Richard Dawkins Yeni Ateizm diye tanınan hareketin yaramaz çocuğu olarak ortaya çıktı. Çok satanlar arasına giren Tanrı Yanılgısı adlı kitabı bu hareketin başyapıtı haline geldi. Dawkins bu kitapta Tanrı’ya inancın bir yanılgı, yani “yanlış bir inanç ya da izlenim” veya daha kötüsü, “güçlü karşı kanıtlara rağmen ısrarcı bir yanlış inanç” (1) olduğunu göstermeyi amaçlıyor. Dawkins kitabının 157-158. sayfalarında “kitabımın ana savı” dediği şeyi özetliyor. Bunu iyice not edin. Bu argüman çürütülürse, Dawkins’in kitabı özünde boş demektir. Nitekim, argümanı utandırıcı olacak kadar zayıftır. Savı şöyle:
1. İnsan aklına karşı en büyük meydan okumalardan biri, evrendeki karmaşık, olasılık dışı tasarım görünümünün nasıl oluştuğunu açıklamak olmuştur.
2. Doğal denenme, tasarım görünümünü asıl olarak tasarımın kendisine atfetmek olmuştur.
3. Denenme sahtedir çünkü tasarımcı hipotezi, hemen, tasarımcıyı kimin tasarladığına ilişkin daha büyük sorunu kendisiyle birlikte getirir.
4. En ustaca yapılmış ve kuvvetli açıklama doğal seçim yoluyla Darwinci evrimdir.
5. Fizik için buna eşdeğer sayılabilecek bir açıklamamız yok.
6. Fizikte de, biyolojide Darwinciliğin olduğu kadar kuvvetli, daha iyi bir açıklamanın olacağına ilişkin umudu yitirmemeliyiz.
Bu nedenle, Tanrı, neredeyse hemen hemen kesin olarak yoktur.
Ateistlerin “bu nedenle Tanrı neredeyse kesin olarak yoktur” sonucu neredeyse hiç yoktan ortaya çıktığı için, bu argüman rahatsız edicidir. Bu sonucun, öncesinde sıralanan altı ifadeden doğal olarak çıkmadığını anlamak için felsefeci olmanız gerekmez.
Nitekim, şayet önceki altı ifadeyi, “bu nedenle, Tanrı neredeyse kesin olarak yoktur” sonucunu ima eden bir argümanın önkoşulu olarak kabul edersek, o zaman, argüman tescilli olarak geçersizdir. Hiçbir mantıklı çıkarım kuralı, altı önkoşuldan bu sonucu çıkarmanıza izin vermez.
Daha iyimser bir yorum, bu altı ifadeyi önkoşul olarak değil, Dawkins’in Tanrı’nın var olmadığına ilişkin birikimli argümanının özel açıklamaları olarak ele almak olacaktır. Ne var ki, bu iyimser yoruma göre bile, “bu nedenle Tanrı yoktur” sonucu, her birinin gerçek ve haklı olduğunu düşünsek bile, bu altı adımdan çıkarılamaz. Burada gösterilen tek yanılgı, Dawkins’in “Tanrı’nın varlığına karşı çok ciddi bir argümanı” olduğuna ilişkin inancıdır. (2)
O halde, Dawkins’in altı adımlı argümanından çıkan nedir? En fazla, Tanrı’nın var olduğuna ilişkin çıkarımımızın, evrenin bir tasarım görünümüne sahip olduğu temeline dayanmaması gerektiğidir. Fakat bu sonuç, Tanrı’nın varlığıyla ve hatta Tanrı’nın varlığına haklı olarak inanmamızla uyumludur. Belki de, Tanrı’nın varlığına, kozmolojik argüman veya ontolojik argümanı temel alarak inanmalıyız. Belki de, Tanrı’ya inancımız hiçbir şekilde argümanlara değil, dinsel deneyimler veya ilahi vahiye dayanmaktadır. Belki de Tanrı sadece ona imanla inanmamızı ister. Söylemek istediğimiz şu, Tanrı’nın varlığı için tasarım argümanlarını reddetmek, Tanrı’nın var olmadığını ve hatta Tanrı’ya inancın haksız olduğunu kanıtlama konusunda hiçbir şeyi başarmıyor. Nitekim, birçok Hıristiyan ilahiyatçı, ateizme teslim olmadan Tanrı’nın varlığına ilişkin argümanları reddetmişlerdir.
Dawkins’in ateizm için argümanı, sırf tartışma için bile olsa argümanlarını kabul edecek olsak, bütün adımlarında başarısız oluyor. Fakat, bu adımların birkaç tanesi, her durumda akla uygunluk açısından yanlıştır. Örneğin, üçüncü adımı ele alın. Burada Dawkins’in iddiası, evrende karmaşık bir düzenin olmasının en iyi açıklaması olarak tasarım çıkarımının haklı olmadığı, çünkü bunun yeni bir sorunu ortaya çıkardığı yönünde: O halde tasarıcıyı kim tasarladı?
Bu itiraz en azından iki nedenle kusurludur.
Birincisi, bir açıklamanın en iyi açıklama olarak kabul edilmesi için açıklamanın açıklamasının olması gerekmez. Bilim felsefesinde uygulandığı biçimiyle en iyi açıklama çıkarımıyla ilgili en temel ilkelerden biridir bu. Toprağı kazan arkeologlar, ok ucu ve keski başı ve seramik parçaları gibi şeyler bulacak olsalar, bu kalıntıların, sadece sedimentasyon ve metamorfoz sonucunda ortaya çıkmadığı, kim olduklarını veya nereden geldiklerini bilmeseler de, bilinmeyen bir insan grubunun ürünü olduğu çıkarımında bulunmakta haklı olurlardı. Benzer şekilde, astronotlar, ayın arka tarafında bir yığın makinayla karşılaşacak olsalar, bunların akıllı olan ve dünyanın ötesinde yaşan varlıkların işi olduğunu düşünmekte haklı olurlardı- dünyalı olmayan bu varlıkların kim oldukları veya buraya nasıl geldikleri hakkında hiçbir fikirleri olmasa bile bu açıklamayı rahatlıkla yapabilirlerdi.
Bir açıklamayı en iyi açıklama olarak tanımak için açıklamayı açıklayabilmek gerekmez. Nitekim, böylesi bir koşul, açıklamaların kesin olarak durmasına yol açardı ki, artık hiçbir şey açıklanamazdı ve bilim yok olurdu. Ele almakta olduğumuz vakada, akıllı tasarımın, evrendeki tasarım görünümünün en iyi açıklaması olduğunu kabul etmek için tasarımcının kim olduğunu açıklamak gerekmez.