkin haberler henüz hamdı. Çünkü ilahiyatçıların Tanrı’nın ölüm mesajını yazdıkları sırada, yeni bir felsefeci kuşağı da Tanrı’nın canlılığını yeniden keşfediyordu.

Eskiden, 1940’lar ve 50’lerde, birçok felsefeci Tanrı hakkında konuşulanların, beş duyu ile kanıtlanamayacağı için, anlamsız olduğuna - aslında saçmalık olduğuna- inanıyorlardı. Bu kanıtlanabilme sonunda çöktü, bunun nedeni kısmen felsefecilerin kanıtlanabilirliğin kendisinin kanıtlanamayacağını fark etmeleriyle oldu! Kanıtlanabilirliğin çöküşü 20. yüzyılın en önemli felsefi olayıydı. Çöküşü, felsefecilerin kanıtlanabilirliğin bastırdığı geleneksel felsefe problemlerini ele alma konusunda bir kez daha özgür olmaları anlamına geliyordu. Geleneksel felsefi sorulara ilginin yeniden canlanmasına, hiç beklenmedik bir şey eşlik etti: Hıristiyan felsefesinde bir Rönesans yaşanması.

02 image11386 arrow up zzz blue dark 45Hıristiyan felsefesinin Rönesans’ı, doğaya ilişkin ilahiyata ilginin canlanmasıyla birlikte yaşanıyor. Doğal ilahiyat, Tanrı’nın varlığını ilahi vahiyden ayrı olarak kanıtlamaya çalışır. Doğal ilahiyatın amacı, Hıristiyanlar, Yahudiler, Müslümanlar ve deistler arasında yaygın olan, geniş anlamda deist dünya görüşünü haklı göstermektir. Pek az kişi bunların insanı inanmaya zorlayan kanıtlar olduğunu söyleyecek olsa da, günümüzde, bazı yaratıcı yeni argümanlar bir yana, Tanrı’nın varlığına yönelik tüm geleneksel argümanlar günümüzde kendilerini açıkça ifade eden savunucular bulurlar.                Argümanlar 

İlk olarak, doğal ilahiyatın bazı güncel argümanlarını hızlı bir şekilde ele alalım. Bunlara özet olarak bakacağız. Bu şekilde, argümanların mantığını net bir şekilde görme avantajına sahip olacağız. Argümanların kemikleri daha sonra daha fazla tartışmalarla ete bürünebilir. İkinci önemli soru- sözde post modern çağda iyi bir rasyonel argüman nasıl olur, sorusunu bir sonraki bölümde ele alacağız.

KOZMOLOJIK ARGÜMAN. Bu argümanın değişik versiyonları, diğerlerinin yanı sıra, Alexander Pruss, Timothy O'Connor, Stephen Davis, Robert Koons ve Richard Swinburne tarafından savunulmuştur. Bu argümanın basit bir formülasyonu şöyledir:

03 look up4 rose dark temp5 451. Var olan her şeyin varlığıyla ilgili bir açıklama vardır, bu açıklama ya kendi doğasının veya dışsal bir nedenin gereksiniminde bulunur.

2. Evrenin kendi varlığıyla ilgili bir açıklaması varsa, bu açıklama Tanrı’dır.

3. Evren vardır.

4. Bu nedenle, evrenin varlığının açıklaması Tanrı’nın varlığıdır.

Bu argüman mantıksal olarak geçerlidir, bu nedenle, tek soru önermelerin gerçeğidir. Önerme (3) gerçeği içtenlikle arayan herkes için inkar edilemezdir, bu nedenle soru (1) ve (2)’dir.

Önerme (1) oldukça akla uygun geliyor. Ormanda yürüdüğünüzü ve ormanda yerde şeffaf bir topla karşılaştığınızı düşünün. Topun orada açıklanamaz bir şekilde var olduğu iddiasını oldukça tuhaf bulursunuz. Topun büyüklüğünü, kozmos kadar büyük olacak kadar büyütmek, varlığı için bir açıklama ihtiyacını ortadan kaldırma konusunda bir işe yaramazdı.

Önerme (2) ilk bakışta tartışmalı gelebilir fakat aslında, Tanrı yoksa, o zaman evrenin varlığı için bir açıklama olmadığına ilişkin ateist iddiasıyla eşanlamlıdır. Ayrıca, (2) kendi başına oldukça akla uygundur. Çünkü evrenin dışsal nedeni, uzay ve zamanın dışında olmalıdır ve bu nedenle fiziksel veya maddi olamaz. Bu tanıma uyan sadece iki tür şey var: Ya, sayılar gibi soyut nesneler veya akıllı bir düşünce. Fakat soyut nesneler genellikle güçsüzdür. Örneğin, 7 sayısı hiçbir şeye neden olamaz. Bu nedenle, evrenin açıklamasının, evreni yaratanın dışsal, şeffaf, kişisel bir düşünce olması buradan doğal olarak çıkıyor- çoğu insan geleneksel olarak ‘Tanrı’ derken bunu kast ediyor.