Hayatınızda birşeylerin yanlış olduğunu bilmek bir şey, sorunu ve çaresini tam olarak bilmek ise bambaşka bir şeydir, öyle değil mi? Yaşamınızın hangi alanını iyileştirmek istediğinizi tam olarak bilmiyorum. İletişim becerilerinizi iyileştirmekten mi söz ediyorsunuz? Nasıl daha sosyal olabilirim diye mi düşünüyorsunuz? Yoksa kısa bir süre önce bir ayrılık yaşadınız ve nasıl avunabilirim diye mi düşünüyorsunuz? Konu hakkında daha fazla ayrıntı bilmediğim için devam edemeyeceğim için kusura bakmayın. Ama bizim için her zaman bir başlangıç noktası vardır. Tanrı’yla ilişkimiz. Tanrı’yla ilişkinizi nasıl tarif edersiniz? Bir an için bunu düşünün. Tanrı’yla ilişkiniz doğru değilse, iyileştirmek istediğiniz ilişkileri iyileştirmek için de pek umut yoktur. Bu size çok basitmiş gibi gelebilir ama doğrudur.
Arayışınız
Nihai ilişki arayışınızın yanıtı Tanrı’dır. Yüreğinizdeki boşluğu dolduracak, yalnızlığınızın üstesinden gelmenize yardım edecek ya da bu soruyu sormanıza neden olan şey her neyse, bunun için yardım edecektir. Sizi yaratan Tanrı’yla kişisel bir ilişkiniz olmadığı sürece içinizde bütün olamazsınız. Tanrı sizi bu nedenle yarattı. Ben de bu yüzden O’nunla başlamamızı önerdim.
Beni yanlış anlamayın. Burada daha fazla dua etmeniz, yoksullara daha fazla yardım etmeniz ya da imanınızın eksik olan kısımlarına daha fazla özen göstermeniz gerektiğinden söz etmiyorum. Tanrı’nın sizin için sağladığı çarenin daha iyi ya da nazik biri olmaya çalışmanızla ilgisi yoktur. Sizin dinsel uygulamalarınız yerine benimkileri koymanızla da ilgili değildir.
Yaşamınızda eksik olan bir şey var mı? Yanlış olan ve ne olduğunu bir türlü belirleyemediğiniz bir şey var mı? Tanrı’yla esenliğe sahip olmak otomatik olarak gerçekleşen bir şey değildir. Nitekim, Tanrı’yla esenliğe sahip olamazsınız çünkü Kutsal Kitap Tanrı’dan ayrı düştüğünüzü söylüyor. Bu ayrılık, bencilliğimiz, yalnızlığımız ve karanlık duygularımızın kökeninde yatan ‘yanlış olan bir şeydir.’ Kendinizi kötü hissetmenizin nedeni olarak bunu görmüş olmayabilirsiniz ama yaşamda mücadele ettiğiniz sorunlara neden olan, Tanrı’dan ayrı düşmüş olmanızdır.
Pek çok ahlaksız, ahlak dışı düşünce ve tutumlarla bizi en çok Seven’i üzüyoruz. Burada hepimizi kast ediyorum. Bugün yaşayan herkes bu açıdan aynı durumdadır. Hepimiz yaşamımızda bir şeylerin ‘eksik’ olduğunu biliyoruz. Yüzeyde ne kadar ahlaklı ve doğru görünsek de derinlerde bir yerde hayatımızda birşeylerin yanlış olduğunu biliyoruz. Başımıza gelen şey insanın başına gelebilecek en kötü şeydir. Bizi yaratan ve sevenle aramızda ayrılık oldu. Bu ayrılığın adı günahtır.
Sorunuzun bir kısmı dikkatimi çekti; ‘“çaresiz bir şekilde yetersiz…” Bugün size, bu sorunu yeterli bir şekilde çözebilecek sadece tek bir çare olduğunu söylemek istiyorum. Çare, politik, ekonomik ya da sosyal değildir. Mücadele ettiğiniz sorun ve çaresi ruhsaldır. Tanrı bize gerçek İncil’de insanın sorunlarının kökünün yüreğinde yattığını söylüyor. İnsanın yüreği değişmedikçe, sorunlar ne olursa olsun kimse kişisel sorunlarını çözemez.
Yüzeyde değişiklik yapmaya çalışmanın bir yararı yoktur çünkü bunlar sorunun kökenine inmez. Irmağın kaynağı kirliyse ırmağı temizlemeye çalışmak için içine kimyasal maddeler akıtıp durmak zaman ve enerjiyi boşa harcamaktan başka bir şey değildir. Sorunu çözmek için kaynağa gitmemiz gerekir. Kutsal Kitabımız’dan her gün birkaç duayı ezbere okumak ya da sokaktaki dilencilerin parasal ve fiziksel ihtiyaçlarına daha fazla önem vermek insanın yaşamında kalıcı değişim yaratmayacaktır. Dinsel adanmışlığınızı ne kadar arttırırsanız arttırın yaşamınızda istediğiniz gelişmeyi göremezsiniz.
Yüreklerimizden akan kirli şeylere bir damla iyilik eklemenin ne faydası olabilir ki? Bu bir damla iyiliğin bitmek tükenmek bilmeyen kibir ve ben-merkezcilik ırmağına ne gibi bir faydası olabilir? Bazıları kibir yerine, dedikodu sevgisini koyabilirler çünkü yaşamlarındaki en büyük kir kaynaklarını dedikodu ve ben-merkezcilik olabilir. Bazılarının ırmakları ise sadakatsizlik ve dalaveracılıkla kirletiliyor olabilir. Yüreklerimizi nasıl tarif edersek edelim içlerinde olanlardan memnun olmadığımızı biliyoruz. Buna ek olarak, uzun bir süredir mutsuzuz çünkü insan içinde aynı kaldığı sürece dışındaki hiçbir şey onu geliştiremez. Bakın İsa bu konuda ne diyor:
“İsa, halkı yine yanına çağırıp onlara, ‘Hepiniz beni dinleyin ve şunu belleyin’ dedi.
‘İnsanın dışında olup içine giren hiçbir şey onu kirletemez. İnsanı kirleten, insanın içinden çıkandır.’
İsa kalabalığı bırakıp eve girince, öğrencileri O'na bu benzetmenin anlamını sordular. O da onlara, ‘Demek siz de anlamıyorsunuz, öyle mi?’ dedi. ‘Dışarıdan insanın içine giren hiçbir şeyin onu kirletemeyeceğini bilmiyor musunuz? Dıştan giren, insanın yüreğine değil, midesine gider, oradan da helaya atılır.’ İsa bu sözlerle, bütün yiyeceklerin temiz olduğunu bildirmiş oluyordu.
İsa şöyle devam etti: ‘İnsanı kirleten, insanın içinden çıkandır. Çünkü kötü düşünceler, fuhuş, hırsızlık, cinayet, zina, açgözlülük, kötülük, hile, sefahat, kıskançlık, iftira, kibir ve akılsızlık içten, insanın yüreğinden kaynaklanır. Bu kötülüklerin hepsi içten kaynaklanır ve insanı kirletir.” (Markos 7:14-23, İncil)
Daha derine inmemiz gerekir...