Onuncu yaş gününde kızı Juliet’e yazdığı bir mektupta (Dawkins'in Şeytan’ın Papazı adlı kitabında yayınlanmıştır), Dawkins kızına ancak kanıtlarla desteklenen inançları kabul etmeyi tavsiye ediyor. ‘Bildiğimiz şeyleri nasıl bildiğimizi merak ettin mi hiç?’ (11), diye soruyor Dawkins. Yanıtın şöyle olduğunu söylüyor (ve bunun tek cevap olduğunu kast ediyor gibi görünüyor), ‘kanıt.’ (12) Dawkins Juliet’e tavsiyede bulunuyor:
Bir daha biri sana, önemli gibi gelen bir şey söylediğinde kendi kendine düşün: ‘Bu, insanların kanıtlar sayesinde bildikleri bir şey mi? Yoksa insanların sadece gelenek, yetki veya vahiy sayesinde bildikleri bir şey mi?’ Bir daha birisi sana bir şeyin doğru olduğunu söylediğinde neden onlara şöyle sormuyorsun: “Bunun için ne gibi kanıtlar var?” Eğer iyi bir cevap veremezlerse, söyledikleri tek bir kelimeye bile inanmadan önce dikkatli bir şekilde düşüneceğini umut ediyorum. (13)
Dawkins, inanmak için iyi bir neden sayılma koşullarını o kadar sınırlıyor ki (kanıtı, amprik kanıtlarla birleştiriyor) teşviği aslında kendi kendisiyle çelişiyor. Nasıl mı? Kanıt olarak sayabileceği herhangi bir şeyle haklı gösterilemez. Bu durumda Dawkins’in ifadeleri bize, söylediği tek bir söze bile inanmamamızı söylüyor!!! Bu nedenle kanıt talebi, kendi kendisini çürütüyor. Bilginin, bilimsel bilgiye eşit olduğuna inancı, bilimsel olarak bilinebilecek bir şey değil. Aksine, ‘pozitivizm’ adı verilen felsefi bir dogmadır.
Dawkins, tasarımdan önce evrimin gelemeyeceğini ve bu nedenle evrenin temeli olamayacağını gösterdiğini söylüyor. Bu gerçekten de önemli bir iddia gibi görünüyor, bu nedenle kendisine, ‘Bunun için elinde ne gibi kanıtlar var?’ diye sorduğumuzda, hiçbir kanıt yoktur! Aksine, Dawkins’in tasarıma karşı savı, kanıtlarla desteklenen bir gerçeğe değil, naturalizmin doğru olduğu varsayımına dayanmaktadır. Dawkins, evrimi ve sonra evrimin ‘tasarlanmamış bir dünyaya’ (14) işaret ettiğin savunurken, görünüşte naturalizm için ve Tanrı’ya karşı savunma yapıyor gibi görünse de, aslında naturalizmin gerçek olduğu varsayımıyla başlıyor. Evrimin tasarımmış gibi görünen her şeyi açıklaması gerektiği genellemesini çıkarıyor ve sonra bu genellemeyi sanki naturalizmi haklı gösterirmişçesine sunuyor! Bütün sav süreci kanıtlanmış gibi farz ediliyor.
