Ocak 2005’te iki önemli olay oldu. Birincisi Oxford’lu ateist ve Darwinci bilim adamı Richard Dawkins’e açıkça kanıtlayamadığı ama inandığı şeyin ne olduğu soruldu. Bu çok ilginç bir soru, öyle değil mi? Özellikle de bulgularını amprik kanıtlara dayandıran bir bilim adamına sorulduğunda.
“Kanıtlayamadığınız halde neyin doğru olduğuna inanıyorsunuz?”
Dawkins, kanıt olmadan bir şeye inanmamamız gerektiğini söylediği için de daha ilginç bir hal alıyor durum. Şimdi kabul ediyor, “Bu evrendeki her yaşam, akıl, yaratıcılık ve tasarımın, Darwinci doğal seçiciliğin doğrudan ya da dolaylı ürünü olduğuna inanıyorum, ama bunu kanıtlayamıyorum.” (1) Şöyle devam etti, “Tasarım, evrimden önce olamaz ve bu nedenle evrenin temelinde olamaz.” Diğer bir deyişle inandığı çoğu şeyin, ki buna evren hakkında temel varsayımları da dahil, kanıtlarla desteklenmeyen kör bir iman adımı olduğunu kabul ediyor. Bunun altını çizin. Kanıtlarla desteklenmeyen kör bir iman adımı.
Diğer sıradışı olay ise, şu an 81 yaşında olan, felsefe ateizminin duayeni Profesör Anthony Flew’un, ateizmi terk ettiğini ve bunu bilimsel savları temel alarak yaptığını açıklaması oldu. Bu bilimsel savların artık kendisini bir Tanrı’nın olduğuna ikna ettiğini söyledi.
Ne kadar ilginç! Alanlarında en önde gelen ateistlerden ikisi çarpıcı itiraflarda bulundurlar. Bilim adamı inancının büyük kısmının bilimsel kanıtlarla desteklenemediğini kabul ederken, felsefeci, kendisini ünlü yapan ateizmi, tam da bilimsel kanıtlardan ötürü terk ediyor. Bana bugün bundan daha ilginç olan bir şey söylesenize!!!
Dawkins’in kanıtlayamadığı evrenin yaratılışıyla ilgilidir. Flew’u, bir Tanrı olduğuna ikna eden şey ise evrenin kökenleriyle ilgili bilimsel kanıtlardır.
Roger Highfield’ın Telegraph gazetesinde not ettiği gibi, Dawkins’in, evrendeki tüm yaşamı, yaratıcılığı, aklı ve tasarımı, evrimin açıkladığına olan inancı, ‘evreni tasarlamak için tanrıya ihtiyaç olmadığı anlamına geliyor.’ (2)
Dawkins dünyadaki tüm yaşam, akıl, yaratıcılık ve (çok önemli) tasarımı, evrimin açıkladığını kanıtlayabileceğini düşünüyor ama evrendeki tüm yaşam, akıl, yaratıcılık ve tasarımı açıkladığını kanıtlayamayacağını söylüyor. Bu nedenle dünyada yaşamın açıklaması olarak evrimi nasıl değerlendirirsek değerlendirelim (3), şunu görmeliyiz; ancak, evrendeki tüm yaşam, akıl, yaratıcılık ve (çok önemli) tasarımın Darwinci evrimle açıklanabileceğine ilişkin kanıtlanmamış genellemeyle, ‘Tasarım, evrimden önce olamaz ve bu nedenle evrenin temelinde olamaz’ sonucuna varılıyor. (4) Nitekim, bu belirgin çıkarım, ancak evrimin, evrendeki tüm yaşamı, aklı, yaratıcılığı ve (çok önemli) tasarımı, (açıkladığı değil) açıklaması gerektiği önermesinden ötürü ortaya çıkıyor. Bu tip bir peşin hükümlü varsayım, bilimsel olmaktan uzak, doğası gereği metafizikle ilgilidir. O