“Çoğu İnsanın Yaşamı Sessiz Bir Çaresizlikten İbaret”
Edebiyat dahisi Henry Thoreau bir keresinde şöyle yazmıştı: “Çoğu insanın yaşamı sessiz bir çaresizlikten ibaret.” Çoğu insan hayatta gerçek bir amaç ve huzur bulamıyor. Bunun nedeni kendileri ve Tanrı arasındaki ‘ayrılık’tır. Yaşamları çıkmaz sokaklara girip çıkmaktan ibaret. Yalnızlıkları ve boşluklarının çaresini yanlış yerlerde arıyorlar.
Büyük din önderleri de yaşamlarındaki büyük boşluğu fark etmişlerdir. Mohandas Gandhi, yaşam öyküsünde şöyle diyordu, “Yaşamım ve varlığım olduğunu bildiğim Kişi’den, hala bu kadar uzakta olduğumu bilmem benim için sürekli bir işkence. Beni O’ndan uzak tutanın kendi kötülüğüm olduğunu biliyorum.”
Dünyanın en büyük dinlerinden birinin kurucusu, Buda, yaşamının sonuna yaklaşırken şöyle dedi, “Hala gerçeği arıyorum.” Aslında bunu söylerken bütün dünya adına konuşuyor, öyle değil mi? İnsanlar bütün dünyada Tanrı’yla barışı arıyorlar. Dünya dinleri cevap veremiyor. Felsefe de veremiyor. Yunanlılar’ın ünlü filozofu Aristoteles bir keresinde şöyle demişti, “İnsan, arzuları ve tutkularının kendisini aşağı çektiği bir yokuşta. Yukarı doğru gitmesi gerektiğini biliyor fakat içinde onu aşağı doğru çeken bir şey var.” Şu ana kadar okuduklarınıza dayanarak Aristoteles’in sözünü ettiği bu ‘bir şey’in insanın yozlaşmış yüreği olduğunu anladığınızı umarım.
“Yürek her şeyden daha aldatıcıdır, iyileşmez, Onu kim anlayabilir? “Ben RAB, herkesi davranışlarına, Yaptıklarının sonucuna göre ödüllendirmek için Yüreği yoklar, düşünceyi denerim.” (Yeremya 17:9,10, Eski Antlaşma)
Binlerce Yıldır…
İnsanlar binlerce yıldır yaşamın anlamını ve Tanrı’yla esenliğe sahip olmanın yolunu aramakla uğraşıyorlar. Binlerce yıldır Kutsal Kitap’ın Tanrısı aynı mesajı ilan ediyor. O’nunla neden barışık olmadığımızı anlatıyor:
“Bakın, RAB'bin eli kurtaramayacak kadar kısa, kulağı duyamayacak kadar sağır değildir. Ama suçlarınız sizi Tanrınız'dan ayırdı. Günahlarınızdan ötürü O'nun yüzünü göremez, sesinizi işittiremez oldunuz.” (Yeşaya 59:1-2, Eski Antlaşma)
Bizi bu barıştan ve Tanrı önünde doğru bir konuma sahip olmaktan alıkoyan şey nedir? İşlediğimiz günahlar. Günah insanın içine ne kadar girmiştir? İnsanın yüreğine kadar ulaşmıştır. Köküne kadar günahkarız. Arada sırada günah işlemekle kalmıyoruz. Bu, yüzeysel bir hata değil. Günahın kirletip lekelediği sadece insanın dış cilası değil. Tanrı bize günahkar olduğumuzu söylediğinde, bu örneğin; zehirli bir çalıya süründüğümüz için cildimizin geçici olarak hastalığa yakalanması gibi bir şey değildir. Günah insanın içinde, derindedir. Yukarıdaki iki ayette anlatıldığı gibi Tanrı ve insan arasındaki bu ayrılığı yaratan insanın günahıdır. Bu her ne kadar korkunç olsa da her günkü günahkar düşüncelerimiz ve davranışlarımız Tanrı’yla aramızdaki düzelmeyen ayrılığı korumaya devam ediyor.
Ancak İsa Mesih Aracılığıyla
İnsanın Tanrı anlayışına dayanan bütün din ve felsefeler, insanın ihtiyacı karşısında anlamsız ve yetersizdir. Fizikçi ve filozof Pascal şöyle demişti, “Her insanın içinde Tanrı şeklinde bir boşluk vardır ve yaratılmış bir şey bu boşluğu dolduramaz. Ancak kendisini İsa Mesih aracılığıyla açıklamış Tanrı tarafından doldurulabilir.” 4. yüzyılda yaşamış, Kuzey Afrika’da doğan Hıristiyan filozof Augustine şöyle dedi, “Bizleri kendin için yarattın Tanrım ve yüreklerimiz Sende huzur bulana dek, huzursuz olmaya devam edecekler.”
Bu adamların sözünü ettiği boşluk ve huzursuzluk, bizi Yaratıcımız’dan ayıran ayrılıktır. Günah işlediyseniz Tanrı’dan ayrı düştünüz demektir. Gemiyi batırmak için bir tek delik yeterlidir. Gemiyi tamir edebilir misiniz? Hayır, edemezsiniz; hiçbirimiz kast ettiğim türde bir deliği onaramaz. Ayrılığı ortadan kaldırabilir miyiz? ‘Ayrılık’ konusunda bir şey yapabilir miyiz? Yarattığımız ayrılık için yapacak bir şey yok. Umarım, bir yaşam boyu yapacağınız iyi işlerle sorunu çözebileceğinizi düşünmüyorsunuzdur. Eğer böyle düşünüyorsanız lütfen tekrar düşünün. Yüreğimizden sürekli akan kötülüğü düşünün. Bu kötülük gemide sadece tek bir deliğe neden olmadı. Her yerde ortaya çıkan binlerce delik var.
Rab’be yücelik olsun. Tanrı O’na karşı günah işlememizden kaynaklanan bu suç durumunu ortadan kaldırabilmekle kalmıyor bunu ortadan kaldırmıştır! Halletti! Ortadan kaldırdı! Bunu yaparken kendisini yüceltti. Yanıtımın sonuna gelirken daha önce yer verdiğim bazı ayetlere yer vermek istiyorum. Tanrı’nın sizi kendisiyle barıştırmakla ilgili ilahi tasarısı hakkında okuyacaksınız. Bakın bakalım başka neler öğrenip yüreğinizde saklayabilirsiniz:
“Evet, Mesih herkes için öldü. Öyle ki, yaşayanlar artık kendileri için değil, kendileri uğruna ölüp dirilen Mesih için yaşasınlar. Bir kimse Mesih'teyse, yeni yaratıktır; eski şeyler geçmiş, her şey yeni olmuştur. Bunların hepsi Tanrı'dandır. Tanrı, Mesih aracılığıyla bizi kendisiyle barıştırdı ve bize barıştırma görevini verdi. Şöyle ki Tanrı, insanların suçlarını saymayarak dünyayı Mesih'te kendisiyle barıştırdı ve barıştırma sözünü bize emanet etti. Böylece, Tanrı aracılığımızla çağrıda bulunuyormuş gibi Mesih'in adına elçilik ediyor, O'nun adına yalvarıyoruz: Tanrı'yla barışın. Tanrı, günahı bilmeyen Mesih'i bizim için günah sunusu yaptı. Öyle ki, Mesih sayesinde Tanrı'nın doğruluğu olalım.” (2.Korintliler 5:15, 17-21, İncil)