Birçoğumuz özgür bir iradeye sahip olduğumuzdan emin olsak da bunun gerçekte ne demek olduğu hakkında o kadar emin değiliz. Söz konusu olan ister kariyer seçimi, ister sonsuzluğu nerede geçireceği olsun insan kendi davranışlarını nereye kadar kontrol edebiliyor? Bazılarınız gerçekten de özgür irade diye bir şey olup olmadığı konusunda kuşkulusunuz. Tanrı egemen mi ve egemenliğini kabul ederek yaşamlarımızın ve yaptığımız her şeyin değişmez bir şekilde en ince ayrıntısına kadar önceden belirlendiğine mi inanmalıyız? Yoksa insan gerçek ahlaki özgürlüğe sahip mi? Yaşamının akışını belirleme yetisine sahip mi?
İlahiyatta en karmaşık sorulardan biri, Tanrı’nın bir yandan kesin egemenliğini korurken diğer yandan da insanı davranışları konusunda nasıl tamamıyla sorumlu tuttuğudur. Burada ‘davranışları’ derken birinci ve öncelikli olarak insanın günahkar eylemlerini kast ediyorum. Tanrı egemense, insanın sözde özgür iradesiyle yaptığı eylemler de dahil, her şeyin nihai ve belirleyici nedeni olması gerekmez mi? Ancak eğer bu doğruysa, insanın aslında özgür olmadığı ve eylemlerinden ötürü sorumlu olmadığı sonucunu çıkarmamız gerekmez mi? Öte yandan, insan gerçekten iyi ve kötü arasında seçme konusunda özgürse o zaman eylemlerinin nihai belirleyicisi, değil mi? Fakat bu doğruysa, Tanrı’nın tam olarak egemen olmadığını sonucunu çıkarmamız gerekmez mi?
Bu sorunun ne kadar kafa karıştırıcı olduğunu görüyorsunuz!
Bir zamanlar eşimle benim bir av köpeğimiz vardı. Henüz yavruyken çok tuhaf şeyler yapardı. Kendi kuyruğunu kovalardı. Vücudunun en uzak parçasına dokunamadan sürekli döner dururdu. Bazen düşünürdük, acaba dişleriyle kuyruğunu sıkıca kavrayıverse ne olurdu? Acıyla ulur muydu? Sorumuzun yanıtını alamadık. Tek gördüğümüz kuyruğunu yakalama amacıyla sürekli bir daire çevresinde koşmasıydı.
İlahi egemenlik ve insan sorumluluğu sorununu böyle bir daire içinde dönüp durmadan çözmenin bir yolu var mı? Tanrı’nın egemenliği ve insanın özgür iradesi arasında mantıklı bir uyumsuzluk var mı? Böyle olduğuna inanmıyorum ve bu konuyu bu yazımda sizinle tartışmak isterim.
Yapmamız gereken ilk şey terimleri tanımlamak. Özgür irade ve egemenlik nedir? Ne anlama geliyorlar? Bu yazıda, özgür irade iyi ve kötü arasında özgürce seçebilme becerisi olarak anlaşılmaktadır. Yani, seçimler aslında Tanrı’nın iradesiyle değil, insanın iradesiyle belirlenir.
Bu yazıda egemenlik terimi, Tanrı’nın buyruğu, denetimi ve bilgisinin her şeyi kapsadığı söylenerek açıklanabilir. Tanrı her şeyin, insanın sözde özgür iradesiyle yaptığı eylemler de dahil olmak üzere her şeyin nihai ve belirleyici nedenidir.
Bu iki basit tanımı paylaştıktan sonra, daha önce tanımladığımız soruna dönelim. Özgür irade doktrini Tanrı’nın aslında kesin olarak egemen olmadığı anlamına gelir mi? Bunu söylemek, Tanrı’ya karşı korkunç bir suçlama yapmak olacaktır, öyle değil mi? İnsanın özgür bir iradeye sahip olduğunu söyleyerek bu suçlamayı yapıyor muyuz?
