Bu soruyu pek çok kişi soruyor. Dünyamız köken sorununa büyük önem veriyor. Her şeyin nasıl oluştuğunu merak ediyoruz, ister fiziksel evren, ister ruhsal evren olsun nasıl oluştuklarını merak ediyoruz. Kökenlerle ilgili gerçeği bilmek için Kutsal Kitap’taki ilk kitaba bakmalıyız. Tanrı kökenin hikâyesini Yaratılış kitabında anlatmıştır.
Yaratılış 1. ve 2. bölümlerde bildiğimiz fiziksel evrenin başlangıcı anlatılır. Yaratılış 3. bölümde kötülüğün kökenini görüyoruz. Tanrı’nın yaratma işini tamamladığında yaptıklarına bakıp ne söylediğini görüyoruz: “Tanrı yarattıklarına baktı ve her şeyin çok iyi olduğunu gördü. Akşam oldu, sabah oldu ve altıncı gün oluştu.” (Yaratılış 1:31, Eski Antlaşma)
Tanrı’nın gördüğü ‘iyi’ miydi? Hayır, ‘çok iyi’ydi. Yetkin bir Tanrı yetkin bir evren yaratmıştı. Bu, o zamandı. Bugün yetkinlikten çok uzak bir dünyada yaşıyoruz ve bunun bir nedeni var. Yaratılış 3. bölümü okuduğumuzda dramatik bir sahne görüyoruz. Bunu ayet ayet okuyalım çünkü burada gerçekleşenler dünyanın neden artık kusursuz olmadığını ve bugün neden böyle olduğunu anlatıyor.
“RAB Tanrı'nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, ‘Tanrı gerçekten, 'Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin' dedi mi?’ diye sordu. Kadın, ‘Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz’ diye yanıtladı. ‘Ama Tanrı, 'Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz' dedi.’ Yılan, ‘Kesinlikle ölmezsiniz’ dedi. ‘Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız.’ Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi. İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar.” (Yaratılış 3:1-7, Eski Antlaşma)
İnsanlığın Durumu
Bu okuduklarımıza dayanarak, insanlığın durumu konusunda doğru bir teşhiste bulunabiliriz. Evrenin Yaratıcısı olan Tanrı iyidir yani tamamıyla iyidir. Tanrı kendisini bize bu şekilde açıkladı ve ancak Tanrı, Tanrı’yı tanımlayabilir. Yaratılışın kaynağı Tanrı olduğu için yaratılışın tümü iyiydi. Yaratılışın iyiliği Tanrı’nın doğasındaki iyiliğin yansımasıydı.
Tanrı kötülüğü yaratmamıştır. Bu konu hakkında web sitemizde yer alan başka sorulara verdiğim yanıtlarda da okuyabilirsiniz. Bu konuda daha fazla bilgi için şu soruların yanıtlarını okuyabilirsiniz Cehennem Gerçekten Var Mi?, İsa Cennet’e Giden Tek Yol Mudur?, Kutsal Kitap Ölüm Hakkında Ne Söylüyor?, Neden Birçok İnsan Ölmeden Önce Büyük Acı Çeker? ve Kutsal Kitap Dedikodu Hakkında Ne Söylüyor? Buradaki ve bu beş soruya verdiğim kapsamlı yanıtlar üzerinde düşündüğünüzde Tanrı’nın kötülüğü yaratmadığı sonucuna varacağınıza inanıyorum.
Tanrı kötülüğü yarattıysa, Tanrı hem iyi hem de kötü olmalıdır. Ve Tanrı hem iyi hem de kötüyse nihai olarak iyiliğin kazanacağıyla ilgili umudumuz olmazdı. Oysa Kutsal Kitap böyle bir umudu vaat ediyor. Tanrı’nın kendisi kötü olsaydı, kötülük üzerinde zafer kazanmazdı ve bunun sonucunda nihai olarak iyilik kazanamazdı. Tanrı kötülüğün kaynağı olsaydı, kendisinin de kötü olması gerekirdi. Eğer Tanrı kötü olsaydı insanın eski gönencine kavuşması ve kötülüğe tutsaklığı konusunda bir dayanak olmazdı. Nasıl mı? Tanrı’nın doğasında kötülük olsaydı Tanrı bizleri kötülükten kurtaramazdı.
Yanıtımdaki Kutsal Kitap ayetini okuduğunuzda bunu düşündünüz mü bilmiyorum ama yaratılışın ilk konumundaki iyiliği Tanrı’nın iyiliğini koruyor. Tanrı yarattığı her şeyin çok iyi olduğunu gördü. Bu nedenle, kötülük varsa, kaynağı Tanrı dışında bir şey olmalıdır. Ancak kötülüğün kaynağı Tanrı dışında bir şey olduğu takdirde Tanrı kötülüğü yenebilir. Kötülüğün kaynağı Tanrı dışında bir şey olduğu takdirde ancak Tanrı günahkârları kötülükten kurtarabilir.
Tanrı, kötülüğü, bozulmayı ya da ölümü yaratmamıştır. Eğer O yaratmış olsaydı bakıp değerlendirdiği yaratılış iyi olmazdı. Tanrı yarattığında evren kusursuzdu. Bozulma ve ölüm kötülüğün kanıtıdır bu da Tanrı’nın kötü olduğu anlamına gelir. Tanrı kötü olmadığına göre soru şudur:
Kötülük Nereden Gelmiştir?
Herkes dünyada kötülüğün olduğunu kabul ediyor. Fakat herkes, hepimizin devamlı olarak yüreğimizden kötü düşünce ve fikirler pompaladığımızı kabul etmiyor. Birbirimize karşı dürüst olsaydık bu pompalamayı nasıl durdurabileceğimiz hakkında hiçbir fikrimiz olmadığını kabul ederdik. Buna karşın, herkes kötü olduğunu kabul etmiyor. Başkalarının kötü olduğunu söylüyoruz ve dünyada kötülüğün olduğunu kabul ediyoruz. Fakat kötülüğün nereden geldiğine ilişkin soruya verecek yanıtımız yok. Kötülük hakkında düşünen tek insanlar siz ve ben değiliz. Kötülük sorunu insanlığın en büyük zihinlerini meşgul etmiştir.
Albert Einstein’ın sahip olduğundan daha büyük bir zihinsel kapasiteye sahip pek fazla insan gelmemiştir dünyaya. Einstein, sadece son yüzyılda yaşamış en büyük bilim adamı değil, aynı zamanda modern tarihte tanınan en büyük entelektüeldir. Fakat ne kadar büyük bir bilim adamı ve dahi olsa da, Tanrı’ya kişisel olarak iman etmekten onu alıkoyan şey Tanrı’nın dünyayı yaratıp yaratmadığı sorusu değildi. Einstein için basit mantığı, neden sonuç ilişkisini anlamak zor değildi. Evrenin bir sonuç olduğunu görüyordu, bu nedenle bir nedeni olması gerektiğini düşünebiliyordu. Evrenin tasarlandığını görüyordu. Bu nedenle, bir Tasarımcısı olmalıydı. Düzenli olduğunu görüyordu. Bu nedenle, kökeni düzeni olan bir düşünceden kaynaklanmalıydı. Bu nedenle Einstein evrenin arkasında bir akıl, düşünce olması gerektiği sonucuna vardı. Maddenin uzayda, bir gün rastlantısal bir şekilde şu an var olan evreni biçimlendirecek şekli alana kadar birbirine vurarak dönüp durduğunu kabul etmiyordu. Tek söylediği şuydu, ‘Evren bütün insan aklının ötesinde üstün bir aklın olduğunu gösteriyor.’