Şayet Müslümansanız, merhamet konusuna aşikarsınızdır. Sizin dininizde Allah’ın merhametli olduğu söyleniyor, değil mi? Sevdiğiniz biri ya da arkadaşınız öldüğünde Tanrı’nın merhamet göstermesini istersiniz. Merhametin Tanrı’nın ilahi doğasının bir parçası olduğuna inanıyorsunuz ama Tanrı için merhametli olmanın ne demek olduğu hakkında düşünüp düşünmediğinizi merak ediyorum.
Merhamet hem acımak hem de buna bağlı olarak bir şey yapmak demektir. Tanrı, insanın günahı içinde çaresiz bir şekilde boğulduğunu görüyorsa ve gördüklerinden etkilenerek insanın yardımına koşuyorsa, merhametli olduğunu söyleyebiliriz. İnsanı çaresiz durumundan kurtarmak için bir şey yapıyor demektir.
Soğuk ve rüzgarlı bir günde sokakta yürürken, yırtık pırtık giysiler için kaldırımda bir dilenci gördüğümüzde dilencinin ihtiyacını karşılamak için bir şey yapmazsak ona merhamet göstermiş olmayız. Dilenciye acırız ama içinde bulunduğu zor durumda ona yardım etmiş olmayız.
Katı Bir Müfettiş Değil, Bir Kurtarıcı Vardır
Tanrı’nın merhametli olduğunu okuduğumuzda, içinde bulunduğumuz sefaleti bizim kadar hissettiğinden emin olabiliriz. Merhametinin temelinde bu hisler yatsa da sadece bu hislerle sınırlı kalmaz. Sefalete son vermek için harekete geçer. Birkaç kuruş ya da ekmek vermesini bir an için unutun. Öldüğünüzde cennete gidebileceğinizden emin değilseniz ya da bu konuda kaygılıysanız, merhametli Tanrımız’ın bu ihtiyacınızı çoktan karşılamış olduğunu bilin. Tanrı Yargı Günü’nde iyi işlerinizin kötü işlerinize ağır basıp basmayacağına bakmak için sevaplarınızı tartıp incelemez. Şu anda göklerde katı bir Müfettiş değil, bir Kurtarıcı vardır. Kurtarıcı olan Tanrımız dünyadaki herkesin sonsuz mutluluğa kavuşmasını arzular. İyiliksever bir doğası vardır. Merhametlidir. İncil’de söylediği gibi Tanrı kimsenin mahvolmasını ya da yok olmasını arzulamaz. Ne var ki, aşağıdaki bu ayet, merhametini reddetmiş olarak insanlığın nihai Hakimi’nin karşısına çıktığında, Tanrı’nın yapacaklarını kast etmiyor.
“Size karşı sabrediyor. Çünkü kimsenin mahvolmasını istemiyor, herkesin tövbe etmesini istiyor.” (2. Petrus 3:9, İncil)
İsa, İncil’de anlattığı bir hikayede merhametli olmanın ne demek olduğunu açıkladı. O dönemde Yahudiler’le onların kuzeyinde yaşayan Samiriyeliler birbirine düşmandı. Yahudi olan biri Samiriyeli olan birine iyilik yapmazdı, bunun tam tersi de geçerliydi. Hikayenin sonunda İsa’nın sorusuna yanıtta, yasa uzmanının önyargısı ve nefreti nedeniyle ‘Samiriyeli’ sözünü ağzına almasına bile izin vermediklerini göreceksiniz. Bu olay, İsa’nın yasa uzmanının bilgisini kullanarak ona kendi günahkarlığını, yasayı kusursuz bir şekilde yerine getiremediğini ve Kurtarcı’ya duyduğu ihtiyacı göstermesi için iyi bir fırsattı. Yasa uzmanı olan bu kişi hemen gidip Samiriyeliler’e merhamet mi gösterecekti? Zannetmiyorum. İsa, adamın ‘Samiriyeli’ adını bile ağzına alamadığını görmüştü. Bu durumda onlara iyilik yapabilmesi çok daha zordu. Onlar yolun solunda yürüyorlarsa, o sağda yürümeye devam edecekti.
“Bir Kutsal Yasa uzmanı İsa'yı denemek amacıyla gelip şöyle dedi: "Öğretmenim, sonsuz yaşamı miras almak için ne yapmalıyım?"
İsa ona, "Kutsal Yasa'da ne yazılmıştır?" diye sordu. "Orada ne okuyorsun?"
Adam şöyle karşılık verdi: "Tanrın Rab'bi bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün gücünle ve bütün aklınla seveceksin. Komşunu da kendin gibi seveceksin."
İsa ona, "Doğru yanıt verdin" dedi. "Bunu yap ve yaşayacaksın."
Oysa adam kendini haklı çıkarmak isteyerek İsa'ya, "Peki, komşum kim?"dedi.
İsa şöyle yanıt verdi: "Adamın biri Yeruşalim'den Eriha'ya inerken haydutların eline düştü. Onu soyup dövdüler, yarı ölü bırakıp gittiler. Bir rastlantı olarak o yoldan bir kâhin geçiyordu. Adamı görünce yolun öbür yanından geçip gitti. Bir Levili de oraya varıp adamı görünce aynı şekilde geçip gitti. O yoldan geçen bir Samiriyeli ise adamın bulunduğu yere gelip onu görünce, yüreği sızladı. Adamın yanına gitti, yaralarının üzerine yağla şarap dökerek sardı. Sonra adamı kendi hayvanına bindirip hana götürdü, onunla ilgilendi.
Ertesi gün iki dinar çıkararak hancıya verdi. 'Ona iyi bak' dedi, 'Bundan fazla ne harcarsan, dönüşümde sana öderim.'
"Sence bu üç kişiden hangisi haydutlar arasına düşen adama komşu gibi davrandı?"
Yasa uzmanı, "Ona acıyıp yardım eden" dedi. Yahudi gururu ‘Samiriyeli’ demesine bile izin vermiyordu,İsa, "Git, sen de öyle yap" dedi.” (Luka 10:25-37, İncil)
Sadece Samiriyeli Merhametliydi
Yaralı olan hemşehrilerinin yanından geçen ilk iki adam, yaralı adama karşı bir nebze olsun acıma hissetmiş olabilirler ama merhametli değillerdi, çünkü adamın acısını ve üzüntüsünü hafifletmek için hiçbir şey yapmadılar. Sadece Samiriyeli merhametliydi. Yüreğinde yaralı adama karşı acıma duymakla kalmadı, bu adam için bir şey yapma isteği de duydu. Peki ne yaptı? Yolun karşısına geçti, adamı yanına alıp ona baktı.
Tanrı’nın bundan daha merhametli olduğunu biliyor muydunuz? İsa dünyaya uymamız gereken yeni bir din kuralları listesiyle gelmedi. Kurtarıcımız olmak için geldi. Boğulmakta olan birinin nasıl yüzüleceğine dair talimatlara ihtiyacı yoktur. Bu insanın Cankurtaran’a ihtiyacı vardır. İçinde bulunduğu durumdan kendisini kurtaracak dışarıdan birine ihtiyaç duyduğunu bilir. Boğulmakta olan bir adam kendisini kurtaramaz.