halde, şu açıktır; Dawkins evrimin hem evrendeki tüm ‘tasarımı’ açıklaması gerektiğine inanıyor hem de ilahi bir tasarımcı olmadığına inanıyor çünkü metafizikle ilgili natüralizmin doğru olduğuna inanıyor. Phillip E. Johnson’un not ettiği gibi: ‘Genel olarak Darwinizm’ benzeyen biyoloji kökenler kuramı, doğrudan, Tanrı’nın bir yanılgı olduğu ve bu nedenle var olan tek şeyin doğa olduğu önermesinden çıkar…’(5) Böylece: ‘Darwinizm felsefi natüralizmden ortaya çıkan belirgin bir sorunun cevabıdır…soru şu: Eğer Tanrı’nın bu işle hiçbir ilgisi olmadığını varsayarsak, yaratılış nasıl gerçekleşmiş olmalıdır?’ (6) Bu sorunun yanıtlanması şu sorunun yanıtlanmasıyla hiç de aynı değildir: ‘Yaratılış nasıl oldu?’ Dawkins gibi bir natüralistin her iki soruya da aynı cevabı vermesi gerekir, fakat agnostik veya teist olan kişi iki soruya oldukça farklı cevaplar verebilir de, vermeyebilir de. Cevabı verecek olan kanıtlardır. (7)
[Not: Teist nedir? Teizm en azından bir tanrı olduğuna ilişkin inançtır- ne daha azı, ne daha fazlası. Teizm, kişinin inandığı tanrı sayısına bağlı değildir. Teizm, ‘tanrı’ teriminin nasıl tanımlandığına bağlı değildir.]
Ayrıca, Dawkins, tasarımın ‘evrenin temeli olamayacağını’ kanıtlamak için Darwinci genellemeyi temel aldığı için (8), Darwinci genellemeyi kanıtlayamadığı ama inandığı bir şey olduğunu kabul etmesi, Dawkins’in tasarımın evrenin temeli olmadığına inancının, kanıtlayamadığı halde inancığı bir şey olduğunu göstermektedir. Bu, metafizikle ilgili natüralizmin, kanıtlayamadığı halde Dawkins’in inandığı bir şey olduğunu söylemekle aynı şey gibidir.
Bir tasarımcıya (Tanrı gibi) inanca saldırmak için evrimi devamlı bir sopa olarak kullanan Dawkins’in, sopasının sadece bir faraziye olduğunu görmek ne kadar ilginç! İnancının, dini inanca sahip olan kişilere atfettiği ve onlarda hor gördüğü türde bir inanç olduğun kabul ettiğini görüyoruz. Örneğin, Edinburgh International Science Festival’da verdiği bir konferansta Dawkins şöyle dedi: ‘Eğer insanlara dinlerinin gerçekliği konusunda nasıl ikna olduklarını sorarsanız kanıta başvurmazlar. Çünkü kanıt yoktur…Eğer haklı gösterebilirseniz görüşlerinize saygı duyarım. Ama eğer görüşlerinizi sadece, inanıyorum diyerek haklı gösterirseniz görüşlerinize saygı duymam.’ (9) Dawkins’in anlamadığı şey, İsa’ya inananların ‘iman’ derken bunu kast etmediklerdir. Kanıtla doğrulanan imandır. Denenen imandır, tıpkı Tanrı’nın bizlere yapmamızı buyurduğu gibi. “Her şeyi sınayın, iyi olana sımsıkı tutunun.” (1.Selanikliler 5:21, İncil)
Alban McCoy’un yazdığı gibi, ‘İman olmadan akıl olmaz ve akıl olmadan iman olmaz. Bunlar ayrılmaz biçimde birbiriyle bağlantılıdır. Ancak Akıl, pozitivizm anlamında dar bir şekilde ve iman, fideizm (inancılık) anlamında dar bir şekilde anlaşıldığında birbirinden ayrı gibi görünürler.’(10)