“Ey Egemen RAB! Büyük gücünle, kudretinle yeri göğü yarattın. Yapamayacağın hiçbir şey yok.” (Yeremya 32:17, Eski Antlaşma)
Bu sözler, Tanrı hakkında harika bir gerçeği ifade ediyor ama şu anda hayatınızda ihtiyaç duyduğunuz gerçek bu olmayabilir. Şu an aklınızdaki soru, evrenimizin sınırsızlığı ve Yaratıcımız’a verdiği kudret ve görkemle ilgili değil. Tanrı’nın büyük olduğunu zaten biliyorsunuz. Bilmek istediğiniz şey Tanrı’nın, yapabileceğini bildiğiniz şeyleri, sizin için yapmaya istekli olup olmadığı. Bu seride Tanrı’nın vaatleri üzerinde düşüneceğiz. Tanrı’nın sizin için ne yapmaya razı olduğunu birlikte araştıracağız. Şaşıracaksınız! Tanrı sizi şaşırtacak!
Sevgi Dolu Tanrı’dan Vaatler
Tanrı sizinle ne derecede ilgileniyor? Bazıları, evreni yaratan Tanrı’nın bizimle ilgilenmesinin radikal bir düşünce olduğunu söyler. Daha da radikal olanı, Tanrı’nın sadece bizimle ilgilenmekle kalmadığı, aynı zamanda bizleri sevdiğidir! “Tanrı'nın bize olan sevgisini tanıdık ve buna inandık.” (1.Yuhanna 4:16). Bu ayet, bir insanın İsa’ya gerçekten inanan biri olması için hayatında olması gerekeni özetliyor. Tanrı'nın bana olan sevgisini tanıdım. Bu sözler, herhangi bir insanın yapabileceği en büyük keşfi ifade ediyor. İsa’ya iman eden biri olmak ahlaki bir seçimin sonucu, yüce bir düşünce ya da kişinin ailesi ve arkadaşları yaptığı için yaptığı bir şey değildir. Aksine, bir olayla ve hayatınıza yeni bir ufuk açan bir kişiyle karşılaşmadır. Olay şu sözlerle tarif edilir: “Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik *Oğlu'nu verdi. Öyle ki, O'na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, hepsi sonsuz yaşama kavuşsun.” (Yuhanna 3:16). Tanrı bizi önce sevdiği için, sevgi artık itaat edilmesi gereken sadece dini bir ‘buyruk’ değildir. Tanrı’nın bizleri kendisine çektiği sevgi armağanına bir karşılıktır. “Tanrı'yı biz sevmiş değildik, ama O bizi sevdi ve *Oğlu'nu günahlarımızı bağışlatan kurban olarak dünyaya gönderdi. İşte sevgi budur.” (1.Yuhanna 4:10)
* Çoğu insan, yanlış bir şekilde, İsa’nın unvanının fiziksel bir şekilde anlaşıldığına inanıyorlar. Hıristiyanların Tanrı’nın Bakiye Meryem’le fiziksel bir şekilde cinsel bir karşılaşma yaşadığına ve bu birleşmenin sonunda fiziksel bir oğlun doğduğuna inandıklarını düşünüyorlar. Bu oğul İsa’ydı. Bu nedenle, İsa’ya Tanrı’nın Oğlu denir. Ama bu böyle değildir.
Mustafa Kemal sizin fiziksel babanız mıydı? Adına Mustafa Kemal Atatürk dendiği halde öyle değildi. Onu onurlandırmak için verilmiş olan bu unvanın fiziksel bir anlamı yoktur. Tanrı’nın Oğlu unvanının da fiziksel dünyayla ilgisi yoktur. İsa, doğuştan değil, doğası gereği Tanrı’nın Oğlu’dur. Yani, İsa, yeryüzünde fiziksel bedeninin örtüsü altında olsa da Tanrı’yla aynı doğaya sahipti. Örneğin, “Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı. Başlangıçta O, Tanrı'yla birlikteydi. Her şey O'nun aracılığıyla var oldu, var olan hiçbir şey O'nsuz olmadı...Söz, insan olup aramızda yaşadı.” (Yuhanna 1:1-3, 14, İncil).
Son olarak, İsa, üç tanrıdan biri değildir. İncil bunu öğretmiyor ve İsa’ya gerçekten iman edenler buna inanmıyorlar. Üç ilahi öz yoktur. Tanrı’ya özgü tek bir ‘öz’ vardır. Bu nedenle ayetimiz şöyle demiyor: “Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrılarla birlikteydi ve Söz Tanrılardan biriydi. Başlangıçta O, Tanrılarla birlikteydi. Her şey O'nun aracılığıyla var oldu, var olan hiçbir şey O'nsuz olmadı...Söz, insan olup aramızda yaşadı.” (Yuhanna 1:1-3, 14, İncil)
Tanrı'nın sevgisi konusuna geri dönelim. İncil, bizlere Tanrı’nın bizi sevdiğini söyler. Bu sözlerle insanın sorduğu en derin sorulardan birini yanıtlamış olur: “Tanrı bizi neden sever?” “Tanrı sevgidir.” (1. Yuhanna 4:8). Tanrı sever ve aynı zamanda Tanrı sevgidir! Sevgi, Tanrı’nın ilahi doğasının bir parçasıdır. Sevmeyip de yine de Tanrı olması mümkün değildir. Bu nedenle, Tanrı’nın bizleri sevmesinin bizim kendi davranışlarımızla ilgisi yoktur. Yaptığımız herhangi bir şeye bağlı değildir. Örneğin, iyi olmaya çalıştığımız ya da daha az yalan söylemekte kararlı olduğumuz için Tanrı bizi sevmez; bu davranışımız O’nu hoşnut eder elbet, ama sevgisinin kaynağı bizim eylemlerimiz değildir. Bizim doğamız ya da karakterimizle bir ilgisi yoktur. Tanrı, neler yaptığımıza ya da nasıl göründüğümüze bakarak bizi sevmez. Sevgisi insan sevgisinden farklıdır. Bizlerin sevgisi, bir anda değişebilen duygu ve hislere bağlıdır.