Bazı ilahiyatçılar, Tanrı’nın buyruğuyla ilgili olarak, her şeyin Tanrı’nın niyeti doğrultusunda olmadığına inanırlar. Tanrı’nın denetimi konusunda, bazıları insanın bir yere kadar nihai seçim yetisine sahip olduğunu söyler ve böylece açıkça söylemeseler de, üzerinde denetime sahip olmadığı olaylar karşı karşıya gelebilecek bir Tanrı’ya inandıklarını ortaya koyarlar. İnsanın kararlarının Tanrı’nın tasarısından bağımsız olarak meydana geldiğini söylerler. Tanrı’nın bilgisi ile ilgili olarak ise, Tanrı’nın her şeyi bilmediği çünkü her şeyi denetlemediği sonucuna varırlar. Eğer bu doğruysa, Tanrı gelecekte ne olacağını bilemez demektir. Neden? Çünkü gelecek tamamıyla Tanrı’nın denetimi altında değildir. Buna inanarak Tanrı’nın her şeye kadir olmasını inkar etmiş olurlar.
İster inanın ister inanmayın bazı ilahiyatçılar, gerçeğin olgularıyla sınırlı, sonlu bir Tanrı’ya inanırlar. Onların Tanrısı artık kendisini Kutsal Kitap’ta açıklamış egemen Tanrı değildir.
Başka ilahiyatçılar Tanrı’nın buyruğu ve evrendeki her bir olgu ve yasa arasındaki ilişkiyi nasıl anlıyorlar? Bu yasa ve olguların, Tanrı’nın tasarısı veya amacı uyarınca yaratıldığını ve ne yapıyorlarsa yine Tanrı’nın tasarısı ve amacı uyarınca yaptıklarını söylüyorlar. Tanrı olacak olan her şeyi önceden belirlemiştir. Tanrı’nın iradesi olacak olan her şeyin en son ve tek belirleyici gücüdür. Müslüman bir ailede yetişmiş olabileceğiniz için siz buna inanıyor olabilirsiniz.
Siz böyle mi söylerdiniz? İstisnasız her şeyin Tanrı’nın denetimi ve yönlendirişi altında olduğunu mu söylersiniz? Tanrı’nın iradesi nihai ve her şeyi denetim altında tutan irade midir? Bu inanca sahip ilahiyatçılar, insanın iradesinin Tanrı’nın tasarısının herhangi bir ayrıntısını bozamayacağına inanırlar. Tanrı’nın bilgisi içinse, tüm gerçeklik Tanrı’nın iradesi tarafından belirlendiği için Tanrı her şeyi bilir denir. Tanrı her şeyi denetlediği için her şeyi bilir. Tanrı’nın önceden biliyor olmasının, önceden belirlemiş olmasından kaynaklandığını söylerler. Olasılıklar yoktur. Tanrı için, sadece kesin gerçek vardır. Bu nedenle Tanrı’nın her şeyi yapabilme ve her şeyi bilme yetisi istisnasız bir şekilde ileri sürülür.
Özgür irade doktrinine karşı suçlama, aslında özgür iradenin, gerçekleşenlerin Tanrı’nın sonsuz bilgisi dahilinde gerçekleştiğini inkar etmesidir. Diyorlar ki, özgür irada Tanrı’nın buyruğu veya tasarısının her şeyi kapsadığını inkar eder. Bu suçlama, doktrine karşı geçerli bir eleştiri midir? Böyle olduğuna inanmıyorum ve neden olduğunu söyleyeyim. Bir yandan özgür iradeyi doğrularken bir yandan da Tanrı’nın evren için eksiksiz bir tasarısı olduğunu ve Tanrı açısından belirsizlik olmadığını doğruluyorum. Hiçbir şeyin Tanrı’nın iradesi ve tasarısı dışında gerçekleşmediği konusunda fikir birliğindeyim.