Dawkins’in genellenmiş evrim gerçeği hakkında varsayımına ilişkin söylenebilecek en fazla şey, tasarımla ilgili herhangi bir açıklamadan daha basit olduğu ve bu nedenle Occam’ın Usturası’na** göre, yeterli göründüğü sürece geçici olarak tercih edilmesi gerektiğidir. Öte yandan, kanıtlama sorumluluğunun kime ait olduğunu belirlemenin doğru yolu bu olsa da (15), tasarıma inanca destek verecek tasarım argümanının yanı sıra argümaları dışlasak da (16) ve bilimsel bir teori olarak evrimin yeterliliğini sorgulamaya itecek olan bir dizi değerlendirmeyi dışarıda tutacak olsak da (17), evrimin kendi önkoşullarını ele alıyormuş veya bunları açıklıyormuş rolü yapamayacağı gerçeğini göz ardı edemeyiz. Evrimin önkoşulları, ki bunlara biyolojik makromoleküller (18) ve kozmozun ince ayarı yapılmış temel fiziksel yasaları (19) da dahildir, evrimle açıklanamaz. Felsefeci Antony Flew’un not ettiği gibi:
Bana öyle geliyor ki, Richard Dawkins sürekli olarak, Darwin’in Türlerin Kökenleri adlı kitabının on dördüncü bölümünde, savının tümünün, halihazırda üreme yetisine sahip olan bir varlıkla başladığına işaret ettiğini göz ardı ediyor. Gerçekten kapsamlı olan bir evrim kuramının bu varlığı bir şekilde açıklaması gerekir. Darwin’in kendisi böyle bir açıklama getirmediğinin çok iyi farkındaydı. Şimdi bana öyle geliyor ki, elli yıldan fazla bir süredir devam eden DNA araştırmaları, tasarım için yeni ve muazzam güçlü bir sav için malzeme sağlamıştır. (20)
Nitekim, bu yeni tasarım argümanı o kadar kuvvetlidir ki ‘onlarca yıldır iman etmeyen insanlar için bir ikon ve şampiyon sayılan’ (21), kendisi için ‘dünyanın en etkili felsefi ateisti’ (22) denilen Flew, bu nedenle fikrini değiştirmiştir. Aralık 2004’te herkesin artık bir teist olduğunu bilmesini sağlayacak şekilde bir açıklama yapmıştır (23). Neden? Çünkü ‘Güç ve aynı zamanda akıl sahibi olma özelliklerine sahip Aristocu Tanrı savunması, daha önce olmadığı kadar güçlüdür artık.’(24)
Flew’un değerlendirmesine göre bilimsel veriler, eskiden olduğu gibi, artık ‘bu doğal evrenin arkasında ya da ötesinde bir şey’ (25) olmadığını ve ‘bu nedenle, her şeyin neden bu şekilde olduğuna ilişkin bir dizi soruya verilen cevaplarda doğanın en temel yasalarının nihai sözü söylediğini’ (26) savunmak için ‘iyi kanıtlar’ yoktur. Bunun yerine, Flew artık şunu savunuyor; ‘tam da, her şeyin neden bu şekilde olduğuna ilişkin bir dizi soruya verilen cevaplarda doğanın en temel yasalarının nihai sözü olarak kabul edilemeyeceği için, doğal evrenin ötesinde bir şeyin varlığını varsaymak için artık iyi nedenler vardır. Özellikle de yaşamın kökeni konusunda bu yasaları nihai söz olarak kabul edemeyiz.
Öte yandan, diyor Flew, ‘naturalist çabalar, bu karmaşık moleküllerin bu basit varlıklardan nasıl evrimleştiği hakkında akla uygun bir varsayım üretmekte başarısız olmuştur’ (27) ve ilk üreyen organizmanın evrimi hakkında natüralist bir kuram hakkında düşünmek bile iyice zorlaşmıştır.’ (28) Öte yandan: ‘Sonuçların ortaya çıkışının muazzam karmaşıklığı bana aklın işin gibi görünüyor.’(29)
Richard Dawkins, kanıtlayamadığı ama inandığı genellenmiş evrim varsayımına dayanarak Tanrı’ya karşı savunma yaptığını açıklamıştır. Öte yandan Antony Flew, Tanrı için artık, evrimin ilkesel olarak açıklayamadığı, bilimsel kanıtlar temelinde savunma yaptığını açıklamıştır. Dawkins, Tanrı’nın ‘İnsanların inandıkları ama kanıtlayamadıkları şeyler’ kutusuna girdiği izlenimi vermektedir. Fakat son ayda, Dawkins’in ateizmi, Flew’un Tanrı’yı çıkardığı, tam da aynı kutuya koyduğunu göstermiştir.