Tanrı’nın sevgisi insan sevgisine benzeseydi, Tanrı bizi sevemezdi. Neden mi? Ne yanlışımız oldu? Siz bana söyleyin. Ya da, madem teknoloji çağındayız, şöyle yapalım: Sırtınıza elektronik bir aygıt ve bir ekran takalım. Bunlar, sizin düşüncelerinizi anında ekrana yansıtsın. Böylece herkes düşüncelerinizi anında görsün. Bunu kabul eder miydiniz? Hiçbirimiz kabul etmezdik! Ama sorun şu: “RAB insanın gördüğü gibi görmez; insan dış görünüşe, RAB ise yüreğe bakar.” (1.Samuel 16:7, Eski Antlaşma). Örneğin, Tanrı dilenciye kaç kuruş verdiğimizle ilgilenmez. Ne kadarını nasıl bir yürekle kendimize sakladığımıza bakar.
Peki Tanrı yüreğinizi nasıl değerlendiriyor? “Yürek her şeyden daha aldatıcıdır, iyileşmez. Onu kim anlayabilir?” (Yeremya 17:9, Eski Antlaşma). Evet, ben de sizin gibi iyi bir insan olmak için çok büyük gayret gösteriyorum. Üniversiteden mezun olduktan sonra hayatıma nasıl yön vereceğimle ilgili bir karar vermem gerekiyordu. Teklif edilen işin ücreti iyiydi ve bir yıl içinde bir üst düzeye yükselme sözü veriyorlardı. Diğer iş daha düşük bir maaş veriyordu ama ihtiyaç içinde olan insanlara yardım etme fırsatı sunuyordu. İkinci işi seçtim ve hiç pişman olmadım. Sizin de insanlara her fırsatta yardım ettiğinizden kuşkum yok. O halde, Tanrı bizimle ilgili değerlendirmesinde haklı mı? Yoksa biz başkalarından daha iyi miyiz? Tabii ki, Tanrı haklı. İnsanın içsel durumunu Tanrı’dan daha iyi tarif edebilecek biri var mı? Günahımız bizi lekeledi. İç varlığımız günahla o kadar yozlaşmış ki, günahların bizi ne kadar lekelediğinin farkında değiliz. O halde, kutsal, doğru ve yetkin Tanrı’nın böylesi yaratıkları sevmesi nasıl mümkün oluyor? Tanrı hem adil olup, hem de sevgisini nasıl gösterebilir? Nasıl her iki özelliğe aynı anda sahip olabiliyor? Web sitemizde bu konu hakkında çeşitli yazılar yer alır, onlara da göz atmanızı öneririm.
HAYAT SİZİN İÇİN NASIL?
Kendine güvenmeme ve kendi değerini bilmemenin bulaşıcı bir hastalık olduğu bir toplumda yaşıyoruz. Toplumumuzda insanların kendi kendini sömürmesinin korkunç örneklerini görüyoruz. Uyuşturucu bağımlılığı, alkolizm ve kumar saplantısı artışa geçti. Birçok insan umutsuzluğun eşiğinde. Modanın en seçkin örneklerini giymeye özen gösterdikleri halde, yalnızlık ve korkuyu sürekli olarak üstlerinde taşımaktalar.
Nereye baksanız olanaksızlıklar görürsünüz. Size teşvik verici bir haber vereyim: Hayatta karşı karşıya olduğunuz şey, insanın üstesinden gelme gücü ve becerisinin ötesinde olabilir ama Tanrı için böyle engel yoktur. Gücüne karşı konulmaz, vaatleri güvenilirdir ve O’nunla hiçbir şey olanaksız değildir.
“Benim durumumda geçerli değil,” diyorsunuz belki, “benim sorunlarım hakkında hiçbir şey bilmiyorsunuz.” Ne demek istediğinizi anlıyorum. Tanrı’nın bir çıkış yolu sağlamasının imkansız göründüğü durumlarla sık sık karşılaşıyoruz. Bunlar çok geniş bir yelpazeyi içeriyor:
Endişeden ayartmaya;
Gururdan para meselelerine;
Büyük başarısızlıktan kayıpla başa çıkmaya;
Korkuyla mücadele etmekten hayatın amacını aramaya;
Dürüst olmaktan Tanrı’ya güvene;
Acıyla başaçıkmaktan ölümle yüzleşmeye kadar pek çok konu.