Kutsal Kitap’ta insanın sonsuzlukta cinsiyetini kaybedeceği ya da değiştireceğine ilişkin bir şey yoktur. İncil’in son iki bölümünde cennetin heyecan verici bir tasviri vardır. Bunu okuduğunuzda, Tanrı’nın her şeyi Aden Bahçesi’ndeki gibi değil, çok daha iyi yaptığını göreceksiniz.
Kutsal Kitap’ta açıkça öğretilmediği halde, insanların öldükten sonra cinsiyetlerini olduğu gibi korumaları muhtemel gibi görünüyor. Cinsiyetimiz kimliğimizin bir parçasıdır. Cinsiyetimiz fiziksel olandan çok daha fazlasıdır. Bu nedenle, cinsiyet sonsuzlukta yetkinleşecek ve görkem bulacaktır. İsa’nın ölüm ve dirilişinden sonra cinsiyetini koruduğunun da altını çizmemiz gerekir.
Dirilişe inanmayan bir grup dini liderin sordukları soru karşısında İsa’nın verdiği yanıta bakın:
“Ölümden sonra diriliş olmadığını söyleyen Sadukiler, aynı gün İsa'ya gelip şunu sordular: "Öğretmenimiz, Musa şöyle buyurmuştur: 'Eğer bir adam çocuk sahibi olmadan ölürse, kardeşi onun karısını alsın, soyunu sürdürsün.' Aramızda yedi kardeş vardı. İlki evlendi ve öldü. Çocuğu olmadığından karısını kardeşine bıraktı. İkincisi, üçüncüsü, yedincisine kadar hepsine aynı şey oldu. Hepsinden sonra kadın da öldü. Buna göre diriliş günü kadın bu yedi kardeşten hangisinin karısı olacak? Çünkü hepsi de onunla evlendi."
İsa onlara, "Siz Kutsal Yazılar'ı ve Tanrı'nın gücünü bilmediğiniz için
yanılıyorsunuz" diye karşılık verdi. "Dirilişten sonra insanlar ne evlenir, ne de evlendirilir, gökteki melekler gibidirler.” (Matta 22: 23-30, İncil)
İsa insanların dirilişten sonra melekler gibi olacağını söyledi. Bu, insanların her açıdan onlar gibi olacağı anlamına gelmez. Örneğin, İsa’nın yüceliğe erişmiş bedenine benzeyen yüceltilmiş bedenlere sahip olacağız. Onlara değil, O’na benzeyeceğiz. Bu dünyadaki her zayıflıktan kurtulmuş olmak anlamında onlara benzeyeceğiz. Meleklerin yaralandıkları ya da hastalandıkları için acil servise götürülmeleri gerekmemiştir. Ciltlerinden kanserli benlerin alınması gerekmemiştir. Cennette zayıf ve bozulan bir bedenin ihtiyaçlarına cevap vermemiz gerekmeyecek. Aksine, bedenlerimiz bozulamaz bir dünyanın pak ve yüceltilmiş zevklerinden zevk almaya uygun olacaktır.
Bedenlerimiz büyük olasılıkla cennette bulunmayacak şeylerden zevk alacak şekilde yapılmıştır. Bu dünyada zevk aldığımız şeyleri beş duyumuzla hissederiz - tattığımız, hissetttiğimiz, duyduğumuz, dokunduğumuz ve gördüğümüz şeyler. Cennette bunlara benzer zevklerimiz olmayacak diye bir şey yoktur. Fakat canlarımız daha üstün ve pak zevklere uyanacak. Aynı şeylerin daha üstün ve pak keyfini yaşayacağız demediğime dikkat edin. Örneğin, şarap akan bir ırmağın kenarında uzanıp, sarhoş olup bakirelerle cinsel ilişkiye girmeyeceğiz. Bu, bu dünyadakinin aynısı olurdu, başkalarına kötüye kullanmak olurdu, tıpkı dünyada olduğu gibi. Bu, ‘önce ben’ tutumu cennette olmayacak. Siz böyle düşünebilirsiniz ama Tanrı böyle düşünmüyor. Cennette şehvet, bencillik ve günah olmayacak. Cennetteki kimse dünyadaki insanların düşündüğü gibi düşünmez, ‘Kendim için ne alabilirim?’ ya da ‘Bu işte benim çıkarım ne?’ diye düşünmez. Şükrolsun ki, cennette kimse kimseye haksızlık edip kimseyi kötüye kullanmayacak.
Şu an hayatınız ne kadar pak?
Dünyada rastgele bir seks hayatı yaşayan insanların arasındaki seksin beni şaşırtan yanı ne biliyor musunuz? Bunu yapmaları değil, bunun için ödemeye hazır oldukları büyük bedeldir.
Sevgi ve güvene dayanan uzun süreli ilişkiler yıkılır. Çocuklar anne babalarını kaybeder, ıstırap ve suçluluk duygusuyla yaralanırlar. İnsanlar meslek yaşamlarını, ünvanlarını, evlerini, birikimlerini, arkadaşlarını, ve Tanrı’yla ilişki olasılığını bir kenara atabilirler. Neden? Bir anlık bir mutluluk için. ‘Bir an’ diyorum çünkü kalıcı olmuyor. Ramazan’da pidecinin tezgahından pidelerin satılıp gitmesinden çok daha hızlı bir şekilde biter.
İnsanın bunu yapmasına neden olan şey nedir? Bu kadar az bir kazanç için bu kadar büyük bir riski almaya değer mi?
1) Genellikle cinsel günahın bedelinin ne kadar büyük olacağının farkında olmazlar. Cinsel günahtan kast ettiğim evlilik dışı cinsel ilişkidir. Tanrı cinsel ilişkinin fikir babasıdır. Cinsel ilişkiyi yaratmıştır ve bunu insanlar zevk alsın diye yaratmıştır. Ne var ki, sadece her iki kişi için de güvenli olacağı bir ortamda yaşanması için tasarlamıştır. Evlilik içinde. ‘Güvenli seks’ evlilik dışında, erkeğin prezervatif taktığı bir şekilde yapılan seks değildir. Erkek ve kadın için ‘güvenli’ seks’ güvencesini sağlayan tek şey evlilik yüzüğüdür. Maalesef, gayrımeşru ilişki yaşayan insanlar bunun bir bedeli olduğunu pek görmezler. Bedel gizlidir.
2) Seks, güçlü bir dürtüdür. Bu kuvvet insanları, normal koşullar altında asla yapamayacaklarını düşündükleri şeyleri yapmaya zorlar. Cinsel ve duygusal çekim bir arada olduğunda bir metre derinliğindeki suyun içindeki insanları çeken dip akıntısı gibi olur. Yavaş yavaş derin sulara çekilirler ve kendilerini birden açık sularda bulurlar. Artık kendilerini daha da uzaklara götüren dalgalara karşı koyacak gücü içlerinde bulamazlar. Cinsellik hem güçlü, hem de aldatıcıdır. Açık sulara sürüklenenler, daha derin sulara götüren bu maceraya açıktır ve bunu isterler.
3) Cinsel günah açıkça kuralları çiğnemekle başlamaz. Çok küçük ve masum bir şeyle başlar. Bir bakış. Bir güzel söz. Görünüşte zararsız olan ama aslında öyle olmayan bir şeyle. Bakın, Tanrı İncil’de ne diyor:
“Ayartılan kişi, "Tanrı beni ayartıyor" demesin. Çünkü Tanrı kötülükle ayartılmadığı gibi kendisi de kimseyi ayartmaz. Herkes kendi arzularıyla sürüklenip aldanarak ayartılır. Sonra arzu gebe kalır ve günah doğurur. Günah olgunlaşınca da ölüm getirir.” (Yakup 1:13-15). Ne yaparsanız yapın, cinsel çekim karşısında Tanrı’nın sizi ‘zayıf’ ve ‘çaresiz’ yarattığını söyleyerek O’nu suçlamayın.